AĞLA SEVDAM

By goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock More

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün

76.3K 4.3K 804
By goncabeyza

/65/YİRMİ BİRİNCİ GÜN/

Bölüm parçası: Emrah - Kasırga

Son bölümden bir hafta sonrası anlatılmaktadır...

14 KASIM 🍂🍂🍂

' Şahit tutmuyorum artık sonbaharı yüreğime... Ezilip bükülen, hor görülen benliğimi kurtarmak için ne ilk ne son çabam bu. Bilmiyorum. Bildiğim bir çok şey arasında ne yapmam gerektiğini bilmiyorum anne. Beni bırakıp gittiğin günden beri o kadın ile başbaşayım. Biliyor musun dün gece ilk kez gülümsediğini  gördüm. Yine nehrin kıyısındaydı fakat bu sefer atlamadı. Beni çağırmadı da. Sadece bir gülümseyip bir ağlıyordu. Sonra kucağında bir bebeği olduğunu gördüm. Neden bilmiyorum bende ağlamaya başladım. Yeşil gözlerini, ela gözlerime denk getirdiğinde kalbim acıdı anne. Tam onun yanına ulaşmak için bir adım atmıştım ki sen geldin, bebeği onun kucağından aldın. Yine neden bilmiyorum kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı. Ve bebeği sana verdikten sonra bana dönüp ' Doğduğunda kar yağıyordu. Öldüğümde bahardı. Ben doğduğumda bahardı, sen öldüğünde kar yağacak.' dedi. Ve yine aynı son. O kadın gözlerindeki acıyı yüreğime bırakıp nehre atladı. Sonbaharı ve yazı benden alıp, avuçlarıma kar taneleri bıraktı. Şimdi yoksun, o da yok. Nehir, uçuruma dönüştü anne. Ve elini uzatan yalnızca Erkam...'

Gökyüzünden elini eteğini çekmeye hazırlanan geceye  rüyasını düşünerek tanıklık  eden Esila, banyo kapısının kapanma sesini duyduğunda teyzesinin  yatağından çıktı. Pencere kenarında yer alan dolabın boydan boya olan aynasının karşısına geçtiğinde gözleri ilk önce hafifçe belirginleşen karnını buldu. Tebessüm ederek sağ elini üzerinde gezdirmeye başladığında rüyası yeniden zihnine misafir oldu ve genç kadın anladı ki onu görmeden rahat edemeyecekti.

Bir hafta olmuştu Erkam'ı görmeyeli. O gün verdiği sözü tutmuş, Esila'nın karşısına çıkmamıştı. Bir yanı bunu hoş karşılasa da kalbi işkenceden beter olan ayrılığa bir son vermesini istiyordu. Yine uzak tutsun kendinden hatta konuşamasalar da olurdu, yeter ki yanında yöresinde olsun, iyi kötü yüzünü görsün.

' Doğduğunda kar  yağıyordu, öldüğümde bahardı. Doğduğumda bahardı, öldüğünde kar yağacak.'

Aynadaki aksine bakarak  " Ne demek istedi?" diye soran Esila, öz annesi olduğunu bilmediği kadının sözlerini düşünürken devamını hatırlamaya çalıştı. O kadın nehirden atlıyor sonrasın da ise annesi kayboluyordu ve birden bire kendisini uçurumun dibinde bulduğu yetmezmiş gibi Erkam'ın elini uzattığını görüyordu. Annesi, o kadın,  bebek ve Erkam. Dördünün bulunduğu rüyasını hayra yormak istese bile içindeki sıkıntı izin vermeyince aynanın önünden ayrılan Esila, pijamalarını çıkarıp, teyzesi ile aldığı yeşil elbiseyi giydi. O sırada aklına gelen şey ile saçlarını aceleyle tarayıp, üstün körü at kuyruğu bağlayarak  odasından çıktı. Banyoya girdiğinde  telaşını kaybetmeden elini yüzünü yıkayıp, kuruladı. Koridordan geçerken göz ucuyla baktığı salonda teyzesinin namaz kıldığını gördüğünde telaşa kapılmasını istemediği için evin dış kapısını yavaşça  açıp, dışarıya adımladı. Dün gece Berfu ağabeyinin geceleri eve gelmediğini ağzından kaçırmış, Esila yanlış anlamasın diye de olanı biteni anlatmıştı.

'Geceleri eve uğramıyor ki beyimiz! Yani... Off! Bunu nasıl söyledim? Ya bak kötü bir şey yapmıyor, valla bak. Bütün gece sizin evin önünde bekliyor. Babam uyuyunca oraya geliyor, uyanmadan geri dönüyor.'

Dün gece doğruluğunu teyit etmekten kaçınmıştı Esila ancak rüyasında görünce orada olup olmadığını merak eder olmuştu. Terliklerini giyip, bahçe kapısına vardığında parmaklıklara tutunup başını tedirgince yola uzattı. Soldan sağa doğru gözleriyle  taradığı sokakta üç araba vardı. Biri evin solunda diğer ikisi sağ tarafında bulunuyordu ve kırmızı jipin arkasındaki yer yer  boyaları akmış mavi arabaya daha dikkatli baktı. Çünkü o  Berfu'nun tarif ettiği arabaydı.

Göğüsünün biraz altında biten kapıya bedenini yaslayan Esila içinde olup olmadığını görebilmek için gözlerini kıstı ve zorda olsa orada olduğunu gördü. Bu sıkıntısını gidermeye yeterdi aslında ama kalbine yetiremiyordu.

" Esila? Kuzum ne yapıyorsun orada?"

Hava tam aydınlanmadan  üzerini giyinmiş, bahçe kapısından dışarıya merakla bakınan yeğeninin ne yapmaya çalıştığını anlayamayan Hatice Hanımın sesiyle yerinden sıçrayan Esila etek uçlarını düzelterek " Hiç- hiçbir şey." diye mırıldandı. Kaburgalarını tekmeleyen kalbi yüzünden sesi titrek çıkmıştı ancak yüzüne yansıyan heyecan değil hüzündü çünkü ne yapacağını hâlen daha bilemiyordu.

" Erken kalkmışsın."

Kendisini yanıtsız bırakan yeğeninin sokağa değen kaçamak bakışlarından derdinin aslının ne olduğunu anlayan Hatice Hanım " On gündür her gece orada bekliyor Esila." dedi ve Esila'nın şaşkınlığını farkettiğinde gülümseyerek evinin duvarına yaslı kanepeye oturdu.

" Farketmeyelim diye külüstür bir arabada sabahlıyor  ama gelip gittiği her an gördüm onu. "

" Bana neden söylemedin teyze?"

" Sen neden kavganızın asıl nedenini söylemedin kuzum?"

Esila diyecek bir şeyi olmadığı için -daha doğrusu yaşanılanları anlatıp üzülmesini istemediği için-  alt dudağını kemirerek etrafına bakınırken Hatice Hanım " Merak ediyorum ama sormayacağım. Sen istersen anlatırsın elbet." dedi, oturması için yan tarafını işaret ederken. Ellerini önünde birleştirerek teyzesinin yanına adımlayan Esila, yanına oturur oturmaz kollarının arasına girdi. Hüznü, heyecanı, şaşkınlığı ve merakı tıpkı rüyası gibi birbirine girmişti. Hangisinden yana olmak istediğini şaşırmıştı. Kaybolmuş hissediyordu. Ve bu kayboluş  somut değil soyut olduğu için acıyı hepsinden önce kucaklamaya itiyordu.

" Bir yanım ona gitmek istiyor teyze ama adım atamayacak kadar kırgınım. Düzelsin istedikçe bozuluyor. Sonumuz iyi değil biliyorum ama en azından birlikte olduğumuz anlar güzel geçsin istedim ama olmuyor işte teyze. Bizden olmuyor."

Saçlarına küçük öpücükler bıraktığı Esila'nın omuzunu ovalayan Hatice Hanım yalnızca " Biraz daha sabret kuzum." diye mırıldandı. Emir Bey'in, o çok korktuğu sonu yaşamaması için uğraştığını biliyordu. Evet, bir gün ortaya çıkacaktı ama en azından Esila'nın babası sayesinde en az hasarı alacağını düşünüyordu. Belki o son geldiğinde Esila burada bile olmazdı.

" Sence gitmeli miyim teyze?"

" Burada kendini yiyip bitireceğine git kuzum ama yapamayacağını anladığın anda geri dön."

Başını olumlu anlamda sallayan Esila, duyguları yatışana kadar teyzesinden ayrılmadı. Gün, gecenin izlerini tamamiyle sildiğinde ayaklandı ve ciğerlerini aldığı derin nefeslerle doldurarak bahçeden çıktı. Geriye dönme ihtimali yüksek olduğundan arkasına bakmadan araçla arasındaki on metrelik mesafeyi kapatmaya başladığı an kalp atışları çığrından çıkmıştı. Kaç adım attığını bir yerden sonra saymayı bırakan Esila bunu tedirginliğine karışan heyecanını sakinleştirmek için yapmış fakat faydasını görmemişti.

Aracın önüne kadar geldiğinde  kısa bir süre  kolları göğsünde bağlı, uyuyan kocasının yüzüne baktı. Sonra ise çiziklerle dolu camdan yansıyan kendi yüzünde gezdirdi bakışlarını. Hep böyle olacaktı. Aralarında bazen görünen bazen görünmeden varlığını en acı şekilde hissettiren engeller mutlaka olacaktı.

Göğsüne gitmek isteyen elini karnına koyup, arabanın önünden dolanarak diğer tarafa geçen Esila kapıyı açtı ve uyumaya devam eden kocasına bakarak yanına oturdu.

" Alıp götürseler ruhu duymayacak." diyen genç kadın konuşmasına rağmen uyanmayınca kapıyı sertçe  kapattı. Kopan gürültü adamın gözlerini aralar aralamaz belindeki silahı çıkarmasına neden olduğunda vakit kaybetmeden yüksek sesle " Benim! Sakin ol benim!" dedi ve bir anda tavan yapan telaşı yüzünden  sağ eliyle Erkam'ın kolunu tuttu.

" Esila?"

Varlığının gerçekliğini sorgulayarak yüzüne bakan Erkam'a "Benim..." diyerek karşılık veren  Esila burnunun direğini sızlatmaya başlayan sigara kokusu yüzünden kapattığı kapıyı yeniden açtı ve kendisine gelmediğini farketmesine rağmen camı işaret ederek " Aç şunu!" dedi. Her geçen saniye aldığı nefeslere biraz daha  karışan koku yüzünden midesi bulanınca eliyle yüzünü yellemeye başladı yoksa olduğu yere istifra edecekti.

" Ekmek, su niyetine mi tüketiyorsun bu zehri be adam?! Şifalı bir nimetten filan mı sayıyorsun anlamıyorum ki?"

" Esila?"

" Adımı mı ezberliyorsun? Benim dedim ya! Ama  dayanamayacağım! Kendine geldiğinde eve gelirsin."

Aç olduğu için midesini giderek daha kötü etkileyen kokuya tahammülü kalmadığında arabadan indi ve öylece kendisine bakan adama gel işareti yaparak eve doğru yürüdü. Şu an ne heyecanı vardı ne tedirginliği. İkisi de sigara kokusu yüzünden yok olmuş, yerini boğazına ulaşan acı sıvı nedeniyle sinire bırakmıştı.

" Allah'ım buradaydı. Gerçekten yanımdaydı."

Birkaç dakika içersinde yaşanan olayın gerçekliğini algılayabildiğinde elindeki silahını hızlıca beline koyan Erkam, aynı hızla arabadan indi. Kapıyı kapatır kapatmaz şükre tutunan diline, gülümseyen yüzü eşlik ederken bir şeyin daha farkına vardı. Gerçekten çok kötü sigara kokuyordu. Kıyafetleri yanı sıra tenine bile sinmişti ve karısının rahatsız olmasına hak vermişti. Bir an konağa gidip, üstünü değiştirmeyi düşünsede bundan çok çabuk vazgeçip Esila'nın  az önce girdiği eve doğru ilerledi. Bir haftadır hasret kaldığı yüzün sahibiyle konuştuğuna inanamıyordu. Umudu her geçen gün çekildiği köşesinde karanlığa biraz daha teslim olurken karısı gelmiş onu aydınlığın kucağına bırakmıştı. Bu bile kendisine attığı en büyük ve şiddetli adımdı. Şimdi bu adımını geri atmaması için elinden geleni yapması gerektiğinin farkındaydı.

.........

Müstakil evin bahçesine girdiği anda Hatice Hanımın sıcak karşılaşmasıyla bedeni  biraz daha gevşeyen  Erkam, eve girmesiyle vakit kaybetmeden bahçenin köşesinde bulunan çeşmeye ilerlemişti. Musluğun yerden yüksekliği az olduğundan çömelmiş, duvara montelenmiş küçük tahta parçasından sabunu alarak elini yüzünü üzerine sıçrayan su damlalarını  umursamadan yıkamıştı. Ayağa kalktığında çiviye asılı havluyu alarak yüzünü kurulamış, yerine astığında gözüne ilişen kolonyayı almıştı bu kez. Kolonya döktüğü avuçlarını önce  yüzüne hemen ardından boynuna sürüp sigara kokusunu bastırmaya çalışmıştı.

Midesindekileri dayanamayarak çıkaran Esila, sağ  eli karnının üzerinde  sızlanarak bahçeye çıktığında burnuna dolan bu kez limon kolonyasının kokusu oldu ve rahatladığını hissettiğinde adımlarını Erkam'ın yanına ilerletti.

" Onunla yıkansanda  gitmez bu koku." diyerek Erkam'ın yeniden uzandığı kolonya şişesini ondan önce alıp sol avcuna taşacak dereceye gelene kadar döktü.

" Özür dilerim."

" Benden değil, garibim ciğerlerinden özür dile bence. Bak, kendince sigaranın seni rahatlattığını düşünebilirsin ama bedenine yazık gerçekten."

Şişeyi yerine bırakıp avuç içini  yüzünde ve boynunda gezdiren Esila, Erkam'ın anladığını belirtircesine başını sallamasıyla yanından ayrıldı ve kanepeye doğru adımladı. Oturduktan sonra hâlâ aynı yerde dikilen kocasına yanını işaret ettiğinde Erkam bu hallerinden yumuşadığını düşünecekti ki kaşlarını çatmış olduğunu görünce vazgeçti. Bir iyi bir kötü bakışlar atan karısının yanına oturdu ve gözleri yüzünü ona çevirmesini sağladı.

Bir süre Esila ayaklarındaki terliğe Erkam ise saçları izin verdiğince yüzüne baktı. Genç kadın sessizliği bozması gerektiğinin farkındaydı çünkü onu kendisi çağırmıştı fakat nedenini nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. 'Rüyamda gördüm, seni görmeden sıkıntım geçmeyecekti.' diyemeyeceğinden emindi ancak başka bir açıklaması olmadığından dilini alt dudağında gezdirmeyi bırakıp konuşmaya hazırlandı. Ama Erkam ona fırsat vermeden sessizliği ilk bozan oldu.

" Dönmeyecek misin?"

" Kalmaya devam edersem yine bu şekilde  bekleyecek misin?"

" Kalmanı istemiyorum ama beklerim."

