AĞLA SEVDAM

Av goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock Mer

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret

62.6K 4K 453
Av goncabeyza

Bölüm parçası: Murat Evgin - Ağıt

/81/ ADI HASRET/

30 ARALIK 🍂🍂

' Artık tanıyorum onu... Annemi tanıyorum... Nehrin diğer ucundan beni çağırışlarının nedenini biliyorum. Keşke bilmeseydim. Yeşil gözlerindeki acının sebebini öğrenmeseydim. Yine kalsaydı benimle o nehrin kıyısında ya da o gün gömülseydim o sulara... Yalnız kalmayacağımı da anladım aslında. O gün suların altında biraz daha kalsam ellerimden tutacakmış annem. Bana olan hasretini dindirecekmiş.

Şimdi elime tutuşturulan birkaç fotoğrafı var. Çok güzel bir kadın... Adı Hasret... Birinde iki yanından ördüğü saçları göğüslerinin altına kadar uzanıyor. Yanında teyzem ve sen varsın...  Diğer fotoğrafında ise yalnız başına ve siyah saçları sağ omuzunun üzerinden göğsüne dökülmüş... Keşke her telini öpebilmek nasip olsaydı... Yeşil gözleri gözlerime değseydi bir kere tattığım her acıya boyun eğer, şikayet etmezdim... Ayrılmazdım ki yanından... Bir adım ötesine gitmezdim...

Biliyor musun? Hayal edince dahi çıldıracak gibi oluyorum... Bana sarıldığını hayal ettiğimde kaybettiğim küçük kız çocuğu yeniden o odaya girdi. Yeşile boyuyor duvarları. Yüzüme bakmadan, küçük elleriyle boyuyor... Ölümü arzulayan bana inat direniyor.

Çünkü o babasına kavuştu... Kabul edersem benide içeri alacak... Yeni hayaller kuracağız onunla... '

Biri renkli diğeri ise siyah beyaz olan iki fotoğrafı elinden hiç düşürmedi genç kadın... Pencerenin önüne çektiği sandalyesine oturduğunda gözleri bir cama vuran yağmur damlalarında bir de annesinin yeşil gözlerinin güzelliği arasında mekik dokuyup durdu. Bir yandan da gördüğü rüyaları düşündü... Onu aslında uzun zamandan beri tanıyordu... Bu kısımda gidip geliyordu aklı... Hakkında hiçbir şey bilmiyor olmasına rağmen ölüm şeklini görmesi ve kendisini çağırışları... Zihninde bu görüntüler canlandıkça artıyordu titremeleri. Tam anlayacak gibi oluyordu fakat bir anda her şey başa sarıyor, göğsünde hiç tükenmeyecek bir baskı hissediyordu.

Çok güzel bir kadındı annesi... Parmakları arasında ki fotoğrafı  henüz  on yedi yaşındayken çekildiğini arkasında yazılı  tarihten anlamıştı. Üzerindeki pazen kumaştan olan elbisesi, ayaklarındaki naylon ayakkabılar ve boynundaki yeşil boncuklardan yapılmış kolyesi... Sırtını ağacın gövdesi ile buluşturduğu bedeninde  dikkat çeken ilk yeri yeşil gözleriydi... Beyaz teninde ikinci sırayı ise kalın kaşları alıyordu. Kiraz rengi dudaklarının utangacça kıvrılmış olması buruk kalbine nefes oluyordu. Yanında değildi ve bir mezarı dahi yoktu ancak ela gözleri, yeşil gözlerini bulduğunda ruhu titriyordu.

Fotoğrafına bile bakmaya kıyılamayacak iken  kıymışlardı annesine...

Teyzesinin anlattıklarını aklından bir an olsun çıkaramıyordu Esila. Döktüğü her damlada lanetler yağdırıyor, beddualar ediyordu o insan kılıklı mahluka!

Bir diğer kızgınlığı ise annesinin babasınaydı. Kızının ölümünden damadını sorumlu tutup, aynı acı ile kavrulmasını isteyen dedesineydi.

' Deden o gece jandarmalar gelmeden önce seni, benim kucağımdan alıp   ablamın kucağına verdi. Öyle öfke doluydu ki gözlerine bakmaya korkmuştum o an. Kızını kaybetmenin tek suçlusu olarak o adi şerefsizi değil de babanı görüyordu. 'Canım nasıl yandıysa onun da  canı öyle yansın!' deyip seni saklamalarını istedi. Ablam itiraz etti hemen ama tüm malını mülkünü vermeyi teklif edince eniştem kabul etti. Her şey aynı gece olup bitti kuzum. Seni eve götürüp uyuttuktan sonra geri dönüp ifade verdiler. Daha doğrusu ablam ne denirse yapmak zorunda kaldı çünkü deden kabul etmez ise sana gerçekten zarar verebilecek kadar öfke doluydu.  Zaten hastaydı ablam ve üstüne annene olanlar... Seni dedenin insafına bırakmak istemedi.

İki gün sonra gittiler şehirden. Iğdır'a taşındılar.  Ablam o zamanlar bir buçuk aylık gebeydi ve otobüste düşük yapmıştı. Dinsiz imansız eniştem bunu bile fırsata çevirdi, kimseye söylemedi, söyletmedi. Üstelik akrabalara iki ay erken doğduğunu haber etmişti.  Sen iki yaşındayken de geri döndüler. Ama doğru düzgün sevinemedim bile... Ablam iki hafta kadar sonra vefat etti... Deden de birkaç kez gelip gördü seni. Sonra zaten o da öldü...'

Tüm bunları Pınar'ın kolları arsında öğrenmişti Esila... Dakikalarca üçü birlikte ağlamış, genç kızın bir eli saçlarında diğer eli sırtında gezinmişti. Durmadan alnını ve saçlarını öptüğünden göz yaşlarını teninde hisseder olmuştu.  O an için bir tek ona sığınabilmişti Esila... Ruhundan kopan her bir parçayı Pınar toplamıştı. Ve bitmemişti. Parçalanmaya devam ediyordu.

' Baban geldiği gün... O gün kopardığı feryat aklımdan hiç çıkmadı... Kapınızın önünde dizlerinin üstüne çöküp ağlaması... Ben ömrümde ilk kez ağlayan bir adam görmüştüm... O gün babanı son görüşüm oldu. Çıkıp gitti, bir daha geri gelmedi. Sonra duydum ki o soysuzun peşine düşmüş, öldürdüğü için on sekiz yıl hüküm giymiş... Bilmiyordu kuzum... Senin yaşadığını bile tesadüfen  benden öğrendi... Karşına çıkacaktı ama nasıl yapacağını bilemedi... Hem senin yaşadıkların hem kendi yaşadıkları... Doğru bir zaman diye tutturup bekledi. Ama Hasan Ağaya söyledi, bilsin istedi kızı olduğunu.  O da oğluna söyledi tabi. Erkam'ın da haberi vardı. Ferit'in de. '

Teyzesinin son cümlesi ile Pınar'ın göğsünden başını ayıran Esila, genç kız ile göz göze geldiğinde sorarcasına ' Erkam?' demişti ve onaylanması uzun sürmemişti.

İşte o an anlam veremediği bir şekilde göz yaşları akmayı bırakmıştı. Kalbi öfkeyi ve acıyı aynı anda daha fazla barındıramadığından ritmini bozmuş, saniyeler içersinde görüşünü karanlığa teslim etmişti. Kendine geldiğinde ise yatırıldığı yataktan kalkmış, duvarlara tutunarak vardığı  banyoda elini yüzünü yıkadıktan sonra geri dönmüştü kasvetin dolduğu odaya.

Endişe ile çevresinde dolanan teyzesinden annesine ait fotoğraf veya eşyasını istemekten başka bir şey yapamamıştı. Nasılsın diye sorduklarında dahi cevap vermemişti Esila. Gerçeği bilen Erkam'ı, doğru zaman deyip beklemeyi seçen babasını ve öfkesi ile hareket ederek hayatına kasteden  dedesini değil, yalnızca annesine odaklanmıştı. Aklında bir tek o vardı.

Fotoğraflarını aldığında ise pencere önüne oturmuş, dakikalarca ağlayarak güzel yüzünü sevmişti... Sonra  diğerleri düştü aklına. O insan kılıklı canavar, dedesi, babası sandığı Ali... İkisi ölmüştü ve bir yanı Ali'nin de bir an önce ölmesini istiyordu.

Sıra Erkam'a geldiğinde ise içindeki küçük kız çocuğunun minik kalbi hızla çarpmaya başlamıştı ancak bu çok kısa sürdü... Çünkü Erkam'ı kaybedeli çok oluyordu. Onun yüzü artık duvarlarında yer almayacaktı. Yalnızca annesi vardı... Ve Esila kabul ederse onu kucaklamayı dört gözle bekleyen babası.

" Şimdi ona neden sakladın diye sorsam... Vereceği cevabı öyle iyi biliyorum ki... 'Mecburdum' diyecek. Baban ya da benim babam böyle olmasını istedi diyecek... Belki de iyiliğim için olduğunu söyleyecek. Herkesin cevabı kabul görüyor ama bana gelince neden böyle oluyor? Annem... kızamıyorum Erkam'a... Ama senden başka kimseyi de düşünmek istemiyorum. Hiç kimseyi yanımda istemiyorum ama bir yanım istiyor. Ne yapmalıyım, bilmiyorum anne."

Sıkıntıyla verdiği nefesin ardından gözlerini kapattığı sırada duyduğu ses yüzünden hızla aralayan Esila, konuşulanları net duyamayınca yerinden kalmaya yeltendi fakat hâlsiz hissedince bundan vazgeçti. Yeniden gözlerini kapayıp Erkam ile ilerisini düşünmeye karar verdiğinde yapamamıştı çünkü  Emir Bey'e karşılık veren Pınar'ın söyledikleri kulağına net bir şekilde iliştiğtinde merakına yenik düşmüştü.

" Ne demek her şeyi anlattık? Nasıl yaparsınız bunu?"

Amcasından saklamanın doğru olmadığını düşünerek gündüz olanları anlatmaya başlayan Pınar daha ikinci cümlesini bitirmesine izin vermeden yerinden fırlayarak hesap sormaya başlamasıyla sakinleşmek adına derin nefesler alıp vermeye başladı.  Bir baba olarak yaptıklarını doğru bulmuyor olabilirdi fakat tam olarak anlatmasına izin vermeden gösterdiği tepkiyi kabullenebileceğini sanmıyordu. Onun gibi öfkesine kapılmak yerine saygısını koruyarak konuşmasına devam etmek isteyen genç kız oturduğu yere doğru birkaç adım atarak yine aynı yüksek tonda konuşmasıyla yerinden kalktı. Ve genç kızın amcasının karşısına dikiliyormuş gibi görünen tavrı ile Yiğit 'te endişeyle ayaklandı. Hatice Hanım ise salonun girişinde durmuş, bir Esila'nın kaldığı odanın kapısına birde tartışmaya tutulmak üzere olan amca ve yeğenine bakıyordu.

" Affedilemez bir şey yapmışız gibi davranma lütfen amca. Onun iyiliğini düşü-"

" Gerçekten mi? Zaten iyi değil Pınar. Benim yüzümden daha fazla aklı karışmış, acı çekiyorken kalkıp annesine olanları nasıl olur da iyiliğini düşünerek anlatmış olabilirsiniz? "

Sözlerinin bitimiyle yeğeninin yüzüne daha sert  bakan Emir Bey,  gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüğünde buna sebep olanın sarfettiği cümleler mi yoksa ses tonu mu olduğunu anlamaya çalıştı. Yeğenini her iki şekilde de incitmiş olması kalbinin  pişmanlıkla sıkışmasına neden olunca bakışlarını yumuşatıp, " Özür dilerim." diye mırıldandı. Kızının yaşadıkları yüzünden tüm dengesi alt üst olmuştu ve en ufak şeyde bile  öfkesi alevlenmeye hazırdı. Bunu yeğenlerine ve Hatice Hanıma yansıtmak istemese de elinde olan bir şey değildi. Esila sessiz kaldıkça yaralanıyordu ve şimdi her şeyi biliyor oluşu ne yapması gerektiği konusunda kararsız kalmasına neden oluyordu.

" Betül Hanım  konuşurken siz de yanımdaydınız. Üzerine gitmeyecektik. Esila ne zaman hazır hisseder ve öğrenmek için sorular sormaya başlarsa o zaman anlatacaktık. Şimdi yapmanız doğru mu sizce?"

" Bence çok iyi yapmışlar amca."

Beklediği cevabın Pınar yerine Yiğit ten gelmesi ile bakışlarını sol tarafında duran yeğenine çeviren Emir Bey devam etmesini istercesine kaşlarını indirip kaldırdığında Hatice Hanım bundan pek hoşnut olmadı çünkü Yiğit ılımlı konuşmayı becerebilen biri değildi. Doğru bildiği ne ise karşısındakinin duygularını düşünmeden dile getirirdi.

" Yanlış anlama beni ama sen de her şeyi tüm çıplaklığı ile anlatma taraftarı değildin. Üstten anlatıp geçecektin. İyiliği için deyip saklayacakların olacaktı. Haksız mıyım?"

" Haklısın." derken yumruklarını sıkan Emir Bey, Pınar'ın bakışlarının ellerine doğru kaydığını farkedince ellerine uyguladığı baskıyı sonlandırdı. Yeniden göz göze geldiklerinde yeğeninin yüzündeki gerginliğin yok olduğunu görünce rahat bir nefes aldı.

" O zaman ablama kızmak yerine sebeplerini anlatması için ona fırsat ver amca. "

Amcası, ablasından özür dilemiş olsa da sesini yükseltmiş olmasını ve dinlemeden düşüncesizce hareket ettiğini dile getirmesini sindiremiyordu. Birde tahminlerinin doğru çıkmış olmasını. Yiğit'e kalsa amcası öğrendiği ilk gün kızını alıp, arkalarına bakmadan bu şehirden gitmelilerdi fakat amcası kızının psikolojisini öne sürerek doğru zaman diye tutturmuştu. En çok ta bu öfkelendiriyordu Yiğit'i. Yaşadığı onca şeyden sonra hâlâ sağlam bir psikolojisinin olduğuna inanmaları, sinirlerini geriyordu. Şimdi ise hepten mahvolan kuzeninin neyin neden olduğunu kendisinin gelip sormasını beklemelerine inanamıyordu.

" Seni dinliyorum." diyerek az önce hışımla kalktığı tekli koltuğa sakince oturan Emir Bey'in ardından Yiğit ve Pınar da kalktıkları yerlerine oturdular. Dolan gözlerinin altında  parmak uçlarını gezdiren Pınar, Hatice Hanım ile göz göze geldiğinde başını aşağı yukarı salması ile boğazını temizleyerek amcasına döndü. Az önceki gerginliğinden sıyrılmış olması ile kelimelerini dikkatli seçmeye odaklanan genç kız " Düşündüğün gibi olmayabilir." diyerek başladı.

" Daha çok üzülecek daha çok yıkılacak ancak inan bana bu onun için daha iyi olacak amca. Diyelim ki kendini toparladığında ve konuşmak istediğinde - ki bunun ne kadar zaman alacağını bilemeyiz- yaşananları tam olarak anlatmayacaktın. Ve bizden de saklamamızı, sana ayak uydurmamızı  isteyecektin. Peki ya sonra bir şekilde  gerçekleri öğrenecek olsa? Hem bunun acısı hem de senin saklamış olmanın yarattığı güvensizlik onu bir kez daha soğutur hayattan. Şu an çok iyi değil hatta yaptığımız Esila'ya daha fazla acı çektiriyormuşuz gibi gözükebilir. Eminim şu an öyle de oluyor ama bir kere de ayağa kalkacak amca. Yeniden hayata tutunmak istediğinde içinde bir kuşku kalmayacak, saklamak istediklerimizi sonradan öğrenme ve bizlerden vazgeçme gibi bir riski bulunmayacak. Hayalkırıklığını, güvensizliği bir kez daha tatmayacak. Hem annesine ve sana olanları öğrenmesi onun hakkı. Saklamamalıydık. Biliyorum ki sende hiç rahat olmayacaktın. Sadece Esila'nın değil seninde iyiliğini düşündüm ben amca. Haddimi aştıysam özür dilerim. Ama lütfen art niyetli olduğumu ya da Esila'nın  canını kasten daha fazla yakmak istediğimi düşünme. Çünkü  ben kendimi onun yerine koyarak yanında oldum. Belki henüz çok fazla bir araya gelmiş değiliz ve bağlarımız kuvvetli değil ama ne Yiğit ten ne Mert ten ayırmıyorum onu. Hatta  kız kardeşim olarak görüyorum ve incinmesini, zarar görmesini hiç istemem."

Konuşurken ağladığının farkında dahi olmayan Pınar'ın sarfettiği her cümle amcası ve Hatice Hanımı da ağlatmış, kardeşi ise dolan gözlerini yerde gezdirmişti. Yeğenine haksızlık ettiği için pişmanlığı hat safhaya çıkan Emir Bey, yerinden kalkacağı sırada hiç beklemediği bir şey olmuş, kızının ağlamaklı çıkan sesini duymuştu.

" Pınar abla..."

Şaşkınlıkla irileşen gözleri hızla odanın kirişine tutunarak ela gözlerini Pınar'ın üzerinde gezdiren kızını bulduğunda sesini duyduğuna mı sevinse yoksa harap olan hâline mi üzülse bilemedi. Günlerdir sesine hasret kaldığı kızının, vakit kaybetmeden yanına varan Pınar'a sarılması ve  omuzunun üzerinden gözlerinin içine bakarak " Teşekkür ederim." demesiyle büyük bir yanlıştan döndüğünün farkına daha net vardı. Az önce yeğenine baştan sona sarfettiği her cümlesi ile hak vermişti ancak  kızının gözlerinin içine bakarak bunun için ona teşekkür etmesi daha fazlasını hissettirmişti. 

Şimdi ise yıllardır yaşadığı acısını  paylaşan kızının bir gün kendisine de böyle sıkıca sarılmasını hayal etmekten başka bir şey gelmiyordu elinden. Esila gözle görülür bir şekilde sıkıca sarılmıştı Pınar'a ve genç kızın  silik olan pişmanlığını alıp götürmüştü.

Ve tıpkı babası gibi aynı hayali kuruyordu. İçindeki küçük kız çocuğunun açtığı kapıya ilk adımı ne zaman ve ne şekilde  atacağı ise akıp giden zamana kalmıştı...

🍂🍂🍂

' Kim bilir bir daha ne zaman öperim ellerinizi? Yüzümün olmadığını biliyorum, yaşamayı hak etmediğimi bildiğim kadar... Affedin! Size layık bir evlat değilim... Bir kardeş, bir abi değilim... Affedin. '

Saatler gece yarısını gösterdiğinde kapısı aralandı ve itiş kakış büyüdüğü kız kardeşi vaktin geldiğini mırıldandı. Annesi ve babası uyumuş, konaktan  el ayak çekilmişti. Ferit'in veda vakti gelmişti. Bir gösteriş barındırmıyordu, sessiz sedasız gidecekti. Tıpkı ilk geldiğinde yaptığı gibi farkettirmeyecekti.

Son olduğunu bildiği akşam yemeklerinde odasında yemek yerine Meryem'in yardımıyla aşağı kata inmiş, salonda kurulan sofraya oturmuştu. Anne ve babası gibi halası da toparlanmaya başladığı için sevinmişti ancak Kenan, Meryem ve Berfu dan başka kimse son saatleri olduğunu bilmiyordu.

Yemek boyunca yanında oturan  annesinin sol eli ya sırtını okşamıştı ya kolunu. Zahide Hanım elini bir an olsun oğlunun üzerinden çekmiyordu. Her dokunuşu, oğlunun adını dilinden sevinçle her döküşü Ferit'in yüreği gibi gözlerini yakmıştı. Ağlamamak için kendisini zor tutan adam, çay içtikleri vakitte  annesinin dibinden ayrılmamıştı. Saçlarını karıştıran ellerine ve burnunu sızlatan kokusuna duyduğu ihtiyaç çok fazlaydı. İlgisini hak etmediğini düşünse bile karşı koyamayan bir yanı vardı. Başlangıçlarındaki en büyük sorumlulardan biri olduğu için kızan yanıda yok değildi elbette ancak bu akşam farklıydı.

Çay içtikleri süre  boyunca Meryem kendi halinde takılırken Berfu, konuşmadığı gibi göz göze de gelmiyordu. Kenan ise her zaman ki gibi anne ve babası olduğunda nasıl olduğunu soruyor, yalnız denk geldiklerinde ise ağzını bıçak açmıyordu. Kenan'ın dört gün içinde  kurduğu en uzun cümle ise 'Avukat gelecek, ne istiyorsa yap.' olmuştu. Onun dışında yüzüne bile pek fazla bakmamıştı. Erkam'ın işlerle ilgili isteklerini ise yine avukat aracılığı ile ona ulaştırmıştı.

" Civan seni bekliyor." dedikten hemen sonra kapının önünden ayrılan Berfu, sırtına aldığı şalını göğsünün üzerinde birleştirerek hızlı adımlarla merdivenlere ilerledi. Gitmeden önce ağabeyine söylemek istediği çok şey vardı fakat sessiz kalmayı seçti. Çünkü ister istemez kalbini kıracak cümleler de sızacaktı veda konuşmasının içine. Bunun olmasını istemediği için de çareyi hiç konuşmamakta buldu. Gözleri anlatırdı nasıl olsa...

" Haber verdin mi?"

Çardakta bir uçtan bir uca gidip gelmeyi sürdüren ağabeyinin sorusunu başını olumlu anlamda sallayarak cevaplayan genç kız, burnunu çekerek yanına vardığında kızarık gözleri Kenan'ın dikkatinden kaçmadı. Burnunu bir kez daha çekmesiyle dolaşmayı bırakan adam, yüzünü incelediği kardeşine kaşlarını çatarak " Yapma şunu." dedi. Zaten zar zor tutuyordu kendini, Berfu ağlarsa dayanamazdı, ağlardı.

" Hiç gelmeyecek değil mi? Bir daha hiç görmeyeceğiz?"

" Sen de bir öylesin bir böyle Berfu. Biz kadar kızgınsın ona ama şu an dokunsam ağlayacaksın."

" Sen öyle değil misin sanki?" diye sorduğu ağabeyi başını önüne eğdiğinde  yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. Ağabeyi sert durmaya çalışıyordu ancak kendisinden bir farkı olmadığını gözlerinden anlayabiliyordu. Onunda kahverengi gözleri ağlamamak için yüzünü buruşturmaktan kısılmıştı. Hem konuşurken sesi de titriyordu.

" Bana diyorsun ama ağladı ağlayacak olan sensin."

" Ne yapayım Berfu? Ne yapmış olursa olsun canımdan bir parça o. Kardeşim. Ama böyle olmak zorunda. Hepimiz için en çok ta onun için en iyisi gitmeleri. "

" Biliyorum." derken bile ağlamamak için kendisini sıkan Berfu, basamaklardaki adım seslerini duyduğunda derin bir nefes aldı. Sadece biraz daha dayanmalıydı. Göz yaşlarına birkaç dakika daha sahip çıkmalıydı.

Odasından başlayarak konağın her köşesinde gözlerini gezdirerek avluya varan Ferit, sol tarafına dönerek   ışığı kapalı olan anne ve babasına ait odanın pencerelerinde dolaştırdı bakışlarını. Anlamasınlar diye çok uğraşmıştı ve şimdi çabasının karşılığını alıyordu çünkü onlara hissettirseydi böyle kolay gidemeyeceğini biliyordu. Bir an annesinin sabah odasına girdiğinde yaşayacağı hayalkırıklığını düşündü... Gözleri yeniden dolmaya başladığında içinden özürler dilemekle yetindi.

" Civan, sizi İstanbul'a götürecek. Siz bir yer ayarlayana kadar da yanınızda kalacak."

Ağabeyinin konuşmasıyla bakışlarını pencereden ayırarak ona çeviren Ferit zar zor çıkan sesiyle " Gerek yoktu." dediğinde Kenan karşılık vermekte gecikmedi. Hem aceleci davranıyorlardı  hem de garip bir şekilde ağırdan  alıyor gibiydiler. Çok fazla isteksiz ama bir o kadar istekli.

" Var. Daha  tam iyileşmedin-"

Berfu'nun burnunu bir kez daha çekmesiyle Ferit ten kaçırdığı bakışlarını kız kardeşine çeviren Kenan, yapma dercesine kaşlarını kaldırıp, indirdi. Sınırdaydı ve o da karşısındaki kardeşi gibi sesi titreyerek konuşuyor, gözlerini zaptemeye çalışıyordu.

" Sen nasıl istersen abi." diyen Ferit bakışlarını ağabeyinin ellerine doğrulttuğunda baktığı noktayı farkeden Berfu kendisini daha fazla tutamadı. Göz yaşlarıyla bir firar eden hıçkırığı Ferit'in kendisine bakmasını sağlarken, adımları ona doğru yöneldi. Ona olan öfkesi kadar büyüktü sevgisi ve birbirlerini son görüşleri olduğunu bilmek yıkmıştı duvarlarını. Son kez kolları arasında olmayı istemişti. Ve olmuştu da. Ağabeyi geri çevirmemişti onu.

" Ağlama.. "

Sarıldığı kardeşinin saçlarını öperken ağlamamasını istiyordu fakat ondan bir farkı yoktu. İkisininde hıçkırık sesleri birbirine karışıyor, bedenlerini daha sıkı sarıyorlardı.

" Dikkat et kendine... İyi bak tamam mı?"

Kollarını ayırmadan geri çekilerek yüzüne baktığı kardeşinin başını sallayarak " Sende." demesiyle yanaklarını silen Ferit, dudaklarını önce alnına sonra ise şakaklarına bastırdı. Zor olsa da birbirlerinden ayrıldıklarında ağabeyine yaşlı gözlerini doğrulttu ve tepkisinin ne olacağını düşünmeden çok istediği şeyi yapmaya koyuldu. Bir iki adımla aralarındaki mesafeyi kapattığı ağabeyinin önünde eğilip  sağ elini kavradığı gibi dudaklarına götürdü. Bu Kenan'ın son noktası olmuştu. Halbuki sarılmadan yolcu edecekti onu ancak düşündüğü gibi olmamış, dayanamayarak  tekrar tekrar elini öpen kardeşinin doğrulamasını sağlayıp,  bedenini kolları arasına almıştı.

