Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın

44.8K 2.3K 208
                                    

Bölüm parçası: Toygar Işıklı- Sen Yanımdayken

/95/ ANAHTARLIĞIMIZ BOŞ KALMASIN/

7 ŞUBAT 🍂🍂

' Pişmanlığımı dile getirecek kelimeleri bir araya getirmek kolay değil. Hele sarfetmek, gözlerinin içine baka baka konuşacak olmak... Hiç kolay değil. Konuşalım dedim ama ne diyeceğimi bilemiyorum. Seni susarak yaraladığımı sana nasıl anlatacağım? Gözlerine baksam yetmez mi? Bir bakışımla anlamaz mısın? Anlarsın, biliyorum. Sen böyle tebessüm ederek bakarken gözlerimin dile gelmesi bile zorlaşıyor. Orada geçmişin hayalkırıklığını görmekten korkuyorum. Acılarımızdan korkuyorum.'

İki çay, iki simit, iki üçgen peynirin şahitlik ettiği kaçamak bakışlar ve günün ilk ışıkları.

Karşılıklı oturmuş geceyi ve geçmişi düşünen kadın ve adam...

Esila, dün gece  Erkam'ın varlığına tutunarak uykuya çok çabuk dalabilmişti. Fakat Erkam, giyecek bir şeyler alma bahanesiyle evden çıkıp arabasının yanına ulaştığı an aradığı annesi ile aralarında geçen konuşmaları düşünüp durmuştu. Annesinin Esila'yı aradığını bilmese her şey çok farklı olacak, huzurunun kokusunun benliğinde bıraktığı izlerle uyuyabilecekti. Ama o, dışarıda kaldığı kısa sürede annesi ile tartışmıştı. Ferit'i bir kere bile aramayan yaşlı kadın tüm öfkesini Erkam'a kusmuştu. Bu da genç adamın sabrının taştığı son nokta olmuştu. Yapan eden kardeş demeye utandığı Ferit iken öfkenin adresi olmaya daha fazla dayanamamıştı.

Kalbini kırmamak için kelimelerini özenle seçtiği annesi, Esila için ileri geri konuşmaya başladığı anda her şeyi boşvererek sarfetmişti cümlelerini. Esila için diline biriken zehir zemberek kelimelerini dökmeye devam edecek olan Zahide Hanım ise oğlunun ' Bir daha yüzümü görmeyi bırak, sesimi bile duyamazsın ana!' demesiyle geri adım atmak zorunda kalmış, sarfedemediği kelimeleri yutmuştu. Oğlunun ses tonu ve ciddiyetinin anlamı ' Ölecek olsan da gelmem.' demekti. Böylesine kesin konuşmasını kaldıramasa da bir daha onu aramayacağını söyleyerek telefonu oğlunun yüzüne kapatan Zahide Hanım, tüm geceyi oğullarını avuçları içine alan Elif ve Esila'ya beddua ederek geçirirken Erkam ne zaman ki sabah ezanı okundu, gövdesinin üzerinde taşımakta zorlandığı başını yastığa koydu. Gecesi zor geçmişti ancak gözlerini aralamasına sebep olan kişi tüm yorgunluğunu geçici süreliğine de olsa  alıp gitmişti. Saçlarının arasında dolanan parmakların tenine bıraktığı o sıcak ve hafif his yüzünden rüyada olduğunu sanmıştı fakat aldığı sabun  kokusu aralamakta zorluk çektiği gözlerini açmaya zorlamıştı.

Rüya değildi. Gözlerini açtığı an üzerine eğdiği bedeni gibi parmaklarını geri çekmişti Esila. Yüzüne tebessüm ederek bakan şiirinin varlığı ile uyanmak... Geçirdiği sancılı gecenin izlerini silmeye başlamıştı çoktan.

Sonrasında ise kendilerini bu köşe başındaki küçük pastanede bulmuşlardı. Kimse uyanmadan evden çıkma fikri Esila'ya aitti. Uyandığı ilk an bir an önce Erkam ile konuşmak isteyen kalbine uymuştu ancak şimdi ne diyeceğini bilemiyordu. Onu uyurken izlemek, saçlarını okşamak hasret ile birleştiğinde zor gelmişti ancak en zorunu şu an yaşıyordu. Parmak uçlarını saç diplerinde gezdirmek gibi değildi akşam rengi gözlerine bakarak konuşmaya çalışmak.

Çayını çok rahat içebiliyordu ama konuşmak için araladığı dudakları her seferinde boğazındaki yumruya odaklanıp konuşmaktan vazgeçerek kapanıyordu. İçindeki çekişmenin sonu ne zaman gelecek diye düşünürken aralarındaki sessizliği bozan Erkam'ın " Zeytin de isteyelim." demesi oldu. Esila'nın sadece simit ve peynir almasından rahatsız olmuştu çünkü doyacağından şüpheliydi. Birde siyah zeytini çok sevmesine rağmen almak istediğinde reddetmesinde takılı kalmıştı.

AĞLA SEVDAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin