/68/DENGESİZLİĞİMİ ÇOK GÖRME/PART 2/
Bölüm parçası: Toygar Işıklı - Ben Sana Hiç Yetişemedim
16 ARALIK 🍂🍂
DÖRT SAAT SONRA
' Alışamıyorum buna anne. Halbuki alışmam gerek değil mi? Mutluluğumun kursağımda kalmasına alışmam gerek.'
Yastığına sarılarak uyuyan genç kızı izlemeye annesinin odaya girmesi ile ara veren Esila, sessiz sedasız Zahide Hanımın yanından geçip Berfu'nun odasından çıktı. Neredeyse dört saat olmuştu ve Hasan Ağa oğullarının tüm çabasına rağmen kararından vazgeçmemişti. Yaşanan tartışmayı Berfu'nun odasından hop oturup hop kalkan yüreği ile izleyen Esila, bir ara Erkam'ın yediği tokatla ayakta durmakta güçlük çekmiş, yaşlı adamın inadına lanetler okumuştu. Oğullarını silmeyi göze alacak kadar inatçıydı ve kocasının deli öfkesi bile karşısında durmaya yetmiyordu.
Babalarına son sözlerini söyleyerek odalarına dağıldıklarında Zahide Hanım soluğu kızının yanında almış, Meryem ise çocuklarının yanından hiç ayrılmamış, Esila gibi pencereden izlemişti olanları.
Ne yapabileceklerini düşünerek alt katta bulunan odasına doğru ağır adımlarla ilerleyen Esila, Berfu'nun tek çare olarak gördüğü Said Bey'in de evliliklerini onayladığını öğrendiğinde hayalkırıklığına uğramıştı. Bu şehrin tüm insanlarından ayrı tuttuğu adamın Hasan Ağayı desteklemesi çok zoruna gitmiş, ona duyduğu güven darmaduman olmuştu. Bir ara Berfu'nun istemediğini bilse evliliği olumlu karşılamazdı diye düşünmüştü ancak umut kırıntıları, Kenan'ın arayıp kardeşinin durumunu anlatması ve onun buna rağmen kabul etmesiyle yok olmuştu.
" Emir Bey bir şey yapabilir mi acaba?" diye kendisine sorarak odasına giren genç kadın banyodan gelen gürültülerle hızla oraya doğru ilerledi. Aralık olan kapıyı iterek tamamiyle açtığında küfürler ederek banyo dolabında bulunan birçok malzemeyi yerlere fırlatan kocası ile göz göze geldi. Kısa bir an gözleri kırılan ayna ile buluştuğunda korku ile yutkunarak kocasının yanına vardı. İki elini de ellerinin arasına alıp yara bere var mı diye kontrol ederken Erkam, ela gözlüsünün telaşını sonlandırmak için öfkesini dizginlemeye çalıştı.
Yalnızca kendine gelebilmek için elini yüzünü yıkamaya girdiği banyoyu dakikalar içinde talan eden adam " Bir şeyim yok." diyerek ellerini geri çekti. Titriyordu, babasının tavırları aklından çıkmıyor deli damarını tetikleyip duruyordu ancak ne zaman ki karısı kollarını beline dolayıp yüzünü göğsüne yasladı damarlarını yakıp geçen kanının hırçınlığı azaldı.
"Yapma böyle. Kırıp dökerek bir çözüm bulamazsın. Sakin ol."
" Sakin olunca da bulamayacağıma eminim."
Bugün iki lafından biri 'sakin ol' olan Esila, göğsünden ayırdığı başını kaldırarak damarları belirginleşen yüze odaklandı. Kaşları çatık adamın alnındaki çizgiler bir araya toplanmıştı ve gözleri ile bir bütün olarak bakıldığında insanın attığı adımı geri çekmesine neden olacak derecede ürkütücü görünüyordu. Yinede kocasının kendisine bir zarar vermemiş olmasına şükrederek kollarını belinden ayırıp, sağ elini tuttuğu adamı çekiştirerek banyodan çıkardı ve yatağın yanına varana kadar sessiz kaldı.
Oturmasına izin vermediği kocasının karşısına geçen Esila ceketinin kenarlarını tutarak aralarındaki mesafeyi kapattı. " Yine de öfkene kapılmamaya çalış." diyerek yüzünü yaklaştırdığı boynuna dudaklarını bastırdı.
" Bu sinirle doğru adımları atamaz, kimseyi ikna edemezsin."
Geriye çekilmeden önce bu kez çenesinin ucunu öptüğü gece gözlüsünün yüzüne bakan Esila, yüzündeki gerginliğin usul usul kaybolmaya başladığını görünce rahatladı. Gün içersinde yaşadıkları, duygularını fazlasıyla yıpratmıştı ve bu gece kimsenin gözüne uyku uğramayacağını bilse de en azından sakin kalmalarının yarın için faydalı olacağını düşünüyordu.
Kocasının ceketini çıkaracağı sırada kapının iki defa tıklatılmasıyla geriye çekilen Esila karşılık vermek yerine seri adımlarla kapıya ilerledi. Açtığı kapının ardında gördüğü yüze ve elinde tuttuğu tepsiye şaşkınlıkla bakan genç kadın asıl şaşkınlığı Dilan'ın annesinin " Zahide Hanımım senin için hazırlattı hanımım." demesiyle yaşadı. Şaşkınlıkla araladığı ağzını kendisine gelmeyi başardığında kapatan Esila kadının uzattığı tepsiyi alırken "Teşekkür ederim." dedi ve kapıyı ayağı ile iterek kapattı.
İki çeşit yemeğin, salatanın ve ayranın bulunduğu tepsiyi kapının kenarındaki sehpanın üzerine bırakırken az önceki bakışlarını düşündü Esila. Berfu'nun odasından çıkarken yine aynı nefreti ve tiksintiyi görmüştü bakışlarında fakat şu an gönderdiği yemekler ile bakışıyordu.
' İlklerin gecesi bu galiba. Said Bey güvenimi yıkar, kaynanam yemek gönderir. Neyin alameti bunlar Allah'ım?'
Karısının yemeğe bakarken şekilden şekile giren yüzü ile kendisiyle konuştuğunu anlayan Erkam, sessizce ve gülümseyerek yanına doğru ilerledi. En son öğleye doğru gitmeden önce gülümsemişti adam ve bu yine karısı sayesinde olmuştu. Yemekler ile bakışmasını sürdüren karısının arkasına geçerek bedenini sardığında, saçlarının tel tel döküldüğü ensesine dudaklarını bastırarak kendisine gelmesini sağladı.
Ensesindeki dokunuş göğsünün titremesine neden olunca ellerini karnının üzerindeki ellerin üzerine koyan Esila tam şaşkınlığını dile getirecek kelimeleri sarfedecekti ki Erkam " Şimdi ben gelene kadar yemeğini bitirip, uyu olur mu?" dedi ve dudaklarını bu kez sağ omuzunun ucu ile buluşturdu. Karısının kokusunu soluyarak boynunu da öptükten sonra kollarını isteksizce geriye çeken Erkam bunu yapmadan önce karnını okşamayı ihmal etmedi. Geri döndüğünde başını karısının karnına yaslayıp, bebeği ile dertleşecekti.
" Nereye gideceksin?"
Telaşla kendisine doğru dönerek konuşan karısının yüzünü ellerinin arasına akan adam " Said amca ile konuşmaya gideceğim." dedi ve itiraz etmeye hazırlanan karısının alnına dudaklarını değirmeden önce fısıldayarak konuştu.
" Merak etme... Sakince ve güzellikle konuşup halletmeye çalışacağım."
"Söz ver."
" Beni beklemeyip uyuyacağına söz verirsen olur."
" Söz uyuyacağım." diyen karısının tatlı telaşı ile yeniden gülümseyen Erkam da ne kadar sabırlı kalabileceğini bilmeden söz verdi. Gülümsemesini yüzünden silmeden Said Bey'in konağına gitmek için odasından çıkan adamın kaşları basamaklara vardığı anda çatıldı. Kardeşinin hâli gözünün önünden gitmiyor, babasının kör inadı öfkesinin közlerini harlıyordu.
" Düşünme artık Esila. Söz verdin yemek zorundasın."
İçini karartan düşüncelerine ara veren genç kadın yere bağdaş kurup oturdu ve kayınvalidesinin gönderdiği yemeği yemeye başladı. O ana kadar aç olmadığını sanıyordu Esila ancak ilk lokmasını yuttuğunda öyle olmadığını anladı. Ara ara bebeği ile konuşarak yemeğini yemeye devam ederken bu gece gözüne uyku girmeyen ve onu düşünen biri vardı. Canını kurtarmak için onu çakallara yem etmekten çekinmeyen biri.
17 ARALIK 🍂🍂
" Gittiğimde pek bir şey yapmama gerek kalmadı."
Üzerinde gezinen meraklı gözlerin sahiplerini tatmin etmek için birkaç yudum içtiği sıcak çayın bardağını masaya bırakan Erkam " Gittiğimde halam oradaydı. " dediğinde ilk tepki Meryem den geldi. Dizine vurarak şaşırdığını belli eden tuhaf sesler çıkaran genç kadın, kayınvalidesinden önce davranarak " Ayy! Ölse gitmez ayağına sanıyordum!" dedi. Meryem tepkisini gözler önüne sererken Zahide Hanım ve Kenan duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Çünkü Zeynep Hanımın, Said Bey ile karşılaşmamak için gösterdiği uğraşa birçok kez tanıklık etmişlerdi ve işin aslı Zahide Hanım pek umudu olmasa da yalnızca kardeşleriyle konuşur zannediyordu.
" Gittiğimde oradaydı ve Said amcanın ağzını açmasına izin vermedi. Bu arada yanında amcamı da götürmüştü. İkisine de verdi veriştirdi. Sonra getirdiği gibi söylene söylene götürdü amcamı."
" Giderken bana neden haber vermedin?"
" Şu an derdin bu mu Kenan? Sonuç ne onu söyle Erkam." diyerek araya giren Meryem kollarını masanın üzerine koyup öne doğru eğildi. Çok önemli bir sır paylaşlıyormuş gibi tepkiler veren karısının hâlini hayretler içersinde izleyen Kenan, kardeşine devam etmesini istercesine baktı.
" Birazdan Said amca ve Civan gelecek. Berfu ile konuşmalarını istedi, ne gerek varsa. Neyse eğer Berfu gönülsüzse akşam istemeye gelmeyecek amcam."
Yine Zahide Hanımın konuşmasına izin vermeden araya giren Meryem " Kız dünden beri istemiyorum diye kendini yırtıyor, onlarda bunu çok iyi biliyor. Niye bu kadar uzatıyorlar ki?" dediğinde sorusunun cevabını tüm ayrıntıları herkesten önce öğrenen Esila verdi. Kocasına söz verdiği gibi yemeğini yemiş ve uyumuştu ancak her gece ağır bir uykuya dalan genç kadın kapının açılıp kapanma sesini duyduğu anda uyanmıştı ve ayrıntıları öğrenmeden de uyumamıştı.
" Çünkü hiçbiri attığı adımı geri çekmeyi kendine yediremiyor. Birde akşam gelip geri dönerlerse dile düşeceklerinden korkuyorlar. Alışmışlar tabi evlatlarını düşünmeden al gülüm ver gülüm yapmaya."
Son cümlesini sarfederken bu durumdan ne derece nefret ettiğini ses tonuna yansıtan Esila, yanlarına oturmak yerine ayakta durmayı seçti. Çünkü hem Zahide Hanımın attığı garip bakışların esaretinde kalmak istemiyor hem de Erkam ile acilen konuşması gereken bir konu vardı.
" Sorsan bir çoğu istemeyerek evlenmiştir ama hangi akla hizmetse artık evlâtlarınada aynı şeyi reva görüyorlar."
" Yıkılmaz kuralları var onların. Kim ölmüş, kim kalmış ya da kim mutsuz umurlarında olmaz Esila."
Meryem ve Esila arasında dönen konuşmadan rahatsız olan Zahide Hanım ne yapacağına dair bir açıklamada bulunmadan oturduğu yerden kalkıp, yanlarından ayrıldı. Meryem ise bir süre kayınvalidesinin arkasından bakındı. Önüne döndüğünde ise merakına yenik düşerek konuşmasına devam etti.
" Yalan yok en çok Said amcanın geri dönüşüne şaşırdım. Adamın kafasına silah dayasan vazgeçmez -ki onun kafasına silah dayamak yürek ister- ama halanızın bir lafıyla hizaya gelmiş. Demek ki yıllar geçse de-"
" Boşver geçen yılları Meryem. Kalk hazırlan çocukları annenlere bırakıp gelelim bir an önce."
Dün yaşananlar yüzünden korkan çocuklarını bugün yaşanacaklardan uzak tutmak isteyen Kenan, karısına kalkmasını işaret etse de Meryem konuyu kapatamıyor oluşunu sözleri ve yüz ifadeleri ile belli ediyordu.
" Baban şimdi işlerine karıştı diye kıyameti koparır. Hoş Zeynep Hala hakkından gelir ama- Ahh aşk nelere kadir. Yıllar geçse de tek sözüyle neler yaptırıyor adama. "
" Meryem, adam evli ve aşkından değil hatırdan dolayı dönmüştür sözünden."
