AĞLA SEVDAM

By goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock More

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme

68.4K 3.9K 782
By goncabeyza

/69/HAYAL ETME/

Bölüm parçası: Toygar Işıklı / Emanetin Bende Saklı

'Beni özlediğini düşünüp ayağına kadar geldim bak. Hadi yarım kalan hesabımızı kapatalım Esila.'

Göz yaşlarının tadına bulanan dudaklarına ıslak avuç içini kapatmasına rağmen hıçkırıklarının duyulmasına engel olamadı Esila. Yanı başında dikilen Dilan'ın belini saran kolu olmasa ayakları yere basacak gücü bulamayacaktı. Dakikalar önce son bulmuştu canına kast eden adamın eziyeti ancak korkusu bedenini terketmemişti. Ve kolay kolay son bulacak gibi de değildi. Beti benzi atan yüzünü su ile bir kez daha buluşturan Dilan, elini ağzından ayırdığında dudaklarını birbirine bastırdı. Titriyordu tüm bedeni ve yanında olmasını istediği tek kişi gece gözlüsüydü fakat içerde kendisini bekleyen adam yaşadıklarının gizli kalması taraftarıydı.

" Hanımım ne oldu sana? Neden bir şey söylemiyorsun?"

Boşta kalan eliyle yüzünü yıkadığı genç kadının göz yaşlarına yenisi eklendikçe korkusu büyüyen Dilan'ın, yanakları yeniden ıslandı. Bedenine yasladığı bedenin titremesini hissediyor, her geçen saniye onun için daha çok endişeleniyordu. Birde yüzünü tırmaladığı adama olan öfkesi vardı tabi. Ağabeyi ile döndüklerinde kapıda yabancı birinin beklediğini görmüşlerdi ve bu kişi eve girmelerine izin vermediğinde Harun dan önce adamın üzerine atılmış, içeri girmeye çalışmıştı. Kendisine engel olmaya çalışan adam ağabeyinin yumrukları ile aradan çekilirken bu kez kapıyı açtığı an başka biriyle karşılaşan genç kız giremeyeceğini söyleyen adamın kollarına uzanan ellerini itmiş, faydasının olmayacağını anladığında sağ elinin tırnaklarını rastgele yüzüne birkaç kez savurmuştu. Esila'ya bir şeyin olmuş olma korkusu yüzünden kendi canının kaygısına bir an bile düşmeyen genç kız salondan Emir Bey'in çıkması ile çok kısa bir süre olduğu yerde kalakalmıştı. Şimdi ise soluğu yanında aldığı Esila'nın banyoda yüzünü yıkarken neyi olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Emir Bey açıklamıştı ama nedense yeterli bulmuyor daha doğrusu inanmıyordu.

Dilan banyoya girmeden önce Emir Bey'in Harun ve ona kötü bir şeyin olmadığını, teyzesinin fenalaştığını söylediğini duyduğu için vereceği cevap hazırdı fakat inanmadığı için kendisine sorduğunu ses tonundan ve yüz ifadesinden anlamıştı Esila. Bir an az önce başına gelenleri söylemek istedi fakat bundan çok çabuk vazgeçerek iki büklüm olduğu lavabonun önünden doğrularak uzaklaştı.

Belini bir an bile bırakmayan Dilan, askıdan aldığı havlu ile yüzünü kurularken gözlerini tavana dikip, ağlamamak için kendisini sıktı. Yeterli gelmeyince derin nefesler alıp vermeye başladı.

" İyi değilsin."

Genç kızın ağlamaklı çıkan sesi ile bakışlarını tavandan çekip yüzüne çeviren Esila " İyiyim... Teyzemi öyle görünce- korktum. Bir şey- oldu sandım." dedi. Her kelimesini dudakları arasından ite kaka çıkarmış, nefesinin düzenini zar zor sağlamıştı.

" Dilan... iyiyim gerçekten. Ağlama lütfen."

Yanaklarını elinin tersi ile hızlıca silen Dilan, Esila'nın belini daha sıkı kavrayarak banyodan çıkmasına yardım ederken kapının önünde karşılaştığı adama olan öfkesi kaşlarını çatmasına neden oldu. Bakışlarını farkeden Esila fısıldayarak " Emir Bey'in yeğeni o." dese de ifadesinde bir değişiklik olmadı. Kendisi gibi mavi gözlere sahip olan Yiğit'e saf öfkesi ile bakmaya devam etti genç kız. Buz mavisi gözlerden saniyelik olarak ayrılan gözleri yanağındaki ve boynundaki tırnak izlerine kaydığında içinden 'Keşke kafasını koparsaydım.' diye geçirdi çünkü engel oluşu yüzünden hissettiği korku kalbini durduracak seviyeye ulaşmıştı.

İkili birbirlerine sert bakışlar atarken Esila'nın gözleri çaprazında bekleyen Emir Bey den önce kapı önündeki Harun ve Mert'i buldu. Onlarında Dilan ve Yiğit'ten farkı yoktu ancak Mert üçüne göre biraz daha ılımlı bakıyordu.

Gözleri Harun'un arkasında ki duvara kaydığında sertçe yutkunarak sızlayan gözlerini uyardı. Titreyen dudaklarını birbirine bastırdığı sırada yumruk haline getirdiği sağ eli Emir Bey'in dikkatini çekmiş, soluğu yanında almasına sebep olmuştu.

Dakikalar önce Berzan'ın pis nefesini yüzünde hissettiği bu duvar anılarında korkunun ağır bir lekesi olarak kalacaktı. Bu dar koridor eceli ensesinde hissettiği anlardan biri olarak hafızasına kazınmıştı bile. Ve söyledikleri... Onları hiçbir zaman unutamayacaktı.

'Sen de özledin mi beni Esila?'

'Sakın bağırmayı deneme. Ağa hazretlerinin biricik bebeğinin ölmesini istemezsin değil mi?'

' Şanslı piç. Berfu dan önce karşıma çıkmış olsan seni o salağa bırakmazdım. Ama ne yazık ki sen onunlasın ve şimdi istediğimi yapmak zorundasın.'

'Beni iyi dinle. Berfu'yu istemeye gelmelerine engel olacaksın Esila. Olur da Civan gerizekalısı ile yüzük takılırsa konağı başınıza yıkarım. Artı olarak seni Erkam itinin elinden zevkle alırım.'

Mustafa'nın kenara çekilmesiyle vakit kaybetmeden çenesini tutan ve yüzleri arasındaki mesafeyi kapatan Berzan bağırmaması için silahı karnına bastırmış, sesini soluğunu o anda kesmesini sağlamıştı. Yapma bile diyememişti Esila. Çenesini kavrayan parmaklar hareket etmeye çalıştığı an kafasını hafifçe öne çekip ardından hızla arkasındaki duvara vurmuştu. Ne Mustafa'nın ne de Berzan'ın bedenine vereceği hasar umurunda değildi. Sadece bebeğinin zarar göreceği bir yara almak istemiyordu. Onun dışındakilere katlanabilirdi. Ki şu an katlanıyordu da. Başı bedenine ağır geliyor, hissettiği ağrı yüzünden gövdesinin üzerinde taşımak istemiyordu.

" Dışarıda bekleyin."

Ellerini tutarak konuşan Emir Bey'in sesiyle kendisine gelen ve hissettirdiği güvene sığınan Esila, gözlerini duvardan ayırıp bedenleri arasında birleşen ellerine doğrulttu. Bu ellerin sahibi olmasa... Kurtulamayacağını biliyordu. İkinci kez hayatını kurtaran bu adamın hakkını nasıl ödeyeceğini düşünürken Emir Bey, korkmaması için dikkat ettiği ses tonuna ciddiyetini ekleyerek yeniden " Dışarıda bekleyin dedim." dedi ama ne Harun ne de Dilan yerinden kıpırdamadı.

" Sizden emir almam, telefonumu da geri verin, ağamı arayacağım."

Yönünü kapıda bekleyen Harun'a çevirmek için hareketlenen Emir Bey'in ellerini bırakmasını istemeyen Esila, " Erkam'ı aramanı gerektirecek bir şey yok. Dışarıda bekleyin." deyip Dilan'a döndüğünde devamını " Lütfen..." diye mırıldanarak getirdi. Lafını ikiletmeden başıyla onaylayan Dilan, yanına vardığı ağabeyinin kolunu tutarak dışarı çıkmalarını sağlarken Yiğit sesli bir şekilde sabır dilenerek arkalarından çıktı. Mert ise el ele olan baba kıza tebessümle bakarak yanlarından ayrıldı.

" Teyzem?"

" Sen banyoda iken Pınar geldi. Şu an onunla ilgileniyor merak etme."

Kızının ellerini bıraktığı sırada parmağındaki yüzüğü farkeden ve İstanbul dan döndüğü gün Hatice Hanımın nikah kıydıklarına dair söyledikleri aklına geldiği için kaşları çatılan Emir Bey, salona geçmesi için sağ eli ile sırtına belli belirsiz dokundu. Diğer eli ile de yönlendirdiğinde ikisi birlikte salona girdi, pencere kenarındaki koltuğa varana dek yan yana yürürlerken Esila, ceketinin kenarını tutmamak için kendisini zor tutuyordu. Sanki Emir Bey biraz uzaklaşsa korkusu somutlaşıp boğazına yapışacakmış gibi hissediyordu. Deli gibi ağlamak istiyordu, ki başını yaslayacağı bir omuz, bir göğüs bulsa korkusu her zerresini terkedene kadar ağlardı.

Yan yana oturdukları anda sağ elini aralarında kalan boşluğa koyan Esila, parmak uçları ile Emir Bey'in ceketinin uçlarına dokundu. Yanındaydı belki ama böyle yapınca kendini daha güvende hissediyordu.

" Doktor birazdan burada olacak. Ama kötü hissediyorum diyorsan hemen hastaneye gidebiliriz."

Berzan'ı yaka paça evden çıkarıp saniyeler içersinde geri dönen Emir Bey hastaneye götürmek için ne kadar ısrar ederse etsin Esila geri çevirmiş, hastaneye gitmesini gerektirecek derecede rahatsız hissetmediğini söyleyerek banyoya girmişti. Yaşanan olayın hemen ardından gelen Dilan, kızının yanına girdiğinde arkalarından gelen yeğeni Pınar'ı ilgilenmesi için Hatice Hanımın yanına göndermişti. Ama içi hiç rahat değildi.

" İyiyim." deyip yerde gezdirdiği bakışlarını sağ tarafında oturan adama usulca çeviren Esila, kendisine şefkatle bakan kahverengi gözler ile karşılaştığında içindeki küçük kız çocuğu saklandığı yerden çıktı. Havin'in kardeşi bebeğinin canına kastettiğinde de öfkesinin hemen ardından şefkatle bakmıştı. Şimdi yine aynı duyguyu barındıran gözlerin sahibi adam, " Özür dilerim..." diye mırıldandığında sebebini anlayamadı Esila. Neden özür diliyordu? Kendisi teşekkür etmek için dudaklarını araladığı sırada neden şefkat ve hüznün harmanlandığı gözlerin sahibinden pişmanlıkla dolu ses tonu ile sarfettiği iki kelimeyi duyuyordu? Buna anlam verememişti Esila. " Geç kaldığım için özür dilerim kızım." demesine anlam veremediği gibi.

Sorgularcasına gözlerini yüzünde gezdirdiği Emir Bey'in gözlerinin dolmasıyla içi titredi. Ama en çok 'Kızım' derken ki tınısı yüreğini kavurup, geçti. Gözleri bir şeyleri anlatmak ister gibi titriyordu ancak Esila hızla geçip giden ifadeleri anlamlandıramıyordu.

" Korkmuyorsun artık değil mi? Korkma. Sakın korkma."

Alt dudağını ısırarak başını önüne çeviren Esila, dokunurken güvende hissettiği ceketin ucunu parmakları arasına alarak sıktı. Yaşadığı korku dolu anlar gözlerinin önünden geçmeye başlarken içindeki küçük kız çocuğu bu süre içersinde Emir Bey'i babasının yerine koydu. Elin adamının bakışlarındaki şefkat ağlama isteğini canlı tutmasını sağlıyor, küçük kız çocuğunu hayaller kurmaya itiyordu.

" Bundan sonra ikisinide görmeyeceksin Esila. Yanına yaklaşamayacaklar. İzin vermeyeceğim."

Emir Bey'in omuzuna dağılan saçlarına dokunmasıyla yüreği sızlayan Esila, içindeki küçük kız çocuğuna yalvarırcasına ' Yapma.' dedi.

' Onu babamın yerine koyma. Beni böyle sevmez, korumak istemez, şefkatle bakmaz biliyorsun... Bizim böyle bir babamız olmayacak. Heveslenme, hayal kurma... Bu kahverengiler bizim duvarlarımızın rengi değil... '

İçindeki küçük kız çocuğunun mahsun bakışlarına yenilen Esila, isteğine uyarak bakışlarını yeniden Emir Bey'e çevirdiğinde gözlerindeki hiçbir ifadenin değişmemiş olduğunu gördü. Bir baba gibi bakıyordu ona. Hayalini kurduğu o sevgi dolu adam gibi korumacı ve merhametli.

" Ya yine kaçarsa? Yine gelirse?"

Gözlerine ilişen korku ile Berzan dan bahsettiğini açıkça belli eden Esila, Emir Bey'in " Gelmeyecek Esila. Yüzünü bir daha görmeyeceksin." demesiyle yüreğinin hafiflediğini hissetti ancak hâlen daha korktuğundan bu his uzun sürmedi.

" Ama bunun için bana yardım etmen gerekli."

" Nasıl bir yardım?" diye sorarak baktığı yüzün ifadelerinin an ve an değiştiğine şahitlik eden genç kadın belirginleşen öfkesinden çekindi. Kendisine olmadığını çok iyi biliyordu, ağır sonuçlarının olacağını bildiği gibi ama bir fark vardı ve bunu konuşma ilerledikçe öğrenecekti.

" Saklaman gerekiyor Esila. Onun buraya geldiğini kimsenin bilmemesi gerekiyor."

Emir Bey'in az önce söyledikleriyle Berzan'ın yeniden tutuklanacağını düşünen Esila, saklaman gerekiyor demesiyle ne düşüneceğini şaşırdı. Saklamak yerine açık açık söylemesi, kendisine saldırdığı için ağabeyi ile birlikte ikisinden şikayetçi olması gerekirken şu an neden saklaması gerektiğini anlayamıyordu.

" Ama neden?"

" Nedenini sana kolayca açıklamam mümkün değil. Sadece hayatından tamamiyle çıkacak ve sana bir daha zarar veremeyecek. Bunun içinde buraya geldiği bilinmemeli."

"Yoksa onu... öldürecek misiniz?"

Aklına gelen ilk ihtimali dile getirirken gözleri irileşen Esila, bedenini geriye doğru çekeceği sırada kızının gözlerindeki tedirginliği farkeden Emir Bey " Hayır. Hayır bunu yapmayacağım elbette." dedi ancak yalandı. Bu kızına iyiliği için söylediği ilk yalandı.

" Tabi ki böyle bir şey yapmayacağım. Bak, bilinmesini istemiyorum çünkü buraya geldiği bilinirse iki tarafta birbirine girer. Erkam öfkesine çok çabuk yenik düşen, usulünce çözmeyi bilmeyen biri öyle değil mi? Duyduğu anda karşı tarafa saldıracak. Büyük bir kargaşa yaşanır ve sonuçları ağır olur. Bunun olmasını istemezsin değil mi Esila?"

Kocasının öfkesinin yakıcılığını bilen Esila, her cümleyi tane tane sarfeden Emir Bey'e hak vermişti vermesine fakat Erkam dan bir şey saklamak da istemiyordu. Bu yüzden yanında oturan adamdan kararsız bakışlarını saklamadı.

"Saklamak istemiyorsun?"

Kızının başını olumlu anlamda sallamasıyla işaret ve orta parmağını sol şakağı üzerinde sertçe gezdiren Emir Bey " Saklamak istememeni anlıyorum. Ama sadece bir gün Esila. Bana yarına kadar zaman ver. Sonra ben bizzat gelip konuşacağım. Neden saklamak istediğimi anlayınca hak verecektir, emin ol." dedi ama Erkam'a açıklama yapmak bir yana yüzünü görmeye dayanamıyordu. Sabır diye geçirdi içinden. Kızını tüm sıkıntılarından kurtarabilmesi için biraz daha sabretmeli, onu üzmeyecek adımlar atmalıydı.

" Bilmiyorum. Dediklerinizde haklısınız ama saklamak istemiyorum."

Kızının yüzünü dikkatle inceleyen Emir Bey düşünürken dahi öfkesini harlayan ihtimali " Ondan korkuyor musun? Bu yüzden mi saklamak istemiyorsun?" diyerek dile getirdiğinde Esila başını hızla sağa sola sallayarak itiraz etti. Bunu yapmasa Berzan dan sonra sabrı, dirayeti bir kenara atarak kesinlikle Erkam'ın canını alacaktı.

"Hayır, korkmuyorum. Sadece... güveni sarsılsın istemiyorum."

" Anlıyorum. Ama bunu biraz da onun iyiliği için yapıyorsun."

" Peki siz neden uğraşıyorsunuz? Sonuçta bu sizin meseleniz değil ama iki tarafında arasına girerek kendinizi tehlikeye atıyorsunuz."

Kızına 'Senin için.' diyemeyeceği için kısa bir süre sessiz kalan Emir Bey ikinci yalanını da söylemek zorunda kalacağı için yüzünü utancından salonun girişine çevirdi. Ve o an karısının asık yüzü belirdi zihninde. Hasret'i, yalandan nefret ederdi. Bunu acı bir şekilde tecrübe ettiğinden ona hiç yalan söylememişti. Yeşil gözlerinin kırgınlıkla gölgeleneceği tek bir yalan çıkmamıştı ağzından ancak şu an uğruna ölmeyi göze aldığı gözler kırgınlıkla bakıyordu. Kızına söylediği yalan ve yeniden söylemeye niyet ettiği için böyle baktığını bilmek kalbini korlarla kaplı kuyunun dibine itiyordu. Bu yüzden dilinin ucuna biriken yalan kuşanmış kelimeleri hızla yok edip boğazını temizledi.

Bu hareketiyle cevap vermeye hazırlandığını düşünen Esila, yüzünden gözlerini ayırmazken Emir Bey'in kurtarıcısı kapıyı tıklatan ve hemen ardından açan yeğeni Mert oldu.

" Dayı, doktor bey geldi."

Yeğenine içeriye girmesini işaret ederek ayağa kalkan Emir Bey, kızının ceketini tuttuğunu o sıra farketmiş, bunu neden yapıyor olduğunu anlamak için ela gözlerine dikkatle bakmıştı. Emir Bey'in varlığı sayesinde korkusundan bir nebze olsun sıyrılan Esila, yanından ayrılacağı için hızla dolan gözlerini kaçırmaya çalıştı. Gitmesini, yalnız bırakmasını istemiyordu. Şu an güvenebildiği bir tek o vardı ve üstelik bunu içindeki küçük kız çocuğu da istemiyordu. Utanmasa yine ceketinin ucunu tutup, gitmesini istemediğini belli ederdi ancak yapamıyordu.

" Kapının önünde olacağım. Hemen bu kapının ardında seni bekliyor olacağım Esila. Ve endişelenme sakın, Caner Bey benim dostum."

Küçük bir çocuk gibi mızmızlanmamak için alt dudağını ısırarak başını önüne eğen Esila, kendisine ne olduğunu anlamıyordu. Sanki sadece korkusu değildi Emir Bey'i yanında istemesinin sebebi. Tebessüm ederek sağ kolunu ovalayan adam yanından ayrılarak kapıya ilerlediği anda ceketine tutunmak isteyen parmak uçları gibi sızladı yüreği. Salondan çıkıp, kapıyı kapattığında ise ağlama isteği arttı. Ve kendisi gibi huysuzlanan içindeki küçük kız çocuğuna söylediği tek şey ' Hayal kurma demiştim sana...' oldu.

🍂🍂

' Suçlama sakın bizi... Yerine bir başkasını koyduk, ona sığındık diye suçlama bizi baba. Bir parça sevgini sakınmasan biz onu hayal etmezdik. Güvenine ihtiyaç duymazdık. Kızmaya hakkın yok... Bana senden daha inandırıcı, daha samimi bir şekilde kızım demesine kızmaya hakkın yok... Çünkü beni buna muhtaç eden, bu konuda gözümü ve kalbimi aç bırakan sensin. Ve başım sıkıştığında elimi uzatmadan beni tutan o adamın gözleri senin gözlerinden daha şefkatli bakıyor diye eksik hisset. Tabi edebilirsen. Sen bunu yapacak kadar bile sevmedin ki beni...'

" Teşekkür ederim." diyerek elindeki
fondoteni Pınar'a uzatan Esila önemsiz olduğunu belirtircesine başını sallamasıyla başını aynaya çevirdi. İçinde bulunduğu oda genç kızın hoş kokusuyla dolmuştu ve bu kokuyu soluyarak aynadaki yansımasını izleyen Esila parmak izlerinin sebep olduğu çenesindeki morlukları kapatabildiği için biraz daha iyi hissetti. Çünkü Erkam'ın görmesi büyük bir felakete davetiye çıkarması demekti. Ondan saklamayı bir yanı halen daha istemiyor olsa da diğer yanı Emir Bey'i dinlemeyi seçti. Doktorun muayenesinin hemen ardından bu konuyu bir kez daha konuşmuşlardı ve onun verdiği güven sayesinde yarına kadar susmayı zorda olsa kabul etmişti. Ama eğer gelmez ise Erkam'a bir şekilde kendisi söyleyecekti.

"O adamın ellerini kırmak istiyorum. Onu öldürmek istiyorum!"

Aralarında birkaç adımlık mesafe bulunan Pınar'ın titrek çıkan ses tonu ile yüzünü aynadan çeken Esila ona döndüğü anda kollarının arasına almasını beklemiyordu. Genç kız bedenini benzersiz bir hız ve sıkılıkla sardığında ne hissedeceğini şaşırmıştı. Bir yandan sırtını sıvazlayan diğer yandan ise başına ard arda dudaklarını bastıran genç kızın bunu yaparken sarfettiği cümleler içini yakmaya başlayınca gözlerini sıkıca kapattı.

" Elimden ne geliyorsa yapacağım. Bırakmayacağım bunu yanlarına. Cezalarını çekecekler... yanlarına kalmayacak."

Yeğenini ve kızını kapı kenarından izleyen Emir Bey dolan gözlerini silerek oradan ayrılırken Mert ve Yiğit ikisini izlemeye devam etti. Dördününde ortak noktasıydı annelerini küçük yaşta kaybetmiş olmaları. Yiğit ve Pınar annelerini hastalıktan dolayı kaybederken Mert, anne ve babasını trafik kazasında kaybetmişti. Küçücük yaşlarında birbirlerine kol kanat germişler, yalnız bırakmamışlardı. Şimdi ise aynı şeyi Esila için yapmaya çalışıyorlardı. Ve bunu yaparken onu kuzenleri olarak değil, küçük kız kardeşleri olarak görüyorlardı. Bu yüzdendi Pınar'ın bir abla edası ile sarılması, ağlaması. Yerinde kim olsa aynı duyguları hisseder, elinden geldiğince destek olmaya çalışırdı fakat Esila farklıydı. Hem onun için hem de Yiğit ve Mert için.

