AĞLA SEVDAM

Av goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock Mer

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2

75.9K 4.4K 837
Av goncabeyza


/66/BENİMLE EVLENİR MİSİN ŞİİRİM?/ PART 2/

Bölüm parçası: Dikensiz Gül

8 ARALIK 🍂🍂

" Allah'ım! Ya birde ayakları düz mü  değil mi diye baktın mı gerçekten?"

Karşısında kahkahasını  zar zor dizginleyerek konuşan Berfu'nun kendisiyle alay etmesine bozulsa da belli etmeyen Esila onu gözleriyle onayladı. Görümcesinin diline düşeceğini bilse anlatmazdı fakat bu gece de aynı korkuyu yaşar mıyım düşüncesiyle rüyasını ve uyanık iken gördüğü karartıları   Zeynep Hanıma anlatma ihtiyacı hissetmişti. Tabi görümcesinden   bıkkınlıkla yeğenini  izleyen Zeynep Hanıma sıra gelmiyordu.

" Bunu bir Meryem yengem yaşıyor sanıyordum. Ya üç hamileliğinde de Kenan abimden korkup benimle uyumuştu."

" Bende sıra bana ne zaman gelecek diye bekliyordum!"

Meryem çay bardağını sertçe  tabağına koyarken Berfu yengesinin hamilelik dönemlerini hatırladığında içinde tuttuğu kahkahayı dayanamayarak patlattı. Kenan ağabeyi o kadar şey yaşamıştı ki çardakta sabahladığı günleri unutmak mümkün değildi.

" Bak bu sana bir ders olsun Esila. Bir daha gelip şuna bir şeyler anlatma yoksa ömürbillah çenesinden kurtulamazsın!"

Yengesinin Esila'ya verdiği iğneleyici tavsiyeyi umursamayan Berfu " Bak bir gece korkusundan banyoda yıkanamamış, leğeni kovayı odasına taşımış. " dediğin de Meryem  gökyüzüne bakarak  sabır çekti ve susmasını söyledi ama ne çare. Berfu aklına kazınan ve her hatırladığında katıla katıla güldüğü anları anlatmadan susmaya niyetli değildi.

" Birde o gecenin akşamı  saçlarına kına yakmıştı ama görmen lazım kan kırmızı rengi.  Neyse işte yengem yıkanmaya başladığında abim su sesine uyanmış.  Şaşırmış tabi tövbe ede ede  yanına yaklaşmış. Ya garibim leğendeki suyun kırmızı renkte olduğunu görünce korkuyla odasından fırlamıştı. O sıralar yengem  o kadar çok rüyalarından bahsediyordu ki  abim de etkilenmiş, karım yanımda mı değil mi diye hiç bakmamış. Kıyamam ya... Annemle yanına gittiğimizde gözleri yerinden çıkacak sanmıştım."

" Ayy o gece bebeğimi  nasıl düşürmedim bilmiyorum. Zaten korkuyordum, birde tövbe ede ede yanıma yaklaştığında tabi o an ne  dediğini anlamamıştım  tası göğsüme bastırıp sure okumaya başladım. Bu da bağıra çağıra çıktı odadan. Annemle Berfu gelene kadar neredeyse ruhumu teslim edecektim."

O anları anlatırken gülümseyen Meryem " Bir kız çocuğumuzda olsaydı keşke..." dedi ve bunu sesli şekilde dile getirdiğini Berfu'nun " Ayy yine aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. Olursa da yengem doğurana kadar sende kalayım hala!" demesiyle anladı.

" İyi ki korkup, birkaç gece yanında kaldım Berfu!"

" Birkaç gece mi? Yenge üçüncü ayından doğum yapana kadar her hamileliğinde benimle kaldın. Hayır bir ara artık babalık iç güdüsüyle dolup hayaller kurmaya başlamıştım. Resmen  tramvam  oldu senin hamileliklerin!"

" Berfu kızım tamam. Kafam kaldırmıyor artık." diyen Zeynep Hanım yeğeninin susmasıyla yüzünü, gözleri  Meryem ve Berfu arasında mekik dokuyan Esila'ya çevirdi. Bir an önce içini rahatlatacak şeyler söylemek istiyordu çünkü eğer kafasına takarsa hamileliğini kolay geçiremezdi. Bu tür rüyalardan kötü derecede etkilenen ve kendine zarar veren bir tanıdığı vardı ve o aklına geldiğinde yüreği burkularak konuşmaya başladı. 

" Her şeyden önce rüyalarını öyle herkesin yanında dile getirme kızım. Çünkü sen anlatıkça kafanın içine daha çok yerleşir. Sonra biri başka diğeri başka başka şeyler söyler. Bunlar düşüncelerinde yer edindikçe rüyalarında  daha kötüsünü görürsün. Baş ucuna bir dua kitabı koy, her gece uyumadan önce sureler oku. Allah'ın izni ile hiçbir şeycik olmaz."

" Anam örgü  şişi koyardı yastığımın altına. O yoksa da kaşık."

Meryem yengesinin bu dediğine gülen Berfu " Sarımsak soğan nasıl olur?" dediğinde çatık kaşlar ile kendisini izleyen gözler bir iken iki oldu. Halası ve Meryem susmasını istercesine bakarken Esila kafası karışık bir şekilde hepsinin üzerinde gözlerini gezdiriyordu.

" Dalga geç sen. Başına geldiğinde de böyle alay edebilecek misin bakalım?"

" Meryem." diyerek uyarıda bulunan Zeynep Hanım yeğenini ise bakışları ile susturdu. Tam Esila ile tekrardan konuşacaktı ki konağa nefes nefese giren Erkam'ı buldu gözleri.

" Erkam'ın derdi ne? Sabahtan beri telaşla konağa  bir giriyor bir çıkıyor."

Meryem'i " Ben de bilmiyorum." diye cevaplayan Berfu, sorar gözlerle Esila'ya baktı ama aslında sebebini biliyor, belli etmemek için öyle davranıyordu.  Omuzlarını kaldırıp indiren genç kadın başını olumsuz anlamda salladıktan sonra sol omuzunun üzerinden arkasına baktı. Kocası elinde kağıtlarla koşarak merdivenleri tırmanmıştı ve daha önüne dönüp çay bardağını almamıştı ki Kenan'ın da aynı telaşla konağa girdiğini gördü.

" Berfu!"

El işaretiyle gelmesini isteyen ağabeyine " Geliyorum." deyip yerinden kalkan Berfu, Meryem'in ne olduğuna dair olan  sorularına cevaben bilmediğini belirtircesine bakıp, Kenan'ın peşine takıldı. Seri adımlarla ilerleyen  ağabeyinin arkasından salona girdiğinde Erkam'ın kendi kendine söylendiğini duydu.

" Şimdi ne yapacağım? Off!" 

" Sorun ne?"

" Esila olmadan bir şey yapmayacaklarmış abi! Ben onu götürürsem ne anlamı kalır ki? Her şeyi anlayacak."

Çenesini kaşıyarak ne yapacağını düşünen Kenan kapı ile koltuk arasındaki kısa mesafede volta atmaya başladığı sırada Berfu " Doktoruyla konuştun mu peki?" diye sordu. Nefesini düzene sokmayı başaran Erkam " Konuştum. Yolculuk yapabilir ama uçağa binmekten korkuyorsa ısrar da bulunmamamı söyledi. " dedikten sonra elini ensesine atıp sertce ovalarken yeniden alamadığı belgelere odaklandı. Sabahtan beri oradan oraya koşuşturuyordu ancak eline geçen bir şey yoktu.

" Belediye başkanı ile konuştun mu?"

Ağabeyinin sorusu ile kaşlarını çatan Erkam ensesinden çektiği eli ile alnına vurup, kendisine kızarak  " O nasıl aklıma gelmedi?" diye sordu. Belediye başkanı ile olan ahbaplıkları işlerini kolaylaştırabilirdi ancak telaşından ve gerilen sinirlerinden bunu akıl edememişti.

" Şimdi  Berfu sen Esila'ya hazırlanmasında yardım et. Sen de düş önüme gidip şu işi sakin sakin halledelim."

Son cümlesine tezat sesinin yüksek çıktığını kardeşlerinin şaşkın bakışlarıyla farkeden Kenan, ikisinin haline gülümseyerek salondan çıktı. Avluya vardığında sorularını hazırda tutarak yüzüne merakla bakan karısı ile arasındaki mesafeyi kapatıp yanağını yanağına yasladı. Meryem ağzını açamadan fısıldayarak " Kimseye belli etmeden çantanı hazırla. Birkaç güne seni bir yere götüreceğim." dedi. Kocasının tenine temasının şaşkınlığını atamadan sözlerinin şaşkınlığına savrulan Meryem nereye gideceklerini bile  soramadı. Halasına birkaç saat içinde geleceklerini söyleyerek konaktan çıkan ağabeyinin peşinden giden Erkam, karısı ile göz göze geldiğinde bedeni gevşedi ve kuruyan dudakları gülümsemeye bulandı. Kalbi ise karşılığını çok geçmeden almasıyla gülümsedi. İşte bu gülümseme için dünyayı yakmaya hazırdı adam.

Arkasına baka baka konaktan çıkan kocasının ardından bakmayı bırakan Esila, soğumaya yüz tutmuş çayını gülümsemesini soldurmadan içerken Meryem'in içi içini yiyordu. Araları onca zamana rağmen tam olarak düzelmemişti ama kocasının az önce söyledikleriyle duyguları allak bullak olmuştu. İki kadın binbir düşünceyle çaylarını içerken Berfu salonda saçlarını yolmak ile meşguldü çünkü Erkam ağabeyi gitmeden önce Civan ile kendisinin yanlarında gelmesini istemişti. Tabi başka bir araba ile ve Esila'ya görünmeyecek bir şekilde.

9 ARALIK 🍂🍂

' Kalemimin ucu bitmek üzere elam... Şimdi alsan ellerinin arasına ve yenilesen ucunu, senin parmak uçlarının iziyle dokunsa kâğıda... Eğer yapmaz isen kalem, kâğıda dostluk etmeyi bırakacak gibi. Sonra kim yarenlik eder satırlara? Kadınım... En güzel şiirim, geri çevirme bizi...'

