Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir

Start from the beginning
                                    

" O beni sevmez..."

' O ablamı seviyor... Evlenmeyi, hayatını birleştirmeyi istediği kadın oydu. Ben değilim...!'

İçinden geçirdikleri kalbinin alanını daraltınca göğsü yeniden sancılarla dolup taştı. Ablasını sevdiğini düşündüğü için Erkam'ın kendisi için kıvranan kalbini göremiyordu Esila. Ablasını sevmediğini, ilk aşık olduğu kadının kendisi olduğunu bilmiyordu.

" Öyle söyleme... Olmaz denilen neler oldu Esila."

Esila'nın saçlarına dokunarak, gözlerinin içine umutla bakan Berfu ağabeyi Kenan'ın kendisine seslenmesi ile " Müsaitim abi, gel." diyerek oturuşunu düzeltti.

" Berfu, Ferit ten haberin var mı? Sana gideceğim filan demiş miydi?"

İçeriye giren ağabeyinin soru sorarken ki kızgınlığına anlam veremeyen Berfu " Haberim yok, bana bir şey söylemedi abi. Kötü bir şey mi oldu?" dediğinde Kenan " Kimseye haber vermeden gitmiş beyimiz. Arıyorum açmıyor. Sen bir ara, belki açar." dedi.

Berfu'nun telefonunu almak için ayağa kalması ile kalkan Esila, " Ben mutfağa gidip, geleceğim." diyerek Berfu'nun bir şey söylemesine fırsat vermeden yanlarından ayrıldı. Kenan'ın kızgınlığı ve telaşı kendisini farketmesine engel olmuştu ama sakinleştiğinde neyi olduğunu soracaktı. Bu yüzden en iyisi yanlarından ayrılmaktı Esila'ya göre.

Berfu'nun odasından çıktığında mutfağa gidene kadar Erkam'la karşılaşmamayı dileyen Esila, Hasan Ağa'nın sesini duyunca duraksadı. Birilerinin konuşmasına kulak misafiri olmanın ayıp olduğunu biliyordu ama bahsi geçen kendisi ve Erkam olunca umursamamazlık edememişti.

"Oldu olacak her ay bir düğün yapalım Erkam'a! Esila olmadı Sevda! Sevda olmadı başka biri! Senin kafan nasıl çalışıyor  Zahide?!"

" Ben Erkam'ın iyiliği için diyorum Hasan. Sevda ile mutlu olur. Kucağımıza bir torun verdiklerinde milletin ağzı kapanır."

"Milletin ağzı Esila bir torun verdiğinde kapanır Zahide!"

" Ağzından yel alsın Hasan! O uğursuzun oğlumun bebesini doğurduğunu göreceğime öleyim daha iyi!"

' Ay hadi inşallah!' diye içinden geçirmeden edemeyen Esila, gelen giden var mı diye etrafına baktıktan sonra açık olan fakat perdesi örtülü olan pencereye biraz daha yaklaştı. Birine yakalandığında yaşayacağı utanç çok büyük olacaktı ama konuşmanın devamını merak ettiğinden gidemiyordu.

" Ölür müsün dirilir misin bilmem Zahide. Oğlunla mı konuşursun yoksa gelininle mi onuda bilmem. Git hallet şu işi. "

" Oğlan istemiyor! Kızın koynuna zorla mı sokayım?"

" Tövbe tövbe! Ben öyle mi yap dedim Zahide?!"

Hasan Ağa'nın bağırması ile yerinde sıçrayan Esila dinlemekten vazgeçip, uzaklaşacağı sırada duydukları ayaklarının hareket etmesine engel oldu. Birlikte olmadıkları için insanların diline  düştüklerini biliyordu ama Hasan Ağa'nın söyledikleri ile kendi tarafından bakmayı bıraktı.

" Desende yapmam zaten Hasan! O uğursuzu gördüğüm de bile tepem atıyor!"

" İyi, hiçbir şey yapma ama oğlun katil olursa da dizini dövme Zahide! Çünkü ya ben Erkam'a engel olmaya çalışmaktan öleceğim ya da o birini öldürecek az kaldı. Fabrikaya gelse bir türlü gelmese bir türlü! Mağazaya gönderiyorum aynı! Tarlaya gönderiyorum aynı! Yemeğe, davete çağırıyorlar birilerine saldırıp, olay çıkarır diye götüremiyorum. İnsanlar Erkam nerde diye sorduğunda ne diyeceğimi şaşırıyorum.  Ben Zahide ben! Ben insanların yüzüne bakamıyorum! Ben hiç böyle utanmadım Zahide! Şu yaşımda yüzüm yerde geziyorum! Oğlumun haline mi yanayım, düştüğümüz duruma mı bilmiyorum."

AĞLA SEVDAM Where stories live. Discover now