AĞLA SEVDAM

Av goncabeyza

10.3M 468K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock Mer

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum

15.7K 673 422
Av goncabeyza


/107/ ŞİMDİ ÖZGÜR HİSSEDİYORUM/

Bu bölümde üç kez zaman atlaması olacak arkadaşlar.

20 AĞUSTOS 🍂( Düğünden beş gün sonra)

' Birkaç gündür içine düştüğüm ikilem az önce son buldu anne. Biliyorum; bir zamanlar küçük annem dediğim insan onların ölümüne üzülmezdi. Ama yine de  adı sözde aile olan birleşimden iki kişiyi kaybettiği için başsağlığı vermek istedim. Aramama gerek kalmadı; duymaması onun için daha iyiymiş. Bence de daha iyi.'

Babasının bu sabah getirdiği test kitaplarının yanına  telefonunu bırakan Esila, alternatif alanı olarak hazırladıkları küçük odasında gözlerini gezdirirken Toprak'ın odaya girmesiyle zihnini kemiren düşüncelere ara verip, küçük yavruyu kucağına aldı. Masa önüne yerleştirdikleri tekli koltuğa sırtını yaslayıp, Toprak'ı kolları arasında tutmaya çalışırken küçük yavrunun mırıldanmasıyla ne düşüneceğini bilmediğinden karmaşıklaşan yüz ifadesi yavaş yavaş gevşedi. Son üç gündür onları düşünüyordu Esila. Ve birde düğüne gitmeden önce gördüğü rüyasını. Rüyasında Mustafa'yı gördüğü o gece, meğer yalnızca  babası değil, Mustafa ve halası da geçirdikleri kazada hayatlarını kaybetmişlerdi. Bu denk gelişe şaşırmıştı Esila ve hissettiği tek duygu bu olmuştu. Onların ölüm haberi ne geçmişte yaşananları kurcalamış ne de anılarını yoklatmıştı. Üzüntüsü yoktu. Bir zerre kadar olsun üzülmeyecek derecede silmişti onları. Acılarının oluşturduğu yaralı boşlukları dolduran, benliğini sevgileriyle sarıp sarmalayan insanlar vardı artık hayatında. Hatıralarındaki acılar yalnızca  bıraktıkları izleri ara sıra yokluyordu. Bununla baş edebiliyordu artık Esila. Geçmez dedikleri geçiyordu zamanla...

Sadece bir an Elif'i aramasına gerek olup, olmadığını  düşündü. Her ne yaşanırsa yaşansın bir zamanlar anne yarısı olan kadını araması gerektiği fikri birkaç gün boyunca peşini bırakmayınca dakikalar önce Hatice Hanımı arayıp onun da fikrini almak istemişti. Ondan önce ise bu konuyu Erkam ve babasına danışmıştı, verdikleri cevaplar ise aynı idi; Nasıl iyi hissedeceksen, öyle yap.

Elif'i aradığında ilk olarak ne diyeceğini, onun aramasına nasıl bir tepki vereceğini  düşündüğü dakikaların sonunda kararsızlığını bir kenara bırakıp  Hatice Hanımı arayan Esila, konuşmanın sonunda ne hissedeceğini bilemeyerek kapatmıştı telefonu. Hatice Hanım, Elif'in haberinin olmadığını, bir sürede söylemeyeceğinden bahsedince Esila, teyzesinin ses tonundan şüphelendiği için peşine düşmüş, neden diye sorarak üstelemişti. 'Elif hamile, Esila'm. Duymaması daha iyi.' Aldığı çekimser cevap ile konuşmanın devamı gelmedi ve arama veda bile edilmeden Esila tarafından sonlandırıldı.

" Bebeğim benim."

Toprak'ın yumuşacık olan tüylerinin arasına parmaklarını daldırıp başından sırtına doğru okşamaya başladığında aldığı sevimli mırıltılar gülümsemesine neden olurken Erkam'ın " İşte bu kadar!" diyen sesi kulağına ulaştığında gülümsemesi daha da büyüdü.

" Neden bana geldiğin anlaşıldı. Seslerinden rahatsız mı oldun bebeğim?"

Erkam'ın hemen ardından Yiğit'in oynadıkları oyunu kaybettiği için çıkardığı  sitemli söylenişleri duyan Esila, başını sağa sola sallayarak kucağındaki yavru ile birlikte ayağa kalktı. Sözde Yiğit ve Erkam, açıktan okuyacağı lise için bir araya gelip ona çalışmalarında yardımcı olacaklardı. Fakat daha ilk günden onu kitaplarıyla baş başa bırakmış, salonda oyun oynuyorlardı. Üstelik yüksek çıkan sesleriyle Toprak'ı rahatsız etmişlerdi. Bu gürültü içinde kuşunun ne hallerde olduğunu düşünerek hızlı adımlarla odadan çıkıp salona vardığında karşılaştığı manzara ağzının açık kalmasını sağlamış, hemen ardından ufak sinir dalgaları yüzünü yoklamaya başlamıştı. Çünkü salonu, özelliklede televizyon ünitesinin önü, darmadağın olmuştu.

Oyunun heyecanına kapılan ikili köşe yastıklarını yerlere atmış, sürekli hareket halinde oldukları için koltukların kaymasına sebep olmuştu ancak genç kadının kaşlarının çatılmasına neden olan şey yere devrilen kola petinin halıda oluşturduğu koyu renkli ıslaklıktı. Üstüne üstlük çekirdekleri ve fıstık kabuklarını önlerinde boş tabak yokmuşcasına etrafa saçmışlardı.

Sağ elindeki oyun kolunu havaya kaldırarak galibiyetini bağıra bağıra kutlayan Erkam, başını sol tarafına doğru çevirdiğinde kapı önünde bekleyen karısı ile göz göze gelince havadaki kolunu yavaşça aşağı indirdi. Attığı sevinç nidaları ise çatılı kaşlarını gördüğü için kursağında kalmış, yandık dercesine hemen yan tarafında oturan Yiğit'e baktı.

Erkam'ın işaret ettiği yere kaybettiği için asık suratıyla bakan Yiğit ise kuzeninin öldürücü bakışlarını gördüğü gibi önüne dönüp, dizinin dibindeki kola petini eline aldı çünkü Esila dik dik yere düşmüş olan pet şişeye bakıyordu.

" Ah! Keyfinizi mi bozdum? Kusura bakmayın."

" Esila-"

" Ağzını açma Erkam! Resmen kendinizi kaybetmişsiniz. Her şeyi geçtim, bu canlarıda mı düşünmediniz? Toprak kaçıp yanıma geldi, kurtuldu bağırışlarınızdan. Su, ne yapsın? Korkudan sesini çıkartamıyor garibim."

Sol koluyla yavruyu sıkıca tutan Esila, diğer eliyle  duvara asılı olan kafesi aldığında küçük kuşun kendisini görmesiyle hareketlenmesi içini sızlattı. Bir an  yavruları korkuttukları için  Erkam ve Yiğit'in saçlarına asılma isteği duysada anlık bastıran öfkesine kapılmamak için dişlerini sıktı. Kuşun daha fazla hareketlenmesi ve ötmeye başlamasıyla kendine gelen Esila, yönünü mahçup bir şekilde oturmaya devam eden kocası ve kuzenine çevirdiğinde ikili hızla ayağa kalktı.

" Allah'tan biri kapımızı çalmadı. Rezil olurduk. Bu halıyı dün serdim ben ya."

Gözleri yeniden halıya  değdiğinde kucağında dostları olmasa öfkesini sesine yansıtacaktı ancak onları birde kendisi korkutmamak için sesini kısık tutmaya çalışıyordu.

" Yıkamaya veririz güzelim. Niye dert ediyorsun ki?"

" Doğru. Yıkamaya veririz. Niye dert ediyorum ki ben. Sabır ve neyse diyerek balkona gidiyorum, dağıttığınız gibi toplarsınız artık."

Kafesi yere bırakıp, balkon kapısını açtıktan sonra yeniden eline alan Esila, ikiliye ters bakışlar atarak balkona çıktığında kafesi yuvarlak olan masanın üzerine koydu. Kucağındaki yavru ile birlikte sandalyeye yerleştiğinde ise zihninde cirit atan düşüncelere fırsat vermemek için tüm dikkatini dostlarına verdi. Bir yandan yavrunun başını okşarken diğer yandan kuşu ile konuşuyor, onlara tatlı bulduğu hallerinden bahsediyordu. Dakikalarca böyle sürüp gitti ancak salonu hızlıca toplayıp, halıyı koridora bıraktıktan sonra pencerenin arkasından durumuyla ilgili değerlendirme yapan ikiliden habersizdi, düşüncelerine yenildiği sırada.

" Bence konuşmamış onunla." diye Yiğit'e yönelik fısıldayarak konuşan Erkam, oyunu bile bu konuya dikkat kesilmemek için oynamıştı. Yoksa Esila onunla - Elif ile- konuşurken dayanamaz, kapıyı dinlerdi. Onun ne hissedeceğine yoğunlaşmıştı fakat kapı önünde dinlerken yakalanmak kötü hissetmesine, farklı şeyler düşünmesine neden olur diye kendine hakim olmaya çalışmış, bir süre sonra oyuna kaptırmıştı kendini. İçten içe onunla konuşmasını istemiyor olsa bile kendisine gelip fikirini sorduğunda nasıl iyi hissederse öyle yapması gerektiğini söylemişti. Erkam onları hayatından çıkarmış, kardeşini yok saymıştı. Öyle ki dünya üzerinde bile kendisi için yaşamıyordu artık Ferit. Fakat işte böyle zamanlarda o silişler ve yok sayışlar kısa süreliğine hükmünü kaybediyordu. Şiirinin aklının onlarla meşgul olmasını istemesede biliyordu ki onu arayıp, başsağlığı verme düşüncesi yakasını bırakmayacaktı. Zihninde keşkeler dolanacak, ela gözlerine ulaşarak huzursuzluğu onunda kötü hissetmesine neden olacaktı. 

" Bence de aramamış ama neden? Biraz kızgın sanki. Hem bize hem de aramama nedenine. Tabi kırgın da olabilir, bilemiyorum. " diyen Yiğit, çenesini kaşıyarak neler olabileceğini düşünürken, Erkam sormaktan yana olduğu için balkona doğru döndü. Direkt olarak konuşup konuşmadığını sormayacak, dolaylı yoldan ağzını arayacaktı fakat balkonun girişine attığı adım duyduğu cümleler ile havada asılı kaldı. İşte o an Esila'nın dakikalar sonra düşüncelerine yenildiği andı.

"Arayamadım. Teyzem duymamasının daha iyi olacağını söyledi. Hamileymiş, bir bebekleri olacakmış."

Duyduğu cümleler ile gözleri  irileşen Yiğit, yutkunarak sağ tarafında duran Erkam'a doğru baktığında yumruklarını sıkarak havada duran ayağını geri çektiğini görünce bir şeyler söyleyebilmek istedi ancak yapamadı. Ne denirdi ki? Yanındaki adam, sildiği kardeşinin bir bebeği olacağını öğrenmişti. Şimdi Esila'ya ve Erkam'a ne tür cümleler kurulması gerektiğini gerçekten bilmiyordu. Bu işi büyüklerine bırakması gerektiğini düşünerek sessiz kalmayı seçtiği sıralarda Esila, yavrunun başını okşamaya ve kafese bakarak konuşmaya devam ediyordu.

Düşüncelerine yıldırım misali düşen haber yalnızca saniyelik olarak aklını dağıttı Erkam'ın. Kardeşi ile avluda yaşadıkları anlar birkaç saniyeliğine zihnini doldurup geri çekildi çünkü yerini hızla bebeklerini kaybettikleri günün anıları aldı. Umrunda değildi Ferit ve Elif'in bebek sahibi olmaları ya da ne yaptıkları ne yaşadıkları. Yalnızca Esila'nın vereceği tepkiye, söyleyeceklerine odaklanmıştı Erkam. Şiirinin ses tonunda hüznü aradı ancak bulamadı. Yüz ifadesi nasıldı? Gözleri dolmuş muydu? Bilemiyordu. Bu yüzden yanına gitmeyip, dinlemeyi seçti.

