Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk

Start from the beginning
                                    

"Hey! Çok mu-"

" Lütfen, Yiğit."

Cümlesini fısıldayarak kesen kuzeninin dudaklarını birbirine bastırarak kendisini sıktığını gerilen yüz hatlarından farkedince başını hafifçe sallayan Yiğit, diğerlerinin farketmemesi için kolları birbirine değecek kadar yaklaşıp aralarındaki mesafeyi kapattı. Şimdi kendi kırgınlığına ortak aramıyor, yalnızca Esila'nın bu hâline sebep olan noktaları düşünüyordu. Biraz daha eğilip kuzeninin kendisinden kaçırarak camdan dışarıya odakladığı gözlerine baktı. İlk başta babasının ve kocasının yapacakları sürpriz nedeniyle söyledikleri yalanlara kızıp, kırıldığını düşünmüştü ki ela gözlerinde farklı duyguların sürekli olarak yer değiştirdiğini farketti. Kırgın ya da kızgın değildi. Aksine bastırmaya çalıştığı bir sevinç taşıyordu. İlk bakıldığında hüzün taşıdığını sandığı gözleri aslında ihtimal vermekte zorlandığı âna tanık olmanın şaşkınlığını ve mutluluğunu yaşıyordu. Sanki çok sevdiği biri yıllar sonra çıkagelmişti.

Tahminlerini doğrulatmak için konuşması gerekiyordu ancak Esila'nın diğerleri duyacağı için  konuşmayacağını az önceki konuşmasını titrek çıkan kısık sesiyle bölmesiyle tecrübe ettiğinden göz ucuyla babaannesine baktı. Birkaç saniyelik bakışmanın ardından Nergis Hanımın sehpanın üzerinde bulunan kumandayı alıp, televizyonu açması ve sesini konuşmalarını duyamayacakları seviyede yükseltmesiyle teşekkür edercesine bakıp öpücük atarak kuzenine döndü.

Torununun niyetini anlayan Nergis Hanım tebessüm edip, " Dedesi kılıklı." diye mırıldanarak bakışlarını televizyon ekranına çevirmeden önce ayakta dikilen ikiliyi dikkatle izleyen Mert ve Pınar'ın dikkatlerini dağıtmak için boğazını  uyarıcı sesler çıkararak temizledi.

Göz ucuyla koltuklara bakan Esila, dikkatlerin üzerlerinde olmadığını görünce dirseğiyle kolunu dürtüp duran kuzenine döndü. Fısıldayarak " Hadi ama." demesiyle derin bir nefes alıp vermek zorunda kaldı çünkü bunu yapmaz ise az önce dudaklarını araladığı anda zar zor hakim olduğu yaşlarını özgür bırakacaktı.

" İhtimal vermiyor değildim. Hele de birkaç gündür yaşananlar şimdi olmasa bile ilerde aralarının biraz daha iyiye gideceğini düşündürüyordu. Ama babaannem işin aslını anlattığında... ne kızgınlığım kaldı ne de kırgınlığım."

Babası ve Erkam'ı yan yana ve kendisi için bir şeyler yapmaya çalışırlarken hayal edince kalbinden aktığını hissettiği sıcaklığın tatlı sızısı gözlerine dokununca odağına yeniden armut ağacını aldı. Şimdi onun oradaki zıtlığı kadar tatlı uyumunu düşünmüyor, geride tuttuğu hislerini öne çekiyordu. Konuşmak ağlamak kadar iyi geliyordu ona ve şu an bunu paylaşıyor olmasına içindeki küçük kız çocuğu da seviniyordu. Öncesinde yaşadığı her acıdan bir pay alıp yerine sevgilerini bırakan aile bireyleri vardı artık. Baba yarısı olan bir amca, bir anne gibi şefkatle sarmalayan babaannesi ve yengesi, kardeş, ağabey ve abla olan kuzenleri vardı. Onlara duyduğu sevginin yanında gözlerine her seferinde minnetle bakıyordu çünkü umutsuzluğunu büyüten darbeleri zamanla benliğinden uzaklaştırmışlardı. Şimdi kaybetme korkusunun baş rolleri değişmişti. Bir tek o kalmıştı geriye. Akşam gözlüsünü kaybetme korkusunu kalbine düştüğü ilk andan beridir hissediyordu.

" Sevinçten böylesin ve bozulmasından korkuyorsun?"

Sorarcasına konuşan kuzeninin yüzüne bakmadan başını aşağı yukarı sallayan Esila, " Ben aslında tutunmaya çalıştığım umuda hiç şans vermediğimi şimdi daha iyi anlıyorum." dediğinde ne demek istediğini anlayan Yiğit, kolunu omuzuna attığı kuzenini kendisine çekerek başını omuzuna yaslamasını sağladı.

" Bu sadece seninle alakalı bir durum değildi Esila. Evet, kendine olan inancınında bir etkisi var fakat çoğunluk doğduğun, büyüdüğün ortamla ve yaşadığın olaylarla da alakalı. Defalarca kez bitti dedin ama içten içe de o umuda tutundun. Yok olduğunu sandığın her an aslında oradaydı, sadece onu görmeni bekledi. İnanmak lazım Esila. Her şeyden önce kendine, yapabileceğine inanmak lazım."

AĞLA SEVDAM Where stories live. Discover now