Erkam yüzünü Esila dan ayırıp önüne döndüğünde bu kez izleyen Esila oldu. Aynanın karşısında dakikalarca özenle uğraştığı saçları uzamış ve doğru düzgün tarak yüzü görmediğini belli ediyordu. Uzayan sakalları çöken yanaklarını saklamaya yetmemişti. Ve beyaz tellerinin çoğunluğu göze çabuk çarpıyordu. Kahverengi gözlerinin kenarları gülümsemesini beklemeden kırışmıştı. Sanki alnındaki çizgilerin sayısı çoğalmıştı. Ve o heybetli omuzları  zorla dik duruyordu. Zayıflamıştı. Kendisi kilo almış yüzüne can gelmişti fakat Erkam zayıflamıştı. Ara ara dalga geçtiği göbeğinden eser yoktu. Gömleğinin düğmeleri patlayacakmış gibi durmuyordu. Bu hâli yüzünden içi cız etse de bir şey söylemeden bakışlarını yine terliklerine çevirdi.

Aldığı nefes ciğerlerine zehir ikram eder gibi göğsünü acıttığında dolan gözlerini  kapattı. Bir yanı hâlen daha onu görmek istemiyordu ama kalbinin dayanacak gücü kalmamıştı. Evet, günden güne bedenen iyi hissediyordu ve bu ayrı kaldıkları için böyleydi fakat rüyası kötü olmamasına rağmen aklına geldikçe boğuyordu ruhunu.

" Geçmeyecek biliyorum. Ama gerçekten çok pişmanım Esila. Karde-"

Erkam'ın ne diyeceğini anlayınca telaşla uzanıp eliyle ağzını kapatan Esila " Sus. Teyzem bilmiyor." diye mırıldandı. Anladığını belirtircesine gözleriyle onaylandığında elini geri çekti. Ama bunu yapmadan önce fısıldayarak " Bu konuyu açma artık."  dedi. Aklından hiç çıkmadığı içindi kırgınlığının günden güne artışı ve konuşulması yarasına tuz basmaktan başka bir işe yaramıyordu.

Yine aynı yerine geçen Esila dirseklerini dizlerinin üzerine koyup belini büktüğünde ellerine baktı. Sonra ise Erkam'ın ellerine. Tutmayacaktı ama dokunmadan kapatacaktı mesafeleri. O kendisini uçurumdan itene kadar duracaktı yanında. Ama bilmiyordu ki Fırat nehri onu annesine kavuşturmak için dört gözle yolunu gözlüyordu.

" Kahvaltı yapalım. Gideriz."

Boğuk çıkmıştı genç kadının sesi ve bir parça tereddütte hakimdi. Bu kararı pişman olacağını, onu da buna  pişman edeceğini bile bile vermişti fakat asıl sebebi  kalbinden çok bebeği idi.
Yanından kalktığı adamın yüzüne bakmadığı için gülümsemesini görememişti Esila. Kahvaltı hazırlayacağına dair ağzında bir şeyler geveleyerek eve girmişti.

Bu gün Erkam'ı şaşkınlık ve mutluluk içersinde ikinci kez  ardında bırakıp gidiyordu. Bu gün farkında olmadan şairin eline kalem ve kağıdı verip, yüreğini incitmeden satırlara dökmesine olanak sağlıyordu...

ÜÇ HAFTA SONRA

5 ARALIK 🍂🍂

' İçimdeki adam bana küs. Şiirini ondan ayırdığım için bir hayli kızgın ama sana hâlâ kıyamıyor. Yine aynı odada yine kalem ve kâğıda sarılmış durumda. Seni işliyor yüreğime elam. Her kağıdın sonunda gözlerini çiziyor ve sen mesafeleri kapatmadığında kibritin alevi sayfaların ucunu tutuşturuyor. Gülümsüyorsun. Bu kalem tutmamız için en güzel sebeplerden biri fakat bize değil. Sana şiirler yazan bu adamdan gülümsemeni esirgiyorsun ya, ben ölüyorum. Şair ağlıyor... Ve biliyor musun? O sensizliğe şiir yazmaktan usandı...'

Yirmi bir gün. Bugün şairin genç kadını  izleyerek yazdığı yirmi birinci şiiri. Geceleri aşkına şahit tuttuğu, aynı odada fakat farklı yerlerde uyuduğu yirmi birinci gün. Aynı yastığa baş koymayalı bir aydan fazla oldu. Tesadüfen olmasa tenine değmiyor teni. Ufacık birkaç dokunuştan öteye gidemiyor. Ama gece olduğunda, karısını saatlerce bir köşede sessizce izliyor. Uyanmamasına dikkat ederek yanına yanaştığında parmak uçları yastığa dağılan saçlarıyla buluşuyor. Sızlıyor dudakları teninin hasretiyle. Her geceye bir şiir bırakıyor adam. Ve sayfa kenarlarına gözlerini çiziyor. Başka bir şiirde dudaklarını, saçlarını, kaşlarını. Sonra bu çizimleriyle hasret gidermeye çalışıyor. Uyandırma tedirginliği olmuyor sayfalara dokunurken. Saçlarına, kaşlarına, dudaklarına dokunurken birkaç damla yaşı satırlarla buluşturuyor.

Şu an diğer odada, yatağında acısından habersiz uyuyan kadından bahsettiği mısralara dokunuyor adam. Bugün yirmi birinci gece. Gün doğmak üzere. Dudaklarını kağıdın kokusunu soluyarak şiirinin  gözlerine dokundurdu. Ve kırgınlığının son bulmasını dileyerek diğer şiirlerinin bulunduğu çekmeceye koydu. Olurda bir şekilde görür diye çekmeyi kilitleyip, anahtarını cebine koydu. Kollarını çalışma masasının üzerinde bağlayıp başını yasladığında gözleri akvaryumda takılı kaldı. Kahvaltı saati gelene kadar yerinden hiç kıpırdamadan  öylece balıkları izledi Erkam. Her günü aynı sonlanır olmuştu. Ama gündüzler farklıydı.

İşinden döndüğünde elinde çiçekle gelmeyi adet edinmişti ve hâlâ babasından saklıyordu. Yatağının  baş ucuna büyük bir vazo alıp koymuş, getirdiği çiçekleri içine bırakıyordu. Aslında direk eline vermişti fakat Esila geri çevirmişti ama almaktan vazgeçmemişti. Sürekli bir şeyler yapmayı, bir yerlere gitmeyi teklif ediyordu fakat Esila bebeği ile alakalı olmayan yerlere gitmeyi istemiyordu. Bu yirmi bir gün içersinde sadece iki kez bebek beşiği ve bebek  arabası almak için birlikte konaktan çıkmışlardı.

Güldüremiyordu karısının yüzünü. Berfu ve Kenan'ın çocukları olmasa Esila'nın  gülümsediğini göremeyecekti bile. Yıkıyordu onu bu hâlleri ama yanında nefes alıp verişi bile düzeleceğine dair umut etmesi için yeterliydi.

Telefonuna mesaj geldiğini belirten titreşimle sandalyesine yaslanan Erkam tutulan kollarını sağa sola hareket ettirerek kendisine gelmeye çalıştı. Mesajın kardeşinden geldiğini bildiği için telefona bakma gereği duymamıştı. Normalde olsa Berfu kahvaltıya inmediğinde avludan odasına varana kadar adını seslenerek gelirdi ama üç haftadır bunu yapmasına izin vermiyordu. Ne Berfu ne de Dilan, Erkam'ı çağırmak için odasının önüne gelemiyordu çünkü karısının uykusunun bölünmesini istemiyordu. Hatta çoğu zaman telefonunu sessize aldığı oluyordu.

Yerinden kalktıktan sonra ilk işi yavaş adımlarla banyoya gitmek oldu. Orada işlerini halledip çıktığında yatak ve kapı arasında kalan boşluğa serdiği döşeğini ikiye katlayıp yerden kaldırdı. Bunu yaparken battaniye ve yastığı içinden çıkarmamıştı. Zaten doğru düzgün yatmıyordu. Ayrı yatmak isteyen Esila değildi ama Erkam istemeyeceğini düşünerek yatağı yere serdiğinde de itiraz etmemişti. 'Orada uyuma.' dememişti. 

Yataklar için olan büyük dolabın kapaklarını döşeği yere bırakmadan açmaya çalıştığı için beli ağrısada döşeği koymayı başardı ama geriye çekildiğinde çarpan kapağın sesi yüzünden alt dudağını ısırarak hızla kapıya yöneldi. Esila'nın  uyanmadığını gördüğünde rahat bir nefes alarak geriye döndüğünde üzerindeki eşofman ve atletten kurtulup, takım elbisesini giydi. Esila döndüğünden beri dikkatini çekebilmek için siyah değil, onun hediye ettiği gömlekleri giyiyordu ancak bunun da bir faydasını görmediğini düşünüyordu. Aksine o bilmese de genç  kadın aldığı gömlekleri giydiğinde gülümsüyordu.

Gri gömleğinin üzerine siyah ceketini geçirip, çalışma masasının üzerindeki parfümünü alarak odadan çıktı. Esila son birkaç haftadır kokulara karşı aşırı hassaslaşmıştı ve Erkam bunu farkettiğinden beri onun bulunma ihtimalinin olduğu yerlerde sigara içmiyor, parfüm sıkmıyordu.

Bir süre kapı kenarından karısını  izleyen Erkam, büzdüğü dudaklarına hayali bir öpücük kondurdu ve içinden karısını ve bebeğini Rabbine emanet ederek odasından çıktı. Bugün annesi ve babası konakta olmayacağı için birlikte kahvaltı yapabileceklerini düşünmüştü ancak uykusunu bölmek istenmediği için uyandırmaktan vazgeçti.

Merdivenlerden inerken karısının dün geceki hali gözünün önüne gelmiş, gülümsemeden edememişti Erkam. Kenan ağabeyinin çocukları animasyon filmi izlemekte ısrarcı olunca Esila onları kıramamış ve Berfu ile birlikte yemekten sonra salona geçmişlerdi. Bunu fırsat bilerek aradan biraz zaman geçtiğinde yanlarına gitmişti ancak Esila gözlerini zor açıyordu. Ara ara uykuya dalıyor, gürültü koparan bir sahne olduğunda sıçrayarak uyanıp, televizyon ekranına bakmaya çalışıyordu. Ve film bitene kadar böyle sürüp gitmişti. Hamileliğinden dolayı uykuya düşkünlüğü artmıştı karısının. Bu yüzdendi sessizliğe önem vermesi.

" Gülerek geldiğine göre iyi bir şeyler oluyor?"

Yüzüne gülümseyerek bakan ağabeyine başını olumsuz anlamda sallayarak karşılık veren Erkam yanına oturduğunda ' Günaydın.' demek üzere iken Berfu " Bence hâline şükretmeli." dedi ve gelişini görürken doldurduğu çayı önüne koydu.

" Şükretmeli derken?"

Karşısında oturan Kenan ve Erkam'ın kaşları çatık bir şekilde Berfu'ya baktıklarını gören Zeynep Hanım, yanında oturan yeğenini uyarmak için dirseği ile kolunu hafifçe dürttü ancak bu Berfu'nun umrunda olmadı.

" Evet, şükretmeli. Kusura bakmayın ama her ne kadar yanlış anlama ya da öfkenle hareket etsen de karının namusuna dil uzattın abi. Yüzünü gösterdiğine ve bebeğinin varlığına şükür  et, ben olsam kocam olacak adamı  şimdiye elli kere boşamıştım."

Berfu'nun son sözü ile içmekte olduğu çayı püskürten Kenan öksürük krizine tutulurken Erkam, sabır çekerek kardeşine bakmayı sürdürdü. Berfu bugüne kadar destek olmuş, aralarını bulmak için uğraşmıştı fakat şimdi sarfettiği sözler... Asıl düşüncesi bunlar ise neden kendisine yardım etmeye çalıştığını anlayamamıştı Erkam. Tam nedenini soracakken Berfu, Kenan ağabeyinin öksürük krizinin şiddetini arttıracak cümleler kurmaya devam etti.

" Helal oğlum, helal!" diyerek Kenan'a yönelik konuşan halasının bir yandan susması için dürtmeye devam etmesi tam tersine konuşmaya daha çok teşvik ediyordu genç kızı.

" Ahh unutmuşum! Sizin resmi nikâhınız yoktu değil mi? Neyse ben bugün dini nikâhı kadınlarda bozabiliyor mu bir araştırayım. "

Bilerek yapıyordu Berfu. Ağabeyinin tepkisini bile bile damarına basıyordu çünkü o sadece kendisini affettirmeye odaklanmış, aşkını itiraf edecek bir şeyler yapma girişiminde bulunmamıştı. En azından artık buna yoğunlaşmasını umuyordu çünkü Esila bu konuyu kapattıklarını, ne olursa olsun kırgınlığının bitmeyeceğini kendisine söylemişti.

Masaya elini vururken çay bardağını deviren Erkam, umursamazca yüzüne bakmaya devam eden kardeşine " Sözlerine dikkat et!" demiş, genç kızın  omuz silkmesiyle deliye dönmüştü.

" Berfu derdin ne senin abicim? Ha?"

Erkam'ın bileğini tutan Kenan ağabeyine aynı umursamaz bakışları atmadı Berfu. Aksine kaşları çatılmış, öfke kusmaya hazırdı. Ve bunu yaptı da.

" Benim derdim Esila, abi! Ne sanıyorsunuz siz? İki yüzüne güldü, üç beş güzel cümle etti. Çiçek böcek aldı. Ohhh tamam hallettik, oldu bitti mi? Öyle olmuyor o işler abi, bu kadar kolay değil. Sustum, sana yardım ettim çünkü  pişmanlığını gördüğüm, hissettiğim içindi abi ama büyük adımlar at artık. Mesela aşkını itiraf etmekten başlayabilirsin! Çünkü Esila diğer konuyu sindiremese bile kapattı! Kendini affettireceğim derken kadının yarasını deşip duruyorsun!"

" Berfu! Zamanı var!" dedi Erkam. Ses tonuna hakim olamamış, avluyu inletecek şekilde bağırarak cevap vermişti. Ne ses tonu ne öfkesi kardeşini susturmaya yetmemişti.

" Ne zamanı var ya? Karın hamile ama medeni hâli bekar, abi! Bu kız hastaneye her gidip gelişinde ne hissediyordur hiç düşündün mü? Gel git affetmesini bekle! Biliyor musun daha çok beklersin!"

Ağzını açmak üzere olan Kenan ağabeyine dönüp " Haklı olduğumu sen de biliyorsun abi!" diyerek konuşmasına engel oldu. Hak veriyordu Kenan, asla böyle bir şeyi inkar edemezdi ancak kardeşinin Erkam'ın damarına basmasından rahatsızdı. Niyetini söylese, birlikte hareket etseler daha iyi olacağını düşünüyordu Kenan ama Berfu'nun planla hareket edecek sabrı kalmamıştı.

" Bunları düşünmediğimi mi sanıyorsun?"

Az öncekinin aksine sesi gayet sakin çıkan Erkam, bu hâli ile halasını, ağabeyini ve kardeşini şaşkınlığa uğrattı ancak asıl şaşkınlığı cebinden çıkardığı telefonunun mesaj bölümünü açıp Berfu'ya uzatarak yaşatacaktı.

Ağabeyinin elinden telefonunu alan Berfu'nun, okuduğu mesajlar üstüne gördüğü resimlerle ağzı şaşkınlıkla aralandı. O an ettiği lafların bir kısmı için utandı genç kız.

" Gördüğün mekan ve otel İzmir de. Nasip olurda oraya gidersek nikah işlemlerini birkaç gün içinde halletmemize yardımcı olacak tanıdıklarım var. Her şey hazır Berfu. Ben sadece karımın bana içten bir şekilde gülümsemesini bekliyorum. Sadece bebeğimiz için değil beni sevdiği için kabul etsin istiyorum."

Resimleri görmek için yanına ilişen halasına telefonu veren Berfu, alt dudağını dişleyerek ne diyeceğini düşündü. Ağabeyi denize sıfır bir mekan ayarlamış, otel odasını dahi hazırlatmıştı. Gördükleri sevinmesine yol açarken utanmasını da sağlamıştı.

"Özür dilerim. Ama hâlâ haklıyım abi. Hem neden bir şey söylemedin bize? Bana daha önce söylemiştin!"

" Ağzında tutamazsın diye bahsetmek istemedim."

" Aşk olsun abi ya! Ne zaman böyle bir şey yaptım?"

Berfu'nun bu dediği ile alay dolu bakışlarını esirgemeyen Kenan içinden ' Sayemizde Esila her şeyi biliyor.' diye geçirip " Yapmazsın tabi." demekle yetindi. İmasını anlayan Berfu uyarırcasına kaşlarını kaldırırken Erkam yan tarafındaki sandalyeye bıraktığı parfümünü ve halasının uzattığı telefonunu alarak ayağa kalktı.

" Hazırsan çıkalım abi."

" Kahvaltını yapmadın oğlum." diyen halasına cevap vermeden önce Berfu'ya bakan Erkam attığı kırgın bakışlarla genç kızın vicdanına oynadığından habersiz " Aç hissetmiyorum hala." dedi ve ağabeyini arabada beklemeyi seçerek konağın çıkışına ilerledi. Bu gün yine bir şeyler yapacaktı. O çok beklediği, hasret kaldığı gülümsemeyi görene kadar vazgeçmek yoktu...

........

'Aralık geldi çattı ama  bitmemek için direniyor sanki sonbahar... Kuruyan yapraklar kalbimde birikip, ciğerlerime kırılan dallarının keskin uçlarını saplıyor. Gülümse artık elam... Bu şekilde kışa varmak istemiyorum çünkü bedenimden önce ruhum kışı kucakladı bile. Baharı getir bize elam... Şairin seni satırlara döken parmak uçları çok üşüyor...'

Akşam üzeri konağa döndüğünde babası olmadığı için aldığı beyaz gülü saklama gereği duymayan Erkam avluda kimsenin olmadığını görünce odasına daha rahat bir şekilde ilerledi. Şu an annesinin diğer günlerde olduğu gibi kınayan bakışlarını görmemek, hor gördüğünü belirten sözlerine maruz kalmamakta rahat hissetmesindeki diğer bir nedendi.

Odasına girmeden önce salona da göz atmıştı ve orada da kimseyi göremeyince konağı saran sessizlik daha bir dikkatini çekti. Esila'nın  ne yaptığını düşünerek odasına giren Erkam, her zaman ilk durağı olan vazoya doğru ilerletti adımlarını. Beyaz gülü diğerlerinin arasına koyduğunda hafifçe eğilip birbirine karışan  kokuları ciğerlerine misafir etti. Acaba Esila günden güne arttığını farkediyor muydu bilmiyor ve merak ediyordu. Ama Esila farketmekle kalmayıp, her gördüğünde ve kokladığında mutlu oluyor, vazoyu dolduran güzelliklere gülüşünün güzelliğini ekliyordu.

Diğer odalarından gelen ses ile koklamaya son verip doğrulan Erkam, Esila'nın mırıldanmalarını duyduğu gibi direk oraya yöneldi. Kapıyı açtığı anda Esila korkuyla sıçramış ve elindeki kitabı yere düşürmüştü.

Telaşla " Özür dilerim!" diyerek eğilen Esila kitabı yerden alırken " Sadece bakıyordum." dediğinde Erkam bu halinin sebebini az çok anlamıştı. Sorun olmadığını söyleyerek karısının yanına vardığında aldığı yere koymaya çalıştığı kitabı tutan elini avucu içine hapsetti. Bu dokunuş yüreğini titremişti ve bilmediği aynı titremeyi genç kadının da hissettiğiydi.

" Kapağı açıktı, ben dayanamayıp baktım." dedi Esila ve kitabı aldığı yere koymayı başardığında elini geri çekip, tenindeki yangını sonlandırdı. Açıklama yapma gereği duymuştu çünkü Erkam kitaplarına fazlaca önem verdiği için rafların üzerine yaptırdığı kapakları kilitli tutuyordu. Bu güne kadar o hoşnut olmaz diye çok istese de bakmak için bir rica veya istekte bulunmamıştı fakat kapakların açık olduğunu farkettiğinde dayanamamıştı.

Yerden tavana kadar uzanan rafların en alttaki iki rafında cd ve dvd'ler yer alırken bir üstü dergilerle diğeri ise ansiklopedilerle doluydu, geri kalan rafların tümünde kitaplar yer alıyordu. Ve şimdi özeline izinsiz dokunduğu için huzursuz hissediyordu genç kadın. Halbuki biraz önce bu görüntü, kitapların kokusu ve çeşitliliği başını döndürmüştü.

" Gerçekten sorun değil."

" Sorun. Sen kitaplarına dokunulmasını sevmiyorsun."

Karısının mahcup çıkan ses tonuyla ve hafif büzdüğü dudaklarıyla arzuları tetiklenen Erkam, boğazını temizleyip kendisini toparladı ve adımlarını Esila'nın  arkasına doğru yönlendirdi. Arkasına geçtiğinde kendisine bakmasına izin vermeyip, omuzlarından tuttu. Yönünü kitaplığa çevirdiğinde dudakları saçlarına değmek üzereydi ve bu temas baştan ayağı titremesini sağlasa da konuşmaya çalıştı.

" Ben alındığı gibi geri verilmemesini sevmiyorum ama bu senin için geçerli değil Esila. Ne zaman istersen al. Hatta anahtarı sana bırakırım ama lütfen Berfu'ya verme. Çünkü o cümlelerin altını çizmekle kalmayıp, sayfaları katlıyor ya da renkli kağıtlara düşüncelerini yazıp sayfalara yapıştırıyor. " diyen Erkam, Esila'nın  kulağına doğru yaklaşıp, nefesini boynuna emanet ederek devam etti.

" Ama sen istediğin yerin altını çizebilirsin. Senin ile dikkatini çeken ya da duygularına dokunan satırlarda karşılaşmayı, buluşmayı çok isterim."

Karısının nefesinin teklediğini hisseden Erkam bunları içinden gelerek söylüyordu ve aldığı tepki ile gülümsemesi dudaklarından sonra gözlerinde yer etti.

" Çizmeyeceğim." dedi Esila ve öne doğru bir adım atıp az önce yerine koyduğu kitabı yeniden eline aldı. Erkam'ın ilk teklifini tabi ki de geri çevirmeyecek, kitapları okumak istedikçe alacaktı ancak kendinden izler bırakmayacaktı.

" Bu kitabı alıyorum. Aldığım gibi bırakacağımdan emin olabilirsin. Birde benimle satırlarda karşılaşman için altlarını çizmeme gerek yok. Beni tanıyorsan ya da... Neyse. Bir şekilde buluşuruz işte. "

Esila çalışma masasının önünde yer alan sandalyeye oturduğunda Erkam ' Ya da ne?' diye içinden sormakla meşguldü. Ama cevap belliydi aslında.

'Seviyorsan beni bulursun...'

Akvaryumu bir süre izleyen Esila bakışlarını oradan çekip  kitabı okumaya başladığında karşısındaki sandalyeye gözleri kayan Erkam birlikte okumak istediğini söylerse kızar mı diye düşünürken daha fazla dayanamayıp " Sana eşlik etmem sorun olur mu?" diye sordu. Bakışlarını sayfadan ayırmadan " Olmaz." demesiyle kalbi sevinç nidaları atmaya başladı. Sonunda karısı ile birlikte zaman geçirebileceği bir fırsat yakalamıştı. Devam etmekte olduğu kitabını raftan alan Erkam, ayraç koyduğu sayfa yerine dört sayfa geriden başlamayı seçti çünkü gece okurken kafasını tam verememişti. Düşünceleri öylesine yoğundu ki bir süredir okuduğu hiçbir satırı anlamıyordu.

