AĞLA SEVDAM

By goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock More

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni

49.4K 3.3K 513
By goncabeyza

/91/KENDİNDEN KURTAR BENİ/

Bölüm parçası: Atakan Ilgazdağ - Benim Hayatım Bu ( Bir süredir eklediğim videolar gözükmüyor arkadaşlar. Yine görünmüyorsa bölümü güncelleyebilirim isterseniz.)

2 ŞUBAT 🍂🍂

' Şimdilerde diyorum ama ben seni baba olarak görmeyi bırakalı yıllar olmuş aslında. Hayallerimi yaşadığım sen değilsin. Baba olarak gördüğüm iki abim var benim. Derdim olduğunda ilk sana değil de onlara gidiyorum ben. Onlardan para alıyorum, alacağım kararlar için onlara danışıyor, onların fikirlerini umursuyorum. Seni seviyor ve saygı duyuyordum ve bunlar hem babam olduğun için hem de çok küçük olduğumdandı. Büyüdükçe seni sevmeyi, sana saygı duymayı bıraktım çünkü  ne sevgimin ne saygımın fazla olmasına izin vermedin. Sadece bu birkaç ayı değil, geçen  yıllarımı göz önüne aldığımda emin olduğum bir şey var; yeniden dünyaya gelecek olsam, senin kızın olmayı istemezdim. Biliyorum; sen de beni kızın olarak istemezdin.'

Yol boyunca geçmişini düşünüp durdu genç kız. Babası ile alakalı iyi bir şeyler aradı, belki öfkesi yakıcılığını azaltır diye. Ama azaltmak bir yana dursun, olayı kişiselleştirmeye başlamıştı. Soracağı hesabın ve yapacağı itirafın konusundan şaşmamıştı ancak sebepleri çoğalmaya başlamıştı. İyi bir baba mıydı yan tarafında  oturan adam? Kendince değildi. Ama onun kendini iyi bir baba olarak gördüğünü düşünüyordu. Doğrularından şaşmayınca babalığını iyi yaptığını düşünebilirdi. Halbuki  yaptığı babalık yüzeyseldi ve çokça bencillik, gereksiz gurur taşıyordu. Şimdi  ona sebebini sorsa 'Biz büyüklerimizden böyle gördük' diyeceğine emindi. Kendinde hata aramayan, düşünce yapısını değiştirmesi gerektiğini akıl edemeyen, eskiye göre giden bir adamdı. Kendisini anlatmasına gerek yoktu, yaptıklarıyla yeterince belli ediyordu.

" Burda dur." diyen adamın sesini duyduğunda bakışlarını yolun sağ tarafında nehir kıyısında  bulunan mekana çevirdi. İsteği kalabalıktan uzak, ıssız bir yere gitmekti ancak yaşlı adamın yeniden durmasını söylemesiyle " Sen bilirsin." diye mırıldanarak aracın yönünü mekanın girişine çevirdi. Sadece iki arabanın bulunduğu mekânın bahçesine girdiklerinde içinden sabırlar dileyerek aracı durdurdu. Yol boyunca konuları birikmişti ve şimdi onları bir sıraya koyması gerekiyordu. Sabretmeli, son diyeceğini öfkesine kapılarak ilk önce söylememeliydi.

" Kimsenin olmadığı bir yere gitsek daha iyi olurdu."

" Bu saatlerde kimse olmaz burada. Arabalar mekanın sahiplerine ait. "

Arabadan inen adama göz ucuyla bakarak kemerini çıkaran Berfu, çantasını alıp, indiğinde aracın kapısını yeniden sabır dileyerek kapattı. Onunla kapalı bir alanda olmak istemiyordu. Hem bir çıkış yolu bulamazsa arabayı nehre sürecek, son yolculuklarını bu şekilde bitirecekti. Ama şimdi neler olacağını kestirmek daha bir zor olacaktı. Dün gece silahı yanına almaktan vazgeçmemesi gerektiğini düşünerek mekanın basamaklarını ağır ağır tırmanan adamın arkasından ilerledi ve içeri girdikleri anda gördüğü manzara karşısında hiç şaşırmadı. Kırklı yaşlarda iki adam ve genç bir oğlan Hasan Ağaya saygılarını sunuyor, mekanlarına teşrif ettiği için memnuniyetlerini dile getiriyordu. Berfu alışıktı bu duruma ancak karşısındaki adamlar, Hasan Ağanın yanında yalnızca kızını görmeye alışık değillerdi. Hele de "Kızım için  güzel bir kahvaltı sofrası istiyorum senden Seyit. Balın kaymağın bol olsun ha." deyişine hiç mi hiç alışık değillerdi. Baba kız ilişkisindeki ilklere Harun dan sonra onlarda ortak olmuşlardı artık.