" En başta olması gereken en sona bırakılıyor ya ben buna deli oluyorum." diyen Yiğit'in ne demek istediğini anlayan Mert "Anlıyorum seni ama dayımın yanında açma bu konuyu." dedikten sonra birbirine sarılan ikiliye dolu gözlerle bakarak " Pınar, gitmeliyiz." dedi.

Esila dan ayrıldığı gibi yüzünü elleri arasına alan Pınar " Teyzeni merak etme, ona çok iyi bakacağım. Sen sadece bebeğine ve kendine dikkat et, kimseyi düşünme olur mu? Birde bir şey olursa beni ara, ne zaman istersen gelirim. Sen de bize gelirsin." dediğinde Esila konuşursa ağlayacakmış gibi hissettiğinden başını aşağı yukarı sallamakla yetindi. Bedeninden ve yüzünden ayrılan sıcaklığın izlerini ruhunda misafir etmeye devam ederken kolları arasında yabancılık çekmediği genç kıza minnetle baktı.

Birlikte odadan çıkıp, bahçeye vardıklarında Yiğit, Mert ve Pınar, Hatice Hanımın bulunduğu araca binerken, Esila teyzesinin hasta oluşundan yararlanıyor olmaktan utanç duyuyordu. Yaşanan hiçbir şeyden haberi olmamış, yatağında yatarken duyduğu seslerin sorgusunu yapmasına engel olarak onu gerçek olmadığına inandırmışlardı. Resmen kandırmışlardı.

" Teyzeni merak etme. Ve bir şey olursa beni mutlaka ara."

Kapının üzerindeki anahtarı alıp, kapatan Esila kilitledikten sonra anahtarı Emir Bey'e verirken kısaca teşekkür etmiş ve seri adımlar atarak yanından ayrılmayı seçmişti. Onunla konuştukça yüreğindeki sancı sıklaşıyor, yanında durduğu her an bir parça daha çoğalıyordu güveni.

İçindeki küçük kız çocuğu minik elleriyle ve hüzünlü gözleriyle Emir Bey'e veda ederken, Esila bindiği arabanın penceresinden göz ucuyla bakıyordu. Konağa varana kadar gözlerini yoldan yalnızca bir kez ayırmış, bunu ise Harun ve Dilan'ı tembihlemek için yapmıştı. Berzan ve Mustafa'nın geldiğini bilmiyorlardı ancak Emir Bey'i de görmemezlikten gelmeleri gerekiyordu. Dilan sözünden çıkmayacağını belli edercesine konuşurken Harun isteksizce onaylamıştı.

Özadlı konağının önünde duran arabadan inen Esila, ağrıyan başını duvarlara vurmak istiyordu. Doktorun verdiği ağrı kesici hiçbir işe yaramamış, aksine ağrısının çoğalmasına neden olmuş gibiydi. Bu ağrıya ve yaşadıklarının stresine nasıl dayanacağını bilmez iken Berzan ve Mustafa yüzünden aklından çıkan Berfu, açılan kapıdan içeri girerken düşüncelerine yıldırım misali düşmüştü. Ne yapmıştı? Onlar geldiğinde neler olmuştu, arayıp sormak aklının ucundan dahi geçmemişti.

Arkasından ilerleyen Dilan, yönünü mutfağa çevirip oraya doğru ilerlerken Esila'nın gördüğü ilk yüz avluyu süpüren Dilan'ın annesine aitti. Ve hemen yanı başında dikilmiş, elleri belinde sertçe komutlar veren Zahide Hanım ile göz göze geldiğinde adımlarını hızlandırdı. Yanından hızla geçip gittiği yaşlı kadının sesi odasının önüne vardığında ancak kaybolmuştu. Onlardan başka kimseye denk gelmeyen Esila göz ucuyla baktığı salonda kimsenin olmadığını görünce merakla odasına girdi fakat Erkam burada da yoktu.

Omuzlarını düşürerek yatağına oturan Esila, odası dışında çarpan kapı sesiyle yerinden sıçradı. Korku ile irileşen ela gözleri odanın içinde hızla turlamaya başlarken yalnız başına kalamayacağını anlar anlamaz yerinden kalkarak kapıya ilerledi. Odasının kapısını kapatmadan çıkan Esila terleyen ellerini önünde birleştirip, ara ara arkasına bakarak Berfu'nun odasının yolunu tutarken endişesi biraz daha çoğaldı çünkü peşinden biri geliyormuş gibi hissediyordu. Bir an önce birinin yanına gitmeli, kalbini titreten korkusundan sıyrılmalıydı fakat attığı her adımda takati tükeniyor, bacakları bedenini taşımakta güçlük çekiyordu.

Bir üst kata çıkan basamakları tırmanırken kollarını bedenine sarmış, zonklayan başını o an için umursamamaya çalışmıştı. Telâşı Berfu'nun odasının önüne geldiğinde son bulan Esila kapıyı tıklatmadan açıp içeriye girdi ve o an kulaklarını dahi seslere kapattığını farketti. Çünkü kocası Berfu'nun yatağının ucunda durmuş, sert esen rüzgar misali odayı sesi ile inletiyordu.

" Varsa bir şey söyle! Çünkü aklım almı-"

Kapıyı kapatması ile dikkatleri üzerine çeken Esila, bir isterken dört kişinin varlığı ile karşılaşmış, korkusunu kapının ardında bırakmıştı fakat burada da kendisini başka bir endişenin beklediğinden habersizdi. İçeri girmesi ile sözü yarım kalan kocasının yanına ağır adımlarla ilerleyen Esila, ne olduğunu sorarcasına baktı, merakını gideren ise pencere kenarında dikilen Meryem oldu.

" Hiçbirimizin aklı almıyor. Dünden beri kıyameti koparan sen odadan kuzu gibi çıktın. Hiç olmazsa kabul etme sebebini söylemeye zahmet et."

" Kabul mü ettin?!"

Berfu'nun kararı yüzünden aklı allak bullak olan Erkam, yüzüne doğru düzgün bakmadığı karısını, kolunu beline sararak yanına çekti ve gergin yüzüyle onayladı. Delirmesine ramak kalmıştı fakat Berfu sessiz kalarak sabrının sınırlarına dayanmasını kolaylaştırıyordu.

" Evet kabul ettim ve bunun dışında bir şey söylemek istemiyorum. Müsaade ederseniz akşam için hazırlanacağım."

" Hazırlan tabi kardeşim! Biz kafayı güzel güzel yerken sen hazırlan."

Amcası ve Said Bey'in gidişinden hemen sonra soluğu kardeşinin yanında alan Kenan, doğru düzgün bir açıklama yapmamakla kalmayıp, başından göndermek istemesine bir hayli bozulmuş, inatçılığı karşısında pes ederek odadan ayrılmıştı. Kocasının hemen arkasından bakınan Meryem de daha fazla zorlama taraftarı olmadı çünkü Esila odaya girdiği anda bakışları değişen Berfu'nun ona anlatacağından emindi. Tabi kendisininde bir şekilde öğrenmesi gerekiyordu ama bunu nasıl yapacağını bilmediğinden, bir yolunu bulma umuduyla kafasındaki tilkileri harekete geçirerek yanlarından ayrıldı.

" Son kez soracağım Berfu nede-"

" Sorma abi çünkü cevabım değişmeyecek. Yanımda durdunuz teşekkür ederim ama bu kadarla kalsın lütfen."

" Peki. Nasıl istiyorsan öyle olsun ama içim rahat değil bunu bil." diyen Erkam donup kalmış bir şekilde Berfu'ya bakan karısının dikkatini " Gidelim Esila." diyerek çekmeye çalıştı ancak olmadı. Dünden beridir olanların üzerine teyzesinin evinde yaşadıkları ve Berfu'nun ne için kabul etmiş olacağının soruları omuzlarına ağır gelmeye başlayınca yere yığılacak gibi hissetti. Şu an için yapabileceği tek şey oturabileceği bir yer bulmaktı. Erkam dan ayrılıp, Berfu'nun yatağının üzerine oturan Esila, kocasının yüzünü tuhaf bir şekilde süzdüğünü farkedince dikkatini dağıtmak için " Sen git. Gelirim birazdan." dedi. Sesinin titremesine engel olmuştu olmasına ama yüzüne nasıl bir ifadenin hakim olduğunu bilmiyordu.