Güneş gözlüğünü burun kemerini sıkmasıyla çıkarıp torpidonun içine bırakan Erkam, kapağı kapatırken çıkardığı ses yüzünden içinden kendisine saydırmaya başladı  fakat daha üçüncü kelimesini sarfedemeden karısının " Geldik mi?" dediğini duydu.
Uykusunu böldüğü Esila'ya cevap vermek için yolu aynalardan kontrol eden adam birkaç saniye içersinde arkasına dönüp " Çok az kaldı." dedi ve yeniden önüne döndü. Dikkatini yola verme mecburiyeti olmasa karısının bu hâlini seyre koyulurdu çünkü uykudan uyandığında tatlılığı bir başka oluyordu. Küçük çocuklar gibi etrafına sorgulayarak bakıyor, kararsız kaldığında yeniden uyuyordu. Ama bu kez Esila başını yumuşak yastığından kaldırdı ve gözlerini ovalayarak oturdu. Önce sol tarafındaki camdan dışarıya bakan genç kadın  yeşili ile muhteşem bir manzarayı gözler önüne seren tepeler ile gülümsedi. Oldum olası çok seviyordu dağları, tepeleri fakat ne zaman ki başını sağ tarafına çevirdi ufak bir çığlık gülümseyen dudaklarından firar etti. Masmavi suları gördüğü anda gözleri mutlulukla ışıldayan Esila  sağ tarafına kaydı ve alnı ile cam arasında birkaç santim bırakarak denizin güzelliğine odaklandı. Bu hâli göz ucuyla kendisine bakan kocasını gülümsetirken Esila onun varlığını unutmak üzereydi. İçindeki küçük kız çocuğu ile birlikte gemileri saymaya başladıkları sırada dikkatini dağıtan Erkam'ın telefon melodisi oldu. Bu sayede bakışlarını kocasına çeviren Esila, Erkam'ın telefona bıkkınlıkla baktığını görünce " Kim arıyor?" diye sormadan edemedi.

" Berfu."

" Açmayacak mısın?"

"Hayır." deyip telefonu yan tarafındaki koltuğa fırlatırcasına bırakan Erkam " Çatlasın biraz yoksa ben çatlayacağım." diye mırıldandı. Berfu yola çıktıkları andan beri dakika başı arayıp Civan'ı şikayet etmiş, aramalarına cevap vermediğinde ise mesaj yağmuruna tutmuştu. Planları gece bir yerde konaklamak, sabah yeniden yola çıkmaktı fakat Berfu yüzünden bundan vazgeçtiği gibi neredeyse molalardan bile vazgeçecekti. Bu gerginliğinin üzerine saatlerdir sigara içmeyişide eklenince çareyi aramalarına cevap vermemekte bulmuştu. Telefon melodisi aracın içersinde tekrardan yankılanınca Berfu olduğunu düşünüp bakmamıştı fakat camdan ayrılıp iki koltuğun arasından öne doğru  uzanan Esila " Civan arıyor." dedi. Erkam'ın cevap vermeyeceğini söylemesiyle " Önemlidir belki." dediğinde  Erkam oralı olmayıp, dikkatini yola vermeye devam etti. Bu sırada ise yardımlarının dokunacağını düşünen aklına küfrediyordu. İçinden ' Yiyin birbirinizi.' diye geçirirken telefonu arabadan atmamak için kendisini zor tutuyordu.

" Hani gece bir yerlerde duracaktık. Hiç dinlemeden yola devam etmen iyi değil. Hem biz nereye geldik? Tabela da gözükmüyor."

" İzmir'e geldik güzelim."

"Ne?!"

Karısının bağırışı ile başını hafifçe ondan uzaklaştıran Erkam, sesiyle sızlattığı kulağına rağmen güldü. Ama şaşkınlığını üzerinden  atar atmaz " Baştan anlaşalım denize girmeyeceksin.  Yok ben girerim diyorsan geri dönelim!" demesiyle gülüşü soldu.

" Bebeğim bağırmadan da söyleyebilirsin değil mi?"

" Normal tonda konuşunca anlamıyorsun sen bazen!"

" Ne zaman anlamadım?"

" Say say bitmez Erkam. Şimdi yorma benim çenemi." diyerek koltuğa yaslanan Esila ilkinde şaşkınlığı ve korkusu yüzünden yüksek sesle konuşmuştu fakat diğer cümlelerinde bunu bilerek yapmıştı. Dayanamayıp işaret parmağı ile sağ  kulağını ovalayan kocasının halinden keyif alırken " Girmeyeceksin ona göre." dedi. Bu kez ses tonu yüksek değil, tehditvari idi.

" Merak etme daha güzel planlarım var benim."

" İçinde deniz olmasın da. Birde bir yerde durur musun? Elimi yüzümü yıkamam gerek."

" Tamam. Olmayacak güzelim merak etme."

' Denizi görür görmez tepki gösterdin. Havuza nasıl sokacağım ben seni?" diye içinden geçiren Erkam son anda kavşağı farketti. Şehrin dışında yer alan otelin yoluna girdiklerinde sakinliği yavaş yavaş yerini strese bıraktı. Karısı teklifini reddederse ne yapacağını düşünmemişti. Zorlayamazdı ama ikna yeteneği de çok iyi değildi.