Mekânın sahibi abartılı bir sevinçle Hasan Ağanın söylediklerini emir olarak kabul edip, ikiliyi nehir manzarasına sahip cam kenarındaki masalardan birine yönlendirdi ve oturduklarında yanlarından ayrıldı. Aşağı yukarı on masanın bulunduğu mekânın iki tarafı büyük camlarla kaplıydı. Krem rengi duvarlarının birinde doğa resimleri yer alırken diğerinde aksesuarlar asılıydı. Buraya ilk gelişiydi genç kızın ve babası ile gelmemiş olsa tekrar tekrar gelmeyi isteyeceği bir yerdi ama artık gelmeyi istemek bir yana dursun, önünden geçmeyi bile düşünmezdi.

Masa hazırlanana kadar Berfu etrafına, Hasan Ağa ise camdan dışarıya bakınmıştı. Kahvaltılıklardan hemen sonra masada ki yerini alan çay ile Hasan Ağa ilk olarak bardağı eline aldı ve bir yudum içtikten sonra gözlerini karşısında oturan kızına dikti. Bu durumu halen daha bir şans olarak görüyordu yaşlı adam. Araba kullanmasına izin vererek, onunla kahvaltı ederek bir şeyleri yoluna koyacağını düşünüyordu ancak yanılıyordu ve bunu birazdan net bir şekilde anlayacaktı. Kızı aralarındaki o ince bağı onarılamaz bir şekilde kopartıp atalı çok olmuştu.

  Bir süredir olduğu gibi kahvaltısını bu sabah yine yalnız yapmıştı Hasan Ağa   ancak masaya dik dik bakan kızı yesin diye tok olmasına rağmen eşlik etmeyi seçip, tabağına kahvaltılıklardan koymaya başladı. Bu hareketinin genç kızı daha çok öfkelendirdiğinden habersiz bal ve kaymağın bulunduğu tabağın yerini zeytin tabağı ile değiştirip, ulaşmasını kolaylaştırdı.

' Ağzımdan çıkacakları bildiği halde önüme bal kaymak koyuyor! Keşke ben de önüne zehir koyabilseydim!'

İçinden geçirdikleri ile artan siniri yüzünden gülümseyen Berfu " Ciddi ciddi kahvaltı mı yapacağız? Ne konuşacağımız aşağı yukarı belli iken hemde." dediğinde Hasan Ağa bozuntuya vermeyip başını aşağı yukarı salladı. Kızının öfkesini kusacağı anlar yakındı ve o hâlâ durumu kendi lehine çevirme derdindeydi. Kenan ve Erkam'ı kaybetmişti, Ferit'ten ise uzun zamandır  haber alamıyordu ama kızını kaybetmek istemiyordu. Yaptıklarına rağmen onu kaybetmediğini düşünmek ve buna inanmak istiyordu.

" Ağzından şer çıkacak belli. Ama bundan önce ağzını tatlandır bal kaymakla. Belki cümlelerin yumuşar, karşında baban olduğunu unutmadan konuşursun."

Babasının sarfettiği cümlelerden sonra gülümsemesini büyüttü Berfu. Karşısındaki adam az çok  ne konuşacaklarını bile bile tıkınmaya başlamışken neden kasılan tek taraf olacaktı? Zaten birazdan kasılan, gerilen, kuduran taraf o olacaktı. Bu yüzden gülümsemesini dağıtmadan " Haklısın." deyip bal ve kaymak tabağını aldı ve servis tabağının üzerine koydu. İçinin kıyılacağını bilse de ekmek almayıp, bal ve kaymağı tatlı kaşığı ile sırıta sırıta  kaşıkladı. Bir iki derken tabağı yarıladıktan sonra şerli cümlelerini yeterince yumuşattığını düşünerek çay bardağını eline alıp, sırtını sandalyeye yasladı. Ne demişti; karşında baban olduğunu unutmadan. En çok bunu unutmak isterdi genç kız. Doğru sandığı yanlışlarla mahvettiği hayatlarını elinden çekip almayı isterdi.

" Konuşmaya başlamadan önce senden bir yemin istiyorum. Duyduklarından sonra kimseye bir şey yapmayacaksın. Öldürmeyi geç, zarar verecek hiçbir şey yapmayacaksın. Bunun yeminini et, ben de sana bilmediklerini anlatayım."

Yemin olayı bal yerken aklına gelmişti genç kızın. Olur da yemin ederse bir ihtimal zarar görmezdi ama duyduklarından sonra taş üstünde taş  bırakmazdı, bundan da emindi. Yine de şansını denemek istemişti. Belli mi olur? Namusum şerefim üzerine yemin ederim der, kimseye bir şey yapmazdı. Her ne kadar yapma ihtimali yüksek olsa da edeceği yemine güvenmek istiyordu kalbi. Civan'a sağ dönmek için yapıyor olduğunu da göz ardı edemezdi. Bu gün yaptığı itiraf olmasa direk konuya girerdi ama kalbi, öfkesine karşı direniyordu.

" Yemin etmezsem buradan konuşmadan gideceğiz o zaman, öyle mi?" deyip kızı gibi sırtını sandalyesine yaslayan Hasan Ağa, konaktayken girdiği hallerin numaradan ibaret olduğunu yeni yeni idrak ediyordu. Konuşurken çekinen kız şu an avına saldırmaya hazır bir aslan gibi bakıyordu yüzüne. Av konumuna düşmüştü ve kızı fiziksel olarak olmasa da ruhen onu parçalamaya hazırdı. Tek engel bir yemindi ve bundan çekinecek değildi Hasan Ağa. En fazla ne söyleyebilirdi ki kızı? Birini öldürmek isteyeceği ne çıkacaktı ağzından?

"Öyle. Yemin etmezsen konuşamayız ama ben buradan çıkınca jandarmaya gider,  kullanmadığın hakkı onlarla konuşarak kullanırım."

" Ne diyeceksin onlara?"

Ne  diyeceğini bilse de duymak istedi Hasan Ağa. Bir suçluydu ancak yaptığını suç olarak değilde hak olarak gördüğünden kızının kendisine ihanet edeceğini düşünüyordu. Yapılması gereken, doğru olan şey ona göre ihanet sayılıyordu.

" Amcamı öldürdüğünü söyleyeceğim."

Cümlesini sarfederken soğukkanlı gözüküyordu genç kız ancak buz gibi olan bakışlarının aksine yüreği yanıyor, ağlamamak için kendini sıkıyordu. Babasıyla değil, amcasının katili olan adam ile oturuyordu bu masada. Bu gerçeği bile bile hâlâ nasıl oluyorda karşında oturanın baban olduğunu unutma diyebiliyordu? Kendini bir baba olarak görebilirdi ama  o karşısında bir katil görüyordu.

" Kanıtın var mı?"

Berfu'nun  nasıl soğukkanlı gözükürken yüreği yanıyorsa Hasan Ağanın  düz bir ifadeye sahip yüzünün aksine öfkesi tüm damarlarında gezinmeye başlamıştı. Biri karşısında oturanı katil olarak görürken diğeri hain olarak görüyordu. Hasan Ağa bu saatten sonra aralarının düzelmeyeceğini kesin olarak anlamıştı.

" Kanıtım yok, ama şahitlerim var."

" Kimmiş o şahitler?" derken sırıtarak çay bardağını alan yaşlı adam, aralarındaki masayı devirmemek için kendisini zor tutuyordu. Kendisine bağırıp çağıracağını sandığı kızı, gayet rahat bir ses tonuyla konuşuyordu. Bakışlarındaki öfkenin aksine ses tonu sıradandı. Beklediği tepkileri yarı yarıya almıştı yaşlı adam.

" Said amcanın yapmayacağını ikimizde biliyoruz. Şahitlerim; annem, halam, Kenan abim ve Meryem yengem. Ah! Erkam abimi unutmuşum. O seve seve şahitlik yapar."

Yemin olayı gibi bu konuda şu an gelişiyordu. Daha öncesinde konuşulmadığından böylesi bir durumda kimin şahitlik yapacağından pek emin değildi. Erkam dediği gibi seve seve şahitlik yapardı, bundan şüphesi yoktu.  Kenan ağabeyi de arada kalsa da kabul eder, Meryem yengesi de  ağabeyine göre hareket ederdi. Halası ve annesi ise Hasan Ağanın yaptıklarını doğru bulmasalarda büyük ihtimalle ' Bu saatten sonra şikayet etsek ne olacak? Bir ayağa çukurda zaten. Aman rezil olmayalım.' gibisinden cümleler kuracaklardı. Peki ya jandarmaya giderse Civan'a ne olacaktı? Onun gibi kardeşi Cihat ve annelerini de düşünmek zorundaydı. Babalarını kaçakçıların öldürdüğünü sanıyorlardı ve katilin amcaları olduğunu bilirlerse ne yaparlardı? Civan'ın öldürmek gibi bir hamle yapmayacağını düşünse bile emin olamazdı. Sonuçta ölen babasıydı, öldüren amcası. Kendisini onun yerine koyduğunda ilk olarak kabullenemezdi ama bir yanı öldürmeyi de isterdi.