Meryem gibi Berfu'nun, Esila'ya anlatacağını düşünen Erkam, kendisine söyleyeceğinden emin bir şekilde odadan çıktı fakat hiçbir şey düşündüğü gibi olmadı. Berfu anlatmaya niyetli olmadığı için " Sana anlatacağım ama şimdi değil Esila. Onlar gelip gittikten sonra konuşalım olur mu?" dediğinde, Esila itiraz etmedi. Nasıl kabul ettiğini deli gibi merak ediyordu ancak konuşabilecek durumda olmadığından onaylamak zorunda kaldı. Erkam'ın odasına gidip gitmediğini bilmediği içinde bir süre daha Berfu'nun odasında kalmaya devam etti.

🍂🍂🍂

" Keşke bu gece benimle kalsan Görkem."

Diğer günlere oranla bu gece daha bir soğuk, daha bir karanlık geliyordu Esila'ya. Avlu ve konağın bazı odaları kadınlar, çocuklar ve adamlar ile dolu iken Esila kalabalıktan sıyrılmanın yolunu yatağında uyumakta olan üç yaşındaki oğlan çocuğu sayesinde bulmuştu. Parfüm, kolonya, ter ve yemek kokuları midesinin bulantısını arttırdığında odasına gitmeyi istemiş, yalnız kalmaktan korktuğu için vazgeçmişti ancak tam o sırada annesinin kucağında ağlayan çocuk imdadına yetişmişti. Kendisinden birkaç yaş büyük olan genç kadının kucağından çocuğunu susturabileceğini söylereyek almış, odasına geldiklerinde ise minik bedenin sahibi yorulana kadar oynamışlardı.

Hiç zorlanmadan uyuttuğu ufaklığın nefesi yüzüne çarparken, kokusu sakinleşmesine neden oluyor, bu geceyi onunla tamamlama isteğini arttırıyordu. İçindeki his öyle tuhaftı ki çocuğun varlığına dahi güveniyordu. Halbuki öğlen yaşadıkları tekrar etse küçük çocuk kendisini koruyamazdı fakat şu an yalnızlığına çok iyi geliyordu. Korkusuna karşı koyduğu bir kalkan gibiydi minik bedeni.

Soğuk elleri onu irkitmesin diye yüzüne ya da ellerine dokunamıyordu Esila ama yüzüne doyasıya bakıyor, her gülümsemesinde içinden 'Maşallah' diyordu. Ufaklığın etkisi altına öyle girmişti ki bugün açılıp kapanan kapı seslerinden her seferinde ürken kendisi değilmiş gibi içeriye giren kişiyi farketmemişti.

Gece lambasının ışığı sayesinde bir kısmı aydınlanan odasına giren Erkam, kalabalıktan bunalmıştı ve stresini alıp götürecek güzel yüzü diğer yüzler arasında göremeyince iyi olup olmadığına bakınmak için çardaktan ayrılmıştı. Tahmin ettiği gibi odasında olan karısını yatağında uzanırken bulan adam, uyuyor olduğunu sanarak ağır adımlarla yanına vardığında " Güzelim..." dedi ve fısıltılı çıkan sesi Esila'nın yerinden sıçramasına yetti. Erkam'ın sesini geç algıladığı için kalbi telaşla çarpan Esila tam korkusunun zehirli kucağına düşecekti ki kahverengi gözler hızla ela gözlerini buldu.

"Benim-" diyerek yatağın boş kalan kısmına oturan Erkam omuzlarından tutarak geri yatmasını sağladığında Esila gözlerini yüzünde uzun süre tutamayıp, bakışlarını yanında uyuyan çocuğa çevirdi. Gece gözlüsünün oluşu içini rahatlatmıştı fakat anlar diye bakamıyordu yüzüne.

" Uyuyorsun sanıyordum. Özür dilerim."

" Sorun değil." demişti Esila ancak sorundu. Berzan ve Mustafa yüzünden açılan her kapı sesi ya da insanların ansızın hissettiği varlıkları onu korkutmaya devam ediyordu. Bu yüzden saniyeler içersinde telaşa ve korkuya kapılıyor, ağlayacak noktaya geliyordu. Şu an da öyleydi; gözleri dolmuş, yaşları akmak için Erkam'ın gitmesini beklemeye koyulmuştu.

" Seni göremeyince merak ettim."

Üzerine eğildiği karısının alnından öpen Erkam, dudaklarını teninden ayırmayıp sürterek şakağına geldi ve her durağına bir öpücük bıraktı. Delirmek üzere olan yanını böyle böyle sakinleştirdi Erkam. Bugün onu gördüğü her an yetiyordu sinirlerini yatıştırmaya ancak şu an kokusunu nefesine karıştırmaya çok ihtiyacı vardı. Çünkü kardeşinin evliliği kabul edişinin sebebini söylememiş olması ve avludaki kalabalığın istemeye geldikleri için oluşu öfkesini her geçen dakika biraz daha harlıyordu.
Ela gözlüsünün yanaklarına, çenesine, kulağının hemen arkasına dudaklarının izini usul usul bırakırken Esila gözlerini sık sık kapatıp, açıyordu. Soğuk elleri boynuna tutunmak, sarıp sarmalamak istiyordu ama yapamıyordu. Bunu yaparsa bırakmak istemeyecekti ve giderse yanındaki minik bedenin varlığının kendisine yetmeyeceğini biliyordu.

" Ağladığını görünce ilgilenmek istedim. Biraz bulantım vardı ama ufaklıkla birbirimize yardımcı olduk. Sayesinde daha iyi hissediyorum."

Karısının titrek çıkan sesiyle duraksayan Erkam " O da iyi hissediyor olmalı." diyerek yüzünü geri çektiğinde ela gözlerin dolu dolu olduğunu gördü. Teyzesinin yanından geldiğinden beri garip davrandığını farketmişti ancak bunu onun rahatsız oluşuna dayanamadığına yormuş, sorgulamamıştı.

" Sessiz ol uyanacak." diyen karısının ses tonu yine aynı şekilde çıkınca daha fazla konuşturabilmek için yüzünü boynuna gömen Erkam, bir süre kokusunu soluduktan sonra iki yanında duran ellerini elleri ile birleştirdi. Parmaklarını iç içe geçirdiği tenin soğukluğuna alışıktı fakat odanın sıcaklığını hesap edince hissettiği titremesi normal gelmedi.

" Üşüyor musun? İstersen yorgan getireyim."

" Üşümüyorum, battaniye yetiyor."

"Peki." deyip boynunda soluklandığı karısına aklına takılanları dolandırmadan sormaya niyetlenen Erkam ilk garip gelen şeyi dudaklarını köprücük kemiklerinde kısa bir süre gezdirdikten sonra dile getirdi. Çünkü sesindeki tını kalbini korkutmaya başlamıştı.

" Yüzüne sürdüğün şey ne güzelim? Daha önce de sürüyordun fakat bu sefer ki teninin rengini garip gösteriyor."

" Fo-fondoten. Biraz ko-koyu renkli."

Karısının kekelemesiyle kaşlarını çatarak yüzünü boynundan ayıran Erkam " Neyin var Esila? " diye sordu. Giderken normal olan bakışları geldiğinden beri ürkek ve telaşlıydı. Her sesten korkarak etrafa bakındığını farkettiği an üzerine düşmediği için kendisine kızmaya başlayan Erkam gözlerini kaçırmasıyla parmakları arasındaki iki elini de aynı anda hafifçe sıktı. Bu şekilde dikkatini çekebilmişti ancak Esila birkaç saniyelik göz göze gelişlerinin ardından bakışlarını yine kaçırmış, sorusunu yanıtsız bırakmıştı.

" Korkutma beni de söyle. Neyin var güzelim?"