Esila'nın karşısına oturacağı sırada aklına gelen şey ile kitabı masanın üzerine bıraktı ve " Hemen geleceğim." deyip odadan hızlı adımlarla ayrıldı.

Bu telaşı, az önce sarfettiği sözler Esila'ya içindeki küçük kız çocuğunun başını okşuyormuş gibi hissettirmişti. Garip bir şekilde değişmişti Erkam. Daha sakin, ılımlı ve öfkeden arınmış gibiydi. Eskisi gibi konağı öfkeli sesi ile inletmediği gibi önceden köpürdüğü ufak tefek sorunlara bile anlayışla yaklaşıyordu. Sorunları olduğunda koşup sigaraya sarılmıyor, vaktinin çoğunu bu odada harcıyordu. Bunların hiçbiri gözünden kaçmamıştı. Ve hep yaptığı fakat bu sıralar yapmadığı bir şey vardı. Bebeği ile konuşmuyordu Erkam. Önceleri uyumasını bekliyordur diye düşünüp uyuyor taklidi yaptığı olmuştu ancak Erkam hiçbir şekilde elini karnına koyup okşamamış, bebeğine sözler vermemişti. Ama bilmiyordu ki Erkam sadece  onun bulunduğu ortamlarda sakindi ve öfkelenmemeye çalışıyordu. Bebeğini ve onu uzaktan izleyip, sözlerini içinden veriyordu.

Yaklaşık on dakika sonra Erkam elinde tepsi ile odaya girdiğinde Esila'nın gözleri üzerinde takılı kaldı. Tepsiyi aralarında bulunan sehpanın üzerine koyduğunda bile gözlerini yüzünden ayırmamıştı Esila. Ta ki " Kahveyi kendime yaptım ama istersen sen al ben yeniden yapıp getireyim." deyip kahve fincanını önüne bırakana kadar.

" Yok, içmiyorum zaten." diyen Esila sütün bulunduğu bardağı kendine alıp kahve fincanını Erkam'ın önüne koydu. Sütten bir yudum aldığında ılıtmış olması kadar içine bal eklemiş olması yüzünde yer edinen tebessümü gülümsemeye dönüştürdü.

" Teşekkür ederim." deyip bardağı yerine bırakan Esila'nın gözleri kurabiyeler ile buluştuğunda bu kez başını kaldırdı ve gülümsemesini karşısında oturan adamdan sakınmadı.

Getirdiklerini bakışları ile işaret edip, diğer elindeki kitabı gösterek " Hepsi için teşekkür ederim." dediğinde ve gülümsemesi güzel yüzünde yer ettiğinde Erkam karşılığını gülümseyerek verdi çünkü kalbinin sevinç dolu çarpışları dilinin dönmesine izin vermemişti. Günlerdir bu gülümsemeyi bekliyordu. Yapmacık ya da zoraki değil içtendi. Gözlerinin ışıldamasını sağlayacak kadar samimi ve içten.

Esila sütünden biraz daha içip dikkatini yeniden kitabına verirken Erkam kahvenin sıcaklığını unutup bir yudum almıştı ve o an damağı ve boğazı yansa da yüzüne yansıtmamaya çalıştı.

'İyi ki bakmıyordu.' diye içinden geçirip masanın üzerine bıraktığı kitabı aldı ve gözlerini ilk satırla buluşturdu. Birkaç dakika sonra tekrar tekrar okuduğu satırın üzerini sağ elinin baş parmağı ile okşayıp içinden özürler diledi.

' Saygısızlık etmek değil niyetim özür dilerim ama elam karşımda böyle otururken kafamı sana veremiyorum. Lütfen bana hak ver.'

Satırların üzerinde parmağını gezdirmeyi bırakan Erkam başını hafifçe kaldırıp karısını izlemeye koyuldu. O başını kaldırdığı anda dikkatini kitabına veriyor, bakışlarının üstünden çekildiğini hissettiğinde yeniden mimiklerini izlemeye devam ediyordu. Kitap okurken yüz ifadesi hiç değişmezdi Erkam'ın ancak Esila'nın öyle olmadığını farkettiğinde onu seyretmek daha keyifli bir hâle gelmişti. Zaman zaman kaşları ya çatılıyor ya da havaya kalkıyordu. Alt dudağını dişleri arasına aldığında bir şeyleri çözmeye çalıştığını anlıyordu adam, bu heyecanını ikiye katlıyordu çünkü Esila kitabı elinden bıraktığı anda okumayı, nerelerde bu ifadeleri takındığını bulmayı planlıyordu.

" Bir dahakine sırt sırta vererek okumamızı istemiyorsan kitabına odaklan Erkam."

Esila'nın yüzüne bakmadan sarfettiği cümleler ile yakalanmanın verdiği telaşa kısa bir an yakalanan Erkam cümlesini yeniden tekrar ettiğinde telaş namına bir şey kalmadı çünkü karısı ' Bir dahakine.' demişti. Demek ki bu ilk ve son değildi.

" Affedersin." deyip kitabına odaklanmaya çalıştı Erkam ve bir süre sonra bunu başardı. Yine ara ara gözü karısına kayıyordu fakat rahatsız hissetmesin ve bu anları sonlandırmasın diye bakışlarını üzerinde çok tutmuyordu.

Mutluydu adam... Ela gözlüsü şairin yüreğine en sonunda dokunmuş, baharın yakında geleceğini müjdelemişti.

🍀 Altı Saat Sonra 🍀

" İki su bardağı pirinç, üç şu bardağı şeker, bir litre süt tamam. Bir litre su da tamam. Şimdi pirinç unu.  Nerde bu? Nerde?"

Bir araya getirdiği malzemeleri sayan Erkam, pirinç unu bulmak için mutfak dolaplarını talan etmeye başladı. Çalışırken tertip ve düzenden ödün vermeyen adam aynı özeni dolapları ve çekmeceleri karıştırırken göstermemiş yerinden aldığı bir çok şeyi geri bırakmamıştı. Tezgaha sıraladığı malzemelerden uzak tutuyordu dağınıklığını ve pirinç ununu bulamadıkça stresi çoğalıyordu.

" Pirinç unu koymasam ne olur ki?" diye kendi kendine sorduğu sırada mutfağa giren Berfu ve Dilan savaş alanına dönen mutfağa ve hemen ardından buna sebep olan Erkam'a şaşkınlıkla bakakaldılar.

" Abi ne yapıyorsun sen?"

" Pirinç unu arıyordum ama bulamıyorum." diyen Erkam arkasını döndüğünde gözleri faltaşı gibi açılmış Dilan ile göz göze geldiğinde bıkkınlıkla  " Dilan varsa çıkar yoksa gidip alayım." dedi ve bedeni sıcakladığı için gömleğinin ilk iki düğmesini çözdü.

"Vardı ağam, hemen vereyim. "

Dilan buzdolabının yanındaki dolabın üst rafından pirinç unu paketini çıkarıp tezgahın üzerine bıraktığında Erkam neden ilk  oraya bakmadığını sorguluyordu. İlk oraya baksa ortalığı bu denli dağıtmayacaktı ama bir süre sonra bunu umursamadı. Sadece Esila'nın  isteğine odaklanması gerektiğine kanaat getirdi.

" Pirinç ununu ne yapacaksın abi?"

" Sütlaç yapacağım."

Telefonunu yeniden eline alan Erkam, tarif videosunun altında bulunan açıklamayı yeniden okumaya başladığında Berfu " Bizi mi dinledin?" diye sordu ve Erkam'ın cevabı gecikmedi.

" Kulak misafiri oldum diyelim. Hem beni sorgulamayı bırakta buraları toparlamama yardım et."

" Ben toplarım ağam." diyerek Erkam'ın tezgaha bıraktığı kavanozlara yönelen Dilan " Geç oldu, sen git Dilan. Berfu ile hallederiz." demesiyle itiraz etmek istedi ancak Erkam'ın bakışları buna engel oldu. El mecbur kabul eden genç kız mutfaktan çıktığında Berfu kollarını göğsünde birleştirip, omuzunu buzdolabına yasladı.

