Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın

2.8K 205 27
                                    


/108/  UMUDUNU YEŞERTEN VARLIĞI İLE BÜYÜTEN KADIN/ PART 2/

6 MAYIS🍂🍂

Anlam veremediği bir şekilde gözlerini bu akşam şiirinin üzerinden ayıramıyordu şair. Dikkatini ilk çeken kocaman gülümsemesi olurken ara ara göz göze geldiklerinde alt dudağını ağlayacakmış gibi sarkıtıp gözlerini kaçırması ona daha da dikkat kesilmesine sebep oluyordu. Geldiğinden beri doğru düzgün konuşamamışlardı, çünkü Esila her konuşmak istediğinde bir şeyleri bahane edip yanından ayrılıyordu. Akşam yemeğinde bile her zaman ya yanına yada tam karşısına oturan karısı bu kez ondan uzak kalacak köşede   oturmuştu. Bir diğer gariplik ise karısının normalde yediğinden daha fazla yemek yemesiydi.

Yemek boyunca yüzünde sürekli tebessüm ve düşünür bir ifade hakimdi. Tabağına her aldığı yemeğe bir süre kafasında bir şeyleri ölçüp tartar gibi bakmış, sonrasında keyifle yemişti. Bir ara gelgitli hallerini annesi ile arasında bir şeyler yaşandığına yormak istemişti fakat Esila, annesine bakarken bile keyifli hâlini pek kaybetmiyordu. Anlamadığı; diğerlerine bakarken aynı kalan yüz ifadesinin neden kendisine baktığında  değiştiği ve bakışlarını uzun süre yüzünde tutamamasıydı.

Karşısında farklı bir haz alıyormuş gibi kurabiye yerken bu hallerine neyin sebep olduğunu düşünmeye yengesine karsının neyi olduğunu sorarak ara veren Erkam, ondan cevap beklerken Esila'ya kaş göz işareti yapmaya başlamasına anlam veremedi. Hele ki fısıldayarak kurduğu cümleden zar zor duyduğu Hakkı ismi zaten karmakarışık olan düşüncelerini daha beter hâle  getirdi.

Yiğit'in herkesin dikkatini çekecek derecede yüksek çıkan sesiyle sorduğu sorunun ardından Esila'nın kalkıp gitmesi, hemen ardından da yengesi ve Yiğit'in salondan çıkmasıyla üçü arasında bir şeyler olduğunu anladığında peşlerine takılma dürtüsüne karşı gelmeye çalıştığı sırada çalan telefonu sebebiyle salondan çıkmak zorunda kaldı.

Arayanın ağabeyi olduğunu görünce aramayı cevaplayıp telefonu kulağına dayandığında dış kapıyı açtı ancak duyduğu konuşma sesleri yüzünden merakına yenilerek ağabeyine  hal hatır sormadan fısıldar tonda birkaç dakika içinde arayacağını söyleyerek aramayı sonlandırdığı gibi telefonunu sessize aldı. Kulak misafiri olmayı o an için ayıp olarak görmese bile bir yanı içten içe kötü hissettirmeye başlamakta gecikmemişti.

"Sen oturuyorsun ama yüz ifadelerinin maşallahı var. İçinde bir şeyler tutmaya çalıştığını  yüzüne bakan herkes anlıyor Esila."

" Evet, çok belli ediyorsun. Annem, Mert abi ve ablam sofra hazırlarken  sıkıştırıp durdular. Lunaparka gittik, o yüzden çok mutlu demek zorunda kaldım."

Konuşulan konu karısı ile ilgili olsada yaptığının hata olduğunu bildiğinden hissettiği pişmanlığa yenilerek dışarıya çıkacağı sırada şiirinin söyledikleriyle kapı kolunu tutan eli gevşedi.

" Eve girerken dayanırım dedim ama çok zorlanıyorum, elimde değil. Romantik bir ortam kurmayı boş verip  direk gidip söylesem hamileyim diye. Susmak çok zor, kendimi çok kötü hissediyorum."

'Gidip söylesem hamileyim diye.'

O an tek bir kelime yetti yüreğinin orta yerinde gökgürültüsüne benzer bir şiddette gürültünün kopmasına. Karabulutların şimşeğin çakmasıyla aydınlanması gibi aydınlandı zihninin umutsuz köşeleri. Kalp ritminin hızlanmasıyla bir sırasıyla titremeye başladı uzuvları şairin. Yağmur öncesi patlayan şimşeklerin parlaklığını taşıyan gözleri dolmaya başlamışken doğru duyup duymadığını sorgulayacak  takati bulamadı kendinde.  Bir kelime, kısa süreliğine bazı yetilerini elinden almış olsa bile doğru duyduğuna inanmak istiyordu. Uzun süredir sürekli  'nasip' diyor, bu kelimeye umudunu hem sığdırıp hemde erteliyordu. Şimdi ise şiiri yazılı olduğu kağıtlara ikisinin de umut ettiği, sabırla beklediği o müjdeyi karalıyordu.

AĞLA SEVDAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin