AĞLA SEVDAM

By goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock More

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀99🍀 Evimiz

31.1K 1.7K 393
By goncabeyza

Bölüme başlarken yazacaklarım için yaşadığım heyecan daha yarısına gelemeden başlayan diş ağrım yüzünden yok oldu arkadaşlar. Çok üstüne düşemedim bölümün. İçime sinmedi fakat  bekletmek istemediğim için paylaşıyorum.

Dilerim beğenirsiniz.

/99/EVİMİZ/

13 ŞUBAT 🍂🍂

' Şimdi gözlerine toplanan yıldızların parlaklığından yola çıkarak neler hissettiğini anlamaya çalışıyorum Elam. Ben en son yedi yaşındayken annemin gözlerinin içine büyük bir istek ve merakla bakmıştım. O zamanlar adını  bilmediğim çukurun içindeki közlerin ısıttığı duvarlardan çekip aldığı ekmeklerden hangisini vereceğini merakla beklerdim. Bir şey desin, kokusunu soludukça  açlığımı çoğaltan ekmeklerden ne zaman vereceğini söylesin diye sabırla beklerdim. Annem ekmek pişirmeyi bitirdiğinde son ekmeğe yağ sürüp elimize turuştururdu. O zamanlar açlığımın peşine düşmüşken
şimdi o bekleyiş kalbimde. Sen evimizin duvarlarına böyle güzel bakarken ben nasıl olurda gözlerimi üzerinden ayırırım. Hem iki dudağının arasından dökülecek sözleri beklemek pişen bir ekmeği beklemekten daha güzel Elam.'

Odaları bir bir gezen karısının peşinden bir saniye bile ayrılmayan Erkam, ne diyeceğini merakla beklerken Esila'nın ağlamamak için kendisini sıktığından habersizdi. Önce babasının oturacağı daireyi gezmiş, çok beğendiğini söyleyerek ayrılmıştı yanlarından. Her odaya girişinde genişliğinden, güneş alışından söz etmişti ancak kendi dairelerini gezerken tek bir kelime etmemiş, tüm duygularını gözlerine yansıtmıştı. Dilini üzerinde gezdirdiği kuruyan dudaklarını kendini tutabilmek için dişleri arasına alarak adımlarını salona yeniden yönlendirdiği sırada içinden ' Şimdi değil.' diye geçirdi. Ağlayarak Erkam'ın yüzündeki tebessümü bozmak istemediği için kendini tutuyordu ve bunu yapmak çok zordu. Özellikle gözlerini üzerinden ayırmazken.

Pencerenin önünde son bulan adımları heyecanından olduğu yerde topuklarını kaldırıp koymasıyla hareket etmeye devam ederken gözleri sitenin bahçesinde gezindi. İkinci kattan bahçeyi rahatça görebiliyor, yağmurun dokunduğu toprağın kokusunu açık olan diğer pencere sayesinde alıyordu. Arkasında hissettiği bedenle derin bir nefes alıp verdikten sonra beklemeden yönünü ona doğru çevirdi.

Giydiği kaban yüzünden daha iri gözüken bedene sarılmak için can atan benliğinden müsaade isteyerek ellerini kabanın düğmelerine götürdü. Gözleri  Erkam'ın cevap bekleyen gözlerindeyken yukarı doğru düğmeleri yuvalarından kurtardı. Konuşacak, içinden geçenleri dile getirecekti ancak önceliği sarılmaya vermek istemişti.

Kabanının  son düğmesini de açan karısının ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışan Erkam, düğmelerini açtığı kabanının içinden kollarını geçirip beline sarmasıyla alt dudağını ısırarak gülümsedi. Öperken ruhunu hissettiği alnını gövdesine yaslamasıyla ela gözlerdeki parlaklığın aynısı onun gözlerinde de yer edindi. Şiiri ruhuna nasıl dokunacağını çok iyi biliyordu.

Bekletmeden kollarını bedenine sardığı şiirini kendisine biraz daha çekip başından kayan berenin açıkta bıraktığı saçlarına dudaklarını bastırırken boğuk çıkan sesiyle "Çok güzel." dediğini duyduğunda kalbini titreten ses tonu yüzünden ayrılmak istedi ancak Esila farkettiği gibi kollarını daha sıkı sardı. Kokusunu soluduğu adamın gözlerine şu an  bakarsa mutluluğunun gözlerinden döküleceğine emindi. Bunun olmasını istemediği için burnunu Erkam'ın gövdesine sürterek gözleriyle ve ritmini kaybeden kalbiyle anlaşmaya çalıştı.

" Bu kadar mı?"

Yüzüne bakmasına izin vermeyen karısının ağlayıp ağlamadığını anlamak için konuşturmaya çalışan Erkam, başını sağa ve  sola doğru sallamasıyla ellerinden birini sırtına doğru kaydırıp,  biraz orada oyalandıktan sonra ensesine getirdi. Aklından geçeni yapmayı pek istemesede yüzünü görebilmek için bunu yapmaya mecburdu. Havanın soğukluğundan nasibini alan elini saçlarını dağıtarak ensesine bir anda bastırdığında düşündüğü gibi olmuş, Esila hissettiği soğuk temasla irkilerek başını geri çekmişti. Erkam'ın bunu neden yaptığını anlamasada yeniden göğsüne sokulmak için hareketlendiğinde belinden ve ensesinden ayrılan soğuk eller yanaklarını kavradığında beline sardığı kollarını geri çekmek zorunda kaldı.

" Ne yapıyorsun Erkam? Ellerin çok soğuk!"

Geriye doğru adımlar atmasına rağmen yüzünü bırakmadan kendisiyle birlikte hareket eden kocasının " Kendine gelmeni sağlıyorum." demesiyle duraksayan Esila, verdiği cevabın doğruluğunu kanıtlamak istercesine baktı gözlerine. Hissettiği soğukluk onu kendine getirmişti ancak Erkam'ın düşündüğü şekilde değildi. Her daim sıcak  olan ellerinin şimdi neden kaçmak isteyeceği kadar soğuk olduğunu düşünüyordu. Her bir zerresi saniyeler içersinde bu konuya odaklanınca gözlerinin pınarına tutunan yaşlar kuruyup, yerini meraka bıraktı. Aklına gelen ilk cevap havanın soğukluğu idi fakat diğer günlere nazaran hiç bu kadar keskin bir şekilde hissetmemişti. Bu yüzden kendi sorusuna verdiği cevabını kabul etmiyordu.

" Ellerin neden bu kadar soğuk?"

Karısının kendisine fazlasıyla geldiğini kaşlarını çatarak cevap beklemesinden anlayan Erkam, sardığı yanakların sıcaklığına sığınmak isteyen ellerinin isteğini geri çevirip, ellerini yüzünden ayırdı ve kayan beresini düzeltip yeniden bedenini sardı. Kuruyan dudaklarını sarmak için sızlanan benliğinide geri çekmeyi zorda olsa başarabilidiğinde ela gözlere ve çatık kaşlarına odaklanarak sorusunu cevapladı.

" Siz içerdeyken Yiğit ve Pınar ile birlikte balkonda küçük bir kartopu savaşı yaptık. Ellerim bu yüzden soğuk."

" Bensiz mi yaptınız?"

Esila'nın kaşlarını çatış şeklinin değişmesiyle tatlı bulduğu ifade karşısında ciddi kalamayınca gülümseyerek dudaklarını alnına bastırmak için yüzüne yaklaştı fakat göğsüne konumlanan ellerin kendisini itmesiyle bu sefer kaşlarını çatan o oldu.

" Çatma şu kaşlarını."

" Ama sen de çatıyorsun?" derken yeniden gülme isteğiyle dolan Erkam, koluna yediği hafif darbe ve ardından gelen kızgın tondaki " Gülme!" uyarısıyla dayanamayıp güldüğünde Esila " Gıcık!" diyerek bedenini yeniden pencereye çevirdi. Kuzenleri ile kartopu savaşı yapmaları hoşuna gitmişti ancak kendisini çağırmamaları içindeki küçük kız çocuğunun hiç hoşuna gitmemişti. Herkesten önce kendisi onunla oynamayı, yüzüne kartopu geldiğinde oluşacak ifadelerini görmek istiyordu. Genç kadın içten içe sevinsede küçük kız çocuğunun haklılığınıda gözardı edemiyordu.

Aralarındaki mesafenin kapandığını sırtına değen gövdesiyle hissettiğinde öne doğru atmak istediği adım bedenine sarılan kollar ile havada kaldı. İşte bu sarılışa kayıtsız kalması mümkün değildi. Kızgınlığı saniyeler içinde yok olduğunda  karnının üzerinde birleştirilen elleri az da olsa ısıtabilmek umuduyla ellerini soğuk ellerin üzerine koydu. Her zamanki gibi yine soğuktu elleri ancak Erkam'ın ellerinin yanında sıcak sayılabilirdi. Avuç içlerini onun ellerinin yüzeyine sürterek gökyüzünden düşen inci tanelerini izlemeye koyulduğunda dikkati omuzuna ağırlığını vermeden yaslanan çeneyle dağıldı.

Yanağına sürtünen dudaklar ile baştan ayağa titreyen bedeninin imasını anlamıştı fakat ona kapılmak istemiyordu çünkü dünden beridir kendisinde hiç iyi etkiler bırakmıyordu. Garipti. Benliğinin normal olduğunu neredeyse bağırarak ifade etmesine rağmen Esila doğru bulmaktan kaçınarak garip olduğunu savunuyordu. Arzulamak doğaldı, evet ama bunun olur olmadık yerlerde ortaya çıkışı bedenini zorluyor, Erkam'ın fark etme ihtimali utanmasına neden oluyordu.

Bedeninin sızlanışını hissetmişte  inadına yapar gibi dudaklarını çenesine doğru sürüyerek getirip küçük bir dokunuştan sonra yeniden kulağı ve  çenesinin bitimindeki noktaya dönmesiyle deliren kalbinin söylediklerine uymamak için " Biz boyayalım mı?" diye sordu. Ve o an pişman oldu çünkü Erkam dudaklarını teninden ayırmadan cevap vermiş, artan teması ve nefesinin sıcaklığı garip diye adlandırdığı doğrusunu yüzüne çarpmıştı.

" Nereyi?"

" Evimizi." dediğinde kulağına ilişen kıkırtı ile dudaklarındaki gerginlik dağılarak yerini tebessüme bıraktı.

'Evimiz. Duvarların her zaman bir anlamı vardı benim için. Ama en anlamlısı bu olacak akşam gözlüm. Sırtımı yasladığım zamanlardaki gibi soğuk değil, derdimi anlatırken baktıklarım gibi asık bir surata benzemiyor. Farklı. Bu boş duvarların her biri anılarımızı biriktirmek için bizi bekliyorlar.'

" Evimizi..." diyerek sakin fakat bir o kadar coşkulu bir şekilde karşılık verdiği karısının yanağına dudaklarını bastıran Erkam, boyama işinin onu yoracağını düşündüğü için hızla " Sadece bir odayı beraber boyayalım, yorulmanı istemiyorum." dedi. Kolları arasında hareketlenmesiyle yanağını yanağına yaslayıp " Bir an önce yerleşebilmek istiyorsak boya yapılırken ev eşyalarını almalıyız, güzelim. Biz ihtiyaçlarımızı alana kadar boya işi bitmiş olur. Vakit kaybetmeden yerleşmemiz daha iyi olmaz mı?" dediğinde Esila hak verdiği için başını aşağı yukarı salladı.

Birlikte boyama isteğindeki heyecan kurduğu cümleler ile daha da büyüdü. Boyamayı birlikte yapmak çok güzel olacaktı ama zaman kaybetmekte istemiyordu. Bir an önce evlerine yerleşmek, onunla uyumak, onunla uyanmak istiyordu. Dün gece onun varlığı ile daldığı uyukunun şu an içinde bulunduğu evlerinde olmasını istediği için " Haklısın. Vakit kaybetmemeliyiz." diyerek yüzünü Erkam'a doğru çevirdiğinde hızlanan kalbini bu kez görmezden gelmedi. Gözleri, kahvelerden ayrılıp dudaklarına kaydığında düşüncesiyle bile yanaklarına saldıran sıcaklığın artmasını sağlayacağını bile bile yaklaştı ve baskılamaya çalıştığı arzusunu özgür bıraktı.

Şiirin düşünceleriyle ısıttığı dudakları, şairin dudaklarında nefeslenmek için hareket etmeye başladığında tutkularına şahitlik eden ilk olarak evlerinin salonu oldu. Zamanla her odaya, her santimine şahitlik edeceklerinin kanıtı sergilenmekteydi.

Aldığı karşılık ile yönünü yavaşça yüreğine deva olan adama çeviren Esila, kollarını boynuna sararak ellerinden birini saçlarının arasına daldırdı. Avuç içinde hissettiği tutamları sıkarak ağzından fırlayacakmış gibi çarpan kalbini yerinde tutmaya çalışırken, karşılığında aldığı inlemeyle tutamları daha sert kavrayıp, diğer eliyle boynunu kavradı. Yaptığı her hamlenin karşılığını dudaklarından alıyordu ve bu hissettiği hazzın artmasını sağlıyordu. Tükenmek üzere olan  nefesini geri kazanmak  için Erkam'ın  alt dudağını emerek geriye çekildiğinde utancı vakit kaybetmeden titreyen bedenine saldırınca yüzüne bakacak cesareti bulamadı. Erkam da yüzüne bakmasın diye ellerini boynundan çekip, beline sardığı gibi yüzünü boyun girintisine sakladı.

Yine utanarak yaktığı bedenine saklanan karısının utangaçlığına gülen Erkam, "Elam." diye mırıldanarak sağ elini sırtına çıkarıp olduğu yerde ağır ağır gezdirdi. Ne zaman kendisini dizginlemeye çalışsa şiiri onu afallatacak bir hamle yapıyor, benliğini en güzel şekilde dağıtmayı başarıyordu. Gün geçtikçe dayanması zorlaşıyor, kalbini güzelliğiyle zora sokmaktan vazgeçmiyordu.

"  Her dokunuşunda, gülümseyişinde kalbimi elimden alıyorsun, istediğini yapıp geri bırakıyorsun. Ve ben bundan memnunum. Daha fazlasını istemek delilik mi?"

"Sende bana yapıyorsun aynısını.  Zor duruyorum zaten- böyle  konuşmasana."

Sızlanarak konuşup, yüzünü saklamak için bedenine biraz daha sokulan karısını kendinden ayırmak için yine soğuk ellerini kullanacaktı ki gelen sahte öksürük sesiyle bunu yapmasına gerek kalmadı. İkiside birbirinden ayrılarak kapıya doğru  döndüklerinde elleri arkasında sırıtarak bakan bir  Yiğit bulmayı beklemiyorlardı.

" Bölüyorum ama size vermek istediğim bir şey vardı." deyip sakladığı kartoplarını bir anda açığa çıkararak üzerlerine fırlatmasına ise ihtimal dahi vermemişlerdi.

Erkam gövdesine gelen kartopuna aldırış etmezken Esila yüzüne çarptığı için kuzenine kaşlarını çatarak bakmış, daha beterini yapacağını söyleyerek kaçarak giden kuzeninin peşinden yüzünü temizleyerek ilerlemişti.

Bugün içindeki küçük kız çocuğu bir hayalini daha gerçekleştirecek, sevdiği adam ile kartopu oynarken tattığı mutluluğun resmini çizecekti. Küçük kız çocuğu, adamın gülümsemesini resmederken şair, kadının attığı kahkahalarda bulduğu huzuru kağıda dökecekti.

🍂🍂🍂🍂🍂

14 ŞUBAT 🍂🍂

" Annemin arabası yok. Çok iyi, demek ki daha gelmemişler."

Gökyüzünü beyaza boyayan kar tanelerinin arasından sıyrılıp apartmana girdikleri anda konuşan ve hızlı adımlar atarak merdivenlere ulaşan Yiğit'in arkasından ilerleyen Erkam, elinde tuttuğu çantanın saplarını avcu içinde sıkarak ilk basamağa adımını attığında bile aklında Esila'nın aldığı hediyeyi beğenip beğenmeyeceği vardı.

Feyza Hanımın da ısrarlarıyla alışverişe çıkmasını sağladığı şiirinin vereceği tepkileri hayal ettiğinde yüzündeki tebessüm saniyeler içinde gülümsemeye evrildi. Ona çok yakışacaktı; bundan kuşkusu yoktu ancak pahalı şeyler sevmediğini bilmesine rağmen aldığı için biraz huzursuzdu. Yüzündeki gülümseme abartı olduğunu düşüneceği ihtimaliyle silinirken son basamağa geldiğinin farkında değildi. Bir basamak daha var sanarak kaldırdığı sağ ayağı boşlukta asılı kalınca kendine gelmiş, kapının açılmasını bekleyen Yiğit'in boğazını temizlemesiyle dağınık hislerini toparlamaya çalışarak  bakışlarını ona çevirdi.

Az önce gülümseyen adamın, saniyeler içinde yüzünün asılmasına anlam veremeyen Yiğit, fazladan attığı adım yüzünden gülmemek için dudaklarını ısırdı ve başını sağa sola sallayarak bundan kurtulmaya çalıştı ama mümkün değildi. Yüzünü saniyelik olarak kapıya çevirip güldükten sonra yeniden dudaklarını ısırarak Erkam'a döndüğünde bu seferde kaşlarının çattığını görünce içindeki meraka yenilerek " Neyin var enişte?" diye sordu.

Bugün aralarındaki mesafe biraz daha kapandığı için hitabını daha rahat sarfetmişti. Daha öncesinde kullandığı hitaplar için pişman olduğu söylenemezdi çünkü o zamanlar ciddi anlamda ondan nefret ediyordu. Kuzeni için attığı adımların sonunda düşünceleri hem Esila'nın ona olan sevgisi hem de tanıdıkça ve sohbet etme süreleri uzadıkça değişmişti. Öyle içten gelen bir sevgi henüz oluşmuş değildi fakat Erkam'a saygı duymaya başlamış, sarfedeceği her cümleyi öncesinde tartıp biçmişti. 

Omuzlarını silkerek " Bir şey yok." dedi Erkam, fakat kafasında dönüp duran çok şey vardı. Bunlardan biri de Yiğit'in aldıklarıydı. Günün yarısını birlikte geçirdiği gencin kendisinden fazla takı alışverişi yapmasına anlam verememişti. Bir ara sevgilisi olduğunu düşünerek boş vermişti ama aldığı pırlanta küpelerden  sonra sorgulama ihtiyacı hissetmiş, ağzını aramaya çalışmıştı. Anladığı kadarı ile sevgilisi yoktu, takıları da ne annesine ne de ablasına almıştı. Bir ara babaannesine aldığını düşünecekti ki Nergis Hanımın takılardan hoşlanmadığını yaşlı kadının kendi ağzından duyduğu için vazgeçmişti.

" Kaşların çatık?"

Sorarcasına konuşan gencin kaşlarına baktığını farkeden Erkam, bundan rahatsız olduğu için " Esila hediyemi abartı bulur mu diye düşünüyorum." diyerek bakışlarının odağını değiştirdiği sırada açılan kapı ile gözleri oraya kaydı.

Gülümseyerek kapıyı açan Pınar'ın " Hoşgeldiniz!" diyerek geri çekilmesiyle içeri girdiklerinde dikkatlerini ilk çeken salonun ortasındaki masa ve sandalyeler oldu. İkili masa ve sandalyelerde gözlerini gezdirirken, Mert ve Pınar da onlara bakıyordu. Araları az da olsa düzelen ikilinin alışverişe beraber gitmelerinden sonra sürekli olarak bunu konuşmuşlar, herhangi bir sorun yaşamadan geri dönmelerini dilemişlerdi. Ama gördükleri kadarıyla bir sorun yaşanmamıştı. Aksi olsa Erkam'ın nasıl davranacağını bilmese de kardeşinin bir şekilde bunu belli edeceğinden emindi. Sorunsuz bir şekilde geldikleri için şükürler eden Pınar, ellerinde tuttukları çantaları görünce onlara doğru ilerleyerek "Neler aldınız?" diye sordu.

Pınar gibi Erkam ve Yiğit'i incelemeyi bırakan Mert'te kuzeninin sorusuyla bakışlarını ellerinde tuttukları çantalara çevirdi. Erkam'ın çantadan çıkardığı kadife kutuyla onlara doğru yaklaştı ancak Yiğit'in elindeki çantayı arkasına götürerek saklamaya çalışması dikkatinden kaçmadı.

Çantayı masanın üzerine bırakıp, yönünü onlara doğru çevirdiği kutuyu ağırca açan Erkam bir yandanda yüzlerini inceliyordu. En merak ettiği ve önem verdiği tepki karısına aitti ancak içinin rahatlaması için yüzlerinin alacağı ifade çok önemliydi. Alırken yanında olduğu için Yiğit'e bakmayan Erkam, Pınar'ın gözlerini irileştirerek kendisine doğru bir adım daha atıp, şaşkınlık nidaları bırakarak parmaklarını takıların üzerinde gezdirmesiyle tuttuğu nefesini usulca verdi. Genç kızdan ayırdığı bakışlarını çevirdiği Mert'in de memnun olmuş ifadesini gördüğünde içi biraz daha rahatladı.

" Bence de waow abla! Gördüğünüz set bir milyon yüz yirmi bin lira. Sevgililer gününde çıtayı  öyle bir yükseltti ki doğum gününde ne alacak çok merak ediyorum."

Mert ve Pınar duydukları fiyat ile bakışlarını takıdan çekip, Yiğit'e çevirirlerken Yiğit kendisine kaşlarını çatarak bakan Erkam'a döndü.

" Fiyatını söylemeyecektin hani?"

" Ama sen, Esila'ya söyleme dedin. Diğerleri için bir şey demedin ki."

Bu ayrıntı yüzünden Yiğit'e hak vererek  kutuyu kapatan Erkam, kutuyu  çıkardığı çantanın içine yerleştirirken abla kardeşin birbirlerine attıkları bakışlardan habersizdi. Onların bakışmasına katılmak yerine geriye doğru adımlar atarak Yiğit'in arkasına sakladığı çantaya bakan Mert, aynı mağazanın çantası olduğunu görünce " Sende mi bir şeyler aldın?" diye sorduğunda Yiğit ve Erkam aynı anda birbirlerine baktılar. Yiğit'in yaptığı harcamayı aşırı bulsa bile kendinde karışma hakkını bulmadığı için uyarmayan Erkam, gelirlerken kimseye söylememesi için bulunduğu rica nedeniyle sessiz kaldı. Bakışlarıyla da sessiz kalacağını belirttiğinde Yiğit teşekkür edercesine bakıp dikkatle kendisine bakan ablası ve kuzenine bakarak " Saat aldım kendime." dedi ancak söylediği yalan ile yaktığı mumun sönme süresinin bu kadar kısa olacağını tahmin edememişti.

İçinde bulundukları dairenin kapısının açılma sesini duymamışlardı ancak saniyeler sonra Adnan Bey'in kızgın ses tonu salona dolduğu gibi dairenin dışına taşmıştı. Önde Adnan Bey hemen arkasında ise Emir Bey  ve Nergis Hanımın  salona girmeleriyle dördünün de bakışları onlara dönmüş, bundan sonrasında  hevesle ve sevinçle yaptığı alışveriş Yiğit'in burnundan gelerek sonlanmıştı.

🍂🍂🍂🍂

İndiği arabadan biraz uzaklaşarak yengesine el sallayan Esila, aracın uzaklaşmasıyla bakışlarını ayakkabılarının çukurlaştırdığı kar birikintisine çevirdi. Hoşuna gittiği için gülümseyerek önce sağa sonra sola doğru adımlar atarak çukurların sayısını çoğaltırken içindeki kız çocuğunun isteği çantanın içindeki pekmezi bir an önce kullanmasıydı. Pekmezi aldığından beri tek düşündüğü buydu ve yapmak için sabırsızlanıyordu.

Esila ise pekmezden çok bastığı karlardan çıkan sesi dinleyerek  Erkam'a vereceği hediyeyi beğenip beğenmeyeceğini düşünüyordu. Gününün çoğunluğunu alan alışveriş sırasında bir hayli yorulmuş, topukları ağrımaya başladığı için içinden bir iki  kere sızlanmıştı fakat evden çıkmadan önce almayı planladığı hediye aklına geldiğinde kalbini saran telaş tüm yorgunluğunu heyecanının ardına saklamıştı. Gördüğü an 'İşte bu!' diyen içindeki küçük kız çocuğuna uyarak aldığı kol saatinin yanında birde yüzük almıştı. Yüzüğü evlerinin tüm hazırlıkları bittiğinde vermeyi düşünüyordu. Tamamiyle yerleşmeden bir gün önce yüzüğü aldığı yere gidip içine o günün tarihini yazdırma fikrini ise yengesinden almıştı. Hoşuna giden bu ayrıntı aklına geldiğinde tek ayağının üstünde dönerek, kıkırdadı.

Siteden çıkmak üzere olan arabayı gördüğünde "Ne yapıyorum ben? " diye mırıldandıktan sonra gözlerini hızla apartmana çevirdi. Işıkları yanan dört daire vardı; ve bunlardan biri babasının dairesi idi. Pencerelerden bakan kimsenin olmadığını gördüğünde rahatlayarak adımlarını apartmanın girişine doğru atıp ezdiği kar birikintilerinden  çıkan seslere gülümseyerek kulak verdi.

'Pekmez.' diye sızlanan içindeki küçük kız çocuğunu geri çevirmek istemiyordu, bu yüzden yemekten sonra bir tabak alıp dışarı çıkacağını aklına not etti. Hoş pekmezi göz önüne koyacağı için unutması mümkün değildi. Çantasından çıkardığı anahtarlık ile gülümsemesi büyümüş, anahtar yuvasına götürmeden  önce elinde sallayarak sesler çıkmasını sağlamıştı. Giriş kapısının, babasının dairesinin ve kendi dairelerinin anahtarlarının bulunduğu daire şeklindeki metale asılı olan harflerinde iç içe geçmesiyle çıkan ses başkası tarafından kulağa hoş gelmeyebilirdi ancak Esila için dünya üzerindeki en güzel melodilerden birini üretiyordu. Evinin sesiydi bu ses. Birlikteliklerinin en güzel tonlarından biriydi.

Elindeki anahtarlığa şükrederek baktıktan sonra kapıyı açıp içeri girdiğinde gülümsemesi bozulmamış, dairelerinin olduğu kata varana kadar gözlerinin içi de gülmüştü. Yorgunluğu çıktığı her basamakta kendini biraz daha belli etsede umursamamaya çalıştı. Çünkü bugün yaşadığı yorgunluğun nedenleri çok ama çok güzeldi. Yengesi ile birlikte mutfak eşyalarının büyük bir bölümünü almıştı. Yatak örtüleri, halılar ve perdelerinde bir kısmını almış, bir kısımınında siparişini vermişlerdi. Geriye kalanlara ve beyaz eşyalara  sadece fikir edinmek için bakmıştı çünkü onları Erkam ile almak istiyordu.

Dairenin önüne geldiğinde kapıyı açmadan önce  çantasından belli olan çıkıntının üzerinde sağ elini gezdirdi. Yola çıkmadan önce de sürekli olarak elini çantasına atmış, hediyenin yerinde olup olmadığından emin olmak istemişti. Düşme ihtimali yoktu ancak orada olduğunu bilmek iyi hissettiriyordu.

İçeriye girdiğinde ilk olarak Pınar'ın sesini duyan Esila, konuşmaya devam eden kuzeninin kapıyı kaptığı gibi sustuğunu o an için farkedememişti fakat yüzündeki gülümsemesi salona girdiğinde karşılaştığı ifadeler yüzünden birkaç saniye içinde yerini meraka bıraktı.

Evden çıkarken olmayan bir masa salonun ortasında yer alıyordu ve kuzenleri ile Erkam karşılıklı oturmuşlardı. Mert ve Erkam'ın sırtları kendisine dönük olduğu için yüzlerini göremiyordu ancak Pınar ve Yiğit'in asık olan yüzleri kendisini görmelerine rağmen pek değişmemişti. Hatta sanki Yiğit yardımını istiyor gibi bakmıştı yüzüne.

Omuzunun üzerinden arkasına bakarak " Hoş geldin." diyen Erkam'ın gülümsemesinin zoraki olduğunu farkeden Esila, kalkacağı sırada elini omzuna koyarak buna engel oldu. Sağ elinin kavradığı omzu hafifçe sıkarak kısık tonda " Pek hoş bulmadım." dediğinde Erkam, kaşlarıyla Yiğit'i işaret etti.

Kuzenine bakarak çantasını ve alışveriş çantalarını masanın üzerine koyan karısının beline elini koyduğu gibi kasılan bedeni varlığı ile gevşedi. Esila biraz daha geç kalsaydı ona verdiği azaltma sözünü tutamayıp, sigara içmeye gidecekti ve zaman geçsin bahanesiyle paketteki sayıyı azaltmadan gelmeyeceğinden emindi  çünkü bir saat kadar önce yaşanan tartışmanın etkileri sürmekteydi ve şahit oldukları yüzünden canı bir hayli sıkılmıştı.

Ciğerlerinin yoksunluğunu çektiği kokunun sahibi yanına oturduğunda hızla yüzleri arasındaki mesafeyi kapatıp, yanağına dudaklarını bastırdı. Esila ansızın yaşanan temasın şaşkınlığıyla  büyüyen gözlerini çevirdiği  kuzenlerine kaçamak bakışlar atarken  Erkam geriye çekilmeden önce burnunu teninde gezdirerek saatlerdir görmediği için elleri titreyen  şairi dermanına kavuşturdu. Bir kez daha dudaklarını şiirinin yanağına bastırdığında, duyduğu yutkunuş sesiyle az öncekinin aksine sahici gülümsemesiyle geri çekildi.

Dudaklarının algıladığı soğuğa rağmen yüzleri arasında az bir mesafe bırakarak baktığı teninin kızardığını görünce gülümsemesi dişleri gözükecek şekilde büyüdü. Karısının utanarak etrafına bakmasından hoşnut olmuştu ancak yeniden öpme isteğine uyacağı sırada tuttuğu elini sıkmasıyla yüzünü geri çekmek zorunda kaldı. Şair devamı olsun isterken kalbi bu duruma hayıflanmadı çünkü gecenin sonunda hediyesini güzel boynuna takarken sızlayan dudaklarının intikamını alacağını biliyordu.

Erkam'ın teması yüzünden ateş basan yanaklarına soğuk ellerini bastırmamak için kendini tutmaya çalışan Esila, içinden ritimleri şaşan kalbine söylenerek bakışlarını kuzenlerine çevirdi. Onlar böyle sıkıntılı bir şekilde önlerindeki boş çay bardaklarına bakarlarken az önceki temasların arzularına olan dokunuşuna kapılmamalıydı.

Esila güçlükle " Neyiniz var?" diye sorduğunda Mert ve Pınar birbirlerine bakmış, genç adamın 'Sen anlat.' dercesine bakmasıyla Pınar başını olumlu anlamda sallayarak kuzenine dönmüştü. Yaşanan gerginliğin izlerini taşıyan gözlerini birkaç saniye yanında oturan kardeşinin yüzünde gezdirip " Bugün Yiğit alışveriş yapmıştı. Baya büyük bir miktar harcadığı için babamla tartıştılar." diyerek konuyu kısaca özetlemişti.

Esila, tartışmalarına neden olacak miktarı düşünürken Pınar hoşnutsuz olduğu durumu anlatmaya devam etti. Tabi bunu yaparken Dilan'ın adını anmamaya dikkat etmeye çalışıyordu.

" Onun için kolyeler, küpeler, yüzükler almış. Babaannemin mirası pay edip hesabına yatırdığı paranın yarısını kullanmış ama onların haberdar olacağını hesaba katmamış tabi. Babam harcadığı miktar gibi aldıklarına da kızınca-"

" Harcadığım paraya kızabilir kabul ama aldıklarımı saçma bulduğunu söyleyemez! " 

"Haksız mıydı Yiğit? Kim sonlarının ne olacağını bilmediği, platonik olduğu birine altın pırlanta  takı setleri alır ki?"

Yüzüne vurulan gerçeğin ağırlığı ile tüm uzuvlarını yakıcı bir sıcaklık sarınca ablasıyla da bir tartışma içine girmek istemeyen Yiğit, hışımla yerinden kalktığında Esila da hemen ardından ayağa kalktı. Oturmasını istercesine bakan kuzenine karşı koymak, çıkıp gitmek istiyordu ama sonrasında onu geri çevirdiğine pişman olmak istemediği için yerine oturdu. Sırtını sandalyeye yaslayıp kollarını göğsünde birleştirmesiyle Esila da yerine oturup gözlerini Mert'e çevirdi. Abla kardeşin gerginliğini azaltacak cümleler kurmak istiyordu fakat konuya hakim olmadığı için ne diyeceğini bilemiyordu.

" Özür dilerim. Ben babamın açısından bakarak konuşmamalıydım belki ama lütfen yaptığın şeyi daha dikkatli düşün  Yiğit.  Sevdiğin kişiye bir şeyler almak istemen normal tabi ama sen bunun sınırını aştın. Bu yaptığın sadece sana zarar verir."

" Sınırları kim belirliyor abla? Onlar mı? Sizler mi? Bu sınırı belirleme hakkı benim. Sadece benim. Ona hiç okuyamayacağı şiirler yazıp, kitaplar alabilirdim. Hangi tür müzik sevdiğini bilmesemde onun için şarkılar söyleyip albümler alabilirdim. Gördüğümde bana onu hatırlatan şeyleri alıp, belki bir gün diyerek saklayabilirdim. Ama o takıları alırken yüzünü hayal ettim tamam mı? Yakıştı. Hayalimde ona yakıştırdığım ne varsa almak istedim, engel olamadım kendime. Platonik olduğum aklımdan çıkınca kalbime uydum, sonrasında çekeceğim sancıyı düşünmedim. "

Cümlelerinin kalbine bıraktığı ağırlık gözlerine yansıyınca ağlamamak için başını tavana doğru kaldırmasıyla nedenini anlayan Esila bir şeyler söyleme ihtiyacı duyarak dudaklarını araladığında Erkam'ın kurduğu cümle bakışlarını yan tarafına çevirmesine neden oldu.

" Her kimse çok şanslı biri." diyen Erkam, kendisine dönen bakışlar ile düşüncesini destekler şekilde baktı. Hesapsızca yaptığı alışverişi savunduğu söylenemezdi fakat Yiğit'in alışveriş sırasındaki mutluluğunu ve gözlerindeki parlaklığı, gülümsemesini de gözardı edemezdi. Sevdiği kişinin şanslı olduğunu düşünüyordu çünkü kavuşma ihtimali belki de hiç olmayacak biri için içinden geleni yapmış, yakışacağını düşünerek verip veremeyeceği kesin olmayan hediyeler almıştı. Böyle birine hiç rastlamamıştı ancak şahit olduğu o anlar duyduklarından sonra gözüne batmıyordu.

" Bakmayın öyle. Sevdiği kişi gerçekten  şanslı ve birlikte olsalar Yiğit'in onu mutlu edeceğinden şüphem yok. Yaptığı şey kendince güzeldi ve onu da mutlu etmişti. Yanlış anlaşılmak istemem ama sadece  eğer onunla bir gelecek kurmak istiyorsa bu kadar aceleci davranmaması gerektiğinden yanayım."

Babası ile tartıştıymaya başladıkları ilk dakikalarda ailevi mesele olduğunu düşünerek yanlarından ayrılmak için kapıya doğru giden Erkam, Emir Bey'in engel olması ile kalmış, baba oğul arasındaki kavgaya tanık olmuştu fakat o sırada ilk olarak düşündüğü şey Emir Bey'in gitmesine engel oluşuydu. Bizim meselemiz deyip gitmesine izin verebilirdi ancak bunu yapmamış, üstüne üstlük   tartışmanın alevlenmesini engellemek için araya girdiğinde kendisine hak verdiğini söyleyerek, sözlerini desteklemişti. Bunun şaşkınlığını gittiklerinde bile yaşamaya devam etmişti çünkü her ne kadar birkaç gündür birlikte hareket ediyor olsalarda bu kadarını beklemiyordu. Bu kavga onların ailesine kabul edildiğinin somut delili gibi bir şey olmuştu fakat Yiğit'in durumu yüzünden bunu düşünmeye baktı olmamıştı.

"Bir geleceğimiz yok gibi görünüyor."

Mert ve Pınar gibi Esila da ikilinin konuşmalarından memnun olduğu için araya girmemiş, devam etmelerini istemişti. Yavaş yavaş yüzlerindeki gergin ifade siliniyordu ve bunun en çok Yiğit'e iyi geldiği, umut edebileceği bir şeyler duymak istercesine bakan gözlerinden belli oluyordu.

" Duygularından haberi var mı?"

" Yok." derken sesi kısık çıkan gencin, düşen omuzlarını görünce hâline üzülen Erkam, " O zaman neden bu kadar umutsuzsun?" dediğinde gözleri Pınar'a kaydı. Genç kızın gözlerinin Mert ve Esila arasında gidip geldiğini görünce önce göz ucuyla Mert'e sonrasında ise karısına baktı. İmalı bakışlar atmayı  kendisine bakıldığını farkedince bırakan karısına tek kaşını kaldırarak sorgularcasına baktığında Esila gülümsemeye çalıştı. Erkam'ın, Dilan'ı öğrenmesinde bir sakınca görmüyordu ancak Yiğit'in bu konudaki düşüncesini bilmeden onunla paylaşamazdı. Bu yüzden oturduğu yerde belli etmemeye çalışarak  kıvranırken, Erkam'ın bakışlarını üzerinden çekip yeniden Yiğit'e çevirmesiyle tuttuğu nefesini verdi. Bu konuda kendisini gece soru yağmuruna tutacağını bakışlarını çekmeden önceki ifadesinden anlamıştı ve yalnız kalmadan önce bu konu hakkında Yiğit ile konuşması gerekiyordu. Ama bu gidişle buna gerek kalmayacak gibiydi.

" Bu kısmı biraz karışık. Yani bazen umutluyum bazen umutsuz."

" Kim?"

Erkam ile konuşmanın kendisine bir şeyler katacağını düşünen Yiğit, bir anda kim olduğunu sormasıyla omuzlarını kaldırıp, duruşunu düzeltti. Tek bir kelime tüm algılarını açmasına ve bakışlarının odağını kaybetmesine yetmişti. Kuzenlerinin üzerinde gözlerini gezdiren Yiğit, ne demesi gerektiği konusunda yardım almaya çalışırken Erkam'ın " Bakışmalarınızdan anladığım kadarıyla benim tanıdığım biri." demesiyle ne diyeceğini tümden şaşırdı.

Hepsinin birbirlerine attıkları kaçamak ve garip bakışlardan düşüncesinin doğru olduğunu anlayan Erkam, sessizliğin hüküm sürdüğü saniyelerde kim olabileceğini düşündü fakat aklına kimse gelmiyordu. Bulamayınca  " Tanıdığım ama kim olduğunu  bilmeden şanlı olduğunu düşündüğüm kişi kim söyleyecek misiniz yoksa konuyu burada kapatalım mı?" diye sorduğunda kimsenin söylemeyeceğini düşünmüş, konuyu kendince kapatmaya karar vermişti ancak Yiğit'in dudaklarından firar eden isimle sorgulayan bakışlarının yerine şaşkınlık geçti.

"  Dilan... "

Diğerleri gibi kendinden bu atağı beklemeyen Yiğit, pişmanlık hissedeceğini sanmıştı ama sevdiği genç kızın adını ona çok yakın olan biriyle paylaşmış olmak iyi hissettirmeye başlamıştı. Ama içinde bir yerlerde ters bir tepki alacağı ihtimaliyle yanıp tutuşan bir kısımda vardı.

Yiğit alt dudağını ısırarak karşısındaki adamın şaşkınlığını üzerinden atıp asıl tepkisini görmeyi beklerken, diğer üçlünün de gözleri Erkam'ın üzerindeydi. Özellikle de Esila, gözlerini kocasının yan profilden gördüğü yüzüne dikmiş, dudakları ve gözleri arasında mekik dokuyordu. Geçen her bir saniyede sabit kalan yüz ifadesi yüzünden kolunu dürtmeyi düşündüğü sırada Erkam'ın başını hafifçe eğip gülmeye başlamasıyla gözlerini kendisine şaşkınlıkla bakan  kuzenlerine çevirdi.

Hiçbiri Erkam'ın  tepki olarak başını sağa sola sallayarak gülmesini beklemiyordu. En azından kaşlarını çatar, doğru duyup duymadığını sorgular diye düşünmüşlerdi ancak Erkam'ın gülerken omuzları sarsılmaya başlamıştı.

" Dilan demek?"

Gülümsemesini yüzünden silmeden doğrudan Yiğit'e bakarak konuşan Erkam, gencin başını aşağı yukarı sallmasıyla boğazını temizleyip, kollarını göğsünde birleştirdi. Şaşkınlığını üzerinden attığı gibi yeniden bugünü düşünmüş, alışveriş sırasındaki heyecanını hatırlamıştı. Yiğit gerçektende Dilan'ı mutlu edebilecek biriydi ama gülmesinin sebebi bu değildi. Karısına hediye seçerken alttan alttan yaptığı cimrilik imalarının acısını çıkarabileceği bir fırsatın eline geçme ihtimaliydi. Dilan bir gün onun sevgisine karşılık verir miydi bilinmez ama olurda verirse Yiğit onun ellerine düşmüş olacaktı.

Bunun düşüncesiyle tebessüm eden Erkam " Dilerim, sevginin karşılığını alırsın. Ama-" deyip kurduğu ilk cümle ile yüzü aydınlanan Yiğit'in 'ama' dedikten sonra bakışlarının kırıldığını görmesiyle devamında kuracağı cümleden vazgeçti. Umudunu kursağında bırakmamak için bir süre  vazgeçtiği cümlenin yerine ne diyebileceğini düşündü.

Birkaç saat önce yaşadığı tatsızlığın üzerine kendiside eklenip canını daha fazla  sıkmak istemediği için " Uzaktan uzağa biraz zor olur. Bu yüzden ben sizi bir araya getirecek bir şeyler bulmaya çalışacağım. Ondan sonrasında direk açılır mısın yoksa onun hislerinden emin olana kadar bekler misin sana kalmış bir şey." dediğinde sadece Yiğit'in değil diğerlerininde gözlerinin sevinçle parladığını görmüştü.

" Teşekkür ederim."

Bir daha yüzünü görmesinin imkansız olduğunu düşündüğü sevdiği ile bir araya gelebileceğini duyunca gözleri dolan Yiğit, ağlamamak için nefesini tutup, gözlerini kırpmamaya çalışırken Erkam'ın " Teşekkür için acele etme. " demesiyle dolu dolu olan gözlerini hızla ona doğru çevirdi. Ses tonunda bir ima vardı fakat ne için olduğunu anlayamamıştı.

" Çünkü olurda yuva kurmak için bir adım atacak olursanız bugünün acısını senden çıkaracağımdan şüphen olmasın. Mecalin kalırsa bana o zaman teşekkür edersin."

Yiğit'e avcumun içindesin dercesine bakarak gülümseyen Erkam, diğerlerininde gülümsemesini sağlamıştı. Bu gece Yiğit gibi karısını da mutlu ettiğinden habersiz yeni bir çay demlemenin iyi olacağını söylediği sırada Esila masaya dirseğini dayayıp, yumruk yaptığı elinin üzerine yanağını yaslayarak gözlerinin içi gülen kocasını seyre koyuldu. Bugün ona farkında olmadan en güzel hediyelerden birini vermişti. Sadece şu an yaşananlar için değil, ailesindeki herkesle anlaşıyor oluşuna, onlara kendisinden dolayı değilde kendi isteği ile adım atıyor oluşuna seviniyor, dile getirmese de şu an olduğu gibi içinden teşekkür ediyordu.

Öylece durmuş, gözlerinde yıldızları toplayarak kendisine bakan şiirine yüzünü çeviren şair, gözlerini kapatıp açmasıyla aynısını yapıp masanın altından elini tuttu. Parmaklarını birbirine geçirmesiyle gülümsediğinde aynı gülümseme şiirinin yüzüne de yerleşti. Birkaç saat öncesine kadar bu gecenin gergin ve mutsuz ilerleyeceğini düşünürken şimdi daha güzel biteceğine inanıyordu...

Hatalarım olduysa affola...

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen..

Continue Reading

You'll Also Like

814K 46.6K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
5.5K 318 30
Asım Kale'nin isteklerine karşı gelmek olanaksızdı. Biricik kızı bilinmezlikler içinde geçmişin silik bir anısına giderken etraflarını çevreleyen ka...
Leyla By Jutenya_

General Fiction

1.3M 76.1K 37
İhanet kategorisinde 1. Sırada Adam dehşetler içerisinde karısını izliyordu. Karısı kırdığı aynanın sivri bir parçasını almış. Boğazında tutuyordu...
ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.9M 205K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...