AĞLA SEVDAM

By goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock More

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀90🍀 ESKAM

55.4K 3.2K 640
By goncabeyza

/90/ ESKAM/

Merhaba arkadaşlar. Dilerim iyisinizdir.

Bu bölümde Erkam hediyeyi buluyor ancak Esila ile arasında olacak olan gelişmeleri iki bölüm  sonrasına bırakmak zorunda kaldım. Çünkü  Hasan Ağa engeli varken ilerletemiyorum sanki. Adam aklımdan çıkmıyor kaç haftadır.  O yüzden onu aradan çıkarayım artık diyorum. Bu ve sonra ki bölümde Hasan Ağa aktif olacak. Kendimce en sonunda ne yapacağıma karar verdim ama size de sormak istiyorum.

Hasan Ağa sizce  ne yapar ya da başına ne gelir?

Birde hediye ile ilgili tahminlerinizi çok merak ediyorum. 

Bu bölümden sonrasında haftada bir paylaşım yapmam biraz zorlaşacak arkadaşlar. Okullar kapandığında misafirim gelecek ve kalıcı olacak. Ne kadar kalır, ne zaman gider bilmiyorum. Elimden geldiğince bulduğum her fırsatta yazmayı planlıyorum ama ne kadar sürede bir paylaşabilirim bilmiyorum. Hoş o vakte kadar ne yaşanır ne gelir başa  belirsiz. Net bir şey söylemek istemiyorum bu yüzden.

Bölümde zaman atlayacağız. Tarihleri gözden kaçırmayın lütfen.

Dilerim beğenirsiniz. ❤

26 OCAK 🍂🍂

' Bu kışı böyle hayal etmemiştim Elam. İlk kez bir kışımın sıcak ve huzurlu geçeceğini düşünmüştüm. Çünkü sen vardın. Sıradan bir mevsim olmayacaktı benim için. Olmadı da. En çetin kışı bu yıl yaşıyorum. Sorsan, diğer kışları mı özledim? Hayır. Geçmişimde  içinde senin olmadığın hiçbir mevsimi özlemem, ama senin olmadıklarına da alışamam. Ben bu kışı hiç sevmedim Elam. Yağan kar umrumda değil, yağmurlar gözüme güzel gelmiyor, doğan güneşi umursadığım söylenemez. Tenim ha buz kesmiş, ha cehennem sıcağında kavrulmuş. Sen yokken bir önemi de yok. Birazdan yiyeceğim birkaç lokma bile senin için. Üzerimdeki kazağı bile üşümemek için değil senin için giyiyorum. Sigarayı da azaltacağım. Dertleşmek için de bir arkadaş buldum. Hani senin kaçıpta arkama sakladığın ufaklığın yanına gideceğim. Yine kovala Esilamı, bana getir diyeceğim. Olur da bir gün yeniden aynı yolu yürürsek mutlaka bir köpek sahiplenelim. Her korktuğunda bana gel. Bana şikayet et onu. Sonra ben de ikinizin arasını bulmaya çalışayım.

Çok gecikme Elam. Ben sana geciksem bile sen bana gecikme...'

Dün gece Berfu'nun söyledikleriyle bulduğu umudu sayesinde günler sonra ilk kez nefes alıyor oluşundan şikayet ederek uyanmamıştı Erkam. İçine sığmayan bir sevinçle yatağından kalkmış, elini yüzünü yıkarken ve traş olurken  bile Berfu dan Esila'nın ağzını aramasını isteyeceğini kendine hatırlatıp durmuştu. Eğer şiiri konuşmaya razı ise vakit kaybetmeden arayacaktı onu. Ne diyeceğini bilmiyordu, hatta tutulup kalırsam konuşamazsam diye düşünmeden edememişti. Esila konuşmaya istekli olur muydu? Ya da bir kereliğine mi kabul ederdi konuşmayı?  Bunun gibi bir çok soru düşüncelerinde dolanıp dururken, Berfu'nun dediği aklına gelince dolabından cebinde siyah mendili olan ceketini aldı. Askısını çıkartıp giydiğinde hâline gülümsedi çünkü kardeşi aklına uğur getireceğini sokmuştu bir kere. Bir ceket nasıl uğur getirebilirdi ki?

Aynanın karşısına geçip, günlerdir özenmediği saçlarını tararken, gözleri çöken yüzünde gezindi. Sakallarının  içe çökmüş yanaklarını gizlemekte iyi olduğunu traş olduktan sonra anlamıştı. Gözaltılarındaki mor halkalar şu an daha belirgindi. Hastalıklı gibi görünüyordu ancak bunu umursamamaya çalıştı çünkü bundan sonra bedenine çok iyi bakacaktı.

Komidinin üzerindeki parfümü almak için uzandığında ceketini  giyerken farketmediği çıkıntıyı şimdi farkediyordu. Diğer farkettiği şey ise parfüm ve deodorantların bulunduğu sıranın sonunda kalan kolonya şişesi oldu. Parfüm sıkmaktan vazgeçip, ötekileştirilmiş gibi duran kolonya şişesini eline aldı. Elâ gözlüsünün parfümlerle arası pek yoktu ve ne zaman kolonyayı görse mutlaka avuç içlerine döker, yüzüne sürüp, avuç içini burnuna dayardı.  Bu yüzden onun yaptığı gibi yaptı. Ve en son avuç içini burnuna dayayıp, kokuyu Esila'yı düşünerek soludu.

Şişeyi yerine bırakıp aynanın karşısından ayrılacağı sırada cebindeki çıkıntı ' Ben buradayım' dercesine belirginleşince elini cebine götürdü. İlk farkettiği küçük bir paket olurken, sonrasında  parmak uçları bir kağıdın varlığını hissetti.  Ne olduğunu merak ederek paketi ve kağıdı aldığında bunun bir zarf olduğunu gördü. Zarfı açmadan önce kırmızı paketin üzerine yapıştırılmış olan kağıttaki notu okumaya koyulduğu an kalbi ağzından fırlayacakmışcasına şiddetle çarpmaya başladı.

' Doğum günün kutlu olsun akşam gözlüm...
Hediyeni açmadan önce zarfı açarsan sevinirim.
                                        Esila'

Oldum olası doğum günlerini sevmezdi adam. Nedeni dönüp dolaşıp keki sevmiyor oluşuna bağlıydı aslında. Bir kere iğrenmişti ve artık içinde bulunduğu hiçbir şeyi sevemez olmuştu. Bazılarının doğum günleri ile ilgili kötü anıları olurdu, acı veren huzur kaçıran türden. Erkam'ın ise kötü anısı acı değil tiksinti veriyordu. Yeğenlerinin doğum günlerinde bile pastaya düşmanıymış gibi bakan adam şu an bir tepsi keki notun sonunda gördüğü isim sayesinde yiyebilirdi. Hiç düşünmeden, tiksinmeden yapardı bunu. O isim ona her şeyi yaptırabilecek güce sahipti hayatında. Ve bunu yokluğunda daha iyi anlamıştı. O kadın sadece kalbine değil, tüm uzuvlarına ve ruhuna hükmedebilirdi.

" Elam..." diye mırıldandığı sırada ilk yaşı farkında olmadan yanağına ulaştı. Sevinci yüzünden ağladığını görüşü bulanıklaşınca anlamıştı. Elleri gibi bacakları da titremeye başlayınca zar zor ulaştığı yatağına oturduğunda ilk işi  gözlerini silmek oldu, yanağındaki damlaya dokunamadı.

" Dayanman gerek kalbim."

Dün gece kalp krizinin eşiğine geldiğini düşünmüştü ancak yanıldığını şu an daha iyi anlıyordu. Daha zarfı açamadan kalbi pes edecekmiş gibiydi, heyecanı doruklarda yaşadığındandı pes edeceğini düşünmesi. Paketi bacaklarının üzerine koyduktan sonra  derin bir nefes alıp, zarfın içindeki mektubu çıkardı.
                            

Gözleri ilk satıra değdiği anda diğer elinde tuttuğu zarfı bırakıp, göğsünün üzerinde gezdirdi. Dayanması güç olacaktı ama dayanmalıydı. Kalbi şiirinin  yokluğuna dayanmaya çalışırken en mutlu olduğu anlardan birinde kendisini yarı yolda bırakamazdı.

' Yüreğimin hem yarası hem huzuru olan adam...

