Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...

Start from the beginning
                                    

Meryem'in ardından Hasan Ağa'nın karşısına geçen Esila uzattığı elini öperken, kalbinde kopan fırtınanın şiddetine dayanabilecek gücü nasıl bulduğunu o değil, içindeki küçük kız çocuğu sorguluyordu. Gözleri acıyana kadar ağlamak, içindeki acıyı bir şekilde tüketmek istiyordu. Ama yapmamalıydı. Belki de babası sağ olduğu için yüreğini dağlayan bu anı umursamamalıydı. Kaç yetim şimdi babasının özlemiyle kavruluyordu? Babası yanında değildi ama en azından toprağına da el sürmüyordu. Tek tesellisi bu idi genç kızın.

Elini öptüğü kayınpederinin bayramını kutlayıp alnını öpmesinden sonra geriye çekilen Esila, onunla konuşamadığı için tebbessüm etmeye çalıştı. Sıra Zahide Hanıma geldiğinde ise tebessümü buğulanan gözlerinde astı kendini. Dün mezarlığa gitmesini istemeyip saçına yapışan kadının bu sabah elini öpmek zorunda kalmıştı ya bu öfkesinin damarına basıyordu.

Zahide Hanımdan sonra Kenan'a doğru ilerleyen Esila, elini öpmesine izin vermeyen Kenan'ın bayramını fısıldayarak kutladı. Hasan Ağa yanlarında olduğu için Erkam'a bakmadan önünden geçen  Esila, Berfu ve Meryem'le de bayramlaşırken kocasının üzerinden ayırmadığı gözlerine nefretini sunuyordu ama içinden.

Camiden döndüğünde inadını sürdüreceğini sandığı karısının avluda olduğunu görünce şaşırmıştı Erkam ancak giydiği elbise şaşkınlığını ikiye katlamıştı. Omuzlarına ve yüzüne dökülen saçlarına bakıp bakıp duruyor, ela gözleri gözlerini bulduğunda kaçırma gereği duymuyordu. Aslında kaçırmak istemiyordu. Baktıkça bakası geliyordu, en son makyaj yaptığında ' Yüzsüzlüğünü kapatmaya yetmedi sanırım ' dediği karısının yüzüne. Sabahki öfkesi tuzla buz olmuştu yüz yüze geldikleri an fakat öcünü almadan da olmazdı. Bunun için doğru zamanı beklemeye koyulan Erkam, babasının sofraya geçmelerini söylemesi ile gözlerini karısından ayırıp, masaya doğru ilerledi. Herkes yerine oturduğunda Esila ve Erkam son kez göz göze geldi. Adamın yüreği karısının mutfağa girmesi ile sızlarken Esila, karşında ablasının olduğunu hayal ederek oturdu masaya. Pişmanlık, ikisininde kalp atışlarındaki yerini almış, yorgun olan düşüncelerine kaçış yolu bırakmamıştı...

🍂🍂🍂

" Küçük doğra biraz. Elini de çabuk tut. İki tepsi daha var. Onlar bitince de leğendeki etleri göz kararı pay edip, poşetlere koy. Yemekten önce dağıtmamız lazım."

Başında dikilmesinden rahatsız olduğu Meryem'i " Tamam." diyerek cevaplayan Esila, doğradığı ve doğrayacağı et yığınlarına bakarak isyan bayrağını çekmeye hazırlandı. Mutfağın ortasında oturduğu için sırtını yaslayacak yer bulamamıştı. Bu yüzden de ara ara dik durup, ağrılarına ve et doğramaktan tutulan ellerine mola verdiriyordu.

" Buyur hanımım."

" Sağol Dilan."

Dilan'ın yanına bıraktığı çaydan birkaç yudum alan Esila, mutfakta oradan oraya koşuşturan insanlardan sıyrılıp tüm dikkatini doğrayacağı etlere verdi. İlk kez ne ablasını, ne kocasını ne de babasını düşünüyordu. Kalabalığın içinde bir başınaymış gibi kendisine verilen işi yapıyor, kalbini acıtan özlemin çığlıklarını duymamaya çalışıyordu. Etrafındaki insanlar gibi kendisine de sağır olmayı seçmişti.

Birkaç Saat Sonra

Alışmıştı artık Esila,  yüzüne tiksinerek ya da düşmanmışcasına bakılmasına. Bu tür bakışlar ömrünün sonuna kadar onunla birlikte olacaktı. Nereye gitse ya da kim gelse karşılaşacaktı. Ama alışık olmadığı merhamet dolu bakışlardı. Erkam'ın iki halasınında gözlerinde yalnızca merhamet varken teyzeleri ve amcalarının eşleri  günahkârmış gibi bakıyordu. İki ayrı cephenin ortasında kalmış gibi hisseden genç kız Erkam'ın büyük halasının " Hadi kızım sizde oturun sofraya. Gerisini kızlar halleder." demesi ile ayran tepsisini yere bırakıp Meryem'in yanına oturdu. Çekingenliği Berfu'nun sağ tarafına oturması ile az da olsa azalırken, sofrada oturan kadınlar ile göz göze gelmemeye çalışıyordu.

AĞLA SEVDAM Where stories live. Discover now