" Hiçbiri yapamaz." diyen Hasan Ağanın  sesi ile düşüncelerinden sıyrılan Berfu, çay bardağını tabağına sertçe koyan adamın öfkelenmeye başladığını anlayınca daha fazla sinir olsun diye gülümsedi. Biraz alay biraz da nefret yer alıyordu bu gülümsemede.

" Ama senin istediğin olsun. Yemin edeceğim, kimseye bir zarar vermeyeceğim. Ha bunu tehtidin yüzünden korkup kabul ettim sanma. Konuşmamız bitince yine git jandarmaya, istediğini söyle. Bir yemin de bunun için edeyim, sana engel olmayacağım."

' Duyduklarından sonra kalp krizi geçirip ölürsen jandarmaya gitmeme gerek kalmayacak zaten cani herif.'

" Madem öyle en değer verdiğin şey üzerine yemin et. "

Bardağını bırakıp  kollarını göğsünde bağlayan kızının memnun ifadesini tek bir cümlesi ile bozabileceğinin farkında olan Hasan Ağa, bunu gerçekleştirmekte gecikmeyip " En değerli varlığım olan senin üzerine yemin ediyorum. " dedi. Düşündüğü gibi kızının yüz ifadesi bir anda değişmişti ancak şaşkınlık beklediği yüzdeki gülümseme büyümüştü. Tabi alay edercesine.

" Gerçekten mi? Senin için en değerli olan namusun, şerefin, soyadın ve aşiretin. Ben değilim, karın değil, oğulların değil. Zahmet olmayacaksa inanabileceğim bir yemin et, konuşalım bitsin artık."

Nasıl da kolay söylemişti? Tıpkı kalbini hiç çekinmeden defalarca kez kırdığı gibi bundan utanmadan bir çırpıda yemin etmişti. Bu kadar kolay mıydı? Peki inanmasını nasıl bekleyebiliyordu? Onun en değerlisi olduğunu hissettirmiş olsaydı şu an bu masada yıllar önce oturuyor olurlardı. Birbirine nefretle bakan değilde birbirine değer veren baba kız olurlardı. Ama şu an ikisininde birbirine karşı insafı yoktu.

" İnanmıyorsun madem, namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."

" Şimdi oldu." deyip bardağını yeniden eline alan Berfu, birkaç yudum içtikten sonra yerine bıraktı ve dirseklerini masaya dayadı. Şu an yüzüne tükürmek istiyordu ancak öfkesini harlamak yerine dizginlemek için tebessüm etmeye çalışıyordu. Asıl konuya geldikleri için az önceki gibi gülümsemek artık zor geliyordu genç kıza.

" Kalbini hazırla çünkü bombayı sonda patlatacağım."

' İnşallah duyduklarından sonra ölürsünde sonrasıyla uğraşmak zorunda kalmam.'

İçinden geçirdikleri için  başını önüne eğerek kısık tonda " Amin." dedikten sonra başını kaldırdı ve yaşlı adamın koyu kahverengi gözlerine bakarak " Esila buradan giderken Özadlı soyadıyla gitti. " dedi ve o gözlere ilk şaşkınlık tohumunu ekti. Gözleri irileşen adamın konuşmasına izin vermeyip hızlıca cümlesinin devamını getiren Berfu " Bir ara Erkam abim iş için şehir dışına çıkmıştı ve sonrasında Kenan abim de gidince ' Berfu ile karılarını neden götürmüşler?' diye annemin başının etini yediğin sıralar İzmir'e gitmiştik. Orada resmi nikahları kıyıldı. " dediğinde Hasan Ağa yumruklarını sıkarak etrafına bakındı. Şu an düşündüğü kendisinden habersiz kıyılan nikahtan çok bunu Emir Bey'e karşı kullanamamış olmasıydı. Esila'nın kendi soyadını taşıdığını bilse - ki sanki bu ona bir hak veriyormuş gibi- şehirden gitmeyi bırak, konaktan dışarı çıkmasına izin vermezdi. O böylesine doğru bildiği  saçma sapan düşüncelere dalarken, Berfu onu beklemeyip bilmediği başka bir şeyi sarfetmeye koyuldu.

" Esila bebeğini kaybetmeden hemen öncesinde  ailesinin gerçek ailesi olmadığını öğrendi. Sen zaten biliyormuşsun gerçeği. Neyse. Sonra Esila'ya ne oldu biliyor musun? Esila bebeğini kaybettikten sonra birde bu gerçekle başa çıkmaya çalıştı, ama o  Ali ve Mustafa'nın şerefsizliği yüzünden  canına kıymak istedi, onu nehirden çıkaranda yoldan geçen bir adamla, Sevda ve kız kardeşi oldu. Sen bunları da bilmiyorsun. Öyle yerinde hop oturup hop kalkıp kırdın geçtin bizleri ama onlar ne yaşadı bilmiyorsun. Ama kendi kızını, oğlunu anlamayan senin başkasını anlamanı bekleyemeyiz değil mi?"

Ferit'in derdine öyle düşmüştü ki diğer oğullarına nefretle yaklaşıp, sorgusuz sualsiz yargılamıştı. Ve tepkisini Kenan dan çok Erkam'a göstermişti. Şimdi anlıyordu oğlunun neden o halde olduğunu. Ama gerçeği tamamiyle bildiğinde taşlar yerine oturacaktı. İşte asıl o zaman şuankinden daha dehşet dolu bir ifade ile bakacaktı kızının yüzüne.

" Biraz ara verelim onlara çünkü konunun aslını sona sakladım." diyen Berfu, yüzü şekilden şekile giren adamın duyduklarını sindirmesine fırsat vermeyip önemli olan konulardan diğerine geçti.

" Amcamı neden öldürdün?"

Tek nefeste sarfettiği soru dudakları arasından çıkarken ciğerlerini parçalamış, dikenlerinden kalbi de nasibini almıştı. O 'amcamı' diye sorarken kalbi ' Dostumun, sevdiğim adamın babasının canını nasıl alabildin?' diye soruyordu.

Beklediği soruyu duymasıyla kaşlarını çatan Hasan Ağa, derin bir nefes alarak sıkışan göğsünü rahatlatmaya çalıştı. Suçluydu çocuklarının gözünde, katildi. Ama kendince doğru bildiğini, hak saydığını yapmıştı. Kendince  kimseye bunun hesabını vermek zorunda değildi. Öyle vicdanı  sızlıyor falan da değildi aslında. Sadece yeğenleri Civan ve Cihat'a ara sıra acıyordu. Bunun dışında yüreğine yük olan bir şey yoktu. Kardeşi yapmaması gereken bir şey yapmak üzereydi ve duyulursa çok değer verdiği aşiretine rezil olur, başını yerden kaldıramazdı.  Adlarının yere düşmesindense kardeşinin canını hiç düşünmeden oracıkta almayı düşünmüş, ve bunu tereddüt etmeden yapmıştı.

" Meraktan değil de hesap soruyor gibisin. Bunun hesabını yalnızca Allah'a veririm. Ne sana ne de bir başkasına değil. "

Üzerine basa basa konuşan adamın gözlerinden gözlerini ayırarak tabağının kenarında duran bıçağa  bakan Berfu, şah damarına sapladığını hayal ederek yeniden karşısında oturan Hasan Ağaya baktı. Arabayı nehre süremiyorsa bıçağı boğazına saplar, kurtulurdu ondan. Güç bela yutkunup konuşmak için dudaklarını araladığında öfkesi hayal ettiği şeyi eyleme dökmesi taraftarıydı ama genç kız sabır dilenerek konuşmaya çalıştı.

"Böyle mi çıkıyorsun işin içinden? Allah'a hesap versem tamamdır, gerisi önemsiz mi diyorsun? Peki amcamın çocukları ne olacak? Yengem ne olacak? Kimseye olmasa bile onlara hesap vermek zorundasın? Onların babalarını elinden aldın ya? Öyle bir bakıyorsun ki amcam karşında olsa yine canını alacak gibisin."

Kızının sonlara doğru yükselen ses tonu yüzünden dişlerini sıkan Hasan Ağa, ona cevap vermeden önce mekanın girişinde ki masada oturan üçlüye bakıp, duyacakları tonda adamın adını söyledi. 

" Seyit!"

Adamın hızla kendisine bakarak ayağa kalkmasıyla kapıyı işaret ettiğinde, mekânın sahibi başını olumlu anlamda sallayıp, diğer iki kişiyle birlikte dışarı çıktı. Şimdi diledikleri gibi konuşabilir, seslerini yükseltebilirlerdi.

Adamların dışarı çıkışını sağ omuzunun üzerinden izleyen Berfu, Hasan Ağanın masaya vurmasıyla yüzünü ona çevirdi. Sonunda babası özüne dönmüş, vurdulu kırdılı geçecek anlara gelmişlerdi. Ne alaylı gülümsemeler vardı yüzlerinde ne de soğukkanlı ifadeler. Saf öfke ve nefret hakimdi gözlerine.

" Haddini aşmadan konuş ne konuşacaksan! Yemin falan dinlemem seni de amca dediğin o namuzsuzun yanına gömerim!"

" Göm tabi! Kardeşini öldürene kızını öldürmek mi zor gelecek?"

" Bilip bilmeden açma o lanet ağzını! Hak etmişti!"

Elini tekrar avuç içiyle masaya vurup ayağa kalkan Hasan Ağa nefes nefese kızına bakarken, Berfu elini bıçağa yakın mesafede tutuyordu. Titreyen eli vurmak ya da başka bir şey için kendisine yaklaştığı anda hayalini eyleme dökecekti. Geri dönüşü yoktu. Bu mekan birinin mezarı olmaya hazırmış gibi üstüne üstüne gelir olmuştu zaten.

" Hak etmişti deyip birini öldürebiliyorsak eğer hak edenlerin başını sen çekiyorsun! "

" Nankör köpek! Neyin yetmedi, neyin eksikti de bana bunları söyleyebiliyorsun?"

Gözleri Hasan Ağanın yüzünden  bir saniye bile ayrılmazken parmak uçlarıyla bıçağın yüzeyine dokunan genç kız, elinde olmadan burukca tebessüm etti. Neyi eksikti? Bunu sorması bile iyi bir baba olduğunu düşünmesinin kanıtıydı. Karnını doyurması için önüne bırakılan birkaç kap yemeğin pişmesine neden olması onu iyi bir baba mı yapıyordu? Yapmıyordu ama baba olarak görmekten vazgeçtiği adama göre bu yeterliydi. Eksiklerini alıp, karnını doyurması yeterliydi onun için. Peki sevgi neredeydi? Yoktu.  O baba olarak saygı görmek istiyorsa Berfu da evlat olarak saygı görmesi mümkün olmasa bile bir insan olarak saygı görmek istiyordu. Ama Hasan Ağa da sevgi yokken saygıyı beklemek aptallık olurdu.

" Sen eksiktin!" derken sızlayan kalbini yerinden sökmek istedi genç kız. Duygusala bağlayıp, karşısında ağlamak, beni sevmedin demek istemiyordu ama küçük kalbi hak verdiği öfkesine rağmen elinde olmadan sızlanıyordu. Alışmıştı karşısındaki adamın bu hallerine ve bu saatten sonra değişmeyeceğini, kendisini sevemeyeceğini bilmesine rağmen sevgisiz geçen yılların ağırlığı altında eziliyordu.

" Allah rızası için kendini bir sorgula! Nasıl bir babaydım deyip yaşattıklarını gözden geçir. Sen bizi evlat yerine koyup, hangi gün aşiretinden ayrı tuttun? Varsa yoksa Özadlılar! Aman soyadıma leke sürülmesin, aman hısımlarımın eline koz geçecek şeyler olmasın diye yaşamaktan çocukların olduğunu unuttun sen! Sen bize bakarken evlat görmüyordun ki!  Kenan ve Ferit işlerimi büyütsün, Erkam ağalık yapsın! Berfu da yabancıya gitmesin, veririm bir akrabaya olur biter kafasındaydın! Aşiretinin hizmetkarları gibi yetiştirdin sen bizi! Oturun dediğinde oturulacak kalk dediğinde kalkılacak! Emir kulun yerine koymaktan başka ne yaptın sen bize? İki lokma yedirip, birkaç üst baş almakla olmuyor babalık Hasan Özadlı! Sevmen lazımdı, dinlemen lazımdı bizi! Yüzümüze baktığında halimizden anlaman lazımdı!"

Gözleri dolduğu için kendine sinirlenip konuşmasına ara veren Berfu, derin bir nefes alarak başını hafifçe önüne doğru eğdiğinde Hasan Ağanın yumruklarını sıkarak masaya bastırdığını görünce  bıçağın üzerindeki parmaklarını geri çekti. Ölsün istiyordu ama kendiside bir tat alamadığı bu hayattan kurtulmak istiyordu. Şu an yaşlılığın getirisi olan o yüzeyi buruşuk elleri boğazına yapışsa ' Yapma' demezdi. Aksine ' Öldürde kendinden kurtar beni' derdi. Küçükken sevsin diye bekleyerek büyüdüğü adamın kendisini canından etmesine ses çıkaracak takati kalmamıştı.

