AĞLA SEVDAM

By goncabeyza

10.3M 468K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock More

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?

94.8K 4.6K 648
By goncabeyza

/61/BENİM YERİM BURASI MI?/

Bölüm parçası:  Efkan Şeşen - Kırmızı  Gül

27 EKİM 🍂🍂

' Burası mı benim yerim?'

Annesinin mezarının yanındaki mezarını kazan adama uzun uzun baktıktan sonra sorduğu sorunun cevabını alamayan Esila, bakışlarını yerde duran mezar taşına çevirdi. Sadece adı ve doğum tarihi yazıyordu. Soyadı yoktu, öldüğü günün tarihi yoktu. Toprağın kokusuyla beraber kimsesizliği yüzüne çarpıldığında  küçük bir çocuk gibi büktü dudaklarını... Biliyordu bu hissi... Daha önce tatmışlığı çoktu... Ama hiç bu kadar derinden acıtmamıştı. Çünkü soyadı olmasa bile küçüklüğünden beri öldüğünde annesinin onu yalnız bırakmayacağına inandırmıştı kendini. Yaşadığı süre boyunca kendisine sarıldığını hatırlamıyor olsa bile öldüğünde doyasıya sarılacağına dair hayaller kurmaktan bir an olsun vazgeçmemişti.

' Soyadımın olmaması  umrumda değil anne... Öldüğüm günün yazmaması da önemli değil ama neden göğsünde bana yer açmadın? '

Sol gözünden süzülen yaşı elinin tersi ile silen Esila başında beklediği mezarından ayrılıp, endişe ile annesinin mezar taşına doğru ilerledi. Esen rüzgarın soğukluğundan çok annesinden ayrı olacak olmanın korkusu üşütüyordu bedenini. Yapamazdı. Onun sıcaklığı olmadan üzerinin toprakla örtülmesine razı olamazdı. Her şeyden önce karanlıkta yalnız kalmaktan korkardı.

'Beni senden ayrı gömmelerine izin  verme anne... Sen de bırakma beni... Onlar istemedi... Sen de istemezsen ben kime sığınırım anne? Kollarını aç ne olursun anne. Korkuyorum... '

Avuç içini gezdirdiği mezar taşının soğukluğu ile tüm bedeni titreyen Esila, yanı başında beliren bedenin kime ait olduğunu merak ederek başını kaldırdığında gördüğü suret üşüyen bedeninin saniyeler içinde yanmasını sağladı. Bu gözlere her denk gelişinde yanacak mıydı böyle? Yüreğini kül edene kadar durmayacak mıydı? Ölmüştü işte... O artık özgürdü. Ömrünü, yüreğindeki kişinden uzakta tamamlamak, kendisine mahkum olmak zorunda değilken   ondan daha ne istiyordu?

Kahverengi gözleri usulca  siyaha çalan adamın kolunu tutmasıyla içinden sorular sormayı bırakan Esila, boş mezarı işaret etmesiyle ondan uzaklaşmaya çalıştı. Ama yapamadı. Kolunu sımsıkı  kavrayan elin sahibinden kurtulamadı.

' Bırak! Annemle kalacağım ben! Beni alacak yanına! O beni bırakmaz! Sizin gibi değil ki annem! Beni seviyor!'

Boş mezarın içine huzur dediği adam tarafından atılana kadar annesinin mezarına bakarak bırakması için uğraştı ancak direnişi bir işe yaramadı. Yüreğine yangın olan adam çırpınışlarını göz ardı ederek avuçladığı toprakları ' Onlar için bizi yaktın!' diyerek bedenine fırlatmaya başladı.

' Değdi mi ha? Onlar yaşıyorken ben seni gömüyorum! Beni de öldürdün Esila!'

Başını sağa sola sallayarak Erkam'ı cevaplayan Esila boyu göğsüne ulaşan mezardan çıkmak için parmaklarını onun ayak uçlarındaki zemine sapladı. Yüreği aralarına koyduğu mesafe yüzünden onu değil, ölümü değil yalnızca annesinin kucağını düşünüyordu. Bu yüzden üzerine toprak atarak söylenmeye devam eden adamın sesine sağır oldu.

' Anne! Beni burada bırakma!'

Esila annesine kendisini yanına alması için yalvarmaktan ve mezardan çıkmaya çalışmaktan vazgeçmez iken Erkam ağlayarak toprak atmaya devam etti. Parmak uçları acıyana kadar yazdığı şiirini şimdi içi yanarak gömüyordu. Sesi kısılıp, gücü tükendiğinde dizleri üzerine düştü genç kadın... Vicdan azabı toprak ile birlikte çoğalmaya başladığında nefes alış verişi göğsünü ağrıtacak derecede güçleşti ve yüzüne çarpılan toprak son nefesi oldu.

" Sakin ol oğlum! Bak geldi kendine."

Kulağına dolan sesle aynı anda soğan kokusunu alan Esila gözlerini tam aralayamadan eliyle ağzını kapattı. Kolonya kokusunu bastıran soğan kokusu  yüzünden boğazına kadar ulaşan yakıcı sıvı yüzünden göğsüne sırtını yasladığı adamın bacağına avuç içini bastırarak doğruldu.

" Yenge midesi bulandı galiba soğanı çek artık."

Meryem, Esila'nın yüzüne yakın tuttuğu soğanı çekip ayağa kalkarken, Erkam göğsünden kopan karısının kollarını tutarak yeniden kendisine çekti. Öfkesi onu yerde baygın bir şekilde gördüğü an tuzla buz olmuştu ancak Esila'nın kırgınlığı geçecek gibi değildi.

Kollarındaki tutuş bedenini ürperttiğinde sol omzunun üzerinden arkasına baktı genç kadın. O an kaçıp gitmek istedi. Çünkü  onunla aynı havayı solumak uzun zaman sonra ilk kez ağır gelmişti. Ela gözleri kahverengi gözlerle buluştuğunda göğsünü bir titreme aldı. Ve kalbindeki sancıya neden olan sözler kulaklarına yeniden doldu. Sonrasında ise soruları arka arkaya geldi.

'Kalbin çarptığı sürece yanı başında nefes alacağım' demişti. Bunu diyen adam ablamı mı seviyor hâlâ? Bana her dokunuşunda ne hissetti? Yüzüme bakarken, bedenimi sararken onu mu düşünüyordu yani? İğne ucu kadar da mı sevmedi bizi?'

Sulanan kahverengi gözler yüreğinin derinliklerinde yakılan ağıtı duymasını sağladığında bedenini öne çekerek kollarını tutan ellerden kurtuldu Esila. Baygın bakışlarının yerini sertlik alırken kaşları bir yabancı ile karşılaşmış gibi çatıldı. Gözlerinde nefret yoktu fakat eskisi gibi bakmadığını Erkam gibi diğerleri de  farketmişti.

Esila'nın değişimini şaşkınlıkla izleyen Berfu, kalkmaya çalıştığını görünce Meryem den önce davranarak koluna girdi. Yeniden elini ağzına kapatması ile şaşkın bakışlarda gözlerini bir kez gezdirdikten sonra banyoya doğru yönelen adımlara eşlik etti.

" Bu sefer fena düştü. Hastaneye götür bence Erkam." diyen Meryem ellerini yıkamak için odadan çıkacağı sırada  kaşlarını çatmış, dik dik kendisine bakan   Zahide Hanım ile göz göze gelince bıkkın bir nefes verdi. Esila'yı sevmiyordu ancak o hâli içinde bir yerleri sızlattığından kendisine gelene kadar başından ayrılmamıştı ve bu durumun kayınvalidesini kızdırdığını anlamamak imkansızdı. Yine de yanından geçerken öfke kusan bakışlara umursamaz tavrıyla karşılık verdi.

" İyi görünüyor ama sen yine de götür Erkam'ım. İçimiz rahat olsun."

Meryem odadan çıkana kadar ona içinden  söylenen  Zahide Hanım, oğlunun omuzunu sıkarak konuşan görümcesine de yine içinden söylemlerde bulundu ve  kara bulutları topladığı gözlerini banyo kapısına doğrultarak " Hasteneye götürülecek bir şeyi yok abla, ayılır ayılmaz ayağa kalktı baksana. Bir şeyi olsa kalkamazdı." dedi ve bakışlarını pembenin ağırlıkta olduğu  odanın içinde iğrenerek gezdirdi.

"Hasan merakta kalmasın Zahide. Sen gidip gelinin iyi olduğunu haber et istersen."

Yatağının kenarında oturmuş öylece yere bakan oğlunun sessizliği yüzünden öfkeden kudurma derecesine gelen Zahide Hanım, görümcesini isteksiz mırıltılar çıkararak  onayladıktan sonra odadan ayrıldı. Tepkisini ise kapıyı ardından sertçe kapatarak gösterdi. Oğlunun Esila'nın etrafında pervane oluşunu  gördükçe yüreği azap çekiyordu ve söylediği tek şey ' Ölse de kurtulsak!' oluyordu.

" Keşke yalnız bırakmasaydım seni."

Sırtını yukarıdan aşağıya ağır ağır sıvazlayan Berfu'ya göz ucuyla bakan Esila, lavabonun kenarlarına dayadığı  ellerini çekmeden önce fısıldayarak  " İyiyim, merak etme." dedi. Değildi ama bu kez paylaşmak içinden gelmedi ve derdini kendine saklamayı tercih etti. Çünkü dilinden dökerse canı daha çok yanacakmış gibi geliyordu. Bu yüzden susmayı seçip, suyu açtı. Avuçlarına dolan soğuk suyu yüzüne her çarpışında yanaklarını esir alan sıcaklık azalmak yerine çoğaldı. Her seferinde derin bir nefes alıp verdi genç kadın. Birkaç seferden sonra  Erkam'ın yüzüne attığı toprağın izlerini silmek için uğraşırken buldu kendini.