Her veda böyle olmazdı. Ama çoğu veda da göz yaşı döken, yüreği parçalanan bir taraf mutlaka olurdu. Burada üçününde yüreği darmadağındı.

" Böyle olması daha iyi biliyorsun."

Ağabeyinin omuzuna alnını sürterek " Biliyorum..." diye mırıldanan Ferit ondan ayrılmadan önce kokusunu son bir kez içine çekti. Yine de boynu bükük göndermedikleri için minnettardı. Daha kötüsünü bekliyordu ama öyle olmamış, kız kardeşi de ağabeyi de bağırlarına son kez basmıştı.

" Affet..."

Kardeşinin ayrılmadan önce sarfettiği kelimenin karşılığını veremeyen Kenan, omuzunu sıvazlayarak konağın çıkışına  kadar onunla birlikte yürüdü.

Gece yarısı olmasına rağmen tedbiri elden bırakmak istemediği için  başını bere geçirip, atkı ile yüzünü gizleyen Civan, aracın  arka kapısını açtığında Ferit, ağabeyi ve kız kardeşine son kez baktı ve " Allah'a emanet olun."  diyerek  arabaya bindi. Kapının kapanmasıyla birlikte yüreğinde hissettiği sancı çoğalmış, Berfu'nun ağzını kapatarak döktüğü yaşları, ciğerlerini yakmıştı.

Asıl şimdi yaşamak bir ceza olacaktı onun için. Yaptıklarının bedelini ölüm ile ödeyebileceğini sanarken, kendince  bedelini ailesinden uzakta kalarak ödeyecekti.

Araç konağın önünden ayrılana kadar camdan ağabeyi ve kız kardeşine bakan Ferit, gözden kaybolduklarında önüne dönüp, sırtını koltuğa yasladı. Arkasında bıraktığı Berfu ise ağabeyinin kolları arasına girdi ve Kenan  çiseleyen yağmuru umursamadan kardeşine  sıkıca sarılarak, üzüntüsüne içi yana yana eşlik etti.

🍂🍂

" Bir kere daha arasan. Lütfen.. "

Ağlayarak ellerini tutan Elif'i bir kez daha geri çevirmek zorunda kaldığı için kötü hisseden Pınar, göz ucuyla baktığı Mert'in " İstemiyor. Yapamam, üzgünüm." demesiyle başını önüne eğdi. Ne yaparsa yapsın Esila ne Elif'i görmek istemişti, ne de konuşmayı kabul etmişti. Şanslarını bir kez daha deneyip aradıkları Hatice Hanım, konuşmayı kabul etmediğini bıkkınlıkla dile getirmişti ve hoparlör açık olduğu için söylediklerini Elif te duymuştu. Buna rağmen vazgeçmiyordu. Kardeşini görmeden, sesini duymadan gitmeye gönlü razı gelmiyordu.

" Bir kere daha deneyelim. "

" Sen de duydun. İstemiyor konuşmayı."

" Görmeye gitsek?"

Yalvaran gözlerle bakan Elif'i geri çevirmekten hoşnut olmasa da buna mecbur olan Mert " Elif, vazgeç. İstese bir dakika bile beklemez, götürürdüm seni yanına ama onu zorlayamayız anla lütfen. Çok zor zamanlar geçiriyor. Kimseyi istemiyor yanında. " dediğinde omuzları düşen genç kadın, Pınar'ın ellerini bırakarak geriye doğru birkaç adım attı.

Saatlerdir kardeşini görmek için uğraşıyordu ve bu olmayınca sesini duymayı istemişti ancak bu da mümkün olmamıştı. Halbuki onu bir daha bırakmayacak, yanından ayrılmayıp yaralarını saracaktı. Şimdi ise gitmek zorundaydı.

Ferit, konakta daha fazla kalamayacağı için bu gece gideceklerdi ve bu kararı veren onlar değil, Kenan idi. Mümkün olsa Esila kendisini görmek isteyene kadar kalırdı ama mümkün değildi. Bu gece son şanslarıydı.

" İyi hissettiği bir gün seni arayacağından eminim."

Umudunu kaybetmemesi için uğraşan Pınar sarfettiği cümlenin arkasında durabileceğinden pek emin değildi. Çünkü Esila'nın bugün ki hâli çok uzun bir süre devam edecek gibiydi ve kendisini toparlamaya başlarsa eğer bir şeyleri değiştireceğini, birilerini hayatından çıkaracağını  düşünüyordu. Bunu ise ela gözlerindeki  duygu geçişlerinden anlamıştı.