🍂🍂

" Beğendin mi?"

Krem ve kahverenginin iç içe geçtiği odayı inceleyen  Esila, pencereden rahatlıkla  görünen deniz manzarasına gözlerini dikerek " Çok beğendim." diye mırıldandı. Odanın genişliği ya da konforu değildi yüzünü gülümseten. Sadece ve sadece deniz manzarasıydı ve hiçbir şeyi olmasa bile yine çok beğendiğini söylerdi.

Karısının arkasına geçen Erkam, sağ  omuzuna çenesine yasladı ve onun aksine denizi değil ela gözlerdeki gülümsemeyi seyre koyuldu. O an halasına bir kez daha hak verdi Erkam. 'Zaman lazım' demişti halası ve bugün ne demek istediğini  daha iyi anlıyordu. Kalbi, günler ve gecelerce yanı başındaki karısının özlemiyle kavrulmuştu ancak şimdi ona dokunabiliyordu. Karısı gülümsemelerini esirgemediği gibi kendisiyle tek tük değil, uzun cümleler kurarak konuşuyordu. Getirdiği çayı geri çevirmeyip ya kitap okumuştu onunla ya da film izlemişti. İki gün boyunca dışarıya çıkmak dışında hiçbir isteğine itiraz etmemişti.

" Şimdi söyle bakalım. Buraya gelme fikri nereden çık-"

Sorusunu tamamlamak üzere iken başını sağ tarafına çeviren Esila, son kelimesini dudakları Erkam'ın dudaklarına temas ettiği için sarfedemedi. Yakınlıkları duygularını alarma geçirirken bedeni kaskatı kesildi. Kendisini geri çekecek gücü kaybettiğinde ela gözleri yukarı çıkarak kahverengi gözleri buldu. Şaşkındı fakat daha çok... Esila adını koyamadığı bir hissin kucağına düşerken Erkam devamını getirip getirmemekle ilgili tereddüt yaşıyordu. Içinde fırtınalar kopuyor, kalbi devamı için adım atmaya zorluyordu. Tam geri çekilmeden dudaklarını aralamıştı ki odanın kapısı çalınmaya başladı.

Önce ela gözlerden ayırmak zorunda kaldı gözlerini sonra ise çenesini omuzundan çekip boğazındaki yumruyu yutkunarak yok etmeye çalıştı. Kapıya öç alır gibi vurulunca kimin olduğunu anlayan Erkam ifadesini bozmadan " Sen eşyaları yerleştir, ben hemen geliyorum." dedi ve karısından uzaklaştığı anda " Katil olmadan gelirim umarım." diye fısıldadı.

Kapıyı açıp odanın dışına çıktığında kendisine öfkeyle bakan kardeşine karşısındaki kapısı açık odayı işaret etti.  Esila sesini duymasın diye konuşamıyordu yoksa güzelim anlarını mahvettiği için nerede olduklarını umursamadan esip gürleyecekti.

Ayaklarını yere vura vura odaya giren kardeşinin ardından kendi odasının kapısını kapatan Erkam alçak tonda söylene söylene arkasından gitti. Girdiği odanında kapısını kapattığında daha o söze başlayamadan balkon kapısının pervazına yaslanıp, kollarını göğsünde birleştiren kardeşi konuştu. Öfkesini çıkarmak mı demişti? Berfu şu an tek başına  bir orduyu dağıtacak kadar öfkeli gözüküyordu.

" Beni o insan kılıklı öküzle yolculuğa mecbur ettin ses çıkarmadım! Ama bari odalarımız yan yana olmasaydı abi! Yirmi saattir yüzünü gördüğüm yetmiyormuş gibi balkona çıkıyorum birde ne göreyim   yine o!"

Kardeşinin bağıra çağıra kurduğu cümlelerinin bitimine kadar alnını ovalayan Erkam dişlerini sıkarak " Birincisi düzgün konuş Berfu, kuzeninin bir adı var! İkincisi Civan senin düşmanın değil, ne olmuş yani balkondan gördüysen? Ve üçüncüsü ses çıkarmadım deme buraya gelene kadar verem ettin beni! Hayır ben Esila'nın haberi olmasın diyorum sen zırt pırt arıyorsun!" dediğinde Berfu yaslandığı yerden ayrılıp karşısına öfkeli adımlarla geçti. Ferit ağabeyi ile aralarında geçenleri anlatmadığı için kızgınlığı devam ediyordu ve geçen süre içersinde dediğini yapıp Civan'ın yüzüne bakmamış, bulunduğu ortamlara girmemişti. Ama sırf Esila söz konusu olduğu  için kabul ettiği yolculuk burnundan gelmişti. Sürekli kasıla kasıla bulundukları durumu yüzüne çarpan, kaderden kısmetten dem vurup, durmadan alayla türküler söyleyen Civan dan kurtulduğunu düşünürken balkona çıktığında gördüğü ilk yüz yine onunki olunca kafasının sinirden patlayacağını düşünmüştü. Çünkü dayanamıyordu. Gücü yetse kafasını denize sokar, boğulduğundan emin olana kadar çıkarmazdı.

" Onu hiçbir şeyim olarak görmüyorum abi?"