" Kusura bakma ama nasıl dağıttıysan öyle toplayacaksın abi."

Kardeşinin kararlılığını gören Erkam ısrar etmeyip "Tamam.  En azından süzgeç ver. Onu arayarak zaman kaybetmek istemiyorum." dediğinde Berfu arkasında bulunan dolabı işaret ederek konuştu.

" Şu dolapta. Tencerelerde diğerinde. "

" Sağ ol ya!"

Berfu'nun gösterdiği dolaptan süzgeç ve orta boy tencereyi alan Erkam lavabonun içine bıraktı. Pür dikkat kendisine bakan kardeşine dönüp " Ne var?" dediğinde Berfu " Lavabonun içine neden koydun?" diye sordu.

" Durulayacağım."

" Durulamana gerek yok ki. Zaten temizler."

"Güvenemem ben. Toz filan düşmüştür içine." derken tencereyi ve süzgeci durulayıp, suyu süzülsün diye tezgaha ters şekilde koyan ağabeyine şaşkınlığını gizlemeden bakan Berfu "  Esila'ya her dakika aş ermesini söyleyeceğim." diye mırıldandı.

Uyumak için ayrılacakları sırada Esila'nın canının sütlaç çektiğini söylemesiyle aş erdiğini düşünerek sevinen Berfu yapacağını söyleyip yanından ayrılmış ve soluğu Dilan ile birlikte mutfakta almıştı ancak ağabeyi ondan önce davranmıştı. Bu hâli şaşkınlığı kadar sevincine de katkı sağlamıştı çünkü ağabeyi mutfağa yemek aşırmak ya da canı bir şey çekmediği sürece uğramazdı. Hep çiğ köfte, kavurma benzeri uğraştırıcı yemekler yapılacağında gönüllü olan Erkam'ın sütlaç yapacak olması ayrı bir keyiflendirmişti genç kızı. O an telefonunu yanında getirmediğine pişman oldu Berfu. Bu anları kaydedip ikisi için güzel bir hatıra olarak saklamak çok hoş olabilirdi.

Pirinci süzgece koyup yıkayan Erkam  " Yapabileceğim bir şey ise kimseye bırakmam ben yaparım." dedi ve bir süre suyunun süzülmesini bekledikten sonra ocağın üzerine koyduğu tencerenin içine boşalttı. Karısı neye aş ererse pişirmeye hazırdı. Bunun heyecanı benliğinde gezinirken ara ara elleri titremiyor değildi.

" Ne isterse mi?"

"Evet, ne isterse." diyen adam tencereye suyu ekledikten sonra kapağını kapatıp kendisine sırıtarak bakan kardeşine çevirdi yüzünü. Berfu ise ağabeyinin sarma sardığını hayal etmeyi bırakıp bakışlarına aynı şekilde karşılık verdi.

" Kendinden emin konuşuyorsun."

" Çünkü eminim Berfu."

" Ya yaptıklarının tadını beğenmezse."

" Sizin gibi baştan savar gibi yapsaydım belki ama-"

Ağabeyinin sözünü " Sevgimi katıyorum klişesi yapacaksan zahmet etme." diyerek kesen Berfu omuz silkmesiyle gözlerini devirdi. Ve hemen ardından " Sevmediğim insanlara yemek yaparken belki biraz baştan savma yapıyorum ama onun dışında yaptığım her yemeğe özendim ben." diye ekledi.

" Neyse lafa tutma beni, yardım etmeyeceksen de git."

" Gideyim de bu eğlenceyi kaçırayım mı yani? Sen bitirmeden şuradan şuraya gitmem."

Erkam kardeşinin dağıttığı dikkatini yeniden yapacağı sütlaça verirken Berfu daha fazla keyiflenerek seyre koyuldu fakat işler  ikisinin de istediği gibi gitmedi.

İki saat sonra Erkam üçüncü denemesini yapmakta Berfu uykusu geldiği ve ağabeyi sütlacın tadına baktırmadığı   için ara ara esneyerek sitemlerini dile getirmekteydi.

"Aman! Sen sakın bu sefer  tadayım deme Berfu."

" Niye ya? Oldu mu olmadı mı bir bakayım?"

" Olmaz!" diyerek tabakları kardeşinden uzaklaştıran Erkam sütlacı süslemek amacıyla hazırladığı  fındık tabağına uzandı. Bu sürede de gözleri elinde kaşıkla bekleyen kardeşindeydi.

" Merak ediyorum ama!"

Erkam bir kez daha " Olmaz!" dediği sırada mutfağa giren Esila aldığı kokuyla mest olmuştu fakat gözleri tezgahın üzerindeki tencerelere, boş süt kutularına ve kuru gıda ile dolu kavanozlara iliştiğinde ne diyeceğini şaşırdı.

" Bence olmadı abi. İzin ver tadına bakayım."

" Senin damak tadına kalırsak sabaha kadar yaparız. Hem belki Esila beğenecek."

" Ben olmasam heyecanından yanık olanı götürecektin abi. Keşke engel olmasaydım da rezil olsaydın."

" Onu asla götürmezdim ama ikincisi iyiydi."

" Hiçte bile! İkinci yaptığını götürsen Esila şeker komasına girerdi!"

" Abartma, bence çok iyiydi."

" Ondan mı üçüncü denemende şekeri az koydun?"

" Senin yüzünden emin olamadım."

Nefes almadan birbirlerine laf yetiştiren Berfu ve Erkam arasında gözlerini gezdiren Esila, sessizliğini ne yapacaklarını merak ettiği için sürdürdü. Erkam yaptığı işe, Berfu ise elinde kaşıkla ısrarına öyle kapılmıştı ki geldiğini farketmemişlerdi.

" İnşallah beğenmez de görürsün gününü."

" Moralimi bozamazsın Berfu."

Ağabeyinin yanına biraz daha yaklaşan Berfu döktüğü fındık parçalarını çok bulunca " Fındık dağı yaptın resmen, az koysana ya! Bu harcadığın fındıkla ben on tabak süslerdim." dediğinde Erkam omuzuna değen omuzu itip kendisinden uzaklaştırmaya çalıştı ama ne yaparsa yapsın Berfu yine dibine giriyordu.

" Acaba kalp şekli mi yapsaydım ya?"

Dört tabaktan üçünü süsleyen Erkam son tabağa sıra geldiğinde kalp şekli yapmayı düşündü ancak Berfu'nun " Bence seni seviyorum yaz." deyip dalga geçer gibi gülmesi ile tüm isteği kaçtı. Sesli bir şekilde sabır çekerek kalan son tabağın üzerine de fındık parçalarını serpen Erkam, izlenildiği hissine kapılarak arkasını döndüğünde kahverengi gözleri yine yıldızları elâlarına misafir eden karısı ile karşılaştı. O an dili damağı kurudu, heyecanına telaşı  eklendi. Yaparken sürekli kendi kendine ' Beğenir mi acaba?' diye sormuştu ve yüzüne bırakmak istediği tebessümle daha ikram etmeden karşılaşmak elini ayağını birbirine doladı.

Ağabeyinin durgunluğunu ve arkasına baktığını farkeden Berfu kimin geldiğini anlamak  için omuzunun üzerinden arkasına baktı. Esila'yı gördüğünde keyfi çoğaldı fakat bu fırsatı kaçırmak istemediği için sessizliği dağıtmadan önüne dönüp tabaklardan birine rastgele kaşığını daldırdı.

" Immm. Bu olmuş bak."

Erkam'ın öfkeli bakışlarıyla karşılaşan Berfu elindeki kaşığı lavabonun içine gelişi güzel fırlatıp ağabeyine " Ortalığı toplamayı unutma." dedi ve Esila'nın yanından geçerken göz kırpıp kaçarcasına mutfaktan çıktı. Aslında ağabeyini strese sokmak keyifliydi ancak hem yalnız kalsınlar istediği  hem de uykusu ağırlaştığı için yanlarından ayrılmayı seçmişti.