' Söylesem. Geç olmadan söylesem, saklamasam. Ya dellenip giderse nasıl engel olacağım. Durmaz ki. Tutamam onu.'

" Yüzüme bak." dediği karısı göz ucuyla bile bakmadan itiraz ettiğinde sağ elinden elini ayırıp çenesinin ucunu kavradı. Bu yaptığı ile Esila'nın telâşı artmış, dili yalan söylemeye varmadığı için çevresinde gezinmeye başlamıştı.

Ne bir şey var diyebiliyordu ne de yok. Sadece susuyor ve kahverengi gözlerden kaçacak bir yer arıyordu.

" Gelenlerden biri bir şey söyledi, canın buna sıkıldı diyeceğim ama şimdi daha iyi anlıyorum ki sen teyzenin yanından geldiğinden beri böylesin. Orda bir şey mi oldu? Onunla mı konuştun?"

Son sorusunu Elif'i kastederek soran Erkam herhangi bir tepki alamayınca bu kez "Mustafa mı geldi ya da baban?" diye sordu ve o an gözlerinin tek bir noktaya irileşerek takılı kaldığını farketti. Bu an birkaç saniye sürmüştü fakat cevabını almasına yetmişti.

" Ne dedi sana? Bir şey mi yaptı? Bir şey söyle güzelim. Cevap ver bana hadi."

Yanaklarını kavradığında hissettiği ıslaklıkla yerinden hışımla kalktı ve sinirden titreyen ellerinin hedefi kapı kenarında bulunan düğme oldu. Hızla attığı adımların sonunda sinirle soluyarak düğmeye basan Erkam, odanın aydınlanmasıyla karısının yanına geri döndü. Oturmak yerine üzerine eğilerek omuzlarını kavradı ve sırtının yataktan ayrılmasını sağladı.

" Esilam... Ağlama. Konuş benimle güzelim. Ne yaptı sana?"

Söylemekle, söylememek arasında gidip gelmekten çok yaşadığı o korku dolu anları hatırladığı için çenesi titreyen Esila yüzünü ve saçlarını okşayan ellerin sahibine ne diyeceğini bilemiyordu. İstediği tek şey o anları unutmak, tenine değen ellerinin izlerini silmek, kulaklarına ilişen seslerinden kurtulmaktı. Üzerinden saatler geçmesine rağmen şakağına ve karnına dayatılan silahların varlığını hissediyordu. Ne düşünürse düşünsün kimin yanında durursa dursun o anları tekrar tekrar yaşamaktan kurtulamadığını şu an daha iyi anlıyordu. Kaçamıyordu. İmkânı yoktu.

" Tehdit etti- sonra o ge-"

Berzan'ın pis nefesi yeniden yüzünde geziniyormuş gibi hissettiğinde boğazına kadar ulaşan acı sıvı yüzünden avuç içini ağzına dayadı. Yutkunduğu an geri giden fakat hemen ardından daha yakıcı bir şekilde boğazına tırmanan sıvının varlığı ile kusacağını anladığında diğer eliyle Erkam'ın koluna tutunarak yatağından kalktı. Gözleri bu kez bulantısı yüzünden yaşlarını akıtırken kocasının yardımıyla gelebildiği banyoya girer girmez avcunu ağzından ayırdı. Bir eli Erkam'ın koluna sıkıca tutunmaya devam ederken diğeri ile lavabonun kenarını kavramaya çalışıyordu.

Kahvaltıdan bu yana bir şey tüketmediği için yalnızca bir miktar sıvıyı bedeninden atan genç kadın nefes nefese bir süre bekledikten sonra suyu açtı fakat saçlarını seri bir şekilde yüzünden ayıran kocası yüzünü su ile kendisinden önce buluşturdu. Esila gibi titriyordu elleri Erkam'ın ve bu korkusundan çok öfkesindendi. Kendineydi öfkesi birde Mustafa'ya.

Yüzünü kurulamadan banyodan çıkardığı karısının yatağa oturmasını sağladığı an pantolonunun cebinden telefonunu çıkardı. Karşısına geçtiği ela gözlüsünün önünde dizlerinin üzerine çöken adamın telefonunun ekranında dolanan gözlerinden kıvılcımlar fırlamak üzereydi. Ve bu kıvılcımların yakacağı tek bir kişi vardı.

" Sinan! O Mustafa'yı bir an önce bulup getir! Ne olduğundan sana ne! Bul getir o iti bana çabuk! Harun'u da odama gönder!"

Harun'un adını duymasıyla ağlaması şiddetlenen Esila, Erkam'ın ayağa kalkacak olduğunu anladığı gibi kollarına tutundu. Gitmesini, kendisini yalnız bırakmasını istemiyordu. Erkam'ın yüksek sesli konuşmasına rağmen uyumaya devam eden çocuğun varlığı da artık yetecek gibi değildi. Sanki odadan çıkarsa Berzan geri gelecekmiş gibi hissediyordu. Bu yüzden öfkeli soluklarla birlikte gözleri kararan adamın kollarını " Gitme bir yere." diyerek sıktı.

" Birkaç dakika güzelim. Harun'la konuşup geri geleceğim. Seni nasıl koruyamaz? Neden gelir gelmez söylemedin ki? Güzelim neden söylemedin?"

Göğüs kafesini zorlayan kalbinin sancılarına dayanamayan Esila öne doğru kaydırdığı bedenini, " Gitme- O geri gelecekmiş gibi- Korkuyorum gitme." diyerek dizleri üzerinde beklemeye devam eden kocasının bedenine yasladı. Göğsünün bir kısmı göğsüne değerken, hıçkırıklarını başını yasladığı omuzuna hapsetti. O andan sonra sırtında hissettiği kolların varlığı sabaha dek terketmedi korku ile titreyen bedenini. Sıkıca sarıp sarmaladı karısını adam... Ağzından ela gözlüsünü sakinleştirecek cümleler çıkarken, içinden kendisine küfürler ediyordu. Nasıl yalnız gönderebilmişti? Bunu yapmasa karısı sabaha kadar sayıklamayacak, soğuk terler döken bedeni her seferinde çığlıklar atarak uykusundan uyanmayacaktı.

18 ARALIK 🍂🍂

Derin bir yarık açıldı önce kör kuyunun dibindeki ruhun yüzeyine... Sonra katran karası eller korkuyu yerleştirdi bu yarığa. Soğuk metalin iziyle attı dikişlerini. Acımasız gözler, iğrenç sözler ve kir kokan nefesler eşliğinde yaptı bunu. İnsafı yoktu. Bu yüzden ona da insaf edilmedi. Genç kadın zihnine kazınan anların bedelini korkularıyla öderken o yaptığının bedelini canı ile ödedi. Bundan habersiz olan Esila ise dün gece yatağında uyuttuğu oğlan çocuğunun adını sayıklayarak yerinden bir anda kalktığında gece yaşananlar bir bir düştü aklına ancak önceliği can çekişen kalbine rağmen küçük çocuk oldu.

Onunla birlikte sırtını yataktan ayıran kocasının arkasına baktığında küçük çocuğu göremeyen Esila telaşla " Görkem! Görkem nerede?!" diye sorduğunda henüz on dakika önce gözlerini uykuya teslim etmiş olan Erkam kollarını karısının bedenine sararak kendisine gelmeye çalıştı. Tüm gece uyumamıştı ve Esila uyanınca korkar diye yanından ayrılamamıştı. Yalnız bırakabilse şehrin tüm sokaklarını talan ede ede Mustafa'yı aramaya koyulacaktı ama ela gözlüsünün yanından ayrılamadığı için bu işi telefonla halletmeye çalıştı. Her yerde onu arayan adamları hiçbir sonuca ulaşamayınca sabaha dek kendini yiyip bitirmekten başka bir şey geçmedi eline. Başındaki şiddetli ağrıya tuz biber olan yanan gözleri yüzünden birkaç saniye etrafını görmekte zorlanan Erkam görüşü netleştiğinde " Berfu, gece annesine götürdü." diyebildi.