Omuzlarını düşüren Elif'in yalnız hissetmemesi için kollarını bedenine sarıp, sırtını ağır ağır okşayan Pınar, bu sabah aynısını Esila'ya da yapmıştı ve en ağırı onun ki  idi. Elif için de zordu elbette ancak kıyaslamaya kalksa içi en çok Esila için parçalanıyordu.

Mert'in telefonunun çalması ile Esila'nın aramış olma ihtimalini düşünerek yaşlı gözlerini hızla ondan tarafa çeviren Elif, aramayı cevaplayıp " Geldiniz mi?" diye sormasıyla Pınar'ın sarılışına karşılık vermek durumunda kaldı çünkü ona tutunmasa dizleri üzerine çökecekti. Her geçen dakika bedeni daha fazla titriyor, ayakta duracak gücü zor bela buluyordu.

" Gelmişler. Seni bekliyorlar Elif."

Konuşurken kuzenine tutunan Elif'e yaklaşan Mert, yüzüne bakmasıyla  konağın kapısını işaret etti. Bu durum Pınar kadar onunda canını sıkıyordu fakat yapabileceği hiçbir şey yoktu.

" Nasıl gideceğim? Görmeden nasıl giderim?"

Kendisine sıkıca tutunan Elif ten ayrılmak üzere olan  Pınar, çok az  açtığı mesafede  sendelediğini görünce hızla koluna girdi ve iyi olup olmadığını sordu ancak Elif, küçüğüne odaklandığından onun dışında konuşulan bir şeye cevap verecek hâlde hissetmiyordu.

" Bu gece gitmeseler mi? Baksana hiç iyi görünmüyor."

" Gitmek zorundalar Pınar. Kaldıkça tehlike artıyor."

" En azından bu gece kalsınlar. Yarın gece gitseler olmaz mı?"

" Bu senin veya benim verebileceğim bir karar değil. Artık onlarda veremiyorlar görmüyor musun? Biz elimizden geleni yaptık."

Telefonuna gelen mesaja acele ile bakan Mert " Civan bir sorun mu var diye soruyor." deyip Elif'in diğer tarafına geçerek koluna girdi. Konaktan çıkmak üzere iken etrafına dikkatlice bakan genç adam, Civan'ın arabadan inmesiyle ona doğru ilerledi. Pınar ve Civan'ın yardımı ile arabaya bindirdiklerinde gözleri perişan bir hâlde olan Ferit ile kesiştiğinde mırıldanarak "Sağ olun." demesine karşılık başını aşağı yukarı salladı. Hıçkırarak ağlayan karısını kollarının arasına almasıyla kapıyı kapattığında Pınar kadar olmasa da ikisinin durumuna üzülmüştü Mert.

" İstemedi- Beni görmeyi istemedi..."

Civan, duyduklarıyla direksiyonu daha sıkı kavrayıp, gaza yüklenirken Ferit, karısının başını göğsüne yasladı. 'Haklı' demek istese de bunun Elif'i daha çok üzeceğini bildiğinden sessiz kalıp, saçlarına dudaklarını bastırmaktan başka bir şey yapamadı. İkisi içinde çok zordu ancak onlara göre en iyisi kendilerine göre hak ettikleri buydu. Kaldıkça daha fazla can yakma ihtimalleri yüksekti. Razı olmayıp ne yapacaklardı ki? Bekledikleri gibi olmadığına bir yerde şükretmelerinin gerektiğini çok iyi biliyorlardı aslında.

Yolun sonunda kendilerini ölümün kucağında bulacaklarından eminken şu an yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyorlardı. Hiç kimse olmadan, yalnız başlarına...


Hatalarım olduysa affola...

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen...

Fortsett å les

You'll Also Like

2.5M 7.5K 2
Bu hikaye 4 Ocak 2017 yılında yayınlanmaya başlamış olup 4 Temmuz 2017 yılında nihayete ermiştir. Çeşitli sebeplerden dolayı kaldırılsa da yazarın ya...
45.9K 3.2K 29
tek amacı babasının intikamını almak olan bir ağa.. babası tarafından hor görülen bir kız... intikam ve acıdan doğan kara sevda... Adamın dilinden...
769K 44.1K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
54.3K 6K 19
bebek; bi gece gecirdik ve bitti ikimiz de sarhostuk h.; sabah seksinde de oyle miydin yongbok? sabah altimda kivranirken de sarhos muydun? ✨ başlang...