AĞLA SEVDAM

By goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock More

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum

71.3K 4.1K 577
By goncabeyza

Bölüm parçası: Toygar Işıklı- Anlatamam

Bölümde Esila ve Emir Bey'in kısmını diğer bölüme bıraktım arkadaşlar çünkü bölünmesini istemiyorum.

Dilerim beğenirsiniz.

/79/ NE YAZIK Kİ YAŞIYORUM/

27 ARALIK 🍂🍂🍂

" Ben burada bekleyeceğim. Biri gelirse arar, haber veririm."

Kuzeni Yiğit'i gözleriyle onaylayan Mert, aralarında duran Elif'e " Gidelim." dedikten sonra bulundukları kattaki asansöre doğru ilerledi. Yanında yürüyen genç kadın kadar gergin olan adamın aklı dayısında idi ve bir an önce hiç de iyi anılara sahip olmadığı hastane ortamından kurtulmak istiyordu.

Tanınmamak için başına bere takan Elif, burnunun ucuna kayan güneş gözlüğünü işaret parmağı ile iterek düzeltirken göz ucuyla asansörün gelmesini bekleyen Mert'e baktı ve içinden bir kez daha teşekkür etti ona. O ve Pınar dışındakiler Ferit'i görme isteğine karşı çıkmışlardı ve telefon ile olan bir kerelik  görüşmelerini bile Mert sağlamıştı. Tabi Civan'ın da yardımı ile.

Geçmek nedir bilmeyen zehir zemberek günlerinde dolaylı yoldan Berfu dan Esila'nın, Civan dan ise Ferit'in haberini alan Elif, sevdiği adamın sesini duymuştu ancak Esila sesini herkese haram kılmıştı. Bebeğini kaybettiğini öğrendiği gün bir kez daha yaralanmıştı yüreği genç kadının  ve kardeşini  görmek için sarfettiği  yakarışları boşa çıkmıştı. Ara ara ziyarete giden teyzesi bile konuşturamamıştı canından  bir parça haline gelen Esila'yı. Emir Bey bile göremezken kendisinin çırpınışlarını yine Mert ve Pınar dan başka umursayan yoktu. Onlarda  ellerinden geldiğince destek oluyorlardı ona fakat konu Esila ile görüşmek istemesine geldiğinde elleri kolları bağlanıyordu.

Yine de umut etmekten vazgeçmedi Elif. Ucunda ölüm de olsa küçüğüne sarılmanın bir yolunu bulmayı kafasına koymuştu.

Asansör kapısının açılması ile boynuna doladığı atkısını burun hizasına çekmeye koyulduğunda boş olması ile derin bir nefes alarak Mert'in hemen arkasından ilerledi. Elif'in, kardeşi için acıyan  kalbi sevdiği adamı göreceği için buruk bir   heyecan ile göğüs kafesi altında çırpınırken kendisini çatı katında bekleyen Ferit hem onun heyecanını hem de Civan'ın anlattıklarıyla oluşan hüznünü bir arada yaşıyordu.

" Konakta hazırlık yapmaya başlamışlardır   ama Erkam abi ve Kenan abi çıktığın gibi şehirden gitmenden yanalar."

Hastanenin çatı katında binaların çatılarını izlerken gözleri bir anlığına  dalıp giden Ferit, rüzgarın yüzüne sertçe çarpmasıyla kendine geldiğinde  " Haklılar..." diye mırıldandı. Ne diyebilirdi ki başka? Göğsüne isabet eden kurşunla  kurtulacağını sanırken vicdanının ağırlığı altında başka türlü ezilmeye başlamıştı.  Gözlerini araladığı o ilk an her şeyin daha beter olacağını düşünerek gözlerinden yaşlar istemsizce akmaya başlamış, göğsündeki acıyla bir ölmeyi dilemişti.

Ama hiçbir şey düşündüğü gibi olmamıştı. Annesi ve babası odaya girdiklerinde utanarak göz ucuyla yüzlerine baktığında gördüğü nefret veya öfke değil, şefkat ve üzüntü olmuştu. Böyle olunca da utancına, şaşkınlığı eklenmişti. Bedenine temas edemediği için yakınan annesi ve ağlamamak için kendisini zorlayan babası bir süre yanında kalmış, intihar etme sebebini üstten üstten  sorgulamışlardı ancak o, ağabeyi Kenan'ın kaş göz işaretlerini farkettiğinde bir şey söylemeyip, dudaklarını birbirine bastırmıştı.

Ne hissedeceğini şaşırdığı o anlarda Erkam'ın odaya girmesiyle bulunduğu yerin biraz üstünde kurşun yarası taşıyan kalbi hissettiği acıya rağmen hızını arttırmış, yaşlarla dolan gözlerini kaçırmıştı. Bu hâli ise çok sürmemişti çünkü Erkam odada birkaç dakika kadar kalıp çıkmıştı.

Anne ve babasının çıkması ile de baş başa kaldığı Kenan ağabeyi ise yüzünden çok yarasının olduğu bölgeye bakarak, verdikleri ifadeden hızlı hızlı bahsetmişti. Kaldığı süre boyunca Erkam'ı bir, Kenan ağabeyini  ise üç kez görmüştü ve Kenan'ın her gelişi  bilgilendirme amaçlı idi. İkinci gelişinde kimsenin bir şey bilmediğini söylemiş, üçüncüsünde ise o sormadan Elif'in, Emir Bey'in konağında kaldığını söylemişti. Yanına annesi, babası, Meryem yengesi ve Civan sıklıkla gelip gidiyordu fakat hiçbiri Esila'nın bebeğini kaybettiğini söylememişti. Yaşananlardan haberdar değildi... Ta ki  yalnızca bir kez telefonda konuşabildiği Elif, söyleyene kadar...

Her şeyi bekliyordu... Ölmeyi, duyulduğunda ailesinin nefretini kazanacağını,  sağ kurtulmuş olsa bile büyüklerinin ölmelerini isteyeceklerini... yeniden ölümle burun buruna gelmeyi... Bir tek bu ihtimal geçmemişti aklından. Aldıkları karar da ve belirledikleri yolda ilerlerlerken en çok zararı yine Esila görmüştü. Ve ağabeyi...

Ağabeyinin ve Esila'nın bu kayıpla çektikleri acıyı düşünürken, yaşlar akan gözlerini sıkıca kapattı. Hâlen daha gözlerini hiç açmamış olmayı diliyordu. Yıkımına sebep olduğu canların özlemi ayrı, pişmanlıkları ayrı deşiyordu yüreğini. Biliyordu ki artık bir ağabeyi yoktu. Esila da bakmak istemezdi artık yüzüne.

" Ferit..."

İçine çektiği derin nefes ile birlikte işittiği ses ağır ağır akan yaşlarını kalbinin baskısıyla hızlandırırken vakit kaybetmeden arkasını döndü ve yüreğinin sahibi olan kadın ile göz göze geldi. Onun kara gözleri, açık kahve gözleriyle birleştiği an kaybettiği gücünün bir kısmını bulur gibi oldu ancak yüzüne bakacak yüzü olmadığını bildiğinden bakışlarını kaçırdı. Yarı yolda bırakmıştı sevdiğini... Her şeyi onun için göze alırken elini bırakan olmuştu. Bir utancı daha koşar adımlarla yanına ulaşan karısının belini sarıp, alnını göğsünün sağ yanına dayamasıyla yaşarken, teninin hasretiyle sızlayan ellerini belinin kenarlarına koyup, burnunu saçlarının arasına gömdü. Kokusunu içine çektikçe bir parçası kopup gitti... Her nefesi hem şifa hem zehir oluyordu şimdi.

Elif ise sardığı bedeninin sağ oluşuna şükretmekten başka bir şey yapamıyordu... Telefonda konuştuklarında da, şimdi de yaptığı tek şey varlığına şükretmek oldu. Neden diye sormadı? Bir başına koyup gitmek istemesinin hesabını sormak için değil, göğsünü aralarındaki kumaş parçasına rağmen nefesini vermek için araladı dudaklarını. Sonra usul usul öptü dudaklarının konakladığı yeri.

Ne Ferit bahsetti pişmanlıklarından ne de Elif dile getirdi kalbinin kırgınlığını ve korkularını.

Dakikalarca aynı pozisyonda birbirlerine sarılırlarken, dikkatlerini dağıtan Mert'in çalan telefonu oldu.  Civan ile birlikte kapı önünde konuşan Mert, kuzeninin ismini görür görmez aramayı cevapladı.  Yiğit' in, Zahide Hanım ve Hasan ağanın geldiğini söylemesiyle birkaç dakika içinde geleceklerini söyleyerek aramayı sonlandırmasıyla, Ferit konuşmasına gerek bırakmadan  geriye çekilen taraf oldu.

Yaşlarının ıslattığı dudakları aralansa da yine sessiz kalıp, Elif'in yüzünü avuç içlerine alarak, baş parmakları ile yaşlarını sildi. Kara gözleri, ondan ayrılmak istemediğini haykırsa da onun gibi gözleriyle cevap vermeyi seçti. Gitmeliydi. Kimse görmeden ayrılmalılardı.

" Ferit, gitmeliyiz."

Bakışları bir anlığına Civan'a değen Ferit, başını olumlu anlamda salladığında Elif, daha sıkı sarılarak yüzünü ellerinden ayırıp,  bu kez boyun girintisine yerleştirdi. Gitmeyi korkusundan dolayı istemiyordu... Şu an kendisine sıkıca sarılıyor olsa da yine canından vazgeçmek istemesinden korkuyordu. Bu yüzdendi onu ardında bırakıp gitmek istemeyişi. Bilmiyordu ki kardeşi de sevdiği adam gibi ölmeyi istiyor, Erkam gibi aynı korkuları yaşıyordu. İkisi de sevdiklerini kaybetmekten delicesine korkuyordu. Tek fark; biri sözleriyle diğeri gözleriyle dile getiriyordu sitemlerini...

" Yalnız kaldığımda  arayacağım seni." diyerek dudaklarını Elif'in yanağına bastıran Ferit, bu yaptığıyla göz yaşlarının tazelenmesine sebep olurken, Elif burnunu çekerek ayrıldı ondan fakat aralarına çok fazla mesafe koymadı çünkü yapmak istediği bir şey vardı. İç çekerek  Ferit'in köprücük kemiğine dudaklarının sıcaklığını  bıraktığında adamın bedeni kalbinden sonra baştan ayağı titredi.

" Dikkat et kendine."

Cümlesinin bitimiyle ıslak yanağının üstünde baş parmağını gezdirerek " Sende..." diyen Ferit'in titrek çıkan sesiyle yüreği dağlanan Elif, bileğini tutarak parmağını teninden ayırmadan  dudaklarına doğru sürükledi. Dudaklarının  son dokunuşu yaşlarının izlerini taşıyan parmak ucu olmuştu. Sonra dişlerini birbirine bastırarak hafifçe sardığı  bileğini bırakıp, geriye doğru birkaç adım attı.

Gitmeye mecbur olduğundan çatı katının girişine varmadan önce çıkardığı gözlüğü ve bereyi paltosunun cebinden çıkartıp sırasıyla  takarken gözlerini, sevdiği adamdan ayıramamıştı. Atkısını da burnuna kadar çektikten sonra zor da olsa arkasını dönmüş  ve adımlarını kendisini bekleyen Mert'e doğru atmıştı.

Kapıdan çıkana kadar ara ara omuzunun üzerinden kendisine bakan sevdiğinin gözden kaybolmasıyla, dakikalardır firarına engel olmaya çalıştığı hıçkırığını özgür bırakan  Ferit, bunu yaptığına o anda pişman oldu çünkü az önce sessiz sedasız döktüğü yaşlar şimdi göğsünü sarsacak derece de şiddetlenmiş, azalmış olan ağrısının çoğalmasına neden olmuştu. Yine de hiçbir ağrı vicdanının ruhunda bıraktığı enkazı geçemezdi. Bu öyle bir ağrıydı ki nefes aldığı sürece yakasından düşmeyecekti. Her gün biraz daha ölmeye devam edecekti. Buradan gittiğinde yüzlerini görmek zorunda kalmayacaktı fakat unutmadıktan sonra araya giren mesafelerin bir önemi yoktu. Ne kardeş olmaya, ne bir eş olmaya ne de bir evlât olmaya lâyık görmüyordu kendini.

" Ferit. Kendine gel."

Dizleri üzerine çökmek üzere olduğu sırada kollarından tutarak bedenini bedenine yaslamasını sağlayan Civan'ın kazağına tutunan Ferit, her şeye rağmen yanında olan adamın omuzuna  alnını dayayarak acısından bir parçayı dile getirdi. Diğerleri ruhunu sarıp sarmalamaya ve işkence etmeye aralıksız devam ediyordu.

" Hak etmiyorum... Onun sevgisini hak etmiyorum... Ne annemin ne babamın.. Ben kimsenin sevgisini hak etmiyorum. Tek hak ettiğim ölmek.. Ama yaşıyorum... Ne yazık ki yaşıyorum. "

" Vazgeç artık bu düşüncenden. Bir kez daha onların yüreklerini yakmaya hakkın yok Ferit. Olan oldu ve sen yaşamak zorundasın. Dayanmaya mecbursun. Çünkü kolay olmayacağını en başından beri biliyordun. Bile bile girdin bu yola, bir kere caydın olmadı. Artık cayamazsın."

İçinden  defalarca kez ' İstemiyorum.' diyen Ferit, kendisine zaman tanıyan Civan'ın omuzunda göz yaşları akmayı bırakana kadar kaldı. Son zamanlarının zor olduğunu düşünüyordu ancak aslında zorluğu yeni başlıyordu. Kendisini affetmesinin imkanı yoktu, ağabeylerinin olmadığı gibi...

🍀Birkaç Saat Sonra🍀

" Bir kere de aradığım gibi aç şu telefonunu Kenan! Ölüyor olsam haberin olmayacak."

Kocasının konaktan içeriye girmesiyle oturduğu sandalyeden sitem ederek kalkan Meryem'in, nefes nefese yanına varan adamın yüz ifadesinden hastanede yolunda gitmeyen bir şeyler yaşandığını anlaması uzun sürmedi çünkü kocası kulaklarına kadar kızarmış, kaşları korkutucu şekilde çatılmıştı. Hâl böyle olunca ses tonunu yumuşatarak neyi olduğunu sorduğun da Kenan, titreyen elleriyle sandalyenin sırt kısmını tutarak " Ferit taburcu oldu,  işlemleri bitince  gelecekler. " dedi ve nefesini düzene koymak için kendisine zaman tanıdı. İçinden ise 'Şu an çıkmış olabilirler.' diye geçirirken tırnaklarını tahtaya sürterek sakinleşmeye çalıştı. Ne kadar didinirse didinsin hiçbir şeyi tam anlamıyla yoluna koyamıyordu.

" Akşama doğru çıkacak demişlerdi.  Daha odasını hazırlamadık ki."

" Hay odası bat- Off!  Delireceğim az kaldı Allah'ım!"

Sabır çekerek burun kemerini sıkan Kenan'ın, Ferit'in ve kendisinin tüm itirazlarına rağmen konağa getirilmesinde ısrarcı olan anne ve babasından önce sinirlerini asıl zıplatan Elif'in hastaneye geldiğini öğrenmesi olmuştu. Odanın önüne geldiklerinde Emir Bey'in yeğenini koridorun diğer ucunda gördüğünde şüphelenmişti ve kardeşini yatağında bulamayınca aklına gelen ihtimali, döndüklerinde Civan'ı sıkıştırarak doğrulatmıştı. Öfkesi yüzünden  neredeyse korkarak konuşan  Civan'ın boğazına yapışmak üzereydi ve şu an bile aklına geldikçe kan beynine sıçrıyordu.   Duyulmasın diye çırpınırken kardeşinin çabalarını göz ardı ederek Elif ile  buluşması yüzünden deliye dönse de yeniden anne ve babasının yanına vardığında sessizliğini korumaya çalışmış, kaşlarını çatmamak için direnmişti. Daha bunu sindiremeden babası Ferit'i  hastaneden çıkarmanın telaşına düşmüştü ve Kenan saniye saniye artan öfkesiyle  konağa nasıl geldiğini anlayamamıştı. Yol boyunca tüm hıncını direksiyonundan çıkarmış, kendisini durmadan arayan karısının aramalarını da bu sebeple meşgule atmıştı. Aklına geldiği an " Sen niye arayıp duruyordun?" diye sorduğunda Meryem, oturması için sandalyeyi işaret etti.