" Neden? Ne yaptı sana?"

" Salak salak davranıp sinir ediyor. Bu yeterli mi?"

" O sesinin tonuna dikkat et." derken işaret parmağını kardeşine doğrultan Erkam gözlerini devirmesiyle elini geri çekti. Sanki biraz daha doğrultsa Berfu tutup kıracakmış gibi bakıyordu.

" Ulan öyle güzel bir anda geldin ki sana ne diyeyim bilmiyorum Berfu!"

Şu an o temasın devamını getirmediğine yanan Erkam nefeslerine karışan öfkeyi özgür bırakırken Berfu anlamayan gözlerle yüzünü inceliyordu. Ağabeyinin böyle içli bir şekilde söylenmesi aklına tek bir şeyi getirmişti ve içini saran pişmanlık yüzünden kendi konusunu boşverip ona odaklanmayı seçti. Nasıl olsa Civan'ı ölesiye pişman etmenin ve canını sıkmanın bir yolunu elbet bulurdu.

" Ne zaman teklif edeceksin?"

Kardeşinin bir anda gardını indirip gayet uysal bir şekilde çıkan sesiyle  hayallerinden koparılan Erkam " Bilmiyorum." dedi ve hemen ardından " Önce bir  şehri biraz gezelim." diye ekledi.

" Nikahtan sonra da gezebilirsiniz abi. Bence çok geciktirme."

" Diyelim ki akşam teklif ettim ya kabul etmezse ya da isteksiz bir şekilde kabul etti diyelim, keyfi kaçarsa ne yaparım ben? En azından buraya gelmişken güzel birkaç gün geçirsin istiyorum."

Anladığını belirtircesine bir şeyler mırıldanan Berfu " Neyse. Dikkat çekme, Esila'nın yanına git." dedi. Yüzü gülüyordu ancak bu ağabeyinin sandığı gibi iyimser bir gülüş değildi. Aksine Civan için hazırlayacağı planların temeline hazırlık gülüşüydü.

" Civan'la didişmeyin ve kötü bir şey olmadıkça beni arama. Ortalıkta da gözükmeyin."

Kapıya varana kadar ağabeyini başını olumlu anlamda sallayarak geçiştiren Berfu " Aklın kalmasın bizde. Ha birde yengemle bebişe iyi bak." deyip ardından el sallayarak kapıyı kapattı. Şimdi sıra ağabeyi ortaya çıkın diyene kadar Civan'ın emdiği sütü burnundan getirmekteydi.

İki Gün Sonra

11 ARALIK 🍂🍂

' Elam..
Gökyüzündeki yedi rengim...
Yağmurum, yıldızım, rüzgarım, fırtınam, mezarıma atılan bir avuç toprağım...
Yüreğimdeki boşluğu yıldızlarla doldurabileceğimi söylemişti ay,
Ama yoktu..
Gökyüzünde tek bir yıldız göremedim...
Ta ki gözlerin yüreğime dik dik bakana dek...
Gökyüzü var sayıyorum gözlerini elam...
Yağmurum göz  yaşların...
Nefesinde nefesleniyor kalbim.
Toprağım olsun saçların elam...
Sarılırsa bir gün bedenim kefene,
Gece karası saçlarını örtsünler üzerime..
Bir yasemin fidesi can bulsun mezar taşımın yanında.. 
Topraktan sonra senin kokunu alayım...'

Direksiyonu saran elleri sık sık terliyor,
son seviyeye ayarladığı klimanın üflediği soğuk heyecanın sebep olduğu hararetini azaltmaya yetmiyordu. Aralık ayının ikinci haftasında şans yüzüne havanın sıcaklığı ile gülmüştü fakat şu an serin olmasını daha çok istiyordu.  Gözleri ara ara yanında oturan karısına kaydığında bu kez saç dipleri terliyordu. Kalbi mi? Onu kimse sormasın istiyordu çünkü mekana varmadan pes edecekmişcesine çarpıyordu. Sık alıp verdiği nefesler yüzünden inip kalkan göğsüne terli elini bastırmamak için resmen savaş veriyordu içinde.

" Böyle  elbiselere karşı olduğunu sanıyordum." diyen Esila'nın askılı bir elbiseyi bedeninde taşıyışı ilk değildi ama insan içine çıkışı ilkti. Babası ve ağabeyinin tepkilerini acı bir şekilde öğrendiği günden bu yana heves ettiği elbiseleri geceleri odasında giyer, bazen ayna karşısında kendini izlemekle yetinmeyip onlarla uyurdu.  Erkam'ın da bu konuda babası gibi düşündüğünü sanırken böyle olmadığını üzerindeki mavi elbiseyi kendisine çok yakışacağını söyleyerek almasıyla anlamıştı. Yine de dile getirmeden edememişti.

" Karşı değilim. Sadece dar olursa yani aslında o da aşırıya kaçıyorsa bu hoşuma gitmiyor. Onun dışında kimseyi giyinişi üzerinden yargılamışlığım ya da garipsemişliğim yok. Kim nasıl isterse giyinir, buna kimse karışamaz."

" Ama Berfu'ya karışıyorsun."

Karısının bu sözüyle tebessüm eden Erkam yüzünü ona döndüğünde az önce söylediklerinin yarattığı şaşkınlığın izlerini ela gözlerinde taşıdığını gördü. Dediği gibi kimseyi giydiği kıyafet üzerinden yargılamamış, ayıplamamıştı. Buna hakkı olduğunu da hiçbir zaman düşünmemişti ancak kardeşine karışma sebebi çok farklıydı.

" Karışmak zorunda kalıyorum diyelim Esila. "

" Neden ki?"

" Çünkü ben karıştığım için babama sıra gelmiyor. Eğer bunu ben yapmazsam inan bana babam uyarmakla kalmaz."

Anladığını belirtircesine başını sallayan Esila " Bir nevi iyiliği için karışıyorsun? Doğru mu anlıyorum?" dediğin de Erkam terleyen sağ elini direksiyondan ayırıp  pantolonuna sürerken mırıldanarak " Evet." dedi. Babasının bu konudaki  sert tutumunun gölgesi dahi kardeşine değmesin istiyordu Erkam. Berfu farketmese de Erkam babası ile arasında kalkan görevi görüyordu. Çünkü Hasan Ağa şu an Esila'nın üzerindeki askılı elbiseyi kızının üzerinde görse odasından dışarı adım atmasına dahi izin vermezdi. En acısı da o noktaya gelene kadar fiziksel  şiddet uygulamaktan kaçınmazdı. Sırf bunlar yaşanmasın diye Erkam kardeşini  kendisi uyarıyordu.

" Seni bu konuda kötü biliyor. Keşke sebebini söylesen."

" Bırak kötü bilsin Esila. Babam yüzünden ona karıştığımı bilirse işi inada bindirir. Sonrasını düşünmek bile istemiyorum."

Erkam'ın son sözlerinden sonra sessiz kalıp dışarıyı izlemeye devam etti Esila. Araçla ilerledikleri yolun bir kenarına deniz, diğer kenarına ise üzüm ve incir bahçeleri eşlik ediyordu. Bir ara limon ağaçları ile dolu bir bahçe gördüklerinde iştahla dudaklarını yalamıştı. Canının çektiğini söylemeye utandığı için gözlerini ayırdığı sırada hâlini farkeden Erkam, aracı sağa çekmiş, neler olduğunu soran karısına cevap vermeden arabadan inmişti. Esila'nın meraklı bakışları üzerinde iken bahçeye telaşla dalan Erkam beş dakikalık arayışları ve seslenişlerinin sonunda bahçe sahibini bulmuştu. Eşinin hamile olduğunu söylediği bahçe sahibi olan  orta yaşlardaki kadın isteğini geri çevirmemiş, hatta gelip gözüne değeni koparmasını söylemişti.

Şu an limon kokuyor oluşunun sebebi de buydu. Kocaman gülümsemesi ile girdiği bahçede gözüne ilişen beş limonu dalından koparmıştı ve arabaya geri dönene kadar dillerinden teşekkürü düşürmemişlerdi.

Yarım saat önce yaşadıkları bu anı aklından çıkaramıyordu Esila. Birde bu iki gün içersinde yaşadıklarını. Birçok yerini gezdikleri şehrin havası gündüzleri aşırı sıcak iken geceleri ise serinliği  ruhu okşayan türdendi.
Bebekleri için buradanda birkaç elbise ve oyuncak almışlardı. Birde odaları için ufak tefek süs eşyaları. Gittiği her mekana hayran kalan genç kadın geçirdikleri bu süreyi rüya farzediyordu. Çünkü yalnız oldukları bu şehir geri döndüklerinde kendisi için rüya olarak kalacak güzellikteydi.

" Esila senden bir şey isteyebilir miyim?"

" Tabi." diyerek gözlerini camdan ayırıp Erkam'a dönen Esila sabırsızca verdiği nefesin altında yatan sebebi merak etmeye başladı çünkü yola çıktıklarından beri kocasının sık sık terlediğini, nefes alışverişlerinin düzensiz olduğunu farketmişti.

" Gözlerini kapatır mısın? Araba dursa bile açma. "

Nedenini sormadan kabul eden Esila gözlerini kapattığında Erkam uzanıp tebessüm eden dudaklarını öpmemek için kendisini zor tuttu. Şu iki gün içersinde birçok kez yakınlarmışlar, birlikte uyumuşlardı fakat dudakları yalnızca  saçları ile buluşmuştu. Buna da razıydı ve şükrediyordu.

Bağ bahçeyi ardlarında bırakarak kumsala giden ara yola girdiklerinde onları küçük tepelerin üzerine inşa edilen siteler karşıladı. Lüks villaların arasından geçerek deniz kenarındaki balık restoranına vardıklarında arabayı  mekanın arka tarafına park etti. Aslında araçların park etmeleri için ayrılan bir alan vardı fakat risk almak istememişti. Ama Esila buna gerek bırakmamıştı çünkü araç dursa dahi Esila gözlerini açmamıştı.

" Şimdi ineceğiz ama gözlerini kapalı tutmaya devam et."

" Çatladım ama ne yapalım, kapalı tutacağım artık."

Esila'nın sözleriyle arabadan gülümseyerek inen Erkam ön taraftan dolaşarak kapısını açtı ve elini tutarak inmesine yardım etti. Birkaç adım atmışlardı ki Esila terliğine dolan kumlarla olduğu yerde durdu. Ayaklarını sırayla   kaldırıp terlikleri sallayarak kumlardan kurtulmuştu fakat iki üç adım sonra yine aynı durumla karşılaşınca Erkam terliklerini çıkartmasını söyledi. Bu sırada kendiside çıkarmıştı.

Her adımda kumlara gömülen ayaklarının altı huylansada gözünü açmamak için direnerek yürüyen Esila araçtan indiklerinde hissettiği esintinin bir anda çoğalmasıyla kollarını bedenine sardı. Kulağına ilişen dalga sesleriyle alt dudağını ısırarak gülümsediğinde omuzunun ucunda bir sıcaklık hissetti ve başını utanarak önüne eğdi.

Dayanamamıştı Erkam. Karısının huzurla gülümseyişini görünce omuzuna hızlıca bir buse kondurup geri çekildiğinde kalbi ilk kez geri çekilmesini istedi. Çünkü şu an karşılarında duran masadan başka bir yere odaklanamıyordu.

Dalgalar ile aralarında birkaç adım kalana kadar yürüdüklerinde Erkam " Bekle ama gözlerini  açma sakın." dedi ve karısının elini bırakıp oturabilmesi için sandalyeyi çekti. Esila'nın  belini koluyla sararak oturmasını sağladıktan sonra derin bir nefes alıp verdi. İşte şimdi kalbi denizin kıyıya vuran dalgalarından daha hırçın çarpıyordu. Yavaşça karısının kulağına eğilen Erkam " Birazdan bir ses duyacaksın. Ondan sonra gözlerini açabilirsin. Elam..." dedikten hemen sonra doğruldu ve geriye doğru adımlar atarak ondan uzaklaştı.

Kocasının sol taraflarında bulunan mekana girip kendisini büyük camların arkasında izlediğinden habersiz içinden tekrar tekrar ' Elam..' deyişini geçirdi. Sesi bu dört harfi sarfederken öyle bir tınıya ev sahipliği yapmıştı ki sanki kısacık değil uzun uzun cümleler kurmuştu, her biri seni seviyorumlarla biten.

İçine dolan buruk sevinç yüzünden gözleri doldu ama onu dinleyip müzik sesi duyana kadar açmadı. Dalgaların sesine, rüzgarın esintisine karışan keman sesi ile gözlerini araladığında ne  karşısında ne de yanında  Erkam'ı bulamadı. Onun yerine üzerine mavi tül serilmiş bir masa, papatyalardan yapılan bir taç ve üzerinde yasemin çiçeklerinin  bulunduğu kalın  kapaklı bir defter bulunuyordu.

Bunların ne anlama geldiğini idrak etmekle uğraşmayıp hızla gözlerini etrafında gezdirdi genç kadın ve ela gözleri ahşap yapının giriş kısmındaki büyük camların ardında kendini izleyen kahverengi gözlerle buluştu. Çok kısa bir an güven duygusu onu yüz üstü bırakmış, Erkam'ın varlığını görünce geri gelmişti.

Ayaklarına değen deniz suyu ile bakışlarını Erkam dan ayıran Esila yüzünü sağ tarafına çevirip denizi seyre koyuldu. Dalgaların ve kemanın sesi dışında ses bulunmayan yerde ilk göz yaşını ağırladı sol yanağı. O rüyasının gerçekliğine ağlarken içindeki küçük kız çocuğu elini bırakıp karşısında bulunan sandalyeye oturdu. İstanbul'a gittiklerinde görmüştü denizi ve acısı yüzünden güzelliğine iltifatlar edememişti. Ama şimdi ayakları suyun içinde havasını ciğerlerine, sesini kulaklarına misafir ediyordu.

Bir süre daha denizi seyreden Esila iç çekerek bakışlarını önündeki deftere çevirdi. Kapağı açtığında gördüğü sayfalar yanıldığının ilk göstergesiydi. Bu defter değildi çünkü sayfaları renkli ve birbirinden bağımsızdı ve rüzgarda savrulmamaları için olduğunu düşündüğü bir iple sayfaların ucu birbirine bağlanmıştı.

' Elam...
Bu sayfalarda senin için yüreğimden kopup gelen satırlar ve mısralar var... Artık sana emanetler şiirim...'

Kapağın iç tarafına yapıştırılan kağıdı koparmadan üzerinde yazanları okumaya başlayan Esila ' Şiirim.' derken gözlerini zaptetmek için uğraşmayı bıraktı. Çünkü titreyen kalbi ile başa çıkacak güce sahip değildi. Özelikle son dört gündür...

Buğulanan gözlerini ilk sayfaya kaydırdığında yine ilk karşılaştığı kelime elam olmuştu. Ağlıyor olmasına rağmen gülümseyen genç kadın kendisine yazılan şiirleri tek tek okumaya başladı. Tam yirmi iki sayfa vardı benliğinde aşkı, hasreti, sevdayı ve özlemi ağırlayan. Her sayfada ayrı ezildi genç kadının benliği... Her mısrada bir hıçkırık kopardı kalbi... Göz yaşları sayfalara damlarken parmak uçları kenarları süsleyen çizimlerde gezindi. Bilmiyordu dokunduğu çizimlerde Erkam'ın dudaklarının izi var. Yine bilmiyordu göz yaşları ile ıslattığı sayfalara ondan önce şairin göz yaşları düşmüştü.