" Dışarıdan bakılınca ağa kızı olmanın bir nimet olduğunu düşünürler. Her isteğin  o dakika oluyor, bir elin yağda bir elin balda sanırlar.  Ama değil. Çünkü ben kendimi fark ettiğim yaştan beridir bir baba ile değil bir ağa ile büyüdüm. Aşiretinin derdine derman olmak için gecesini gündüzüne katan ama çocuklarını unutan bir ağa ile yaşadım. Seni baba olarak görmeyi bırakalı çok oldu biliyor musun? Bilemezsin. Kenan abimin çocuklarına verdiği değeri kıskanmama neden olacak kadar habersizsin benden! Babam neden abim gibi iyi bir baba değil diye düşünmekten uyuyamadığım kaç gecem var benim haberin var mı? Bir baba gibi sevsin diye Kenan abime kaç kere sırnaştım, çocuklarıyla her  oynadığında yanlarına sokulup nasıl bir duygu olduğunu anlamaya çalıştım. Ama yetmedi? Ruhumu doyurmaya yetmedi çabam! Ben ne zaman baba yokluğu çektim biliyor musun? Erkam abim üniversite okumak için şehir dışına çıktığında. Askere gittiğinde. Çünkü çocuğu olmayan bir adam senden daha iyi babalık yaptı bana. Ben Kenan abimin çocuklarına yüreği buruk bakarken Ferit abimle elimizden o tuttu. Senin yerine de sevdi bizi! O uğraştı, o sordu ne derdiniz var diye! Ama sen sonra yavaş yavaş onu da kendine benzettin! Erkam abimi insanların korkacağı, çekineceği biri haline getirdin ama buna rağmen o bize babalık yapmayı bırakmadı! Sen elini bile sürmezken o saçlarımı okşamadan uyumaya gitmezdi! "

Ne Erkam'ın ne Kenan'ın hakkını hiçbir zaman ödeyemeyeceğini bir kere daha anladı Berfu. Kenan ağabeyi onunla ne kadar ilgilenirse ilgilensin çocuklarıyla ilgilendiği gibi ilgilenmediğini hissettiği zamanlar oluyordu. Aslında böyle değildi, Kenan, kız  kardeşini ailesindeki herkesten çok seviyor, el üstünde tutuyordu. Ama babasının eksikliğinin yarattığı kıskançlık yüzünden bunu farkedemiyordu.  Ağabeyi ve çocuklarıyla vakit geçirirken iyi hissediyor olmasına rağmen geceleri odasına çekildiğinde yüreğinde kıyametler kopuyor, babasının neden kendisiyle oyunlar oynamadığını sorgulayıp duruyordu. Büyüdükçe bunun sorumluluğu yüzünden böyle olduğunu düşünmüştü ancak babası yerini ağabeyine bıraktığında  bile değişmemişti. Hep aynıydı. Sevgisizliğinin nedeninin  aşiretinin sorumluluğundan değilde içinde olmamasından kaynaklı olduğunu anladığında vazgeçmişti ondan. 

Bu vazgeçişten önce ise Erkam ağabeyinin sevgisine sığınmıştı Berfu. Önceleri yetmeyeceğini düşünmüştü çünkü Erkam'ın çocuğu yoktu. Baba değildi ki nasıl bir baba gibi sevecekti kendisini? Ama sonrasında böyle düşündüğüne pişman olmuştu,  Erkam'ın kendisine ve Ferit'e verdiği değerin çok farklı olduğunu zamanla anlamıştı. Bir ihtiyacı olduğunda ilk Erkam'ın yanına gidiyor, sıkıldığında soluğu onun yanında alıyordu. Üzgün olduğunu  gördüğünde ne derdi olduğunu düşünerek uykuya dalmaktan babasını düşünmeye fırsat bulamıyordu. Babasını mutlu etmek için bir uğraş içine girmemişken, Erkam mutlu olsun diye ona her gün bir tane resim yapıyordu ve emeğinin karşılığını ağabeyinin sevgi dolu sözleri, memnun gülümsemeleri ile alıyordu. Böyle böyle kapatmaya çalışmıştı  babasızlığın neden olduğu boşluğu. Kenan ve Erkam'ın ilgisiyle büyümüştü.

Ferit'i de yok sayamazdı. Baba sevgisini onda aramamıştı ama yaptığı gıcıklıklara rağmen iyi bir ağabey oluşunu gözardı edemezdi. Baktığında hepsi gibi o da aynı eksikliği yaşıyordu ama kendisi kadar belli etmiyordu. Berfu, Kenan ve Erkam'a sığınmışken, Ferit yalnızca Erkam'ın etrafında dolanıyor, onun sevgisiyle yetiniyordu. İki küçük çocuk baba yerine Erkam'ı koymuştu. Çocuğu olmayan bir adamın babalık yapmaya çalışmasıyla büyümüşlerdi. O üzülünce üzülüyor, o gülünce gülüyorlardı.

