Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum

Start from the beginning
                                    

Ne hissedeceğini şaşırdığı o anlarda Erkam'ın odaya girmesiyle bulunduğu yerin biraz üstünde kurşun yarası taşıyan kalbi hissettiği acıya rağmen hızını arttırmış, yaşlarla dolan gözlerini kaçırmıştı. Bu hâli ise çok sürmemişti çünkü Erkam odada birkaç dakika kadar kalıp çıkmıştı.

Anne ve babasının çıkması ile de baş başa kaldığı Kenan ağabeyi ise yüzünden çok yarasının olduğu bölgeye bakarak, verdikleri ifadeden hızlı hızlı bahsetmişti. Kaldığı süre boyunca Erkam'ı bir, Kenan ağabeyini  ise üç kez görmüştü ve Kenan'ın her gelişi  bilgilendirme amaçlı idi. İkinci gelişinde kimsenin bir şey bilmediğini söylemiş, üçüncüsünde ise o sormadan Elif'in, Emir Bey'in konağında kaldığını söylemişti. Yanına annesi, babası, Meryem yengesi ve Civan sıklıkla gelip gidiyordu fakat hiçbiri Esila'nın bebeğini kaybettiğini söylememişti. Yaşananlardan haberdar değildi... Ta ki  yalnızca bir kez telefonda konuşabildiği Elif, söyleyene kadar...

Her şeyi bekliyordu... Ölmeyi, duyulduğunda ailesinin nefretini kazanacağını,  sağ kurtulmuş olsa bile büyüklerinin ölmelerini isteyeceklerini... yeniden ölümle burun buruna gelmeyi... Bir tek bu ihtimal geçmemişti aklından. Aldıkları karar da ve belirledikleri yolda ilerlerlerken en çok zararı yine Esila görmüştü. Ve ağabeyi...

Ağabeyinin ve Esila'nın bu kayıpla çektikleri acıyı düşünürken, yaşlar akan gözlerini sıkıca kapattı. Hâlen daha gözlerini hiç açmamış olmayı diliyordu. Yıkımına sebep olduğu canların özlemi ayrı, pişmanlıkları ayrı deşiyordu yüreğini. Biliyordu ki artık bir ağabeyi yoktu. Esila da bakmak istemezdi artık yüzüne.

" Ferit..."

İçine çektiği derin nefes ile birlikte işittiği ses ağır ağır akan yaşlarını kalbinin baskısıyla hızlandırırken vakit kaybetmeden arkasını döndü ve yüreğinin sahibi olan kadın ile göz göze geldi. Onun kara gözleri, açık kahve gözleriyle birleştiği an kaybettiği gücünün bir kısmını bulur gibi oldu ancak yüzüne bakacak yüzü olmadığını bildiğinden bakışlarını kaçırdı. Yarı yolda bırakmıştı sevdiğini... Her şeyi onun için göze alırken elini bırakan olmuştu. Bir utancı daha koşar adımlarla yanına ulaşan karısının belini sarıp, alnını göğsünün sağ yanına dayamasıyla yaşarken, teninin hasretiyle sızlayan ellerini belinin kenarlarına koyup, burnunu saçlarının arasına gömdü. Kokusunu içine çektikçe bir parçası kopup gitti... Her nefesi hem şifa hem zehir oluyordu şimdi.

Elif ise sardığı bedeninin sağ oluşuna şükretmekten başka bir şey yapamıyordu... Telefonda konuştuklarında da, şimdi de yaptığı tek şey varlığına şükretmek oldu. Neden diye sormadı? Bir başına koyup gitmek istemesinin hesabını sormak için değil, göğsünü aralarındaki kumaş parçasına rağmen nefesini vermek için araladı dudaklarını. Sonra usul usul öptü dudaklarının konakladığı yeri.

Ne Ferit bahsetti pişmanlıklarından ne de Elif dile getirdi kalbinin kırgınlığını ve korkularını.

Dakikalarca aynı pozisyonda birbirlerine sarılırlarken, dikkatlerini dağıtan Mert'in çalan telefonu oldu.  Civan ile birlikte kapı önünde konuşan Mert, kuzeninin ismini görür görmez aramayı cevapladı.  Yiğit' in, Zahide Hanım ve Hasan ağanın geldiğini söylemesiyle birkaç dakika içinde geleceklerini söyleyerek aramayı sonlandırmasıyla, Ferit konuşmasına gerek bırakmadan  geriye çekilen taraf oldu.

Yaşlarının ıslattığı dudakları aralansa da yine sessiz kalıp, Elif'in yüzünü avuç içlerine alarak, baş parmakları ile yaşlarını sildi. Kara gözleri, ondan ayrılmak istemediğini haykırsa da onun gibi gözleriyle cevap vermeyi seçti. Gitmeliydi. Kimse görmeden ayrılmalılardı.

" Ferit, gitmeliyiz."

Bakışları bir anlığına Civan'a değen Ferit, başını olumlu anlamda salladığında Elif, daha sıkı sarılarak yüzünü ellerinden ayırıp,  bu kez boyun girintisine yerleştirdi. Gitmeyi korkusundan dolayı istemiyordu... Şu an kendisine sıkıca sarılıyor olsa da yine canından vazgeçmek istemesinden korkuyordu. Bu yüzdendi onu ardında bırakıp gitmek istemeyişi. Bilmiyordu ki kardeşi de sevdiği adam gibi ölmeyi istiyor, Erkam gibi aynı korkuları yaşıyordu. İkisi de sevdiklerini kaybetmekten delicesine korkuyordu. Tek fark; biri sözleriyle diğeri gözleriyle dile getiriyordu sitemlerini...

AĞLA SEVDAM Where stories live. Discover now