Başlatan onlardı ama mezarını kazıp, içine kendisini yaka paça koyan huzur dediği adamdı. Ne duyduklarını, ne de gördüklerini aklından çıkaramıyordu. Ağlamak istiyordu. Bağıra çağıra, kalbi durana kadar ağlamak, kurtulmak istiyordu. Ama bunu da yapmayacaktı. Yani şimdilik...

Yalnız kaldığında bebeği ve içindeki küçük kız çocuğu ile paylaşacaktı acısını. Tesellisi bedeninde onun hazır olacağı anı bekliyordu. Bebeği... küçük can parçası, mucizesi, umudu, tutunduğu dalı... O yeterdi ona. Bebeği kalbindeki yaraya pek fazla fayda sağlayamasada ruhuna dokunarak devam edeceği gücü bulmasını sağlayabilirdi.

" Konuşamadınız mı?"

Musluğu kapatan Esila başını kaldırıp aynadan Berfu'nun yüzüne baktı ve buruk tebessümüne, kırık dökük  duygularının sesi olan kelimerini ekledi. " Konuşmadık. Gerek  kalmadı."  derken gözleri dolunca yumruklarını sıktı.

Aynadaki aksine kaşlarını çatarak bakıp, ' Sakın! Ağlayayım deme!' diye geçirdi içinden. Ne kadar isterse istesin şimdi ağlama zamanı değildi. Zaten yeterince çökmüştü ve daha fazlasına izin verip aciz görünmek istemiyordu. Başkalarının acıyarak bakmasına katlanmak zorunda kalmaktan kaçınıyordu aslında.

" Nasıl gerek kalmadı? "

" Kalmadı işte Berfu. Nedenini sorma lütfen. Şu an anlatacak gücüm yok inan. "

Yüzünü çevirdiği genç kıza yalvarırcasına bakan Esila başını olumlu anlamda sallaması ile aynanın kenarında asılı olan havluyu aldı. Telaşsız, ağır ağır ellerini ve yüzünü kuruladıktan sonra tek başına banyodan çıkmaya yeltendi ancak üçüncü adımında başı dönünce olduğu yerde bekledi.

" Başın mı dönüyor?"

" Biraz."

Koluna giren Berfu'nun yardımı ile banyodan çıktıklarında Erkam gözlerini takılı kaldığı zeminden ayırarak ayağa kalktı. Karısının bakışlarındaki anlamı çözmek için dalıp gittiği düşüncelerden halası dahi kurtaramamıştı onu ancak Esila'nın varlığını hissetmesi kendisine gelmesine yetmişti. Kör eden de o idi yeniden görmesini sağlayanda.

" Berfu, Sinan'a söyle arabayı konağın önüne  getirsin, hastaneye gideceğiz."

" Tamam." diyerek kolundan çıkmak üzere olan Berfu'nun kendisinden ayrılmasına izin vermeyen Esila " Gerek yok." dedi ve Erkam'ın göğsünde gezinen bakışlarını yatağına çevirdi.

" Esila'm, bir görünüp gel. İçimiz rahat etsin kızım."

" İyiyim hala."

Yeğeni ve Esila arasında ki gözle görülür hâle gelen gerginlik yüzünden üzerine gitmemeyi seçen Zeynep Hanım " Tamam o zaman. Kötü hissedersen söyle ama." dedikten sonra yatağına varması için kenara çekildi.

" Hala!"

" İyiyim diyor  oğlum. " dediği yeğenini uyarmak için  kaşlarını havaya kaldıran Zeynep Hanım yeterli olmayacağını anladığında aralarındaki mesafeyi birkaç adımla kapatıp, karşısına geçti. Kollarını tuttuğu yeğeninin yönünü kendisine çevirip, sırtını yatağına uzanmakta olan karısına dönmesini sağladıktan sonra fısıldayarak " Üstüne gitme oğlum. Hem zorla götürecek hâlin yok ya." dedi.

Avuçlarının altındaki tenin kıyafetlerine rağmen titremesini hisseden Zeynep Hanım, gözlerini  yüzüne çıkardığında  endişesinin sinir ile harmanladığını gördü. Durumları daha kötüye gitmesin diye yeğeninin kolunu  tuttuğu gibi kapıya doğru sürüklemekten başka bir yol bulamayan yaşlı kadın, itirazlarına kulak asmayıp odadan çıkarmayı başardığında rahat bir nefes aldı.

" Hala. Bari sen yapma!"

Kolunu çekerek halasından uzaklaşan Erkam, gözlerini kapayıp burun kemerini sıktı. