" Kız önce önündekini bitirseydin."

Meryem'in ah vah edercesine takındığı yüz ifadesi diğerlerinin gülüşmesine neden olurken Esila " Ben yemeyeceğim ki." deyip tereyağı bulunan pakete sapladığı çatalıyla kopardığı büyük parçayı sıcak ekmeğin üzerine koydu. Hepsi de dikkatle yağı ekmeğin üzerinde gezdirişini çaylarını içerek izlerken Dilan'ın annesi ne yapacağını anlamış gibi yanında duran kavanozun kapağını açıp içinden bir kalıp otlu peynir çıkararak sofranın üzerindeki boş tabağa bıraktı.

Yanında oturan kadının peyniri bırakırken sergilediği iç ısıtan gülümsemesiyle ona teşekkür edercesine bakan Esila, peyniri ekmeğin içine çatal yardımıyla dağıttıktan sonra dürüm şeklinde sarıp tabağa koyduğunda Dilan'ın annesi rahatsız olmasın diye kızının götürebileceğini söyledi, ancak Esila başını hızla olumsuz anlamda sallayarak elinde tuttuğu tabağı bırakmadan artık yavaş yavaş kendini belli eden karnının altına diğer elini koyarak ayağa kalktı.

Yengesinin arkasından geçerken " Ekmeğimi ellemeyin geleceğim hemen." deyip kapıya doğru ilerlediği sırada Meryem " Korkma korkma, yemez kimse." dediğinde kendiyle birlikte diğerlerinin de gülmesine neden olurken Esila da bir eltiden çok abla gibi gördüğü kadının kurduğu cümleye gülümseyerek tandır evinden çıktı. Yalan yok aklı daha birkaç lokma aldığı ekmeğinde kalmıştı.

Annesiyle birlikte oturan kocasının yanına doğru ilerlerken az önce bir arada oturanların birkaç dakika içinde dağılmış olmalarını fırsat bilmişti Esila. Hasan Ağa ve Kenan derenin diğer tarafına geçmiş konuşuyorlarken, babası, amcası ve babaannesi de Dilan'ın babası ile sebzelerin ekili olduğu bahçenin içinde yürüyorlardı. Mert ve Dilan'ın ağabeyini ahırın yan tarafında gördüğünde ise Yiğit'in nerede olduğunu merak ederek etrafına bakındığında ahırın arka tarafından gelen sesler ile bahçenin etrafında bulunan herkesin dikkati o yöne çevrildi.

Yiğit hindileri kovalıyordu ve bunu gören Mert ise ' Buna mı kız verdik diye sorgulayacaklar kendilerini, gel buraya!' benzeri cümleler kurarak kuzenini durdurmak için peşine düştüğünde onların bu hallerinden keyif alsa bile elindeki ekmek soğur diye izlemeyi bırakıp Erkam ve annesinin olduğu tarafa döndü. Tandır evinde oturanlar bile Yiğit'in sesini duyduklarında dışarı çıkmışlardı ancak yanlarına doğru yürüdüğü anne oğul onlardan tarafa göz ucuyla bile bakmamışlardı. Bu kadar önemli ne konuştuklarını merak ederek seslenmeyi boşverip sessizce yanlarına doğru yürümeye devam ettiğinde mesafenin kapanmasıyla kulağına dolan anlamsız sesler ve cümleler netlik kazandı.

" Ne diye engel oldun konakta olmasına? Koca konak dururken köye getirdin milleti. Rezil olduk."

" Niye rezil olalım ana? Hem Emir babam da isteksizdi. Böyle daha iyi oldu. Gayette memnunlar hallerinden."

Erkam'ın 'Emir babam.' demesiyle burnunun ucunda bir sızı hisseden Esila, konuşmalarını bölmeyi umursamayıp kocasına sıkıca sarılarak yüzünün herbir köşesini öpme isteğiyle dolup taşarken atacağı adıma Zahide Hanımın sözleri engel oldu.

" Emir babammış. Berfu'nun düğününde oturan adam bir saatlik şeye gelince mi mırın kırın etti? Al sayende horgörüyorlardır alacakları kızın ailesini."

" Adam istemiyordu demedim ana. İsteksizdi. Ve onlar paraya pula değil, insanlığa bakıyorlar. Horgördükleri falan da yok."

" Maşallah. Tüm ailenin avukatı olmak yormuyor mu seni oğlum?"

Arkalarında durduğu için Erkam'ın başını olumsuz anlamda salladığını kafasının hareketlerinden anlayan Esila, içinden sabır çektiğini sessiz kalışıyla tahmin etti. Kayınvalidesi insanın sabrını sınakmaktan hiç vazgeçmiyordu. Bazen onun bundan keyif aldığını bile düşünüyordu Esila.

AĞLA SEVDAM Where stories live. Discover now