Daha ilk satırı tamamlayamadan Esila'nın  göz yaşları buluştu kağıtla. Yüreğine yara olan adam aynı zamanda devası idi. Acısı da oydu, huzuruda. ' Bitirmem lazım. Gitmeden yazmalıyım. Ağlamamalıyım.' deyip ellerinin tersi ile yanaklarını sildiğinde daha kalem kağıt ile buluşamadan dudakları arasından bir hıçkırık firar etti. Ona umut bırakmak kadar kalbini kandırmakta çok zor olacaktı.  Ama yapmalıydı. Gücünün son kırıntılarını ardında bırakacağı adamı ayakta tutmak için kullanmalıydı. Son kez kendini uyarıp, titreyen eliyle kalemi sıkıca kavradı ve yüreğini yakan ilk satırdan sonrasını yazmaya koyuldu. Hıçkırıklarını tutmak için ısırdığı dudakları kanamıştı ve artık hem göz yaşlarının hemde kanının tadı gezinir olmuştu damağında. Hiçbirini umursamadı, ta ki kalemi kağıdın yanına usulca bırakana kadar.

Ne yazacağımı hem biliyorum hem de bilmiyorum aslında. Keşkelerim birikmiş, kalbimin üzerinde karabulutlar misali dolanıyor. Hem ben beceremem ki senin gibi güzel sözler yazmayı. Ne de olsa bu sevdanın şairi sensin.

Şiirlerin kalemi olur mu akşam gözlüm? Onlarda şairine içinden geçenleri yazabilir mi? Peki bir şiir,  şairine ne denli acı verir?

Sana yaşattıklarımın farkındayım. Ve bundan memnun değilim. Hiç olmadım.

Bu konuyu konuşamadık seninle. Daha birçok konuyu konuşamadık. Yarım kaldık Erkam...

Ama sen daha sonra dediğin için hepsini sonraya bırakıyorum. Unutma. Konuşacağız. Bir gün yine yan yana geleceğiz. Zaman belirsiz, ama yapacağımız şey  belli. O vakte kadar kendine iyi bak. Öfkene değil kendine zaman ayır. Zor olacağını biliyorum ama yap olur mu? Kendini bırakma. Bende bırakmayacağım, hep seninle konuştuğumuzu hayal edeceğim. Keşkelerim canımı acıtıyor ama anlatmak için seni bekleyeceğim.

Sen gelmeden, benimle konuşmadan kendime yeni bir  sayfa açmayacağım, bir yol belirlemeyeceğim. Şu da var ki; bir daha tutmam için elini uzatma bana. Çünkü biz ellerimizi her seferinde ayırmak zorunda kalıyoruz. Eğer aynı yolda yürümeye karar verirsek  daha sağlam bir şey bulmamız  lazım. Bir yemin gibi bozulması zor bir şey.

Hediyemde bizim gibi yarım aslında. Tamamlamak senin isteğine bağlı şair bey.

Yazmak istediğim çok şey var daha. Sonraya bıraktığım çok şey var. Senin de var biliyorum, dilerim çok beklemeyiz.

Vazgeçmedim, sana doğru bir adım atamasam da geriye de gitmiyorum, olduğum yerde bekliyorum. '

                                                

" Gördün değil mi? Bitirmemiş bizi." deyip ela gözlüsünün yazdığı satırları tekrar tekrar okudu adam. Gözlerinden akan yaşların dinmeye niyeti yoktu. O sildikçe yenileri akıyordu ve bu sırada şair kovulduğu odaya girmeye çalışıyordu. Şiiri ona seslenmişti, nasıl yerinde durabilirdi? Onu kağıtlara dökmeyi  çok özlemişti ama görüyordu ki kaleme kağıda ihtiyacı yoktu. En güzel mısraları zihninde saklıydı. Tek bir haberi yetiyordu ruhunun can bulmasına...

" Akşam gözlüm... Canımın yarısı bana böyle seslensen hep."

Hiçbir teselli bu satırlar kadar etkili olamaz, yerlerini tutamazdı. Kullandığı noktalama işaretleri bile kalbini delip geçmiş, bedenindeki titremeyi çoğaltmıştı. Gitmemişti işte Esila. Bedeni yanında olmasa bile ruhunu baş ucunda bırakmış gibiydi. Ayrılığı kesinleştirmemiş, ellerinden alınan şansın yakasına yapıştığını belli etmişti.  Cümlelerinin içinde umut kelimesi yer almıyordu ancak başlı başına bir umut demekti mektubu. Gel demekti.

Ve dikkatini çeken başka bir ayrıntı daha vardı; ona aylar önce söylediği şeyi mektubunun sonuna eklemişti.

'Olur da bana doğru gelmekten vazgeçersen eğer tamamiyle gitme, olduğum yerde yanına gelmemi bekle.'

Kendisine gelmekten vazgeçmediğini cümlesinin başında belirtmişti. Olduğu yerde bekleyecekti. "Bekle, geleceğim canımın yarısı." diye mırıldandı Erkam. Ne olursa olsun ona gitmenin bir yolunu bulacaktı. Gerekirse babasının suyuna gidecek, edeceği hiçbir hakaretten gocunmayacaktı. Ne derse desin şiirine gidecekti.

Mektubu elinden bırakmayı başarabildiğinde, yatağın üzerine koyup hediyeyi aldı. Hafifti fakat hareket ettirdiğinde metal sesi duyuluyordu. Şeffaf pakete sarılı hediyenin bantlarını özenle çıkarıyor oluşu bile kendi kendine gülmesini sağlamıştı. Paketi incitmeye korkuyor oluşundandı bu.

Paketi açmadan önce yaşlı gözlerini kapatıp açtığında aynı anda elleri paketi araladı. Keçeden yapılmış  kelebek ve balık sembolünün olduğu bir anahtarlıktı Esila'nın hediyesi. Gözüne şirin gelmişti ancak anlamını çözememişti. Gülümseyerek incelediği sırada hareket ettirmesiyle sesin nereden geldiğini anladı. Sembolleri birleştiren metal halkanın kenarında harfler vardı. Anahtarlığın yönünü değiştirdiğinde harfler yan yana geldi. İşte o an Esila'nın neden 'Hediyemde bizim gibi yarım aslında. Tamamlamak senin isteğine bağlı şair bey. ' yazdığını anladı.

' K A ve M ' harfleri zihnine hücum edip Van da yaşadıkları anları hatırlattığında dilinden dökülen " Eskam." oldu. O gün Esila'ya aldığı telefona mail hesabı açarken isimlerinin kısaltmasını kullanmış, karısının bu durumu komik bulmasına biraz bozulmuştu. Şimdi o günü unutmayışına ayrı, bu anıyı ikisi içinde daha anlamlı kılışına ayrı seviniyordu.

" Yarım kalmayacağız Esilam." deyip yerinden kalktığı gibi anahtarlığı bırakmadan mektubu zarfın içine koydu. Bir an kaybolmasından endişe ettiği için soluğu çalışma odasındaki kasanın önünde aldı. Şifresini girip açtığı kasaya zarfı özenle yerleştirdikten sonra son kez bakarak " Teşekkür ederim Elam." diye mırıldandı. Yitik bedeni şimdi canlanmış, yorgunluğunu üzerinden atmıştı. Artık kendisine dikkat etmek konusunda daha bir kararlıydı.

Ceketinin iç cebine koyduğu anahtarlığın eksik harflerini tamamlama isteğinin heyecanıyla odasından çıkacağı sırada aceleyle  geri döndü ve elini yüzünü yıkamak için banyoya girdi. Kalbinde esen bayram havası yüzüne yansımıştı. Az önce ayna karşısında yorgunluğunu bağıran yüzü şimdi sevincinin izlerini taşıyordu. Hâlâ hastalıklı bir görüntüye sahipti ancak artık o, şifasına kavuşmuş bir hastaydı.

Cebini yoklayarak odasından çıktığı gibi adımlarını basamaklara doğru yönlendirdi. Bu sabahta kimse uyanmadan konaktan çıkıp gidiyordu. Fakat bu seferki farklıydı ve bu farklılığa şahit olanlar Dilan ve annesiydi. Kahvaltı hazırlığı için üst kata çıkan anne kız ile karşılaştığında ikisini önce "Günaydın." diyerek sonra da gülümseyerek şaşırtmıştı. Bu gün karşılaştığı herkesi şaşırtacağı da belliydi. Bir tek asırlık konak şaşırmamıştı bu hâline. Tanıyordu onu, neye sevinip neye üzüleceğini iyi biliyordu.

BİR HAFTA SONRA ( 2 ŞUBAT 🍂🍂)

" Bu hâlini görünce sana gitme diyemiyorum hala."

Konağın kapısındaki tek basamağı çıkmasına yardım eden Meryem'in kurduğu cümlenin arkasındaki asıl sebebi anlamıştı Zeynep Hanım. O da gitmeyi istemiyordu ancak dizlerinin ağrısı geceleri uyutmaz olmuştu. Kullandığı kremlerin, ilaçların faydasını göremediği içindi yeniden hastaneye gitmek istemesi. En çok ta yardım olmadan bir yerden bir yere gidemiyor oluşundandı.

" Sadece birkaç saatliğine olmayacağım Meryem. Gözünü Berfu dan ayırmayasın kızım. "

" Gözümü ayırmam. Ayırmam da babam konaktayken zaptetmek mümkün olur mu bilmiyorum? Anasını bile dinlemiyor, ben sözümü nasıl geçireyim hala? Sen olmasan çoktan yakıp yıkmıştı konağı başımıza."

O kavga  gününden sonra geçen  her günde  kocası Berfu için kendisini tembihlerken, Zahide Hanım da yanına yanaşamadığı kızı için Meryem'i onun yanına gönderip duruyordu. Yükünü hafifleten bir tek Zeynep Hanım vardı ve yeğeninin  babasına saldırma isteğinin önüne geçiyordu ancak yalnızca kusmak istediği sözlerin önüne geçebiliyordu. Karşı karşıya gelseler ayağa kalkıp araya girmesi onun için çok zor olurdu. Kendi ihtiyaçlarını bile birilerinin yardımı ile giderirken baba kızın arasında nasıl duracağını bilemiyordu. Bunun için bile birinin yardımına ihtiyaç duyacaktı. Bu yüzden Zeynep Hanımın hasteneye gitmesine engel olmak istemiyordu Meryem ama Berfu ve kayınpederi konaktayken yaşanacakların tedirginliğini üstünden atamıyordu.

" Dilan'ı gönder yanına. Olmadı çarşıya çıkalım de. Ben gelince haber ederim, geri dönersiniz."

" Çarşı olur aslında." diyen Meryem, Zeynep Hanımın arabaya binmesini sağladıktan sonra yaşlı kadının rahat etmesi için tebessüm etmeye çalıştı. Günlerdir babasının karşısına dikilmek için fırsat kollayan Berfu onunla çarşıya gelir miydi, emin değildi. Aracın uzaklaşmasıyla konağa geri döndüğünde hırkasının önünü kapatarak "Allah kolaylık versin bana." deyip, mutfağa ilerledi. Havalar soğuduğundan beri içtiği çay sayısı çoğalmıştı. Yanında biri son nefesini veriyor olsa yanına çay bardağı ile koşacak kadar bağımlı hâle gelmişti. Bir tek Berfu'nun yanına çay bardağı ile gidemiyordu çünkü genç kız ne zaman çay içtiğini görse babasını zehirleyecek bir şeyler bulmasını istiyordu. Son çayını kendisi ikram etmek istiyor, can çekişini seyredalmanın nasıl iyi hissettireceğinden bahsediyordu. Meryem'in anlam veremediği ise başkaları içerken değilde kendisi çay içerken bunları dile getirmesiydi. Bir ara onda zehri bulacak olma düşüncesini nasıl tetiklediğini bile düşünmüştü.

" Araştırdın mı evlilik konusunu? Nikâhımız okuluna engel olur mu olmaz iyice bir öğrenmek lazım."

Halasının konaktan çıkışını izleyen Berfu, yaşlı kadının gitmesiyle " Araştırmadım daha Civan." diyerek pencere önünden ayrıldı ve o sırada farkettiği  Civan'ın sessizliği ile avuç içiyle alnına vurdu. Ses tonundaki soğukluğu bile Civan'ın sessiz kalmasıyla fark etmişti. Niyeti onu kırmak değildi ama elinde olmadan yapıyordu. Günlerdir aklı fikri bu gündeydi. Halasının hastane randevusunu kendisi almış, son birkaç gündür kimseye zorluk çektirmeyip köşesine çekilmişti. Ama anlayan olur diye de az biraz babasına nefretini dile getirmeye devam etmişti. Belki hiçbiri bunu düşünmemişti ama işini şansa da bırakamazdı.

" Bir ihtiyacın var mı? Kitap lazımsa alayım. Ya da beraber gidip alalım. Yemek yeriz sonra-"

" Yok. Kitap ihtiyacım yok Civan. Daha senin aldıklarını yarılayamadım. Yemeğe başka bir gün gidelim olur mu?" dese bile içinden ' Tabi sağ kalırsam.' diye geçirmeden de edemedi. Babası duyduklarından sonra ilk darbesini elbetteki yanında olan kendisine atardı. Atmasa bile Berfu'nun gideceği yerde onu ölüme götürmek istediği kesindi. Olur da oraya gidemezlerse konakta konuşacaktı. Bu yüzden de son kez olup olmayacağını bilmeden Civan'ı aramış, sesini duymak istemişti. Günlerdir köşe bucak kaçtığı adamı kendisi aramıştı ama farkında olmadan mesafeli davranıyordu.

" Olur tabi. Sen ne zaman istersen gideriz."

" Şimdi kapatmam gerek. Birkaç test çözeyim  sonra yine ararım seni. "

" Çok yorma kendini."

" Yormam." deyip dolan gözlerini sıkıca kapatan Berfu, derin bir nefes alıp verdikten sonra aklından geçen şeyi yapıp yapmamakta kararsız kaldı. Civan'a umut verip sonrasında yüreğini yaralamak istemiyordu ancak onun için korka korka benliğinde sevgi büyüten kalbini görmezden gelemiyordu.

" Dikkat et kendi-" diyen Civan'ın sözünü adını söyleyerek kesen Berfu, tutmaktan vazgeçtiği yaşının çenesine doğru süzülmesiyle adını bir kere daha sarfetti. Bencillik olur muydu bu yaptığı bilmiyordu ama kalbine uymak istedi. Belki onun göğsünün altında son çırpınışlarıydı. Ölecekse eğer Civan'ın vereceği tepkiyi düşünerek ölürdü.

" Sen sahip olduğum en iyi dosttun Civan. Seninle paylaştığım hiçbir sırrımdan pişmanlık duymadım. Yanımda oluşunu, varlığını hissetmeyi hep sevdim. Dostluğumuzu benden aldığın için çok kızdım sana. Çünkü o boşluğu dolduracak kimse yoktu."

Aralıksız sarfettiği cümleler yüzünden nefes alışverişi düzensizleştiğinde elini göğsünün üzerinde gezdirerek nefes almaya çalıştı. Ağzından seni seviyorum cümlesi çıkmamıştı ancak Civan'ın bunları neden bir anda söylediğini anladığına emindi. Çünkü ona zamanında  ' Bir gün kalbinde yerim olursa bunu belli et Berfu, etmeye utanırsan da dostluğumuzu öv, ben anlarım.' demişti.

" Berfu- Yanına geleyim. İznin olursa-"

İnkarından vazgeçmenin rahatlığı ile aldığı nefesi Civan'ın ağlamaklı sesiyle kurduğu cümleler yüzünden ciğerlerini acıtınca başını sağa sola salladı. Gelirse yapmak istediklerini yapamazdı. Öfkesini kaç gün daha taşırdı bilmiyordu. Bir yerde patlayacaktı ama bunun sessiz sedasız, Hasan Ağa ile yalnızken olmasını istiyordu. Civan gelirse vazgeçerdi. Şimdi bile göğüs kafesini parçalamak istercesine çarpan kalbini, onu görünce zaptedemezdi.

" Gelirsen kafanı kırarım."

" Ama-"

" Ben gelirim yanına."

'Ölü ya da sağ gelirim' diye içinden geçirdiğinde dudaklarından firar eden hıçkırığına engel olamadığı için ağzına birkaç kez avuç içi ile vurdu. Konuştukça daha bir zorlaşacaktı ona veda etmesi, bu yüzden " Kendine iyi bak çok sevdiğim dostum." deyip aramayı sonlandırdı.

" Bencilliğimi affet. Söz veriyorum ben geleceğim sana." deyip telefonunu yatağının üzerindeki çantasına koyduktan sonra yüzünü yıkamak için banyosuna doğru ağır adımlarla ilerledi. Yüzündeki acıyı temizledikten sonra Hasan Ağanın yanına gidecek, kıyametinin adım sesleri eşliğinde öfkesini kusacaktı. Bir şekilde ağabeyi ve yengesinin yanında, kalbine dokunan adamın intikamını alacaktı. Ya da her şey daha beter olacaktı. Yapayım derken yıkmaktan korkmuyor değildi ama vazgeçecek de değildi.

🍂🍂🍂

Çantasının sapını sıkıca kavrayan  genç kız, hangisinin ecelinin yolun sonunda onları beklediğini bilmeden Hasan Ağanın çalışma odasının kapısına iki kere vurdu. Burada konuşmazlarsa işler az da olsa istediği gibi giderdi. Ama burada konuşurlarsa mutlaka araya girenler olacaktı.

" Gel." diyen yaşlı adamın sesine lanet okuyarak kapıyı açtığında Hasan Ağa gördüğü suret karşısında şaşkınlığını gizleyemedi çünkü kızının kendisine karşı beslediği öfkenin farkındaydı ve  Berfu kapı çalma zahmetine girmeden odaya dalar, böyle bir şey istemeye çekinircesine yüzüne bakmazdı.

' Burdan çıkana kadar suyuna git Berfu. Yaparsın, katlanabilirsin.'

Bir yanı ağabeyinin odasına gidip, silahını alarak  oracıkta canını almaktan yana olsa da genç kız diğer yanını dinleyerek Hasan Ağaya çekinircesine bakmaya devam etti. " Şey.. " deyip duraksadı ve elindeki kalemi şaşkınlığından dolayı masaya düşüren adamın yüzünü inceledi. Ona saldırmasını beklediğine emindi ama köprüyü geçene kadar öfkesini zaptetmek zorundaydı. Çantasının sapını biraz daha sıkarak " Biraz konuşsak. Ama burada değil. " dediğinde Hasan Ağa ne diyeceğini bilemez şekilde yüzüne bakmaya devam etti. Kızında bir tuhaflık vardı. Berfu hiçbir zaman - sadece kendisine değil, hiç kimseye karşı- böylesine çekingen görünmemişti. Kızını biraz olsun tanıyorsa şimdiye kadar sinirlerini zıplatacak cümleler kurar, rica eder gibi bir ses tonuyla konuşmazdı.

' Abarttım galiba. Kesin şüphe edip gelmez benimle.'

Taktiğini biraz olsun değiştirmek için yüzündeki çekimser ifadeyi olabildiğince azaltan Berfu, bunu ses tonunada yansıtarak " Herkes tetikte, sebebi malûm. Kimse engel olmadan konuşalım istiyorum. İstemezsen bir şey diyemem tabi." dediğinde Hasan Ağa neyi kastettiğini anlayarak oturduğu yerden kalktı. Kızının bu güne kadar beklemesi bile mucizeydi. Hoş diğerlerinin onu zaptetmeye çalıştığının kendiside farkındaydı.

Hasan Ağanın " Gidelim." demesiyle başını aşağı yukarı sallayarak onaylayan Berfu, sandalyenin üzerindeki ceketini almak için arkasını dönmesiyle gözlerini belinde gezdirdi. Belinde silahı yoktu, ceketini giyip kendisine doğru gelirken de yanına almamıştı.

Geçmesi için kenara çekildiği Hasan Ağa çalışma odasının kapısını kapatıp, basamaklara doğru ilerlediğinde tüm duyguları birbirine girdi. Az önce rol yapıyordu ama şu an gözlerinde öfkeden başka bir ifade yoktu ve gidecekleri yere kadar bunu saklaması gerekiyordu. Bu yüzden derin bir nefes alıp, hızını arttıran kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Gidene kadar belli etmemeliydi yoksa kendisinin kullanacağını planladığı arabayı konuşmadan uçuruma sürerdi. Aslında bu da fena bir fikir gibi gelmemişti o an. Konuştuktan sonra o daha tepki gösteremeden uçurumu ikisinin son durağı yapabilirdi.

Öfkesine dokunan bu fikri kalbi hızla uzaklaştırdı çünkü Civan'a ' Ben gelirim yanına.' demişti. Ölü ya da sağ gelirim de demişti içinden  ama kalbi sağ olmasından yanaydı.

Kendini toparlayıp, basamakları yarılayan Hasan Ağaya  yetişmek için adımlarını hızlandıran Berfu, attığı her adımda etrafını kolaçan ediyordu. Bir yerden biri çıkmadan ve kendilerine engel olmadan çıkıp gitmek istiyordu konaktan. Halası hastanedeydi, annesi her gün olduğu gibi bugün de başına yazmasını bağlamış, yatağında  baş ağrısıyla cebelleşiyordu. Dilan ve  annesi de üst kattaki odaları temizliyordu. Geriye bir tek Meryem kalmıştı ve onun nerede olduğunu bilmiyordu.