" Sağ salim kucaklarına alırlar umarım. Sağlıkla büyütmek nasip olsun. Başka da bir şey diyemiyorum, diyemem. Sonuçta herkes kendi yolunu çizdi, önüne bakıyor. Bizde bakıyoruz." derken son cümlesinde şiirinin sesinin titremesiyle beklemeye son veren Erkam, adımlarını balkona yönlendirdi.  Gözleri kafesin içinde sanki ne anlattığını bilir gibi öylece durmuş kendisini dinleyen Su'da iken yanına oturan bedenle irkilen Esila, ona bakmaya fırsat bulamadı. Çünkü Erkam duyduğunu konuşarak değil, yüzünü boynuna gömerek belli etti. Boynuna dudaklarını bastırarak, elini yavrunun başını okşayan elinin üzerine koyduğunda derin bir nefes alıp verdi genç kadın. İkiside şu an birbirlerinin ne düşündüğünü, nasıl hissettiğini merak ediyordu.

Esila sessizliği seçip, Erkam'ın bir şeyler söylemesini beklese de genç adam da sessizliği seçip, dakikalarca konuşmadı. Tek yaptığı şiirinin benliğinde gezinen adı konmamış hissi dudaklarıyla ondan almak oldu. Şimdi kilometrelerce uzakta olan ikilinin umurunda olmadığını bu şekilde gösterdi şiirine. Anlamıştı Esila, bu yüzden bir şey söylemeyip sessizliğine eşlik etti...

19 EYLÜL 🍂🍂 BİR AY SONRA

" Sayfanın yarısını soru kaplamış. Bu nasıl iş ya? Ben bunu ne ara okuyup, ne ara çözeceğim?"

Okuduğu kitaptan başını kaldırıp karısına bakan Erkam, renkli kalemini alıp bileğine  bir şeyler çizdiğini görünce gülmemek için alt dudağını ısırdı. İlk haftasında gayet hevesli bir şekilde derslere başlayan karısı konu soru çözmeye gelince  şikayet etmeye başlamıştı. En çok ta matematikte söyleniyor, odaklanamayınca suçu kendisine atıyordu. Halbuki tek yaptığı karısı soru çözerken bir köşede sessiz sedasız  kitap okumaktı. Ama Esila'ya göre öyle değildi. Varlığı bile dikkatini dağıtıyor, odanın dışına çıkmak istediğinde ise izin vermiyordu. Kaçmak için bahane aradığından gözlerinin içine odadan çıkması için yalvarırcasına bakan genç kadının dili başka gözleri başka konuşuyordu.

Erkam saatine bakarak " Son yirmi dakika." dediğinde, Esila kaşlarını çatarak çaprazında oturan kocasına doğru döndü. Matematiği sevmediğini haykıran yüz ifadesiyle baktığı Erkam'ın gülmesiyle kalemini ayaklarına  doğru fırlatan Esila, " Çözmüyorum işte." diyerek test kitabını kapatıp, oturduğu tekli koltuktan kalktı. Diğer derslere olan hevesi henüz kırılmamıştı ancak sıra matematiğe geldiğinde kaçacak delik arıyordu.

" Mızıkçılık yapma. Şimdi yapmasan bile yarın yine yapacaksın."

" Yapmayacağım." deyip omuz silkerek Erkam'ın yanındaki boşluğa oturan Esila, kendisine doğru dönmesini başını omuzuna yaslayarak engellendiğinde Erkam, kaldığı yere ayracını koyup, kitabını sehpanın üzerine bıraktı. Elini aralarından geçirip, kolunu karısının beline sardığında gıdıklayarak yerinden kaldırmayı planladı fakat hamle yapamadan Esila iki elini de sıkıca tuttu. Artık yapacağı şeyleri tahmin ettiğinden ondan önce davranarak engelliyordu.

" Böyle olmaz, güzelim."

" Olur, olur."

Başını kaydırıp, yanağını Erkam'ın göğsüne yaslayan Esila, ağrıyan gözlerini kapayıp esnediğinde, Erkam olumsuz mırıltılar çıkarsa da oralı olmadı. Biraz dinlenip, kaçtığı sorulara geri dönmeyi planlasa bile içten içe hiç istemediği için akşam yemeği vaktine kadar uyumayı istiyordu. Evet, uyku güzel bir kaçış yolu olabilirdi.

" Kıpırdama, gözlerimi dinlendirip, gideceğim."

" Kesin, öyle yaparsın." diye mırıldanan Erkam, devamında " Sen benden de tembelsin." dediğinde Esila gözlerini aralamadan, kocasının tuttuğu elini bırakıp karnını dürttü. Bakışları ile hesap sormak istiyordu fakat gözlerini açacak hâli yoktu.

" Bir ayda pes ettin. Ben lisedeyken en azından bir dönem sürdürmüştüm. "

" Abartma. Sadece matematik hoşuma gitmiyor."

" Ben de matematiği kastediyorum."

Yerine iyice yerleşen Esila, burnunu Erkam'ın gövdesinde bulunduğu alana ağır ağır sürterken aklına gelen fikirle sırıttı. Bu konunun üzerinden yürürse Erkam'ı oyalayıp, sürenin bitmesini sağlayabilirdi. Sırıtması genişlerken " Nasıl bir öğrenciydin? Biraz anlatsana." dediğinde ikiside bu konu hakkında hiç konuşmadıklarının farkına vardı. Esila, daha önce neden hiç sormadığını düşünürken, Erkam geçmişine yönelik kısa bir gelgit yaşadı.