' Yüreğim bir derde düştü; adı sen. Elam... Rabbim şahidim kalbimin ilk sahibisin ve tek duam senin son olman...
Görmez bu gözlerim senden başkasını... Ciğerlerim kabul etmez başka bir kokuyu... Tenim tenine mahkûm, ruhumun senden başka sığınacak kimsesi yok, olmayacak da...
Şimdi bana  kırgın yüreğin bu aciz şairi yeniden kabul ediyorsa eğer hayatına, tacı başına takar mısın?'

Son satırlarla birlikte masanın ortasındaki papatya tacına gözleri ilişen Esila kapağı kapatarak derin bir nefes aldı. Sonra bir yüreğini darmadağın eden şiirleri düşündü birde göz yaşlarının sebebi olan şairi... O an farkedemediği bir şey vardı. Içindeki küçük kız çocuğunun yanına bir oğlan çocuğu gelmiş, duvarlarını birlikte boyamayı teklif etmişti. Erkam dı o... Onun ela gözlüsü ile bulduğu çocukluğuydu.

Başını kaldırıp karşısında duran iki küçük çocuğa baktığı an oğlan çocuğunun gözlerinden tanıdı. O bu küçük çocuğun şiiriydi.

" Kalbin çok kırılacak." dedi Erkam'ın küçüklüğüne bakarak. Kahverengi gözleri tebessümle parladığında devamını getiremedi Esila. Çünkü içindeki küçük kız çocuğu kararını çoktan vermiş, yanı başında dikilen oğlan çocuğunun elini tutmuştu. İkiside kaderlerinin  her türlüsüne razı gibi bakıyorlardı. Şimdi bir değil iki küçük çocukla yürüyecekti bu yolu. Onlarla konuşacak, derdini paylaşacaktı.

İkisi gözden kaybolup, kalbindeki küçük odaya girdiğinde  Esila gülümseyerek tacı titreyen eline aldı ve mekânın girişinde kendisini izleyen Erkam'a bakarak başına taktı. Bunu yaptığı anda dışarı çıkan adam kadının yanına doğru koşar adımlarla ilerledi. Tüm benliğiyle ona doğru giderken merak ve korku içersinde  dakikalarca onu izleyen gözleri, yaşlarını kıyılarında tutmayı bırakmıştı. Nasıl ağlamasındı? Ela gözlüsü kalbine kabul etmişti.

Yanına vardığında ayağa kalkan karısının bedenini  içine sokmak istercesine sıkıca sardı. Beline dolanan kollar yüreğindeki ağırlığı bir kez daha alıp götürürken dudakları yüzünün her bir köşesinde izlerini bırakmaya başladı. Rüzgarda dağılan kokusunu içine çeke çeke öptü şiirini... Her bir mısrayı ağlayarak hapsetti kalbine. Tüm bedeni sardığı beden gibi aşkla, mutlulukla titrerken öpüşlerine ara verip yanağını yanağına yasladı. Göz yaşları, tenleri gibi birbirine karışırken kulağına " Benimle evlenir misin şiirim?" diye fısıldadı. O an ikisininde kalbi duyulabilecek şiddette çarpıyor, Esila yer ayağının altından kayıyormuş gibi hissediyordu. Erkam'a tutunmasa kulağına değen sıcak nefesle birlikte sarfedilen cümle yüzünden yere yığılacaktı.

Birbirini kovalayan saniyeler dakikalara kavuştuğunda genç kadının dudakları en sonunda aralanmış ve adamın son nefesini veriyormuş gibi hissettiği anlara son vererek kısık sesiyle mırıldanmıştı.

" Evet..."

' Kırık döküğüm, yılgın ve sen olmayınca huzursuz... Bugün bir kez daha uzattın ellerini ve ben tuttum... Ne olur bir daha bırakma... Bizi yüzüstü bırakma gece gözlüm... Şiirin olarak kalayım, son nefesimi böyle vereyim... Kalırım seninle kar boranda, baharı istemem... Sen yeter ki beni yüreğinden atma... Beni gönülsüz ağırlayan bu dünyada kimsesiz koyma...'

Hatalarım olduysa affola.. 💛

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen.. 💜






Fortsett å les

You'll Also Like

324 72 7
Serpil hanım çantasından çıkardığı kutuyu kendisine uzattı. Firuze Kutuyu açtığında hediye kolyenin ışıltısı karşısında gözleri kamaşmıştı. - Bu bana...
512K 28.6K 37
Güneş yükseldi. Küçük şehrin ışıkları söndü. Şarap bitti. Son sigarasından son bir nefes doldurdu ciğerlerini. Ayağa kalktı sanki hiç içmemiş gibi...
54.5K 6.1K 19
bebek; bi gece gecirdik ve bitti ikimiz de sarhostuk h.; sabah seksinde de oyle miydin yongbok? sabah altimda kivranirken de sarhos muydun? ✨ başlang...
284K 12.2K 50
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...