AĞLA SEVDAM

By goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock More

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor

53.5K 3K 350
By goncabeyza

/85/ BABAM ONU SEVMİYOR/

19 OCAK 🍂🍂

' Yüzünü görmek  yetti kalbimin sıkışıp kaldığı yerdeki yerini hissetmeme. Önce dilimden baba kelimesinin dökülmediği adamı kaybetmenin korkusu sarmıştı her yanımı. Sonra onun gelişi titretti korkularımı. Kalbimi tam o an avuç içlerine almış gibi hissettim. Kırgınlığım kahverengi  gözlerinde somutlaştı. Bulanıktı görüşüm; buna rağmen gördüm ve hissettim anne.

Korkum benliğimi terketmiş değil. Seni çok seven o adamı kaybetmedim anne. Ama Erkam'ı kaybetmiş gibiyim.

.....

Zihninin derinliklerinde daha çok küçükken kurmuş olduğu odanın içindeki küçük kız çocuğunu ilk ziyaret edişiydi. Altın bir kafesi yoktu genç kadının. Küf kokan, yer yer sararmış, boyaları dökülmüş bir odanın içine hapsettiği küçük kız çocuğu öz babasının varlığı ile ona sormadan yıkılan duvarlarını onarmıştı. Bir süredir   kahverengini babasının gözleri ile yeniden sever olmuştu. Erkam hiç var olmamış, gözlerini duvarlarına resmetmemiş gibi davranıyordu. Duvarlarını kırmızı ve yeşile boyamış, geçmişini unutup, öz babası ile ilgili hayaller kurmaya başlamıştı. Esila'yı bile umursamıyordu küçük kız çocuğu.

Nehrin suyuna bedenini bıraktığı o dakikadan beri ona kırgın ve kızgındı. Onu nehrin karanlık sularında, ardında bırakıp gitmişti Esila. Bu yüzden kırgınlığı geçecek gibi değildi. Onu zihnine hapseden, yaşanan her şeye şahit tutan kendisi değilmiş gibi ardında bırakışını unutacak değildi.

Bu yüzdendi Esila'nın içindeki küçük kız çocuğunu ziyareti. O kendisine kırgın ve kızgın kalmaya devam ederse yönünü bulamazdı. Önce kendi içinde bir yol bulmalıydı. Kendinin gönlünü almalıydı. İyileşmeden iyileştiremezdi.

Babasının varlığı ile değişen odada bir değişiklik daha vardı; güneşin aydınlığını ve sıcaklığını içeriye davet eden pencereler. Zihninde oluşturduğu bir oda vardı ancak umut ediyor olmasına rağmen bir pencere hayal etmemişti hiç. Bu da aslında umut ederken bile sonunda hüsrana uğrayacağının kabullenişi idi. Hayatın kendisiyle olan zorunu gösterme şekli de denilebilirdi.

Küçük boyu yettiğince babasının yüzünü kırmızı duvarlara boyayan küçük kızın yanına oturdu Esila. Küçük kız yüzüne bakmadı. Sanki onu yıllarca içinde saklayan, ağladığında avutan, her zorlukta hayal kurarak bir yol bulmaya çalışan yoldaşı gelmemiş gibi küçük parmak uçlarındaki beyaz boya ile babasının saçlarını boyamaya devam etti.

Yedi yaşındaki hâli ile kalmıştı bu küçük çocuk. Defterine ilk kez 'anne' kelimesini yazmayı öğrenmenin buruk sevinci ile zihninde bir oda açmıştı ona. O günden beridir arkadaşı olan bu küçük kız çocuğunun şimdi yüzüne bakmıyor oluşuna dayanamıyordu Esila. İnsanlar içinde halinden anlayan, derdini anlatabildiği bir tek o vardı. Herkes ile her şey konuşulmuyordu. Ama onunla konuşabilir, onunla ağlayabilirdi. Ondan utanmazdı, ama ona yaşattıklarından, verdiği sözleri tutamadığı için utanırdı.

Kendi kendini avutuyordu. Kendi kendinin canını yakıyor, bir umut deyip acılarına göğüs germeye çalışıyordu. Kendini kandırıyordu...

" Sarıldığında hissettiklerimi hissettin değil mi? Şefkatini hissettin."

Küçük kız çocuğunun dikkatini çekebileceğini düşündüğü  cümleleri sarfederken benliği titredi genç kadının.

Yüreğini ezen korkunun sahibi olan Hasan Ağa'nın ardından konak boşaldığında arkasına dönen babasının beline kollarını tereddüt etmeden dolamış, alnını göğsüne dayamıştı. Çok geçmeden de karşılığını sırtını saran kollar ile almıştı. İşte o an hiç unutamayacağı anıların içindeki yerini hızla almıştı. Adamın sarılışı gibi ses tonu da şefkat doluydu. Kızım deyişi içinden büyük bir parçayı koparıp almış, yerine güveni, umudu ve huzuru koymuştu.

Başını olumlu anlamda sallarken gülümseyen kız çocuğu, Esila'nın dolan gözlerine kayıtsız kalamayınca yanına oturdu. Şimdi boyaları ikisinin önünde duruyor, yeni bir hayâle kucak açmak için kıvranıyordu.

" Bizi çok seviyor..."

" Biliyorum. Hissetmemek mümkün değil ki. Hiç konuşmasa da olur. Gözlerinden anlayabiliyorum. Annemi sevdiği kadar çok seviyor." diyen Esila, Erkam'ın konusunu açmayı erteleyip eline kalem boyalardan sarı olanını aldı.

Küçükken yaptığı gibi önce bir güneş çizdi, acele etmeden boyadı. Sonra mavi bir gökyüzü ve beyaz bulutlar geldi peşinden. Biraz aşağı inip nehrin iki kıyısını yeşil kalemi ile oluşturdu. Ardından fıstık ağaçları geldi. Yaşadığı şehirde badem ağacı görmemişti hiç, yine de yeni yeni büyüyen çağlaların kokusunu alır gibi onları da ekledi antep fıstıkları ile dolu ağaçların arasına.
Sonra iki katlı bir ev yer aldı nehrin kıyısında; duvarları beyaz, pencere kenarları mavi. Bahçesine  bahar gelmişti; çiçekler her yerdeydi. Yeni bir hayal yeni bir umut demekti.

Esila'nın çizdiği resimden ne demek istediğini anlayan küçük kız çocuğu, " Arkadaşlarımız da olacak mı?" diye sorduğunda, genç kadın dolan gözlerini resmin üzerinde gezdirirken, sol elini karnının üzerine koydu. Küçük kız çocuğu kaybettiği bebeğine arkadaş diyordu. Yine bir arkadaşı olur muydu bilmiyordu ki. Erkam ile ne yapacağını bilmezken bunu nasıl bilebilirdi. İsterdi; her şeyden çok isterdi bebeğini kaybetmemeyi. Yeniden mümkün olur muydu? Korktu; hayal edip hüsrana uğramaktan, aynı  acıyı tekrar yaşamaktan korktu...

" Bilmiyorum... Çok istiyorum ama bilmiyorum."

Esila'nın hıçkırarak ağlaması ile yüzünü hüzün kaplayan küçük kız, minik elini onun karnında tuttuğu elinin üzerine koydu. Bir arkadaşı olacak, onunla birlikte büyüyecekti. Erkam'ın bebeği gibi kendisini de seveceğini düşünüyordu. Ama şimdi bu hayali kurmaya bile korkan genç kadına ne söyleneceğini bilmiyordu. Birçok kez avutulmuştu ama avutmayı bilmiyordu küçük kız.

" Babam onu sevmiyor. Onun için babamı üzecek misin?"

Kulağını dolduran hıçkırık seslerinin arasında küçük çocuğun fısıltılı sesini duyan Esila, hızla başını sağa sola salladı.

" İstemiyorum. İkisini de üzmek istemiyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum. " dediğinde yüreğinden feryat edercesine bir ses koptu ve yeni cümleler kurmasını sağladı. Özleminin temelini oluşturduğu cümleler acıdan ibaretti aslında.

" Annemi istiyorum! Bebeğimi istiyorum! Neden kaybettim ki? Neden onlar yok?! "

Yine ne diyeceğini bilememenin hüznü sardı küçük kızın gözlerini. Bazen kendi isteği olsun diye susmaz, konuşurdu. Bazen ise tek yaptığı hallerine üzülüp, ağlamaktı. Esila onu büyütemiyordu. Esila onu içine hapsetmiş, yalnız kalmaktan korkuyordu.

" Annemi kaybettim, bebeğimi kaybettim. Koca bir yalanın içinde yıllarca yaşamışım. Başkasına anne demişim. Bir başkasını anne gibi  sevmişim. Artık kaybetmek istemiyorum! Babamı kaybetmek istemiyorum, Erkam'ı kaybetmek istemiyorum! Yardım et! Yolumu bulamıyorum, yardım et, lütfen!"

" Ağlama..."

Kendi gönlünü almak için girdiği odada yine kendi gibi küçük kız çocuğunu da ağlattı genç kadın. O isterse Erkam'ı kaybetmeyebilirdi. Erkam kendisini istemiyor olsa bile kalbini bir anda değil de zamanla görmezden gelmek kolay olabilirdi. Ha deyince bitiremezdi ki. Kolay mıydı birini unutmak? Bir zaman sonra sevgisi tükenmiş olsa bile dokunuşlarını unutması mümkün olur muydu? Gülüşünü, sesini, gözlerini... Bugün onu gördüğü anda çırpınan kalbini susturmak nasıl mümkün olacaktı?

Tekrar " Ağlama." diyen küçük kız çocuğunun başını omuzuna yaslaması ile dudaklarını kemirerek başını önüne eğdi. Küçük kıza 'Sen de ağlama' demek istedi ancak dudaklarını aralasa kalbi bir feryat daha koparacaktı.

Sustu. Göz yaşları yanaklarını işgal ederken onun yüzüne bakmaya cesaret edemedi. Bir yol bulmaya gelmişken şimdi ikisine de yolunu kaybettirmişti.

🍂🍂🍂🍂

Bugün uzun süredir hissizleşen kalbinin deli çarpışları ile baş başaydı Esila. Günlerdir görmediği adamın yüzünü görmek bir yana yaptığının endişesi de sarmıştı kalbini çünkü Hasan Ağayı tanıyordu. Elinden silahını alan oğlundan yaptığının acısını mutlaka çıkarırdı. Endişesi büyüdükçe babasının kolları arasında küçüldü bedeni. Ne yapacağını bilemediğinden ağlayıp durdu. Hem Erkam'a ağladı hem de babasının kızım derken hissettirdiği şefkat ve güvenin yoğunluğuna.

Şimdi ise oturduğu koltuktan karşısındaki kapının koluna gözlerini dikmiş, Erkam'ın ne halde olduğunu düşünüyordu. Hasan Ağa ona ne yapmıştı? Bu sorunun cevabını bildiği kadar bilemiyordu da. Tahminleri vardı;  ama yaşlı adamın  sınırının ne olduğunu kestiremiyordu.

" Ne Kenan Bey ne de Berfu telefonlarını açmıyor." diyen Mert'in sesi ile bakışlarını kapı kolundan ayıran Esila, başını yavaşça kuzenlerinin oturduğu masaya çevirdi. Pınar ve telefonunu kulağından çeken  Mert'in bakışlarında endişe varken  Yiğit 'boşverin onları' der gibi bakıyordu. Üçü de konağa girdikleri anda karşılaştıkları manzara karşısında tutulup kalmıştı. Ve birbirlerine sarılmış, ağlayan baba kızı gördüklerinde hissettikleri öfke ve korku silinip gitmişti. Pınar ' her şerde bir hayır vardır' diye içinden geçirirken, Yiğit amcasının konağını basan yaşlı adamın ölmesini diliyordu. Mert ise bundan sonrasını düşünmekten başka bir şey yapamıyordu. En çok ta şu an sarfettiği sözler üzerine yanaklarına yeni yaşları misafir eden Esila'nın ne hissettiğine odaklanmış,  Erkam'a ulaşmak için neler  yapabileceğini bulmaya çalışıyordu.

" Bir daha denesen..." dediği gibi dudaklarını birbirine bastırdı genç kadın. Aralık dudaklarından firar etmek üzere olan hıçkırıklarının önüne böyle  geçebildi. Yanında kimse olmasa göz yaşları tükenene kadar ağlardı ama kuzenleri kendisine bakarken ve babası hemen yanında oturuyorken istediği gibi dökemezdi içindekileri göz yaşlarıyla.