Sandalyeye oturmadan önce havanın soğukluğuna aldırış etmeden ceketini çıkaran adam, oturduğu gibi gömleğinin ilk iki düğmesini çözdü ve başla dercesine karısına baktı.

" Emir Bey geldi! Adam kızım kızım diye kıyameti kopardı. Esila'nın babasıymış inanabiliyor musun? Hâlâ şoktayım yemin ederim. " dediği anda kalkmak üzere olan kocasının bacağına elini koyarak engel olan Meryem "Bitirmedim daha bekle. " dedi ve şaşkınlığını anca atlattığı olayı yeniden yaşıyormuşcasına devam etti.

" Avluda bağırdı çağırdı. Sonra Erkam geldiğinde yakasına yapıştı, kızımı almadan gitmem filan dedi."

Şansına lanet okuyarak dirseğini masaya dayayıp avuç içini alnına bastıran Kenan, ne yapacağını ne düşüneceğini  bilemez oldu. Bir ipin ucundan tutarken diğeri elleri arasından kayıp gidiyordu ve çözüm bulmakta artık gerçekten  zorlanıyordu.

" Esila duydu mu?"

" Sence Kenan? Adam konağı inletti diyorum. Belki dışarıdan bile duyulmuştur sesi. Bir ara boğazı yırtılacak sandım. "

Konağın sessizliği yüzünden " Nerdeler şimdi?" diye sorarak ayağa kalkan Kenan gibi ayağa kalkan Meryem, " Erkam salondaydı en son. Esila da öğrendiğinde odasına kapattı kendini. Teyzesi gelene kadar da kimseyi almadı içeri. Öyle bir bağıra çağıra ağladı ki sanırsın öleni  var da cenazesini kaldırıyor." dedi ve yürürken omuzunun üzerinden bakan  kocasının  bakışlarının sertleşmesiyle boğazını temizleyerek devam etti.

"  Neyse sonra Hatice Hanım  ile birlikte gitti. Ne Erkam'ı ne Emir Bey'i yanına yanaştırmadı, bir görsen sanki ikisi de düşmanıymış gibi bakıyordu. Bir tek  Berfu ve neydi adı unuttum bir kız vardı onlara izin verdi. Beni sorarsan  oralı olamadım çünkü yalan yok ilk defa  tırstım Esila dan. O neydi anam öyle."

Hızlı adımlarla Kenan'ın peşinden ilerlemeye devam eden  Meryem, basamaklara vardıkları sırada  kendi kendine " Şaşırmadı hiç. " diye mırıldandı ve o an farkettiği  ettiği şey ile " Erkam da şaşırmamıştı." dedi. Olayın sıcaklığı yüzünden buna kafa yormak aklına gelmemişti ve Kenan'ın yüz ifadeleri olmasa yine bu kısma takılmayacaktı.  Kendisini duymadığını düşündüğü kocasına sesini yükselterek " Siz biliyor muydunuz?" diye sorduğunda aldığı tek cevap " Evet!" oldu. Daha fazla detay öğrenmek için adımlarını hızlandırsada işe yaramadı çünkü ondan önce salona varan Kenan, içeriye girdiği anda  kapıyı yüzüne kapatarak girmesine engel oldu.

" Kapat bakalım kapıyı üstüme Kenan Bey! Konuşunca suçlu görüyorsunuz beni ama ben en azından bir şeyler saklamıyorum. Yol geçen hanından beter oldunuz! Kimin kimi kandırdığı belli değil bu konakta!"

" Meryem!"