" Sen mi yaptın?"

Mutfağın dağınıklığına ve tepsiye dizdiği tabaklara bakarak soran karısını başını sallayarak onaylayan Erkam az önce nefes nefese  konuşurken şu an sesinin çıkmayışına anlam veremiyordu. Esila'yı görünce tabağı bozan kardeşine dahi kızamamıştı. Tutulup kalan dili yüzünden elini ensesine atıp avuç içiyle ovaladığı sırada yanına gelen karısı çekmeceden kaşık çıkarıp tabaklardan birini eline aldı. Saatlerdir canı çektiği için oturmayı beklemeden sabırsızca  ayaküstü bir kaşık alıp tadına baktı. Bu sırada Erkam pür dikkat kendisini izlemekteydi. Kaşları önce şaşkınlıkla aralanan kadının beğenip beğenmeyeceği kaygısı dört bir yanını sarmıştı ancak çok geçmeden gülümsemesiyle kaygısı azaldı.

" Çok güzel olmuş." demesiyle de kaygısı  tamamen yok olmuştu. Tezgaha son kez göz gezdiren Esila " Çok uğraşmışsın. Teşekkür ederim." dediğinde ise yine cevap verememişti Erkam çünkü karısının devam eden gülümsemesi kalbini sevince boğmakla meşguldü. Esila yanından ayrılıp, kapının arkasında bulunan masaya oturana kadar öylece onu izleyen Erkam " Beğenmene sevindim. " diyebildiği için şükretti çünkü bir an sesinden umudu kesmiş, hiç konuşamayacağını düşünmüştü.

" Sen yemeyecek misin?"

Tabağını yarılayan karısının sorusuyla kısa süreli dalgınlığından kurtulan Erkam, çekmeceden kaşık çıkardı ve kardeşinin yediği tabağı tepsinin köşesine itip  kalan iki tabağı eline aldı.
Sandalyeye yerleştiğinde tabaklardan birini Esila'nın önüne bıraktı ve itiraz etmesine izin vermeyip " Bunu da ye lütfen." dedi.

" Bu saatte çok gelir bu bana Erkam."

" Bebeğimizin payı olarak düşün."

Bu sözüyle Esila'nın gülümsemesi genişlemişti  fakat dikkatli bakılsa gözlerinin dolduğu belli olurdu. İlk aş ermesiydi ve isteğini Erkam'ın pişirmiş olması garip hissettirmişti. Hamile eşlerinin üzerine titreyen adamlarda görmüştü genç kadın, bir can taşıdığını umursamadan şiddet uygulayanlarıda. Bu yüzden sızlamıştı burnunun direği. Tanık olduğu anlar iyisiyle, kötüsüyle düşüncelerini yoklayınca dikkatini dağıtmak için tezgaha bakarak " Zorlanmışa benziyorsun." dedi.

" Çok az. Beni daha çok Berfu zorladı aslında. Yalan yok ilk başta  basit olduğunu düşündüm ama çiğ köfte yapmak daha kolay geldi." diyen Erkam son söylediği ile bakışlarını hızla tabağından kaldırıp Esila'ya baktı. Annesi, yengeleri ve akrabalarından bildiği  kadarıyla hamile kadınların yanında canları ister diye yiyeceklerden bahsedilmezdi. Bu yaptığı ile karısının canının çekeceğini düşünen Erkam ne olduğunu sorarcasına bakan karısına " Canın çektiyse yaparım." dediğinde Esila cevap vermeden önce gözüne tatlı gelen haline gülümsedi.

" Çekmedi."

" Ciddiyim bak. Hemen yapabilirim."

" Gerçekten canım çekmedi Erkam."

Hata yaptığını farkettiği anda yüzü asılan bir çocuğun masumluğunu gözlerinde barındıran Erkam'ı rahatlatmak için yeniden canının istemediğini söyleyen Esila " Oyalanmadan yiyip, bir an önce buraları toplayalım, çok geç oldu." dediğinde Erkam " Sen uyumaya git, ben hallederim." dedi ancak bu kez itiraz kabul etmeyen Esila idi.

Birlikte gülümsemelerini yüzlerinden eksik etmeden mutfağı toparlayıp odalarına döndüklerinde biri banyoda diğeri odasında üzerlerini değiştirdi.  Esila uykusuzluğa direnmekte güçlük çeken bedenini yatağıyla buluşturur buluşturmaz uykuya teslim olurken Erkam onu izleyerek döşeğini yere serdi. Bu gece ondan ayrı  uyumak diğer geceler kadar zoruna gitmeyecekti. Çünkü istediğini en sonunda almıştı.

Peluş ayısını kucağına alarak uyuyan karısını bir süre izleyen Erkam her gece yaptığı gibi çalışma masasına yerleşip, çekmecesinden  yeni bir sayfa çıkardı. Yine şiirlerle sabahlayacak, karısını düşünerek geceyi güne emanet edecekti...

' Zorunlu bırakıldığım sorumluluklar yüzünden yüzünü unutmak üzere olduğum çocuğu buldum bu gece elam. Bilmezdim ki onun çıka gelmesi için senin içindeki çocukla karşılaşmam gerektiğini. Sen onu buldun... Göz yaşlarını sildin... Farkında olmadan elinden tuttun. Şimdi sen bu şairin çocukluğusun. Onun tadını bilmediği sevgisin... Şefkatin bir annenin kokusu kadar eşsiz. Sevgin göğsü kadar sıcak... Dokunuşların yumuşak...

İçimdeki bu küçük çocuk sana güvenerek uykuya dalıyor şimdi...

Onu bırakma elam... Beni bırakma...'

Hatalarım olduysa affola.. ❤🖤

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen. 💜💙

Son kısım yüzünden biraz huzursuz hissediyorum çünkü yiyeceklerden bahsederken anne adaylarımız aklımdan hiç çıkmadı. Esila ve Erkam'ın güzel bir anı olsun istedim ancak eğer canı çeken anne adaylarımız olduysa onlardan çok özür dilerim. Aslında hikaye boyunca ne zaman yiyeceklerden bahsetsem aklıma ilk onlar geliyor fakat gidişat gereği yazmak zorunda kalıyorum bazen. Bu durumdan rahatsızlık duyan olduysa çok üzgünüm.

Rabbim anne olmak isteyen tüm kadınlarımıza bu duyguyu hayırlısı ile yaşatır inşallah ve dilerim sağlıkla kucaklarına  almayı nasip eder.

Ve demeden edemeyeceğim hamile karısına ya da hamile kadınlara eziyet edenleri Rabbim bildiği gibi yapsın. Çok  bahsemedim hikaye içersinde ancak ne yazık ki şiddet uygulayan insan kılıklı varlıklarla çok karşılaştım. Ve sonları bir türlü gelmiyor, tükenmiyorlar ne yazık ki...



Continue Reading

You'll Also Like

Leyla By Jutenya_

General Fiction

1.3M 75.9K 37
İhanet kategorisinde 1. Sırada Adam dehşetler içerisinde karısını izliyordu. Karısı kırdığı aynanın sivri bir parçasını almış. Boğazında tutuyordu...
5.5K 318 30
Asım Kale'nin isteklerine karşı gelmek olanaksızdı. Biricik kızı bilinmezlikler içinde geçmişin silik bir anısına giderken etraflarını çevreleyen ka...
2.5M 7.5K 2
Bu hikaye 4 Ocak 2017 yılında yayınlanmaya başlamış olup 4 Temmuz 2017 yılında nihayete ermiştir. Çeşitli sebeplerden dolayı kaldırılsa da yazarın ya...
299K 10.2K 82
Zeynep, yeni bir sayfa açmak için, yeni başlangıçlar, yeni maceralar yaşamak için çok sevdiği şehre, İstanbula, geri döner. Sadece mutlu olucak, huzu...