Avluyu geçip konağın kapısına vardıklarında Hasan Ağa sol omuzunun üzerinden kızına baktı. Etrafına bakınarak arkasından gelen kızının hâli kendisini şaşırtmaya devam ediyordu.

" Arabayı getir Harun."

Baba kızı yan yana görmenin şaşkınlığını yaşasa da bunu gizlemeye çalışarak  elleri önünde bedenini hafifçe öne  eğerek Hasan Ağayı  onaylayan  Harun'un sokağın diğer tarafındaki arabayı almak için koşar adımlarla gitmesiyle boğazını temizleyen Berfu " Şey... Ben kullanabilir miyim?" dediğinde Hasan Ağa yavaşça arkasını döndü ve yerde gözlerini gezdiren kızına baktı. Ses tonu yine çekimserdi, bakışlarını kaçırıyordu. Bu hallerinin onun ile arasını düzeltmek için bir fırsat olabileceğini düşünen yaşlı adam tam onaylayacağı sırada Berfu " Elalem görürde laf eder dersen anlarım. " dedi.   Bu cümleyi aslında daha farklı kurmak istemişti genç kız ancak son anda öfkesini geri plana atıp  kendisine engel olmuştu. Hasan Ağanın kabul etmeyeceğinden de emindi ama şansını denemek istemişti. Zamanında  ehliyet almasını saçma bulan babası şimdi araba kullanmasını istemezdi. Ama bunu elalem laf eder adı altında istemeyeceğine çok emindi fakat onun yaptığını bu kez babası yapmış, " Sen sür bakalım." diyerek şaşırmasını sağlamıştı.

Bu yaşananlar olmasa, altı-yedi ay öncesine gitseler bu duruma sevinirdi. Babasının olduğu arabayı kullanacağı için mutlu olurdu ama şu an tek hissettiği şaşkınlıktı. Mutlu olamıyordu çünkü babası kendisinden ölesiye nefret ettirmişti. Ağır ağır söküp almıştı onun için zar zor beslediği duygularını.

Arabanın önlerinde durmasıyla kızına bakmayı kesen Hasan Ağa, sürücü kapısını açıp, Harun'a " Sen in. Berfu kullanacak." dediğinde genç adam artık şaşkınlığını gizleyemedi. Gözleri irileşmiş bir şekilde birkaç saniye Hasan Ağaya ve arkasında duran Berfu'ya  bakarken " Hadisene!" demesiyle kendisine geldi ve arabadan indi.

Hasan Ağanın arkaya oturacağını düşünen Berfu, ön tarafa oturmasıyla Harun gibi gözlerini belerterek baktı yaşlı adama. Resmen birbirlerini şaşırtma yarışına girmişler gibi hissetmeye başlamıştı.

" Berfu Hanım ben de geleyim diyecektim ama ağam öne oturdu."

" Öne oturmasa da gelmeni istemeyecektim. Bizi soran olursa baba kız ilk ve son kez gezmeye gittiler dersin. Bak aynen böyle söyle."

Ardında ne diyeceğini bilemeyen Harun'u bırakıp,  gidecekleri yere kadar dayanma gücü dileyerek arabaya bindiğinde göz ucuyla baktığı Hasan Ağanın kemerini takmamış olduğunu görünce içinden ' Ne bu? Sana güveniyorum demek mi?' diye geçirdi. Çünkü babası arkada otursa bile kemerini takmadan arabanın hareket etmesine izin vermezdi. Sabır dileyerek çantasını kapı ile arasına koyan genç kız,  kemerini taktıktan sonra aynaları kontrol edip yola koyuldu.

Harun'a ilk ve son demişti. Doğruydu. Bu babası ile ilk kez yalnız bir yere gidişi idi. Ve büyük ihtimalle son olacaktı.

Hatalarım olduysa affola.

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen...

Continue Reading

You'll Also Like

ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.9M 205K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...
3.6M 223K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
299K 10.2K 82
Zeynep, yeni bir sayfa açmak için, yeni başlangıçlar, yeni maceralar yaşamak için çok sevdiği şehre, İstanbula, geri döner. Sadece mutlu olucak, huzu...
38.1K 928 26
Çırılçıplak bir ağacım ben, ruhum vücudum azalıyor. Günbegün tükeniyor. Hergün bir başka hücrem beni terkediyor. Ne var ki ağaçlar gibi sonsuza dek v...