"Siz kendinizi kandırmaya devam edin. Bu adam halanıza hâlâ aşık değil-"
Hasan Ağanın basamaklardan indiğini gördüğü anda susan Meryem masadaki çay bardaklarını bir çırpıda toparlayıp, tepsiye gelişi güzel koyduktan sonra " Gidelim." diye mırıldandı. Tepsiyi mutfağa bırakıp, Kenan dan önce odasına giden Meryem ara sıra omzunun üzerinden arkasına bakarken Esila, Hasan Ağanın bulunduğu ortamda durmaya katlanamadığı için kocasının omuzunu dürttü. Sırtı kayınpederine dönük olan Esila, babasına ters bakışlar atan Erkam'ın yüzünü kendisine çevirmesiyle " Teyzemin yanına gitmem gerek. Dün gece şekeri çıkmış, komşuları hastaneye götürmüşler. İyiyim dedi ama benim içim hiç rahat değil." dedi ve terleyen avuç içlerini elbisesinin kenarlarına sürttü. Bir anda neden saç diplerinin ve avuçlarının terlediğini bilmiyordu. Avluya inmeden önce teyzesi ile konuşurken dahi böylesine sıkıntılı hissetmemişti.
" Tamam, hazırsan gidelim hemen." diyerek ayağa kalkan kocasının karnına parmak uçlarını bastırarak engel olmaya çalıştı. Yanında olmasını isterdi ancak şu an ona en çok kız kardeşinin ihtiyacı vardı. Bu yüzden " Gelme sen. Hem Said Bey gelecek hem de Berfu'nun yalnız kalmaması gerek." diyen Esila arkasında kalan yaşlı adamın varlığından daha fazla rahatsızlık duymaya başladı. Sırtında gözlerinin dolaştığını hissediyordu ve bu vücuduna yayılan gerginliği arttırıyordu.
" Haklısın ama seni yalnız göndermek istemiyorum."
" Dilan ile giderim. Olur mu?"
Karısının karnında duran elini tutan adam içi rahat etmese de onaylamak zorunda kaldı. Babasına çay veren Dilan'ı gördüğünde adını seslenip, eliyle yanına gelmesini işaret etti.
" Buyur ağam."
" Harun'u ara gelsin hemen. Esila ve seni teyzesine bırakacak."
Dilan, ağabeyini aramak için yanlarından ayrılırken Erkam, Esila'nın avuç içini baş parmağı ile okşayarak " Gelene kadar hazırlan istersen. Önemli bir şey olursa beni ara mutlaka." dedi ve elini usulca bıraktı. Yüreğine doluşan huzursuzluğa rağmen rahat hissetmesi için tebessüm etmişti fakat babası ile göz göze geldiğinde kaşları saniyeler içinde çatıldı. İşte o an bir yanı karısının konakta olmamasının iyi olduğunu söylüyordu. Çünkü babası, halasının dün gece Said Bey'in konağına gittiğinden ve onlarında birazdan geleceklerinden habersizdi. Olacakları düşününce Esila'nın burada bulunmaması gerçekten çok iyi olacaktı.
Erkam'ın babasına attığı bakışlar yüzünden fısıldayarak " Kendine hakim ol tamam mı?" diyen Esila dikkatini çektiği adamın başını aşağı yukarı hafifçe sallayarak onaylaması ile hazırlanmak için yanından ayrıldı. İkiside huzursuz ve gönülsüzdü ama bunları en yoğun şekilde hisseden tek bir kişi vardı konakta.
Ağabeyi ve yengesinin birbirinden ayrılışını izlerken ağlıyordu genç kız ancak onu ağlatan bu görüntü değildi. Hiçbir şey olmamış gibi çayını içen babasıydı. Saçı sakalı beyaza bürünen adamın bedeninin yarısını gören genç kız, Civan'ın geleceğinden haberdardı ve geceden beridir aynı şeyi yapmaya devam etti. Hem amcasına hem babasına beddualar yağdırmayı sürdürdü. İstemediğini başka hangi yollarla dile getirecekti, bilmiyordu. Ama bildiği bir şey vardı; bugün bu konaktan birinin cesedinin çıkma ihtimali çok yüksekti.
Bir Saat Sonra
Terleyen avuç içi ve acıyan yüreği... Kalbinin neden bu denli sızladığını bilmiyordu Berfu ama avuç içinin neden terlediğini biliyordu. Çünkü şu an yatağının üzerinde sırtı kapıya dönük oturmuş, elindeki metal parçasına ağladı ağlayacak şekilde bakıyordu. Annesinin birkaç dakikalık yokluğundan yararlanarak babası ve ağabeylerinin ortak kullandığı çalışma odasının kasasından aldığı silahı son çaresi olarak görüyordu genç kız. Eğer istemediğini söylemesine rağmen babası kararından vazgeçmez ise onu canından geçmekle tehdit edecekti. Hoş dün ki yakarışlarını göz ardı eden adam, ölümünü de göz ardı edebilirdi. Aslında etmişti de. Öldüreceğini söyleyerek, kapısına dayanarak canını hiç ettiğini belli etmişti.
Bunun kendisine hiç yakışmadığının farkındaydı aslında. O, hiçbir zaman yenilgiyi çok çabuk kabullenmemişti ama güçlü yönünü çökertmeyi başaran narin yanı başka bir yolunun kalmadığını kabullendirmeye çalışıyordu. Kendisi için uğraşan ağabeylerini düşündü Berfu. Yengelerini ve gururunu hiç edip Said Bey'e karşı duran halasını. Şimdi vazgeçip hayattan kopacağı bir kurşun sıksa bedenine, yenilen sadece kendisi olmayacaktı. Onun için uğraşan herkes babasına yenilmiş olacaktı.
Dünden beridir ölüm ve yaşam arasında gidip gelen Berfu, Dilan'ın annesinin kapıyı yarım bir şekilde aralayarak " Geldi. Misafir salonunda seni bekliyor." demesiyle avuç içindeki silahı var gücü ile sıktı. Umudu yoktu fakat sabrının kırıntıları silahı çekmecesine koymasını sağladı. Kullanmanın nasip olup olmayacağı birazdan belli olacaktı ve tek dileği buna gerek bırakmayacak bir şeylerin yaşanmasaydı.
Boğazını temizleyerek " Geliyorum." diyen genç kız kapının kapanmasıyla yatağının kenarındaki terliklerini giyip ayağa kalktı. Yürümek istemiyordu, nefes almak istemediği gibi. Ne olurdu şu an yer yarılsa ve basamakları inerken gözüne çarpan üç adam içine girse.
Annesinin arkasından geldiğini çok sonra farkeden Berfu, odasından avluya gelene dek gözlerini önünden hiç çekmemiş, etrafına bakmamıştı ama çardağın önünden geçip gideceği sırada babası, amcası ve Said Bey'in çaprazında oturan ağabeylerine baktı. Kolay kolay zıvanadan çıkmayan ağabeyi Kenan'ın bile öfke dolu olduğunu gördüğünde içi sızladı. Ve emindi ki göz göze geldiklerinde yumruğunu sıkan Erkam ağabeyi yerinde zor duruyordu. Dudaklarını birbirine bastırmış susuyordu fakat gözleri çoktan fırtınaya kapılmış, çaprazında oturan üç adamı sonsuzluğa uğurlamıştı.
" Kızım ellerini öpmeyecek misin?"
Annesinin fısıldayarak sarfettiği cümle ile yumruklarını sıkan Berfu olduğu yerde durup sabır dilendi ama sonra vazgeçti. Hatta cevap verirken bilerek sesini yükseltti. Çünkü en çok inandığı ve güvendiği Said Bey'in duymasını istiyordu.
" Bana kadir kıymet vermeyenlerin ne elini öperim ne de yüzlerini görmek isterim."
Kızının bu sözüyle hışımla yerinden kalkan Hasan Ağa tam edepsizlik olarak gördüğü hareketinin hesabını sormak için yanına gidecekti ki Said Bey elini kaldırarak durmasını sağladı. Babası ile aynı anda ayağa kalkan Erkam, oturduğunu görünce yerine geri oturdu ama dayanacak gücü kalmamıştı.
Mutfağın kapısından Berfu'yu izleyen Meryem içinden ' Helal be.' diye geçirirken anlık olarak yüzüne bakan genç kıza içten fakat buruk bir tebessüm yolladı. Onunla dalaşmaktan zevk alıyordu, bugün ise yanında olduğunu göstermek istemişti. Tabi bir yanı ben demiştim dememek için zor duruyordu. Kocası ile bu yüzden küs kalmışlardı ve bugün Berfu'nun, geçmişte sarfettiği sözlerinin doğruluğunu anlamasını umuyordu. Berzan yüzünden adı çıktığı için iki kardeş baş başa verip, evlenmelerini uygun görmüştü ve kendisinden başka bunu dile getiren olmadığı için kötü niyetli ilan edilmişti genç kadın.
Zemini döve döve yürüyen Berfu, Civan'ın beklediği odanın önüne geldiğinde son bir kez annesine baktı ve aralanan dudaklarından canını sıkacak bir sözün çıkmasına izin vermeden içeri girdi. Görmeyi beklemediği Zeynep halasını karşısında bulunca hızla kollarının arasına girdi.
Tuttuğu göz yaşları karanfil kokulu boyuna yüzünü gömdüğü an aktı ancak hassasiyeti çok uzun sürmedi. Çünkü başını hafifçe sağa doğru eğdiğinde Civan ile gözleri birleşti, öfkesi harelerine yıldırım misali düştü.
" İkinizde canımdan bir parçasınız ama birinizin gönlü yok ise olmaz."
" Ya sonradan gönlü olursa hala?"
Erkam ve Esila'yı düşünerek konuşan Civan, halasından ayrılarak kendisine öldürecekmiş gibi bakan Berfu'nun yaşlı gözlerini görmeye dayanamayınca başını önüne eğdi. Şansının olmadığını bilmesine rağmen elinden geleni yapacaktı. Yoksa bir daha yüreğine yara olan genç kızın karşısına çıkamazdı. Bugün kabul etmez ise yüzünü son görüşü olacaktı. Yine bir yolunu bulur uzaktan izlerdi ama bir başkasıyla oluşunu görmeye katlanamazdı.
Zeynep Hanım, yeğeninin saçlarına el sürerek " Sonrasını kimse bilemez elbette ama yine de çok acı çekmemek için bu yola gönüllü çıkmak en iyisi." deyip odadan çıktığında Berfu kollarını göğsünde birleştirip, sıkıntı dolu nefeslerini özgür bıraktı. Göğsü patlayacakmış gibi hisseden genç kız birkaç saniye etrafına bakınıp " İstemediğimi bile bile nasıl gelirsin? Nasıl kabul edersin?" diye sorarak bakışlarını Civan'a doğrulttu. Bir an önce konuşup kurtulmak istiyordu. Ne olacaksa olup bitsin, eziyeti sonlansın.
" Bana sorduklarını mı sanıyorsun? Babam gelip istemeye gideceğiz dedi ve itiraz etmeme müsaade etmeyip kestirip attı Berfu. Seninle bir yola girelim, yuva kuralım istiyorum ama böyle değil. Gönlün olmadan değil."
" İnanmıyorum sana. Bana iğne ucu kadar saygı duysan, gerçekten seviyor olsan şu an bunları yaşıyor olmazdık."
Berfu titreyen omuzlarını düşürmemek için çabalarken Civan samimiyetine inanmasını istediği için gözlerine denk gelmeye çalıştı ancak olmuyordu. Berfu gözlerinin birleşmesine izin vermiyordu.
"İnanmanı beklemiyorum. Ama lütfen sevgimi kınama ya da aşağı görme. Bir Rabbim biliyor bir sen. Sana saygım olmasa bencillik ederdim Berfu. Babama bırakmaz önce ben gider söylerdim. Benimle ol diye her şeyi yapardım. Bunu yapabileceğimi sende çok iyi biliyorsun. Ama demedim tamam mı? Olur tabi ki baba, ben onu çok seviyorum zaten demedim. Sana saygım olmasa itiraz etmeye bile kalkışmazdım."
" Söylediklerinin bir önemi yok benim için. Şimdi çıkacağız ve istemediğimizi söyleyeceğiz. "
Berfu'nun kapıya doğru attığı ilk adımı dolan gözleri ile izleyen Civan ikinciyi de aynı şekilde izledi fakat üçüncü adımı karşısına geçerek engelledi. Canı yanıyordu. Kalbini söküp eline vermişler, yerini tuzla doldurmuşlar gibi hissediyordu. Ona hakkında konuşulanlar sona erecek, kimse arkandan atıp tutamayacak diyemiyordu da. Bir ihtimal dese... Diyemezdi. Berfu buna üzülür ama umursamıyor gibi yapardı. Bundan emindi ancak içten içe kendini yiyeceğini de bilirdi. Çünkü tanıyordu onu.
" Çekil önümden."
" Ben istiyorum." diyerek afallamasına neden olduğu Berfu'nun ellerine uzandığında genç kız tutmasına izin vermeyip bir adım geriye çekildi.
" Ne diyorsun sen ya?! Daha az önce itiraz etmek istedim demedin mi?!"
" İstedim evet ama... seni kaybetmek istemiyorum Berfu. Ben olmasam başkası gelecek, yine aynı şeyleri yaşayacaksın. Lütfen kabul et beni."
" İşte şimdi bencillik ediyorsun."
Yanan gözlerini ağlamamak için kırpıştıran Civan " Senin için..." dediğin de titreyen sesi Berfu'nun kalbinin duvarlarını inletti. Ama bu yeterli değildi. Kalbini kazanmak yerine var olan nefretin fazlasını kazanıyordu şu an.
" Ne sen ne de bir başkasını istemiyorum, istemeyeceğim. Şimdi çık dışarı ve istemediğini söyle."
" Anlamıyorsun." diye diretti Civan. Açık olamadığı için halinden anlasın, söyledikleriyle yetinsin istiyordu. Gerçekleri söylemekten kaçınıyordu fakat buna daha fazla devam edemeyecek gibiydi.
" Adam gibi anlat o zaman!"
Genç kızın sesi odanın dışına taşacak seviyede çıkarken Civan ses tonunu biraz daha düşürme ihtiyacı hissetti. Sanki fısıldasa kalbine dokunabilirdi.
" Hakkında konuşulanlara dayanamıyorum Berfu. Susturmak istiyorum onları. Döverek ya da canlarını alarak hiç farketmez ama bitmiyorlar ki. Deliriyorum anlıyor musun? Adını ağızlarına aldıklarında deliriyorum... Katlanamıyorum..."
Konunun dönüp dolaşıp buraya geleceğini geç farkettiği için kendisine kızan Berfu anladığını belirten mırıltılar çıkardı fakat bunun dışında tek bir kelime etmedi. Sevdiği ya da iyiliğini istediği için olsa da kararı kesindi. Sessizce bedeninde gözlerini gezdirdiği adamın yüzüne ağır ağır çıkardığında kendisinden bir cevap beklediğini anlayınca konuşmanın gidişatını değiştirdi.
" Ferit abime kardeş gibi gördüğünü sandığı bana aşık olduğunu söyledin mi? Hani kardeşinden ayırmadığını zannedip her gittiğinde emanet eden adama?"
Konuyu bir anda değiştiren Berfu'nun ellerinden gözlerini ayıran Civan başını olumsuz anlamda sallayarak etrafına bakındı. Ve daha fazla nefret etmesin diye sakladığı sırrı üzerine gelinmesine dayanamayarak ağzından kaçırdı. Yapmamalıydı ama yaptı.
" Hangi gözle bakar sana hiç düşündün mü? Abilerim bundan sonra sana nasıl güvenecek? Hepsi senin bana kardeş gözüyle baktığını sanıyordu! Peki ya sen nasıl bakacaksın onların yüzüne?!"
" Sen nasıl bakabiliyorsan öyle bakacağım."
" Anlamadım."
Yüzüne şüpheyle bakan Berfu'nun sağ tarafına doğru bir adım atan Civan, kapının önünde dinleyen birileri olabilir diye kulağına yaklaştı ve genç kızın her zerresini titretecek cümleleri kurdu.
" Diyorum ki; sen Ferit'in düğün günü Elif ile kaçtığını bile bile yüzlerine nasıl baktıysan öyle bakacağım."
Civan'ın sarfettiği sözlerin devamında yapılan konuşma Berfu'nun kararını değiştirmeye yetmiş, Said Bey dışında kimsenin aklının ucuna dahi gelmeyecek bir anlaşma ile sonuçlanmıştı.
🍂🍂🍂
"Evet. İyi, uyuyor şu an."
Kapı girişinden teyzesine bakarak Erkam ile konuşan Esila sesine uyanmasını istemediği için kapıyı yavaşça kapattı ve merak ettiği soruyu odanın önünden uzaklaşırken dile getirdi.
" Onlar geldiler mi?"
' Gelmedi- Geldiler. Şu an içeri giriyorlar.'
" Tamam. Gittiklerinde ara olur mu?"
' Ararım güzelim. Dikkat et kendine.'
" Ederim." diyen Esila ' Sen de et.' diyemeden arama sonlanınca geri aramayı istesede geldiklerini öğrendiği için vazgeçti. Tam da şu an Berfu'nun yanında olmayı çok istiyordu ancak bir odadan diğerine gidecek takati olmayan teyzesini yalnız bırakmaya gönlü el vermiyordu.
Geldiği gibi evde bulunan cihaz ile teyzesinin şekerini ölçen Esila, dün geceye oranla düşük olduğunu söylese bile bir türlü rahat edemiyordu. Dilan ile birlikte doktorunun tavsiye ettiği yemekleri hazırlamış, genç kız ortalığı toplarken kendisi teyzesinin yemesine yardımcı olmuştu.
Girdiği salonun tekli koltuğunun kenarında bulunan sehpaya telefonunu bırakan Esila, pencere önündeki ikili koltuğa uzanmayı planlarken zil sesini duyunca koşar adımlarla salondan çıktı. Evin içinde yankılanan sesin teyzesinin uyanmasını sağlamasından endişe eden genç kadın ağabeyi ile markete ve eczaneye gitmiş olan Dilan'ın geldiğini düşünerek kim olduğunu sormadan kapıyı açtığında buna pişman oldu. Çünkü asla tükenmeyecek olan öfkesine ve nefretine sahip olan adam karşısında duruyordu.
" Canım kardeşim!" diyen adamın yüzüne kapıyı kapatacaktı ki Mustafa ayağını araya koyarak buna engel olmakla kalmayıp, iki eliyle baskı uygulayarak kapıyı içeri girebileceği kadar açmasını sağladı. Geriye gitmek zorunda kalsa bile kapının tokmağından elini çekmedi ancak küçük koridoru saniyeler içinde kaplayan alkol ve sigara kokusu burnunu tıkaması için zorluyordu.
" Hoş geldin diyeceğine yüzüme kapıyı kapatıyorsun kardeşim. Çok ayıp."
Mustafa'nın sırıtarak konuşmasıyla iğrendiğini belli eden bakışlarını yüzünde gezdiren Esila " Neden geldin?" diye sordu. Nefreti saniyeler içersinde doruklara tırmanırken kulağına ilişen sesi, üzerinden yayılan kokusu gibi midesini bulandırdı.
" Sizin arabayı kapının önünde görünce bir gelip halini hatrını sorayım dedim."
'Kapının önünde araba yok.' diye içinden geçiren Esila " Hadi ya." dediği an bunun bir bahane olduğunu anlayıp geriye doğru bir adım attığı sırada Mustafa evden çıkarken beline yerleştirdiği silahı çıkardı. Korku ile gözleri irileşen Esila'nın çığlık atmasına fırsat vermeden ağzını kapatıp sırtını serçe duvara yaslarken sırıtışı büyüdü.
Şakağına bastırılan metalin sebep olduğu korku tüm bedenine yayılıp, kalbinin ritmini hızlandırsa da Mustafa'nın ağzını kapatan elinin bileğine yapıştı Esila fakat gücü çekmeye yetmedi. Öyle sert bastırıyordu ki hareket ettiğinde başı duvara sürtüyor, göğsüne yasladığı kolu nefesini kesiyordu.
" Hareket etmeni tavsiye etmem. Hele hele bağırmanı. Sadece iki dakika uslu dur ve bekle. Yoksa namlunun ucu kıymetli bebeğini bulur. " deyip gözlerini karnına doğrultan Mustafa'nın devamını "Mermilerin tümünü karnına boşaltmamı istemezsin değil mi Esila?" diyerek getirmesiyle başını sağa sola çevirmeye çalıştı.
Gözlerinden boşalan yaşlar görüşünü bulanıklaştırmış, bileklerine dolanan elleri çaresizlikle iki yanına düşmüştü. Korkusunu bir kenara bırakıp, içinden bebeği için dualar etmeye başladı. Ona zarar gelmeden alacağı hiçbir hasar, çekeceği acı umurunda değildi. Sadece bebeği zarar görmesin istiyordu. Birde yakarışlarını pis elini ağzına dayayarak avuç içinde boğan adamın bir an önce ölmesini.
Dakikalar boyunca baskısını bir an bile azaltmayan Mustafa'ya korluyla bakarken birinin yardımına gelmesi için dua ettiği sırada aralık olan kapı açıldı. Korku içinde çırpınan kalbi imdadına yetişen biri olduğu düşüncesiyle sevinmeye meyledemeden bu kez içeri iri yapılı, yüzünü şapka ve gözlükle saklayan biri girdi.
O an omuzunun üzerinden arkasına bakan Mustafa'nın iğrenç sırıtışı son buldu, adamın tanıdık sesi ise genç kadının kurtuluş umudunu ezerek koridorda yankılandı.
"Beni özlediğini düşünüp ayağına kadar geldim bak. Hadi yarım kalan hesabımızı kapatalım Esila."
Hatalarım olduysa affola...
Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen. 💜