" Ben... ittire kaktıra okula gönderilen bir çocuktum. Ne ilkokulda ne de ortaokulda zerre isteğim vardı. Her sabah okula gitmek istemiyorum demek huy olmuştu bende. Sevmiyordum, ne yapayım?  Ben her 'gitmek istemiyorum' dediğimde annem enseme bir tane patlatıyordu. Her sabah delirtiyordum kadını. Bazen tehditle bazen de sevdiğim şeyleri yapacağını söyleyerek okula gitmeye ikna ediyordu. Böyle böyle liseye kadar geldim. Tembeldim, inkar edemem ama sırf sınıfta kalmamak için geçebilecek kadar da çalışıyordum. Bunu da arkadaşlarım alay etmesin diye yapıyordum. Yoksa umrumda olmazdı."

Erkam'ın ses tonundan bile ne denli umursamadığını anlayan Esila gülümseyerek koluna girip mırıldanarak " Bu isteksizlikle üniversiteyi nasıl okudun merak ediyorum?" dediğinde Erkam, yıkılan hayallerini hatırlayarak yüzünü ekşitti. Okumaya niyetli biri değildi ancak ağabeyinin ballandıra ballandıra anlattığı üniversite anıları aslında onun için kurulmuş bir tuzaktı. Fakat fark ettiğinde  çok geç olmuştu.

" Üniversite? O yıllar  özgürlük düşüncelerimin keskin bir şekilde  baltalandığı, umut etmeyi bıraktığım  yıllardı."

" Neden ki?"

" Çünkü abimin gazına gelmiştim. Lisede yine sınıfı geçecek kadar çalışsam yeter kafasındaydım. Bizimkilere göre tek kusurum tembel olmamdı. Yaramazlık yapmıyor, okuldan kaçmıyor, gizli saklı köşelerde sigara içen arkadaşlarımın yanında bulunmuyordum. Dayak yiyeceğimi bildiğim için uzak duruyordum aslında. Derslerim kötüydü ama davranış notlarım hep iyiydi. Ta ki-" deyip devamını getiremedi Erkam. Devamı iç açıcı olmadığından yakaladıkları keyif kaçmasın diye o kısmı es geçti. Çünkü umursamaz çıkardığı ses tonunun aksine içindeki yangın üzerine örtülen topraktan sıyrılmaya çalışıyordu. Evet, özgürlüğü düşünüyor, bunun hayalini kuruyordu ancak kaçıp kurtulmak istediği kişi babası idi. Amcasını kaybettiği günden sonra daha çok tutunmuştu özgürlük ihtimaline. Kendinden nefret ede ede kurmuştu bunun hayalini. Ama olmadı.

" Öyle böyle lise sona geldiğimde bizimkiler lise diploması alsın, o da iyidir diyerek üniversiteye gitmeye zorunlu olmadığımı belli ettiklerinde salmak üzereydim ki Kenan abim kanıma girdi. Günlerce üniversite anılarından öyle bahsetti ki heveslendim. O aralar bizimkilerden, etrafımdaki insanlardan kurtulmak istediğim bir dönemdi. Üniversiteyi şehir dışında okumak bu isteğimin gerçekleşmesi demekti. Hâl böyle olunca  özgürlük düşüncesi öyle bir sarmıştıki beni üniversite zor gelmedi gözüme. Abim anlattıkça hayal kurdum, hayal kurdukça şevklendim. Ruh halim gelgitli olsa da bir şekilde kıl payıyla kazandım sınavı. Hangi şehirdeki üniversite olacağı bile mühim değildi, yeter ki biraz olsun uzaklaşayım derdindeydim. "

Yüzünde oluşan buruk tebessümü silmeden yanağını şiirinin başına yaslayan Erkam, ela gözlüsünün uykuya dalmamak için çabaladığından habersiz kokusunu soluyarak devam etti.

" Sonuç heyecanıydı, tercih zamanıydı derken kendimi İstanbul da buldum. Ama ne bulmak. Ayrı bir evim olacağını düşünürken kendimi on çocuğu olan akrabamızın evinde buldum. Kapana kısılmış fare gibi hissediyordum. Yurt isteğim ise annem tarafından kabul görmüyordu. Çocukken ekmeğin üzerine salça sürüp beni sokağa salan annem, buraya gelince ne yiyip içeceğimin derdine düşmüştü. Pes etmedim tabi. Yanında kaldığımız akrabamızın rahatsız olmasını istemediğimi söyleyip durdum ama kâr etmedi. Kurduğum tüm hayallerin çöp oluşunu, derslerin zorluğu izledi sonra. Yine kimsenin alay konusu olmamak için elimden geleni yaptım. Böyle olacağını bilsem hiçbir akrabamın olmadığı bir şehirdeki üniversiteyi tercih ederdim ama hem çok fazla seçeneğim yoktu, hem de neredeyse her şehirde akrabalarım vardı. O yılları kafama vura vura bitirdim anlayacağın."

" Peki ondan sonra? Hiç özgür hissettiğin bir an olmadı mı?"

Şiirinin uyuşuk çıkan sesiyle dudaklarını saçlarına sürten Erkam, göğsünden kalkmaya niyeti olmadığını anlayınca beline sarılı olan kolunu omuzuna kaydırdı, bedenini iyice kendine çekip, yerine daha rahat yerleşmesini sağladığında duyduğu memnun mırıltılar saçlarında gezdirdiği dudaklarının kıvrılmasına neden olmuştu. Öyle yada böyle karısı kaçacak yolu bulmuş, ve başarılı olmuştu. Yarım bıraktığı soruların yarın kendisine misliyle döneceğinden habersiz olan karısının sorusunu ise düşünmeden cevapladı.

" Oldu."

"Ee? Devamı yok mu?"

Esila'nın kendisine bakmak için hareketlenmesine engel olmayan Erkam, başını gövdesinden ayırmadan kaldırmasıyla birkaç saniye meraklı bakışlarına karşılık verdikten sonra dudaklarını yanağına bastırdı. Onun çocuksu bir meraka bürünen bakışları, içindeki oğlan çocuğunun üşüyen yanını ısıtıyordu her seferinde. Hiç değişmesin istiyordu; bu bakışlar, tavırlar hiç yok olmasın.

" Seni sevdiğimi anladığım zamanlarda ruhen özgür hissettim. Ama yarımdı. Ne zaman ki sen beni sevdin, değer verdin; tamamlandı. Kendim için değil, bizim için oldu özgürlüğün uğraşı. Şimdi özgür hissediyorum."

Yanaklarını işgal eden sıcaklığa kapılıp daha kızarmamak için bakışlarını Erkam'ın yüzünden ayıran Esila " Bu bence şairin düşünceleri. Ben seninkini duymayı daha çok istiyorum. " dediğinde, cümlelerindeki ayrıntıya dikkat etmesi Erkam'ın hoşuna gitmişti. Kalbi, şiiri ile özgürleşmişti, doğruydu.

" Burada." diye mırıldandı önce. Gözleri odanın içinde gezinirken tam anlamıyla özgür hissettiği çatının altında bulunuyordu. Özadlı konağında kalmaya devam etseler, özgürlükleri kısıtlı olacaktı.

" Yuvamızda, sen kollarımın arasındayken hissediyorum özgür olduğumu. "

Dudaklarını kocasının boynuna bastıran Esila, daha bir sıcakladığı için başını kaldırıp bakamasada hissettiklerini dokunuşlarıyla esmer tenine bıraktı. Defalarca kez uçurumun kıyısına gelen benlikleri en sonunda özgürlük hissini tatmayı başarmış, o uçurumun kıyısına bir daha yaklaşmamıştı. Bundan sonrada oraya geri dönmek, korku ve acıyı tüm benliğine nüfuz edecek şekilde tatmak istemiyordu. Sevdiği hiç kimsenin bu acılardan geçmesine gönlü razı değildi.

" Yerini yaptın.  Kapat gözlerini de boşa gitmesin şiirim."

" Cansın sen şair bey." deyip dudaklarını Erkam'ın çenesinin ucuna sertçe bastıran Esila, kocasının kıkırdamasına neden olacak tatlı mırıltılar çıkartarak göğsüne yerleştirdiğinde, acıyan gözlerini tebessüm ederek kapattı.

Önce kâğıda döküyordu duygularını şair, sonrasında oluşan şiirinin başını göğsüne yaslıyordu. Ne kâğıda ne de bedenine denk gelen yüreğindeki yerinden ayırmıyordu onu..

BİR YIL - YEDİ AY - İKİ HAFTA SONRA 🍂🍂

5 MAYIS 🍂🍂

Alnında biriken ter damlalarının üzerine elinin tersini kapattığında bu kez de karın bölgesi üzerinde bir dokunuş ihtiyacı hissetti. Sıra üzerindeki kağıttan gözlerini ayırmak istemiyordu ancak bedeninin verdiği tepkiler tüm dikkatini dağıtıyor, bu aralar  ilk sıralara yerleşen sınav telaşının yerini yavaş yavaş alıyordu.

Neyi olduğunu anlayamıyordu Esila. Sınava girdiği süreç içersinde yaşadıklarını strese bağlamaya çalışıyordu fakat son birkaç gündür  böyle hissediyordu. Bedeni bir soğuyup bir sıcaklıyor, kasık bölgesinde hafif gelgitli sancılar hissediyor, bazı kokular midesini bulandırıyor, ara ara hareketlerini kısıtlayacak derecede baş dönmesi yaşıyordu. Ama hiçbiri bugünki kadar zorlamamıştı.  Şimdi de sınav kağıdını çift görmeye başlamıştı.

Alanındaki ter birikintisini elinin tersiyle sildikten sonra elini karnının üzerine bastırıp son  sınavını bayılmadan verebilmeyi düşündüğü sıralarda yan tarafındaki sıradan gelen öksürme sesiyle eğik oturuşunu düzeltip kısaca çevresine bakındı. Bulunduğu sınıfta kendi yaşına yakın insanlar olduğu gibi kendinden büyükler de vardı. Derince soluklanıp önüne döndüğünde bunun bir hata olduğunu midesindeki acı sıvının, aldığı ter ve parfüm kokuları nedeniyle  boğazına ulaşmasıyla anladı.

Elini bu kez de ağzının üzerine kapattığında dolan gözlerini kağıt üzerindeki sorularda gezdirdi. Son beş soru kalmıştı. İçinden 'Yapabilirim' diye geçirip yeniden iki büklüm olan bedeniyle başını hafifçe eğdi. Az önce soruları daha iyi anlamak için ikişer kez okurken son kalan beş soruyu bir seferde ve hızlıca okuyarak şıkları işaretledi. Diğer sınavlarına oranla bu sınavda  başarı elde edebilmekten çok geçebileceği kadar puan alsam yeter moduna girmişti çünkü dayanabileceğini sanmıyordu. Son sorunun şıkkını da işaretlemesiyle bir görevlinin sınavın bittiğini haber veren uyarısını duyduğunda  avuç içlerini sırasının zeminine yaslayıp ayağa kalktı. Aynı anda hem kusacak hem de olduğu yere yıkılacakmış gibi hissettiğinden oldukça yavaş hareket ediyordu.

Eşyalarını toparlayıp, kağıtları görevliye teslim ettikten sonra ağır adımlarla sınıftan çıktığında kusma isteği hafiflemeye başlamıştı ancak bu seferde anlam veremediği bir şekilde yüreğine oturan bir ağırlık gözlerinde ki doluluğa baskı uyguluyordu.

Birden savunmasız ve çaresiz hissetmiş, bu duygunun babasına ya da Erkam'a sarılınca geçebileceğini düşünmüştü. Diğer sınavlara girdiğinde stresi yalnızca soğuk terler dökmesine neden olmuşken bu sefer daha yoğun duygular hisseden genç kadının bedeni farklı noktalarından alarmlar vermişti.

Sınavın yapıldığı binadan çıktığı an yüzüne çarpan temiz ve ılık hava bedeninin bir nebze de olsa gevşemesini sağlasa da aklına şu anda gelen ayrıntı ile midesi kasıldı.

Bugün Zahide Hanım gelecekti.

Geçen yıl da tam bu zamanlarda gelen kadın bu sene de aynı tarihte gelerek bunu gelenek hâline getirmeye çalışıyor gibiydi. Onu sevmese de gelmesini pek  sıkıntı yapmıyordu artık Esila. Yaşlı kadınla duyguları karşılıklı olsa da sonuçta Erkam'ın annesiydi ve elbette oğlunun evine  gelip gitmek isteyecekti. Varlığının yarattığı huzursuzluğa, alttan alttan laf sokma çabalarına da Erkam'ın hatrı için aldırış etmemeye çalışıyor, görmezden gelmeyi seçiyordu. 'Hepi topu bir hafta kalacak.' diyerek sabrını sınırlarda gezdiren kadının varlığına dayanmaya çalışıyordu. Geçen yıl bir şekilde geçmişti ama bu yılın farklı olacağını da hissediyordu Esila.

Dilinden çok  bakışları ile konuşması bile bir yere kadar çekilebilirdi ancak bir şeye dayanmakta zorlanıyordu Esila. Geçen yıl geldiğinde o lanetler yağdırdığı Elif'in kendisine bir torun vermiş olmasına sevinmişti ve bu sevinci göze batmadan yaşamıştı. Ama şimdi bu yıl daha gelmeden telefonla sık sık arayarak Erkam'ı bebek konusunda darlamaya başlamıştı. Düşüncelerinin altında yatan ima; Kardeşinin bile bebeği oldu iken dilinden dökülenler ' Ölmeden önce bebeğini sevebilse bu gariban anan' gibi cümleler oluyordu. Bu konunun arka planda nasıl ve ne şekilde konuşulduğunu Erkam bilmiyordu ancak Esila biliyordu. Zahide Hanımın, herkesten gizli saklı Dilan'ın telefonuyla Ferit'i görüntülü arayıp torununu gördüğünü bildiği gibi. Ya da Berfu'nun okulu tatil olduğunda soluğu Ferit'in yaşadığı ülkede aldığını, galerisini yeğeninin fotoğraflarıyla doldurduğunu. Kenan'ın başlarda Erkam için yok saymaya çalışsa da onun da dayanamayıp fotoğraflarını istediğinden, arada hediyeler gönderdiğinden haberdardı.

Birinin oğlu, diğer ikisinin kanından canından bir parça olan kardeşleriydi. Elbette bir şeyleri görmezden gelip, bebeği bağırlarına basıp, seveceklerdi. Bir tek Hasan Özadlı ve Erkam, sanki Ferit hiç yokmuş, bebeği olmamış gibi davranıyordu. İkisinin çizdiği sınırlar keskindi ve hiçbir ikna çabası işe yaramıyordu.

Ama Esila bunu yapamıyordu. Ve biliyordu ki Erkam, kardeşini yok saysa bile bebeği o da merak ediyordu. Bu konu hakkında ne öncesinde ne de bebek doğduktan sonra konuşmamışlardı. İkiside bu konuda birbirlerine olduğu gibi başkalarına da tek bir kelime dahi etmemişti.

Dile getirmese bile  ara ara duygularını yoklamıyor değildi Esila. O da merak ediyordu adını 'Esila' koydukları bebeği. Yüreğini en çok dağlayan nokta da bu olmuştu. Beklemiyordu. Ferit ve Elif'in bebeklerine kendi adını vermelerini hiç mi hiç beklemiyordu. İlk  duyduğunda ne hissedeceğini bilemediğinden haberi kendisine veren Berfu'ya bir cevap verememişti. Öyle ki ağzını açıp Erkam' a ' Benim adımı vermişler.' bile diyememişti. Öylece sessiz sedasız kapanmıştı bu konu. Kapanmak zorunda kalmıştı çünkü Esila bu konu hakkında derince düşünürse bedeninin nasıl tepkiler vereceğini kestiremiyordu. Uçlarda bir tepki vermese bile düşünceli hâlleri bile Erkam'ın dikkatini çekerdi ve onun da kendisine bakarak, derdini anlamaya çalışırken  kötü hissetmesini istemiyordu.

Zahide Hanımın bebek meselesine değinmeden edemeyeceğini bildiğinden kendisine bolca sabırlar dileyerek babasına doğru yürüdüğünde  park yerindeki aracının önünde bekleyen babasının yanına vardığı gibi kollarını beline doladı. Şimdi savunmasız hissetmiyordu. Sınav sırasında ard arda tepkiler veren bedeni az da olsa sakinleşmiş gibiydi.

" Nasıl geçti bakalım?"

Babasının sırtını patpatlayıp geri çekilmesiyle tebessüm edip "Bir miktar zorlanmış olabilirim." diyerek kollarını sardığı bedenden ayıran Esila, etrafına bakındığında farkettiği yoklukla sorgulayan bakışlarını babasına çevirdi.

" Erkam nerede?"

" Havalanından dönerken Mert'in arabası arıza yapmış. Erkam, onları  almaya gitti."

Anladığını belirtircesine başını sallayan kızının, binadan çıkarken olduğu gibi ağır adımlar atarak arabaya yürümesiyle bir rahatsızlığı olduğunu düşünerek " İyi misin kızım?" diye sordu. Ki bu sorusundan sonra daha dikkatli baktığında teninin hafifçe  sararmış, gözlerinin baygın baktığını fark etmişti.  Tam endişelerine kapılarak yanına doğru ilerleyecekti ki Esila, bineceği tarafın kapısını açıp " İyiyim." dedikten sonra koltuğa yerleşti.

Aracın kapısını kapattığı gibi babasının camları açık bırakmış olmasına şükrederek sırtını koltuğa yaslayıp gözlerini kapattı. Halsizliğini sınav stresine bağlamak zorunda kalan babası arabayı çalıştırtığında yol boyunca aralarındaki sessizliğe karışan trafiğin gürültüsü olmuştu.