Bacağının üzerindeki sağ  elini sol eli ile kavrayan babasının " Tekrar ara Mert." demesiyle başını önüne eğdi. Erkam'a bir şey olacak korkusuna öyle kapılmıştı ki babasının elini tutuşunu konuşmasıyla farketmişti. Bir an onun kendisine bu hâli yüzünden kızıp kızmadığını düşündü. Erkam'ı sevmediğini biliyordu ve kızının bu hâline kızmış mıydı yoksa acınası mı buluyordu, merak ediyordu.

Soğuk elini ısıtan babasına  göz ucuyla bakan Esila, yüz ifadesinde ve gözlerinde sorularının cevabını bulamadı. Aksine sormadıklarının cevabı ile karşılaştı. Merak etme, korkma der gibi bakıyordu babası. Ve çok geçmeden gözlerindeki ifadeyi kelimelere döktü Emir Bey. Kendisine baktığını farkettiği kızının elini sıkarak " Korkma kızım. Tekrar ulaşamazsak birini gönderirim, Kenan ya da Berfu ile iletişime geçmesini sağlarım." dediğinde Esila başını olumlu anlamda salladı ve aralarındaki mesafe başını omuzuna belli belirsiz yaslaması ile bir kez daha kapandı.

Esila'nın içindeki küçük kız çocuğu bir kez daha korkunun kucağından sıyrılıp, babasının güvenine sığınmıştı. Esila da şimdi öyle yapıyordu. Başını yasladığı omuzun derdine derman bulacağına inanıyordu. Emir Bey ise kızının ikinci kez beklemediği anda kendisine adım atışına ritmi bozulan kalp atışları eşliğinde sevinmeye utanıyordu. Bunlar yaşanmasaydı kızı kendisine ne zaman sarılırdı? Ya da başını omuzuna ne zaman yaslardı? Bunların olması için böyle şeyler mi yaşanmalıydı? İstemezdi. Hasretle  beklediği anların bu şekilde yaşanmasını istemez, zamanının gelmesini sabırla beklerdi çünkü zar zor toparlanmaya başlayan kızının bu hâlini görmek canını daha çok yakıyordu. Çaresizce ağlayışı, ondan gelecek bir haber bekleyişi yıllar önce yaşanan bir anıyı çekip gözleri önüne serdi.

Yüreğine aşkı tattıran Hasret'ini -babası evlatlıktan reddettiği için-  tek başına  istemeye gittiği  gün  sevdiği kadının babası kapıdan içeri girmesine izin vermediği gibi tekrar gelmesin, ısrarcı olmasın diye mahallenin gençlerine dövdürmüştü. Ansızın yaşanan bu olay sonrasında üç gün çıkamamıştı yatağından Emir Bey. Ama bu onu vazgeçirecek değildi. Babası yıldıramamıştı, sevdiği kadının babası da yıldıramazdı. Onsuz  nefes alamayacağını düşünürken geleceğe dair hayaller kurması imkansız geliyordu, nasıl vazgeçerdi.

Sonra yine dayanmıştı sevdiği kadının kapısına. Yine hakaretler, küfürler havada uçuşmuştu. Ama tüm sinirini  kapı önünde çıkaran yaşlı adam, öfkesi soluklanınca içeri girmesine izin vermişti. Ağzı yüzü morluklarla dolu, elinde bir tepsi baklava ve meyve suyu ile içeriye girerken hissettiği mutluluğu kelimelerle anlatamazdı. İşittiği onca küfür bile umurunda olmamıştı. Gurur yapıp geri dönmeyi aklının ucundan bile geçirmemişti.

Kerpiçten yapılmış olan evin küçük salonuna girdiği an gördüğü yüz unutturmuştu zaten tüm duyduklarını. Gece boyunca Hasret'inin mutlulukla parlayan yeşil gözlerini düşünmekten karşısındaki minderde oturan yaşlı adamın öldürecekmiş gibi bakan gözlerine takılmamıştı. Olmasını istediği her şeyi hızla kabul etmiş, ona çok iyi bakacağına dair sözler verirken düşünmemişti.