" Bir masa etrafına toplanıp yemek yemekle ya da bir arada çay içmekle aile olunmuyor Hasan Özadlı. Senin olduğun masada hiç ailemleymiş gibi hissetmedim, aksine sen olmadığında ailenin büyüğünü Kenan abim varsayınca aileymişiz gibi hissettim. Erkam abimle çay içtiğimde mutlu oldum ben. Neyim eksitinin cevabını almaktan mutlu oldun mu?"

Cümlesinin sonundaki soruyu sarfederken ayağa kalkan Berfu, yerine oturmuş olan adamın yumruk yaptığı ellerinden gözlerini ayırıp, yüzüne doğru çıkarırken omuzlarının düştüğünü farketti. Az önce esip gürleyen adamdan eser kalmamıştı. Öylece oturmuş, kaşları çatık bir şekilde önündeki çay bardağına bakıyordu.

" Daha fazla mutsuz etme bizi. Ağabeylerimin üstünden elini çek artık! Ben dayanamıyorum! Onların hayatını elinde oyuncak gibi evirip çevirmene katlanamıyorum artık. Rahat bırak bizi."

Öfkesinin üzerine çöken hüznün neden olduğu  yorgunluğu yüzünden sonrasını boşvererek son kez konuşmak için araladı dudaklarını ancak gözünden akmasına artık engel olamadığı yaşları yüzünden iç çekerek başını sağa sola salladı. Böyle olmamalıydı ama olmuştu. Öfkesi kenara çekilip yerini acıya bırakmış, onu öldürme isteğini körüklemekten vazgeçmişti. Hâlen daha ölsün istiyordu fakat öldürmek istemiyordu.

" Her şeye rağmen seni düşündüğüm anlar oldu. Kendime bile anlam veremediğim anlar. Bizi sevmesen bile üzülmeni istemediğimiz birçok an oldu Hasan Ağa. Özellikle de  Elif'in düğünden  kaçtığı gün. Sen ve annem üzülmeyin diye girdiğim çaba-"

Gözlerinden akmayı bırakmayan yaşlara rağmen cümlesinin devamını acı bir şekilde  gülümsediği için getiremeyen Berfu, kendisini hayretler içinde sorguluyordu. Hangi akla hizmet kendisine babalık yapmayan adam üzülmesin istemişti? O kendisini yalandan bile olsa sevmek için uğraşmazken neden onun üzülmesini umursamıştı ki? Bunun için kendisini sorgulamayı sonraya bırakıp gülümsemesini sonlandırdı. Derin bir acı içeren gülümsemesi kaybolduğunda gözlerine hayalkırıklığı yerleşti. Ve işte o an suspus oturan yaşlı adam, bakışlarını doğrulttuğu  kızının gözlerinde gördüğü ifadeden utandı. İlk kez kendinden utandı. Yaşlar akan gözlerine bakmayı sürdürürken kor düşen yüreğini ölüm benliğini bulana dek yakacağından habersiz bekledi son sözlerini.

"Seni baba olarak görmüyorum Hasan Özadlı. Sen gözümde yalnızca  bir katilsin. Ve sen kardeşinden önce çocuklarını öldürdün. Onu toprağa koydun, bizi her gün öldürdün. Şimdi söyleyeceklerimden sonra yeminini bozma. Bize bir kez olsun bir iyilik yap.

Ve Berfu son sözlerini sarfettiği an arkasına bir kere bile bakmadan çıktı nehir kenarındaki mekandan. Ölmemişti, öldürmemişti ama ikiside ölmekten beter bir hale gelmişti.

" Elif'in kaçtığı kişi Ferit abimdi. Bunu en başından beri biliyordum. Konağa gelip intihar edişide pişmanlığı yüzündendi. Abilerimde o gün öğrendiler gerçeği. Neden öyle davrandıklarını biliyorsun artık."

Hatalarım olduysa affola.

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen.


Continue Reading

You'll Also Like

ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.8M 205K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...
324 72 7
Serpil hanım çantasından çıkardığı kutuyu kendisine uzattı. Firuze Kutuyu açtığında hediye kolyenin ışıltısı karşısında gözleri kamaşmıştı. - Bu bana...
2.5M 7.5K 2
Bu hikaye 4 Ocak 2017 yılında yayınlanmaya başlamış olup 4 Temmuz 2017 yılında nihayete ermiştir. Çeşitli sebeplerden dolayı kaldırılsa da yazarın ya...
54.5K 6.1K 19
bebek; bi gece gecirdik ve bitti ikimiz de sarhostuk h.; sabah seksinde de oyle miydin yongbok? sabah altimda kivranirken de sarhos muydun? ✨ başlang...