Kocasının salondan yükselen kızgın sesiyle söylemlerini içinden dile getirmek zorunda kalan Meryem, isteksiz olsa da Ferit'in odasını hazırlamak için salonun önünden ayrılırken Kenan, dirseklerini dizlerine dayayıp, başını elleri arasına alan kardeşine doğru ilerleyip, yanındaki boşluğa oturdu. Odanın tavanında süzülmekte olan sigara dumanının kokusu yüzünden rahatsızlık hissetsede ilk kez bu konu hakkında bir şey söylemekten kaçındı. Tiksinmese kendisi bile bir tane yakabilecek durumdaydı.

Bir süre öylece sehpanın üzerindeki küllüğe bakan kardeşini izleyen Kenan, ne söylemesi gerektiğini düşünürken Erkam, " Gitti." diyerek onu bu zahmetten kurtardı. Tek bir kelime bile yetmişti ses tonundan nasıl olduğunu anlamaya. Tınısı yüreğini burkar iken, yan profilinden gördüğü yüzünün solgunluğu çaresizliğini gözler önüne sermekte gecikmiyordu.

" Yıkık döküktü... Tek parça gibi duruyordu ama öyle olmadığını gözlerine bir kere bakan anlardı."

Erkam'ın başını eğmesi ile elini sırtına yerleştiren Kenan, ağır ağır sıvazlamaya koyulduğunda dokunuşuyla kardeşinin içini titrettiğinden habersizdi. Birinin desteğine öyle ihtiyaç duyuyordu ki.. ağabeyinin dokunuşuyla acıyan  gözleri doldu.

Esila gideli neredeyse iki saat olmuştu ve o zamandan bu yana hiç konuşmamış, oturduğu pozisyonu değiştirmemişti. Gözleri sürekli olarak telefonuna kayıyordu fakat Berfu dan beklediği arama bir türlü  gelmemişti. Sadece bir mesaj almıştı. Onda da sakinleştirici verip, uyumasını sağladıkları yazıyordu. Gitmek istemişti peşinden ancak Esila'nın attığı o son bakış, buna engel olmuştu. Karısı onu yanında  istemediğini ela gözleriyle öyle net belli etmişti ki, dakikalardır bakışlarını nasıl değiştirebileceğini düşünmekten başka bir şey yapamamıştı. Ve kendisini odalarına kapattığında attığı çığlıklarının sesi kulaklarından gitmiyordu. Esila'nın her ' Neden?' diye soruşunda çaresizliği artmış, hıçkırıklarının sesi ateşten bir el olup boğazına yapışmıştı. O ağladıkça  nefesi kesiliyor, ' Yeter' dedikçe içinden ' Yetsin artık' diyordu.

" Biliyormuş abi. Hayatının yalan olduğunu öğrenmiş... Bir sebebide buymuş canından geçmek istemesinin..."

" Ne? Kim söylemiş? Sen nasıl öğrendin sebebinin bu olduğunu?"

Öne doğru kayarak kardeşinin  yüzünün diğer yarısını da gören Kenan
" Babası gelmeden önce anlattı." demesiyle başını sağa sola salladı. Bitsin istedikçe çoğalıyordu yaraları ve dermanın ne olduğunu bilmemek artık daha ağır geliyordu.

" Mezarlığa gittiğinde Ali ve Mustafa gelmiş. Şerefsizler  ne var ne yoksa anlatmışlar. Birde baban seni bize sattı demişler. Ben de bunları bilmeden üstüne gittim. Neden diye sormak yerine neler söyledim ona..."

Tutmakta zorlandığı göz yaşları yanaklarından bir bir süzülürken, ağabeyinin elini sırtından çekmesiyle omuzları çöktü. Pişmanlığı yakasına yapışıp, Esila'nın  her sözünü, akıttığı her damlayı ve bakışlarını tekrar tekrar zihninde canlanmasını sağlarken onun nasıl dayanacağını bir an bile düşünmeden edemiyordu. Ne yapacaktı?  Nasıl dayanacaktı? Daha bilmediği şeyler vardı? Annesinin başına gelenleri duyduğunda... Asıl o zaman ne yapacağını düşündüğünde  başını olumsuz anlamda sallamaya başladı. Bu onu hepsinden çok yıkacak, daha kötü yaralayacaktı. Bundan emindi.

O yüzden bir anda yerinden kalktı ve yüzünü silerek kapıya doğru ilerledi. Telaşı, kendisi için endişelenen ağabeyinin " Nereye gidiyorsun?" diye sormasına neden olurken kapı kolunu yaralı avuç içiyle sararak " Esila'nın yanına gitmeliyim abi. Beni istemese de yanında olmalıyım. " dedi. Kovsa bile bir şekilde yakınında olmayı kafasına koyarak kapıyı açtığında üzüntüsü ile gerilip düzelen kaşları ağabeyinin sarfettiği cümle ile havalandı ve çok geçmeden gözleri üzerinde  öfkesinin yoğunluğunu belli etmek istercesine çatıldı.

" Geri gelme Erkam. Birkaç gün gelme."

" Neden?"

Ağabeyinin  " Çünkü birazdan onu buraya getirecekler." demesiyle karısı için yaşlar akıtan gözleri, öfkenin kıvılcımlarına ev sahipliği yaparken
" Konuşmuştuk! Gelmeyecekti!" dedi ve bunu içinden de tekrar etti. Zorda olsa kapatmıştı bu defteri ve açmalarına fırsat veremezdi çünkü susmak zorunda bırakılmanın acısını kimseyi düşünmeden çıkarırdı.

Kapı kolundan ayırdığı elinin avuç içini duvara dayayarak sakin kalmaya çalışan Erkam, tam yeniden itiraz edecekti ki Kenan " Mecburuz." deyip, çabalarını alabora etti. Ağabeyi, bu durumdan hoşnut olmadığını ses tonu ile fazlasıyla belli ediyordu fakat Erkam kendisine döndüğünde bakışlarından çekindi. Bir yanda anne ve babası diğer yanda Erkam... Kenan,  iki taraf içinde elinden geleni yapmaya çalışıyordu ancak yetemiyordu artık. Bir tarafı sineye çekmek zorunda bırakacaktı ve bunun yine Erkam olması Kenan'ın da hiç hoşuna gitmiyordu fakat dediği gibi mecburdu. Duyulmasını istemiyorlarsa birkaç gün daha Ferit'in varlığına  katlanacaklardı.

" Ne mecburiyetinden bahsediyorsun abi? Daha ne yapabilirim onun için? Sus dedin sustum, gör dedin gittim gördüm ama benden bu kadar tamam mı?! Bir kere daha onu görürsem kimse umrumda olmaz! Gelmeyecek anlıyor musun beni?! Bu konağın önünden dahi geçerse bu sefer seni dinlemem! Ne susarım ne dururum!"

" Ben istiyor muyum sanıyorsun? "

Kapıya tekme savuran kardeşinin birkaç saniyeliğine ayırdığı gözlerinin yeniden yüzünü bulmasıyla sakinleştirmek adına dudaklarını  aralayan Kenan, konuşmasına fırsat vermeyip " İstemiyorsan gelmemesini sağla o zaman! Git söyle ona gelmesin!" demesiyle içinden sabır diledi. Bir top misali aralarında gidip geldiğini hissetmeye başlamıştı ve buna daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu.

" Konuştum! O da istemediğini söyledi ama annem neredeyse ayaklarına kapanacaktı! Babam 'millet ne der ne düşünür?' diye diye şurama kadar getirdi ama haklı. Bu bizim hoşumuza gitmesede haklı Erkam."

" Yani?" derken ağabeyine öldürecekmiş gibi bakan Erkam yüzünü ondan çevirmeden kapıya bu kez ayakkabısının tabanıyla vurarak " Yine ne için susturacaksın beni?" diye sordu. Sabır  namına bir şey kalmamıştı benliğinde ve Ferit ile karşı karşıya gelirse kendini tutamayacağından emindi. Değil birkaç gün bir saniye bile görmek istemiyordu onu ama yine annesinin hatrını öne süren ağabeyi yüzünden eli kolu bağlanmaya zorlanıyordu.

" Geçmiş olsuna gelip gidenler bitene kadar sabret. Annemizin hatırına bir iki gün idare edemez misin? Sonra bir daha yüzünü görmeyeceğiz zaten."

" Peki! Ama ona söyle anneme dua etsin. Ve bu son olsun abi. Eğer olur da geri dönerse kimsenin hatrını dinlemem. Gittiği an silsin onları da. Ne hayırda ne şerde, ölüyü, diriyi bahane edip geri döneyim demesin. Affetmem! Bunu bil. O da bilsin!"

Ağabeyinin başını olumlu anlamda salladıktan hemen sonra " Bu son olacak, emin ol." demesiyle gitmek için kapıyı açtı fakat son an da aklına gelen şey ile yeniden ağabeyine döndü. Tamamiyle hayatından çıkarması için kalan  son bağıda kesip atması gerekiyordu.

"Bugün   hesaplarımdaki   tüm parayı sana göndereceğim. Buradayken  ortak olduğumuz  tüm işlerin  hisselerini satın  al, iş ile ilgili bir bağımız kalsın istemiyorum. İsterseniz babama söylersiniz, isterseniz saklarsınız. Ki büyük ihtimalle saklarsınız. Ne yaparsan yap ama bir daha karşıma çıkmamasını sağla abi."

" Halledeceğim."

Erkam, ağabeyinin verdiği cevap ile birlikte her zerresini yakıp kavurmaya devam eden öfkesi ile salonu terkederken Kenan, ikna olduğu için şükrediyordu. Şimdi sadece birkaç gün daha çabalaması gerekecekti. Çünkü şimdi de Erkam konağa gelmeyeceği için annesi ve babasını idare etmek zorundaydı. Anne ve babasını idare etmenin, Erkam'a oranla kolay olduğunu düşünerek cebinden telefonunu çıkaran Kenan, ne yaptıklarını sormak için Civan'ı aramaya koyulurken Erkam, basamakları dövercesine adımlıyordu.

Merdivenlere varmadan önce yengesinin, Ferit'in odasına battaniye getirmesi için Dilan'a seslendiğini duyduğunda gözlerini bir iki saniyeliğine kapatıp, sabır dilendi. Konaktan çıkana  dek bunu sürdüren adam, sokağın başındaki arabasına doğru da aynı hızla yürüdü. Karısının yanına varmadan önce bu gerginliğinden kurtulması gerektiğinin farkındaydı fakat sürücü koltuğuna bıkkın nefesler vererek  yerleştiği aracını çalıştırdığı sırada görmeyi istemediği yüz konağın kapısında belirdi.

Konağın önüne yanaşan iki aracın ilkinden annesi, babası, Ferit ve Civan inerken, diğerinden amcası, yengesi, Cihat ve Zeynep halası inmişti. Bulunduğu yerden bile el üstünde tutulduğunu farkettiği  kardeşinin yüzünü gördüğü anda direksiyonu sıkarak gözlerini sıkıca kapattı. Yaklaşık bir dakika boyunca hızlı nefesler alıp vererek zamanın geçmesini beklemiş, gözlerini araladığında onları görememişti. Rabbinden buna dayanmak için  sabır dilenirken gaza yüklendi. Hatice Hanımın evine vardığında sabrıyla bir kez daha sınanacağından, nasıl olduğunu deli gibi merak ettiği karısının yanında Elif'i bulacağından habersizdi.

Hatalarım olduysa affola...

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen...

Continue Reading

You'll Also Like

46.5K 3.2K 29
tek amacı babasının intikamını almak olan bir ağa.. babası tarafından hor görülen bir kız... intikam ve acıdan doğan kara sevda... Adamın dilinden...
324 72 7
Serpil hanım çantasından çıkardığı kutuyu kendisine uzattı. Firuze Kutuyu açtığında hediye kolyenin ışıltısı karşısında gözleri kamaşmıştı. - Bu bana...
41.7K 313 5
Yeni dünyanın geçmişinde kaybolmaya hazır mısınız? O zaman saltanatınız uzun olsun.
5.5K 318 30
Asım Kale'nin isteklerine karşı gelmek olanaksızdı. Biricik kızı bilinmezlikler içinde geçmişin silik bir anısına giderken etraflarını çevreleyen ka...