Gecenin sonunda babası bir iki dakika yalnız kalsınlar diye homurdanarak bir şeyler söyleyip yanlarından ayrıldığında ayağa kalktığı gibi kolları arasına almıştı sevdiği kadını. Vakitleri kısıtlı olduğundan kurdukları ilk cümleler özledim, seni seviyorumlar ile doluydu. Sonrasında ise babasını nasıl ikna ettiğini sordu Emir Bey. İşte o an aldığı cevaptı bu anıyı hatırlamasına sebep olan.

' Sana yaptıklarını öğrenince gidip yanına oturdum, başımı omzuna yaslayıp seni anlattım. Günlerdir  yalvarmalarımı göz ardı etti ama başımı omzuna yaslamama dayanamaz. O da  biliyor; benim ondan başka ne kimsem var ne de medet umacağım biri. Babam yalnız kalmamak için ayırmak istemiyor beni yanından. Omuzuna benden başka başını yaslayan olmamış. Annem desen hep göğsüne koymuş başını. Bu yüzden seni geri çevirmedi.'

Kızının kestiği için omuzlarına zar zor ulaşan saçını okşayarak, başını omuzuna tam yaslamasını sağlayan Emir Bey, o günü düşünerek kızının saçlarına dudaklarını bastırdı. Babaannesi, amcası  ve onun eşi, kuzenleri  vardı Esila'nın ve yalnız, kimsesiz değildi ancak başını omuzuna yaslaması kendisinden başka kimsesinin olmadığını her zerresi ile hissetmesini sağlamıştı.

" Açmıyorlar."

Mert'in sesi ile düşüncelerinden sıyrılan Emir Bey, tam yeğenine biri ile beraber Özadlı konağına gitmesini söyleyecekti ki ceketinin cebinden yükselen telefon melodisi buna engel oldu. Kızının elini bırakarak cebinden telefonunu çıkaran adam ekrana bakarak " Said Bey arıyor." dediğinde Yiğit hariç hepsi yerinde kıpırdandı. Başını babasının omuzundan az mesafe kalacak şekilde çeken Esila, babasının saçlarından kayan elinin sırtına inerek yavaşça bulunduğu yeri "Endişelenme ne olduğunu öğreneceğim mutlaka." diye mırıldanarak ovmasıyla yaşlı gözlerini kapatıp açarak onayladı. Bu onayın ardından aramayı cevaplayan babasının telefonu kulağına götürmesi ile dakikalardır korku ile kıvranan kalbinin atışı kaburgalarını sızlatacak derecede hızlandı. Erkam'a bir şey olmamış olmasını dileyerek babasının konuşmasını bekledi.

"Ben de seni arayacaktım." diyen babasının hattın diğer ucundan gelen sese rağmen konuşmayı bırakıp, bakışlarını yüzüne çevirmesi ile alt dudağını ısırarak vereceği cevabı bekledi. Said Bey'in sesini duyuyordu ancak ne dediği anlaşılmıyordu. Daha doğrusu kalbinin kulağına bıraktığı uğultular yüzünden ne dediğini anlayamıyordu Esila.

Kızının kendisine bakan ela gözlerindeki acıya dayanamayan adam istemeye istemeye hattın diğer ucundaki Said Bey'e karşılık olarak " Olur, bekliyorum." dedi. Olanlar hakkında konuşmak için konağına geleceğini söyleyen Said Bey, Erkam'ın da kendisi ile geleceğini söylediği için duraksamıştı Emir Bey. Ama kızının ela gözlerindeki ifadeyi görmezden gelememişti. Ona Erkam'ın iyi olduğunu söyleyip içini bir nebzede olsa rahatlatabilirdi ancak görmenin duymaktan daha iyi geleceğini düşünerek kabul etmişti. Bu yaptığına pişman olmamayı dileyerek, aramayı sonlandırdığı gibi telefonunu ceketinin cebine koydu ve kızının sırtında duran elini omuzuna kaydırarak bedenini kendisine çekti. Ve bunu yaparken tereddüt etmedi çünkü hem kızı kendisine bu konuda adımlar atmıştı, hem de ihtiyacı olduğunu hissediyordu.

" Said Bey ne dedi amca?"