Sitenin içindeki park alanına girdiklerinde aracın durmasıyla gözlerini aralayan Esila, yeniden sıcak ve soğuk karmaşasına girdiğinde yemekten sonra hastaneye gitmenin iyi olacağını düşünerek kapı koluna uzandığı sırada kapıyı onun için açan Erkam oldu. Sınav çıkışı karşılayamadığı için annesini ve yengesini eve bıraktığı gibi park yerine geri gelmiş, şiirinin gelmesini beklemişti.

" Diplomayı alıyoruz,  diyebilir miyiz?"

Rahatsızlığını göz önünde bulundurunca yaptıklarından pek emin olamasada iyi bir sonuç almayı dileyen Esila, kapanmak olan gözlerini kendini zorlayarak açmış, babası ve Erkam bitik hissettiğini anlamasın diye elinden geldiğince genişce gülümsedi. Arabadan indiği gibi kocasının önünde  duran Esila, babasının apartmana doğru yürümeye başlamasıyla kollarını boynuna doladı. İşte şimdi gerçekten iyi hissetmeye başlamıştı. Bedeninde bir huzursuzluk hakim olsa bile Erkam'ın kollarını beline sarmasıyla  ruhen daha iyi hissediyordu.

" Hoş geldin. Nasıl geçti? Zorlandın mı çok?"

" Çok hoş buldum, emin ol. " diyerek Erkam dan ayrılan Esila'nın zorlama gülümsemesinin yerini gerçeği alırken devamında " Biraz zorlandım." deyip kolları arasından çıktı. Biraz daha sarılmayı, hatta gece olana kadar kolları arasında olmayı istiyordu ama evlerinde onları bekleyenler olduğu için ayrılmak zorunda kalmıştı.

" Olur o kadar."

Alnına dudaklarını bastırıp, geri çekildikten sonra yüreğini okşayacak türden bir gülümseme sunan şairinin parmaklarının arasına parmaklarını geçirip yürümelerini sağlamasıyla sınav stresini tamamiyle üzerinden atan Esila, boşta olan elini Erkam'ın, elini tutan koluna sardı. Apartmandan içeri girip dairelerinin önüne gelene kadar her şey çok iyiydi. Feri sönen gözleri ışığına yeniden kavuşmuş gibi artık baygın bakmıyor, midesi çalkalanmıyordu. Ama ne zaman ki Pınar'ın açtığı kapıdan içeri ilk adımını attı midesi de aldığı kokular yüzünden dakikalar öncesinde olduğundan daha sert baskı uyguladı.

" Hoş geldiniz." deyip Esila'ya hızlıca sarılıp geri çekilen Pınar, " Annemi tutamadım Esila. Seni bekleyecektik ama annem ruh hâline yüzlerce senaryo yazıp, yemek yapmaya koyuldu." dediğinde Esila tebessüm ederek " Hoş buldum. Keşke bekleseydi." diye mırıldandı. Elinden geldiğince eve yayılan yemek kokusunu solumamaya çalışıyordu. Fakat bunu yapmak çok zordu. Midesinin içinde bir şeyler  tepinir olmuştu.

Yüzünü ekşitmemek için tebessümünü korumaya çalışarak salona girdiğinde ikinci darbeyi koltukta oturan Zahide Hanıma yaklaştığında yedi. Yaşlı kadının elbisesinden gelen pıhtan -bitki türü- kokusu alt dudağının seğirmesini sağlarken uzattığı elini, sağ eliyle  kavradı. Öpmek istemiyordu ama üzerine binen zorunluluk yüzünden " Hoş geldiniz." diye mırıldanıp  dudaklarını belli belirsiz tenine bastırdıktan sonra alnına değdirip, bıraktı. Hemen yanında oturan Meryem ise ayaklanmış, kollarını sıkıca sırtına doğru sarmıştı.

Birbirlerine hâl hatır sorarak ayrıldıktan sonra  yengesi ve kuzenleriyle de ayaküstü konuşan Esila, üzerini değiştireceğini söyleyerek yanlarından ayrıldığında ilk işi banyoya girmek oldu. Kapıyı kilitlediği gibi banyo dolabından çöp poşeti alıp, klozetin kapağının üzerine oturduğunda boğazını yoklayıp duran acı sıvıyı istemeye istemeye özgür bıraktı.

.......

Başını gövdesi üzerinde tutmakta zorlanan genç kadın, aynı zamanda az önce sofrada yediği yemekleri de midesinde tutmakta zorlanıyordu. Kokusuna dayanamadığı yemekleri dikkat çekmemek istemesinden çok Feyza yengesine ayıp olmasın diye yemiş, zahmetini boşa çıkarmak istememişti ancak şu an karnının üzerine koyduğu elinin ağırlığı olmasa soluğu banyoda alacaktı.

" Çocukları neden getirmedin Meryem kızım?"

Başı, yanında oturan babasının omuzuna düşmek üzereyken babaannesinin sorduğu soruyla gelip giden dalgınlığından kısa süreliğine sıyrılan Esila, Zahide Hanım ile göz göze geldiğinde midesine iyi gelmeyen kokusu benliğine sinyaller göndermeye başlayınca gözlerini yavaşça üzerinden ayırdı. Salonun diğer köşesinde oturuyordu, fakat mesafelerine rağmen almadığı kokuyu göz göze geldiklerinde alıyor gibi hissettiğinden onun olduğu tarafa bakmamaya çalışıyordu.

" Arda'mın okul gezisi vardı. Diğerleride gitmek isteyince Kenan da onlara katıldı- "

" Çocukları söz konusu olunca işi gücü gözü görmez Kenanımın." diyerek araya giren Zahide Hanıma bakmamak için direnen Esila, yaşlı kadının ses tonuna mağduriyet katarak " Ben eminim ki Erkamım da çocuklarına düşkün bir baba olur." demesiyle hissettiği soğukluğun tenini bir bıçak misali kestiğini hissetti. Sabahtan beridir kontrol etmeye çalıştığı bedeni duyduğu cümleler yüzünden buz kesmişken içinde ikilemlerin oluşturduğu fırtınalar kopmaya başlamıştı.

