Bölüm ☘55☘ Kızımız

Depuis le début
                                    

" Neden? O can taşımıyor mu Zahide? Esila da bir anne babanın evladı değil mi? Şu dilin sussa bile gözlerinle hakaret ediyorsun kıza ama söz konusu kızın olunca kime ağız açtığının bir  önemi yok senin için! Bir öksüzün ahı var üzerinde. Ama Safiye kötü öyle mi? Peki ya sen Zahide?"

" Başımıza ne işler açtı o! Ne yaşıyorsa hak ediyor uğursuzun dölü!"

"Esila daha  on dokuz yaşında  Zahide! Kalbini eline alsan avucunu doldurmaz ama görmediği zulüm kalmadı. El insaf! Senden ayrı oğlundan ayrı babasından ayrı çekti bu kız! Elalemi saymıyorum bile! Onun bedeninde  tokatlarınızın izi kalsın ve hak etti deyip susalım öyle mi? Her hata yapanı kırıp geçirsinler, öldürsünler o zaman... Ne de olsa hak etmişler! Vicdanın nasıl el veriyor Zahide?! Kızın, senden farkı olmayan kadının gelini olacak diye için gidiyor ama gelinine insafın yok! Neden çünkü hak etti! Etmedi Zahide! Kimse hak etmez! Ne yaparsa yapsın hak etmez! Anladın mı beni? Ve unutma bir gün onun canını ne kadar yaktıysanız bu dünya da olmasa bile ahirette bedelini ödersiniz!"

Avuç içini masaya vurarak sözlerini tamamlayan Zeynep Hanım ayağa kalktığında onun sözlerini kaşları çatık dinleyen yalnızca Zahide Hanım değildi. Yeğenleri ve ağabeyi başından sonuna kadar duymuştu söylediklerini. Kenan, Civan ve Ferit hüzün ve gururla karışık halalarına bakmaya devam etmekten alıkoyamadılar kendilerini. Güçlü duruşu iyi ki böyle bir halaya sahibiz dedirtmişti üçüne de. Erkam ise halasının sözlerinin ağırlığında ezilmiş  ve başını önüne eğmişti. Vicdanı her kelimesinde Esila'nın göz yaşlarını hatırlatarak yüzüne sert tokatlar indirmişti. Elleri yumruk halini alan adam babasının kendisine baktığını görünce yerinden kalktı ve bir şey söylemeden yanlarından ayrıldı. Halası ile göz göze geldiğinde çok sevdiği kadın başını sağa sola sallayarak mutfağa doğru ilerledi. Esila için bir şey yapamamış olmak Zeynep Hanımın yüreğini ilk günden beri dağılıyordu. İsyan etmiyordu Rabbine ancak sitemlerinide sakınmıyordu. Neden böyleydi insanlar? Vurmadan, kırmadan, can yakmadan, can almadan çözüm bulmak, konuşup anlamaya çalışmak neden zordu? Neden insan gibi dinlemeyi seçmiyorlardı? Anlamıyordu ve en kötüsü de bunu değiştirmeye gücünün yetmiyor oluşuydu...

.......

Zeynep Hanımın mutfağa girdiğini gören Esila pencere kenarından ayrılıp geceliğini giymek için diğer odasına girdi. Sesler duymuştu fakat görünmemek için penceresini açamamıştı. Bu yüzden de neler söylediğini anlamamıştı.

' Erkam'a sorarım artık.' diye düşünerek dolabından beyaz renkli saten geceliği çıkaran  Esila, sandalyenin üzerine bırakıp elbisesini bir iki adım ileri geri giderek çıkardı. Gece üşüyeceğinden emin olsa bile vazgeçmeyip geceliği giydi çünkü akşam gözlüsünün sıcak bedenine güveniyordu. O tüm soğukluğunu yok ederdi nasıl olsa...

Basamakları tırmanırken çıkardığı ceketini avuçları içinde sıkarak odasına giren Erkam, banyoya girmek üzere olan karısının gözlerine bakmakta zorlanınca başını önüne eğerek yanından geçip gitti. Halasının her cümlesi kalbinden önce vicdanının yakasına yapışmıştı. Sonuna kadar haklıydı çünkü. Ne olursa olsun Esila'nın canını yakmamalıydı. Ama yakmıştı işte... Şimdi de yaktığı canın kalbine sevdalıydı.

Kendisine içinden küfürler savurarak üzerini değiştiren adam masanın üzerine bıraktığı sigara paketine uzandı fakat Esila'nın  rahatsız olacağı aklına gelince vazgeçti. Bıkkın nefeslerini saçlarını çekerek verdikten sonra odanın ışığını söndürdü.

Arkasını döndüğü anda az önce bakamadığı ela gözlerin odağında olduğunu gördü. Başını yeniden eğecektiki Esila kaşlarını çatarak " İyi misin?" diye sordu.

AĞLA SEVDAM Où les histoires vivent. Découvrez maintenant