Pınar'ın sorusunu cevaplamadan önce göğsüne yanağını yasladığı kızının yüzüne bakmaya çalışmasıyla burukca tebessüm eden Emir Bey, " Said Bey gelecek birazdan, yanında Erkam da olacak." dediğinde Esila derin bir nefes alarak acıyan göğsünü rahatlatmaya çalıştı. Şimdi farklı bir şekilde çarpıyordu kalbi. İçindeki küçük kız çocuğu babasının göğsüne başını çekmesine, kollarını bedenine sarmasına sevinirken, Esila hem buna hem de Erkam'ın gelecek olmasına seviniyordu ancak genç kadının bir yanı bu sevinci buruk yaşıyordu çünkü bedenine bir darbe alıp almadığını bilmiyordu. Bedeni almamış olsa bile Hasan Ağanın vicdansızlığını düşününce ruhunu ağır yaraladığına neredeyse emindi. Belki de hiçbiri yaşanmadan Said Bey araya girmişti. Son düşüncesinin doğru olmasını dileyen Esila, yanağına süzülen son yaşlarını babasının ceketine emanet ederken, sol kolunu babasının karnına sarıp, titreyen eli ile ceketinin ucunu tuttu. Avuç içinde sıkıştırdığı kısma bakan Emir Bey ise iç çekerek geldiklerinde olacakları düşündü. Kızını  Özadlı konağına göndermeyeceği kesindi ancak kızı gitmeyi isterse ne yapacaktı? İşte bu noktada kızını üzmeden bir yol bulması gerekecekti.

🍂🍂🍂

" Onu unutmuş görünüyordu ama sadece görünüyormuş. Bizi kandırdığını sanıyor ama en çok kendini kandırıyor. Kesin gel dese gider o dağ ayısı kılıklı adamla, bak görürsünüz."

Pencere kenarında durmuş, perdenin arkasından amcası ve Esila'ya bakarak konuşan Yiğit'e bakışlarını doğrultan Mert, bir şey diyeceği sırada salonun bir köşesinden diğerine baş  parmağını ısırarak yürüyen Pınar " Esila'nın yanında da böyle konuşayım deme sakın Yiğit. Ne hissediyor, içinde ne yaşıyor bilmiyoruz. " dediğinde Yiğit başını olumsuz anlamda salladı. Günlerdir yanlarında adını anmadığı adamı hayatından çıkardığını düşünmüştü ancak Esila ona bir şey olacak korkusuyla ağladığında, bir haber alabilmek için çırpındığında yanıldığını anladı. Ablasına hak veriyordu aslında. Kuzeninin neler hissettiğini bilemezdi ama artık onlara katlanmaya mecbur olmadığını biliyordu.  Belki önceden susmaya mecburdu. Ya da mecbur bırakılmıştı ama şimdi değildi. Kimsesiz değildi. Onu seven ve her daim sevip koruyacak bir aileye sahipti.

İçeriye giren adamları gördüğünde " Geldiler galiba." diye isteksizce mırıldanmasıyla Pınar adımlarını kapıya yönlendirdi. Arkasından gitmek isteyen kuzenini ise kapıdan çıkmadan önce sözleriyle engelledi.

" Siz ikiniz gelmiyorsunuz."

" Ben zaten gelmeyeceğim de Mert abi niye gelemiyor?"

" Kafede olanları anlatmadı mı? Senden deli çıktı Mert Bey. Bu yüzden o da gelmiyor. Zaten amcam duyacak diye korkuyorum. Erkam'ın  karşısına çıkarsan buluşmadan bahsedebilir."

" Kötü bir şey yapma-"

"Ama habersiz yaptık Mert. Şimdi kırma beni ve bekle."

Mert'in başını isteksizce sallayarak onaylaması ile odadan çıkan Pınar, kenarda bekleyen Esila'nın yanına vardığında farkettiği ilk şey genç kadının titreyen elleri oldu. Önce soğuk hava yüzünden olduğunu düşünecekti ki baktığı yere bakınca sebebini anladı.

Said Bey'in hemen arkasında duran Erkam ile göz göze geldiği anda Esila'nın  ela gözleri yüzünde kontrol amaçlı hızla gezindi. Yara bere yoktu ancak sol yanağında, sakallarının bitiminde hafif bir kızarıklık vardı. Ellerinin titreme sebebi bu idi aslında. Bu gün onu ikinci görüşüydü ve Erkam yüzüne kaçamak bakışlar atıyor, onun gibi direkt olarak bakmıyordu. Yine aynı his sarmaladı genç kadının kalbini. Kaybetmişlik hissi gelip kuruldu yüreğinin ortasına. Yine de onun sağ salim karşısında oluşuna şükretmekle yetindi.

Babasının ardından Said Bey'e doğru ilerleyen Esila, yaşlı adamın dirseğine yakın bir yeri öptüğünde Pınar gibi pencereden izleyen Mert ve Yiğit'in bu görüntü karşısında gözleri şaşkınlıkla irileşti. Üçü de ilk kez böyle bir şeye tanıklık ediyordu. Esila'nın alnını öpen Said Bey'e 'Hoş geldin.' demek için yanlarına ilerleyen Pınar kendisine de dirseğini uzatıp uzatmayacağını düşünürken yaşlı adamın elini uzatılmasıyla içindeki çekişme sona erdi. Said Bey den sonra Erkam'a da hoş geldin deyip, amcasının sol tarafında duran Esila'nın yanına geçtiğinde yüzündeki garip ifade dikkat çekiciydi ancak bunu kimse farketmemişti çünkü Esila ve Emir Bey, Erkam'a bakmakla meşguldü.

" Seninle konuşamadan önce müsaaden olursa Erkam ve Esila kızım da yalnız kalsınlar, konuşsunlar. Erkam sonra yanımıza gelsin."

Said Bey'in kurduğu cümlelerden  Erkam ile yalnız kalmak ve konuşmak kısmını çekip alan Esila'nın kalbi uğultusunu kulaklarına iliştirirken, içindeki küçük kız çocuğu kahverengi gözlü adama ne hissedeceğini bilemeyerek bakıyordu. Sırf Esila kendisinden yardım istedi diye ses etmiyor, öylece yüzüne bakıyordu.

Kendisine göz ucuyla bakan kızının daha fazla üzülmemesini dileyerek Said Bey'in isteğini kabul eden Emir Bey, " Olur." dedikten hemen sonra yaşlı adamı salona buyur etti. İkisi birlikte üst katın merdivenlerine doğru ilerlediklerinde Pınar, birbirine kaçamak bakışlar atan Esila ve Erkam'ın yanında kalamayacağı için Esila'ya yemek yedikleri odanın çaprazında bulunan   misafir odasını işaret etti ve genç kadının anladığını belirtircesine başını sallaması ile merdivenlere yöneldi.

Erkam ile günler sonra yalnız kalmanın yarattığı garip his yüzünden bir an cümle kurma yetisini kaybeden Esila, araladığı dudaklarından herhangi bir kelime çıkmayınca eliyle misafir odasını işaret etti. Tutulup kalmasına sebep olan kalbinin atışlarına sitem eden Esila, önünden geçip işaret ettiği odaya yürüyen adamın söyleyeceklerini bilse, onu görmekle kalmayı dileyebilirdi. Adamın adımlarında bile ayrılığın fısıltısı vardı ancak kadın bunu anlayamamıştı. Bir şeyler yoluna girer mi bilmiyordu, daha kötüye gitmesin istiyordu. Çevresindekilere iyi, kalbine ise en kötüsü olacağından habersiz adımlarını takip etti. Kadının kalbinde çırpınış, adamın kalbinde edeceği vedanın acısı vardı.

Şimdi ikisi baş başa idi. Küçük kız çocuğu gibi şairde suskundu...

Hatalarım olduysa affola...

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen...







Continue Reading

You'll Also Like

41.7K 313 5
Yeni dünyanın geçmişinde kaybolmaya hazır mısınız? O zaman saltanatınız uzun olsun.
3.6M 222K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
38.1K 928 26
Çırılçıplak bir ağacım ben, ruhum vücudum azalıyor. Günbegün tükeniyor. Hergün bir başka hücrem beni terkediyor. Ne var ki ağaçlar gibi sonsuza dek v...
2.5M 7.5K 2
Bu hikaye 4 Ocak 2017 yılında yayınlanmaya başlamış olup 4 Temmuz 2017 yılında nihayete ermiştir. Çeşitli sebeplerden dolayı kaldırılsa da yazarın ya...