Yaşlı kadının sarfettiği cümle ile salonda oturanların bakışları birbirleri üzerinde gezinirken Erkam, konunun devamının gelmemesi için annesine kaşlarını kaldırarak baktı. Fakat fayda etmedi. Yaşlı kadın Emir Bey'in annesi Nergis Hanıma dönerek aynı ses tonunda cümleler kurmaya devam etti. Nergis Hanımın kendisine hak vereceğini, onunda desteği- daha çok torununa yapacağını tahmin ettiği  baskıyla-  ile oğlunun çocuk sahibi olmak isteyeceğini düşünüyordu. Uluorta konuşmak onun dışında herkesin garip hissetmesini sağlasa da çaprazında oturan Nergis Hanıma odaklandığından diğerlerinin attığı bakışları göremiyordu.

"Erkamım kızıyor bana ama haksız mıyım Nergis Hanım? Yaşlandık, bir ayağımız çukurda. Hakkım değil mi torunumu kucağıma almak?  Erkam, Esila okumak istiyor diyor, okusun elbette çok iyi, çok güzel. Yemin billah ben karşı değilim."

Kayınvalidesinin son cümleleriyle içinden 'Çarpılacak şimdi  diye." geçirmeden edemedi Meryem. Bir araya geldiklerinde Esila'nın okumasıyla alakalı ileri geri konuşmalarına kocasıyla birlikte şahit olduğundan kullandığı yeminin ona geri dönüşünün olmasını da içten içe istiyordu çünkü ağıza alınmayacak laflar etmişti yaşlı kadın. Kenan ile birlikte işlerine karışmaması gerektiğini defalarca kez söylemesine rağmen ne kötü sözlerini esirgemişti, ne de oğlunu sakınarak karısına lanetler etmekten geri durmuştu. Hatta bu konu için kavga ettiklerinde Kenan bir aya yakın bir süre annesi ile konuşmamış, yanına dahi gitmemişti. Ama kendini hastanelik edecek kadar tükettiği şekerli yiyecekler sonucunda oğlunu yanına getirtebilmişti. Bu yüzden ettiği yalan yere yeminin bedelini ödesin istiyordu Meryem.

" Ben biliyorum ki Emir Bey de istiyordur şimdi. Kim istemez, torun sevmeyi."

Esila'nın babasını da işin içine katan Zahide Hanım, ondan da destek göreceğini düşünürken Emir Bey bu konuya dahil olmak istemediğinden, yüz ifadesini güçlükle sabit tutarak annesine baktı. Evet, bir torun sahibi olmayı, kızının bebeğini sevmeyi, onunlarla birlikte büyütmeyi elbette istiyordu ancak, bunun uluorta konuşulması rahatsız hissettirmişti. Bir evlat sahibi olmak ikisini ilgilendiren bir konu olduğu gibi onların mahremiyetini de taşıyordu.

" Hak verip vermemek konusunda bir şey diyemem Zahide Hanım, çünkü bu konu ikisini ilgilendiriyor. Bize sevmek kolay gelir, ama bilirsiniz ki bebek bakmak, yetiştirmek, geleceğini inşa etmek zordur. Gece gündüz durmadan ısrar etmek bence pek hoş değil. Bırakalım gençler kendi duygu ve düşünceleriyle hareket etsinler."

Nergis Hanımın sarfettiği cümlelerden hoşnut olmamasına rağmen bunun peşini bırakmayı düşünmeyen Zahide Hanım cevap vermeye yeltendiğinde Meryem fırsat vermeyerek koltukta öne doğru kayıp " Feyza ablam kendin mi açtın hamuru?" diyerek sehpa üzerindeki tatlı tabağını eline aldı. Konuyu değiştirme girişimi dikkatlerden kaçmayınca Feyza Hanım vakit kaybetmeden cevap vermek için  devreye girmiş, çok geçmeden masada oturan Yiğit, Mert ve Pınar da Erkam'ın dikkatini çekecek konular açarak konuşmasını sağlamıştı. Bir süre sonra ortada dönen konuya Adnan Bey ve Emir Bey'in de katılımıyla soğukluk son bulmuştu. Fakat Esila'nın bakışları Erkam ve annesi arasında gidip geliyordu. Kendisi bu durumdan hoşnut olmasa da Erkam'ın daha fazla rahatsızlık duyduğunu annesine attığı bakışlardan anlayabiliyordu.

Zaten sıkkın olan canını rahatsızlığı ile daha çok sıkmamak için yemekten sonra hastaneye gitme fikrinden vazgeçti. Yarın babası ile Erkam mekan bakmaya gittikleri sırada evlerine yakın olan hastaneye gidebilir, sorununun ne olduğunu öğrenebilirdi.

Aslında aklında bir ihtimal vardı; fakat birkaç gün önce biten regli umut etmesine engel oluyordu. Bedeninin verdiği sinyallerin birçoğu hamilelik belirtisini gösterse de Esila, birkaç gün önce biten regl durumunu göz önüne alınca ihtimal veremiyordu. Yüreğine  az önce küçücük bir ihtimal ile atılan umut tohumu, bu yüzünden toprağına yerleşemiyordu.

Hatalarım olduysa affola...

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen 💚

Bir aksilik olmazsa üç bölüm sonra final...

Fortsätt läs

Du kommer också att gilla

İskender'in Asya'sı Av breren

Allmän skönlitteratur

343K 9.2K 10
Elimi bir kez bile sürmediğim muzlu pastaya son kez baktım. Bir daha asla seni görmek istemiyorum, dedim içimden. Yıkımımın suçlusu sanki muzlu pasta...
229K 9.8K 29
GERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte taraft...
513K 28.7K 37
Güneş yükseldi. Küçük şehrin ışıkları söndü. Şarap bitti. Son sigarasından son bir nefes doldurdu ciğerlerini. Ayağa kalktı sanki hiç içmemiş gibi...
47.9K 3.2K 29
tek amacı babasının intikamını almak olan bir ağa.. babası tarafından hor görülen bir kız... intikam ve acıdan doğan kara sevda... Adamın dilinden...