Esila rahat bir nefes alırken Erkam alnını karısının başına yasladı ve başına çöreklenen ağrının son bulmasını diledi. Hareket ettiği an belirginliği artan ağrıdan kolayca kurtulamayacağını anladığında ise yatağından çıkmadan önce " İyi misin?" diye sordu. Esila'nın başını sallamasıyla birlikte " İyiyim." demesiyle kulağının dibine dudaklarını bastıran Erkam yataktan çıkar çıkmaz girdiği banyoda kapıyı kapatmadan lavabonun önüne yöneldi.

Yüzünü birkaç kez sıvazladıktan sonra başını soğuk suyun altına tutan adam dakikalarca ağrının bir nebze olsun dinmesini bekledi ve isteğine ulaştığında aynanın kenarındaki dolabın içinden el yordamıyla bulduğu havluyu başına sardı. Delirecek gibi hissediyordu ancak bu ağrıdan çok on dakikalık uykunun sersemliği ile bir anlığına unuttuğu şeyleri hatırlamasındandı. Sabaha karşı telefonla konuştuğu Harun, Hatice Hanımın evine Mustafa'nın gelmediğini, eczaneden döndüklerinde Emir Bey ve yeğenleri ile karşılaştıklarını söylemişti. Birde doktorun Esila'yı muayene ettiğini ve kendisine söylememeleri için sıkı sıkıya tembihlendiklerini. Dolup taşan öfkesine rağmen ne sesini yükselterek konuşabilmiş ne de karısının yanından ayrılabilmişti. Tüm geceyi kendisini sıkarak geçirmenin bedelini bu baş ağrısı ile ödeyen Erkam banyodan çıktığında yüzünün nasıl bir ifadeye büründüğünün farkında değildi. Çıt çıksa yakıp yıkacaktı ortalığı ve bunu çatık kaşların gölgelediği kahverengi gözlerden çok rahat anlayabilmişti Esila.

Öylece oturduğu yatağının üzerinden yüzünü incelediği Erkam'ın neden böyle olduğunu tahmin edebiliyordu fakat dün gece fazlasını öğrendiğini bilmiyordu. Havluyu yere fırlatıp bakışlarını yüzüne çevirene kadar da konuşmaya niyetli değildi.

" Dün gece iyi değilsin diye ne gittim ne de daha fazla soru sordum. Şimdi neler olup-"

Yatağa doğru adımlayarak konuştuğu sırada sözleri kapının çalınması ile yarım kalırken dışardan duyulan ses devamını getirmesini engelledi.

Ağabeyinin, " Erkam! Mustafa'yı bulduk!" demesiyle birkaç adımını geriye atarak karısından uzaklaşan Erkam, dişlerini birbirine bastırarak kapıya ulaştı. Açtığı kapının ardında gördüğü yüz bununla kalmadığını belli edercesine bakarken Esila titremekte olan telefonunu komidinin üzerinden alarak yataktan çıktı. Niyeti Erkam'ın peşinden gitmekti ancak telefon ekranındaki mesaj bildirimi ve aynı anlarda duyduğu cümle kaskatı kesilmesine neden oldu.

" Mustafa şu an komutanlıkta ifade veriyor."

" Ne için?"

" Berzan ölmeden önce yanında bulunan son kişi olduğu için."

Kulakları Kenan ve Erkam da, gözleri ise Emir Bey'in gönderdiği mesajda takılı kalan Esila " Bu yüzden miydi? Bunun için mi saklamamı istedi?" diye mırıldandı. Aslında mırıldandığını sandı. Sarfettiği her kelime bir bir Erkam'ın kulağına ulaşmış, nasıl bir tepki vereceğini şaşırtmıştı.

Ağabeyi, Berzan'ın öldüğünü ve Mustafa'nın bunun için ifade verdiğini söylerken karısı telefonunu elinden düşürmeden önce anlam veremediği cümleler kurmuştu. Talan olan düşüncelerini toparlayabilmek için kendisine çok kısa bir zaman tanıyan Erkam, elbisesinin kenarlarını avuçlarının arasına alarak yerde gözlerini gezdiren karısının yanına doğru ilerledi. Tepkisiz kalan kardeşinin bir şey demeden odaya girmesiyle arkasından odaya giren Kenan, Esila'nın önünde eğilerek yerden aldığı telefonun ekranına az önce duyduğu haberden daha öfkeli bir şekilde baktığını farkedince vakit kaybetmeden yanlarına vardı.

" Birkaç dakikaya konakta olacağım. Eğer bir şeyler duyduysan sakın itimat etme ve beni bekle."

Mesajı sesli bir şekilde okuyan Erkam, telefonu yatağa fırlatarak " Ne demek istiyor bu adam?" diye sorduğunda ses tonu Esila'nın bir iki adım gerilemesine neden olacak derecede kızgın ve yüksek çıkmıştı.

"Emir Bey neyi saklamanı istedi senden Esila?"

Esila'nın üzerine yürüyen kardeşinin kolundan tutup kendine doğru çeken Kenan " Kendine gel." diyerek ikisinin arasına girerken Esila biraz daha geriye giderek aralarındaki mesafeyi açtı. Bir cevap vermek istiyordu ancak sarfedebileceği kelimeleri bir araya getirmekte zorlanıyordu. Dün olanlardan sonra Berzan'ın ölmüş olması Emir Bey'i direkt olarak gözünde katil sıfatına eriştirirken, ona olan güveni saniyeler içinde tuzla buz oldu. O an için Erkam'ın sorduğu sorulardan çok Emir Bey'in sarfettiği sözlere odaklandı. Bir daha görmeyeceksin deyişinin nedenini şimdi daha iyi anlıyordu. Ama aklına gelen ihtimali sormuştu değil mi ve o öldürmeyeceğini söylemişti.

"Neden sana böyle bir mesaj atıyor bu adam?! Delireceğim bir cevap ver bana Esila!"

" İnsan gibi sor o zaman Erkam!" deyip kardeşinin yönünü kapıya doğru çeviren Kenan tüm gücüyle itekleyerek odadan çıkmasını sağladı. Ardına dönüp karısına bakmasına engel olduğu Erkam odaya girmesin diye kapıyı kapatır kapatmaz ellerini göğsüne koyarak zaptetmeye çalıştı.

" Abi! Allah'ını seversen bırak!"

" Kendine geldiğinde bırakırım! "

" Bırak diyorum sana! Çekil önümden! Bir şeyler olmuş ve benden saklıyor!"

" Böyle yaptığında söyleyecek mi sanıyorsun! Korkudan titriyor farkında değil misin lan? Sakinleşmeden bırakmam seni yanına! "

Konağı saran sesleri yüzünden annesi ve yengesinin kendilerine doğru geldiğini gören Erkam, hemen arkalarından gelen Berfu'nun " Emir Bey geldi, sesiniz adama gidiyor abi!" demesiyle odasının kapısına son kez baktı ve sinirle bir şeyler mırıldanarak yanlarından ayrıldı.

" Esila'nın yanına git Berfu, iyi durumda değil şu an. Meryem sende. Yalnız bırakmayın." diyen Kenan kardeşinin ardından giderken neler olduğunu soran annesini yanıtsız bıraktı. Neler olduğunu kendisi de anlayamamış, bu yüzden verebilecek bir cevap bulamamıştı.

Basamakları ikişer ikişer inen Erkam soluğu çardakta oturan babasının hemen karşısında oturan adamın önünde alırken Emir Bey göz ucuyla dahi kendisine bakmadı. Varlığına zor tahammül ettiği Erkam nefes nefese " Neyi saklamasını istedin? " diye sorduğunda ayaklanıp yüzünü yumruklamak istedi fakat sabrederek umursamıyormuş gibi davrandı. Ama böyle gitmeyeceğininde farkındaydı.

" Birincisi bu konakta muhattap alacağım bir kişi var, o da Esila. İkincisi ise Hasan Bey şu an seni muhattap alıyor olmamı yalnızca geçmişimize borçluyuz. Şimdi oğluna söyle sözümü kesmeden beni dinlesin yoksa Berzan'ın babası gibi oğlunun cesedini bir köşede bulmak zorunda kalırsın."

"Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu? Buraya beni tehdit etmeye mi geldin Emir?! "

" Ne anladıysan artık Hasan Bey."

Bu şehre ilk geldiğinde tanıştığı ve iş yaptığı Hasan Ağaya ilk kez ağabey demek yerine bey diyen Emir Bey, Erkam'ın önüne geçen ve " Esila'nın, babası olduğunu unutma." diyen Kenan'ı hepsinden ayrı tutmakla doğru bir karar verdiğini bir kez daha anladı. Ve yine Erkam ile göz teması kurmadan baktığı ikinci kişi olan adamın, koluna girdiği kardeşini babalarının çaprazına oturtmaya çalışmasını izledikten sonra buraya gelme sebebini dile getirdi.

"Bana bir söz verdin, kızın bu konakta kaldığı sürece gözün arkada kalmasın dedin ama dün kızım o iki şerefsizin saldırısına uğrarken neredeydiniz? "

Etraflarında kimse olmadığı için 'kızım' derken rahat olan Emir Bey en sonunda gözlerini yumruklarını sıkarak kendisine bakan Erkam'a doğrulttu. Kızının kocası olarak karşısında oturan adamı bakışları ile öldürürken Erkam duyduğu şey yüzünden yerinde zor duruyordu.

"Ne saldırması? Kim yapmış bunu Esila'ya?"

Emir Bey'e olan öfkesinden saniyeler içersinde sıyrılan Hasan Ağa oğullarından bir cevap vermelerini beklerken karşısındaki adamın " Mustafa ve Berzan!" demesiyle gözleri yuvalarından çıkacakmışcasına irileşti. Dün gördüğü kadarı ile gelinin bir şeyi yoktu ve Erkam da bunu belli edecek bir tepki göstermemişti. Halbuki Kenan ve emri altında çalışan adamları her yerde Mustafa'yı aramış, konağa sabaha karşı dönmüşlerdi. Hasan Ağanın tüm bunlardan habersiz olmasının sebebi ise oğullarının ona karşı aldıkları tavır yüzündendi.

" Uzatmayacağım. Berzan'ı öldürten benim ve Mustafa hâlâ hayatta ise bu rahmetli annesine verdiğim değerden dolayı. Ama eğer ki kızımın karşısına bir kez daha çıkacak olursa sonu belli."

Elini ayağını bu işten çekmiş gibi görünse de Berzan ile ilgili araştırmalar yapan Emir Bey, yakaladığı açığı kullanacağı günü iple çekiyordu fakat hesaba katmadığı şey kızının bundan zarar göreceğiydi. Berzan'ı ve Mustafa'yı, Hatice Hanımın evinden çıkardıktan sonra uzun süre önce yaptığı planını devreye sokmak için geceyi beklemiş, kimsenin eve girerken veya çıkarken onları görmediğinden emin olduğunda olanlar olmuştu. Zevk için uyuşturucu kullanan ve bundan ailesi ve yakınları da haberdar olan Berzan'a, açık vermemek için şiddet uygulayamayan Emir Bey, üzerinde hiçbir iz bırakmadan alkol almasını sağlamış hemen ardından ise uçurumun kenarına çektiği arabanın içinde ölümüne yol açacak derecede vücuduna uyuşturucu enjekte ettirmişti. Öfkesinin odağındaki diğer kişi olan Mustafa ise bundan sonrasında rol alıyordu.

Ailesinden birinin Mustafa ile görüştüğünden haberdar olup olmadığını bilmediği için ihtimalleri göz önünde bulundurmayı seçerek onu ölümünün tek tanığı yapmıştı. Arama kayıtlarında adı çıkacak olan Mustafa'ya da şiddet uygulayamamış, bunu daha sonraya bırakarak yapacaklarını anlatmıştı. Mustafa ifadesinde Berzan'ın kendisini rahatsız ettiğini, kız kardeşine ulaşmasını sağlaması için tehditlerde bulunduğunu, korktuğu için buluşmaya gittiğinde alkollü olduğunu ve gözlerinin önünde koluna uyuşturucu maddeyi enjekte ettiğini söyleyecekti.

"Ve kızımdan saklamasını istedim çünkü iki tarafında karşı karşıya gelmesini istemedim. İnan zerre umrumda değilsiniz, bunu yalnızca kızım için yaptım Hasan Bey. Siz de duymamış gibi yapacaksınız ve bu konu burada kapanacak." dedikten sonra saf nefretiyle Erkam'a yeniden bakan Emir Bey son sözlerini sarfetmeden önce ayağa kalktı. Kızını bir kez daha ardında bırakıp gitmeyi istemiyordu fakat onun iyiliği için çok az bir süre daha sabretmesi gerekiyordu. O süreyi belirleyecek olan ise Fransa da yaşayan arkadaşının hesabına iki milyon tl yatıran ve Elif için pasaport hazırlıklarına girişen Ferit'ti.

"Kızıma bu konuda kalbini kıracak tek bir kelime edersen ne Esila'nın hatrını ne de bebeğinin hatrını umursarım. Şu an aldığın nefesler son nefeslerin olsun istemiyorsan ona göre davran."

" Bence sen davranışlarına dikkat et! Karıma nasıl davranmam gerektiğini söyleyemezsin! Evime gelip beni tehdit edemezsin!" diyen Erkam'ın yumruk yaptığı elini tutan Kenan her ne kadar Esila'nın babası olduğunu hatırlatmaya devam etse de kardeşini susturmaya gücü yetmedi. Erkam'ın buraya kadar kendine hakim olmaya çalışmasının nedeni Esila'nın babası olması idi ancak kendisini alenen tehdit etmesine göz yummayacaktı. Bu yüzden ne iki eliyle kolunu kavrayıp öne eğdiği bedenini geri çekmeye çalışan ağabeyi umurundaydı ne de adını uyarırcasına sarfeden babası. Karşısındaki adam ona düşmanıymış gibi bakarken eyvallah edecek hali yoktu. Kimse onu tehdit edemezdi. Ve kim olursa olsun karşılığını verirdi.

"Bu çırpınışlarını görmek haz verici olabilirdi ama inan yüzünü görmeye katlanamadığım için gidiyorum. İyi günler."

Emir Bey, kızının kendisini odasının penceresinden izlediğinden habersiz konağı terkederken Erkam, ağabeyinin tutuşundan kurtulduğu gibi oturduğu yerden kalktı. Damarlarının tümü alev alev yanıyor, Emir Bey'i de aynı şekilde yakmak için kıvranıyordu fakat ne ona bir şey yapabilirdi ne de karısının yanına gidip neden sakladığı ile ilgili sorular sorabilirdi. İki yolda ela gözlüsünün canını yakacağı için çareyi cayır cayır yanan öfkesine esir olan bedenini konağın dışına atmakta buldu. Sakinleşmeden geri gelmemeyi düşünüyordu ancak kalbi ela gözlüsünde kaldığı için bu süre çok uzun sürmeyecekti.

Hatalarım olduysa affola... 🤍

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen...🖤







Continue Reading

You'll Also Like

512K 28.6K 37
Güneş yükseldi. Küçük şehrin ışıkları söndü. Şarap bitti. Son sigarasından son bir nefes doldurdu ciğerlerini. Ayağa kalktı sanki hiç içmemiş gibi...
776K 43.8K 36
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
Sev Beni By Gaye

Teen Fiction

2.3M 92.9K 63
Bazı yalanlar vardır, gerçeklerden çok daha az can yakıcı. ♥ Korkunç bir iftiranın ardından atılan tokadın başlattığı bir oyun. Tamamen yalan ağları...
54.3K 6K 19
bebek; bi gece gecirdik ve bitti ikimiz de sarhostuk h.; sabah seksinde de oyle miydin yongbok? sabah altimda kivranirken de sarhos muydun? ✨ başlang...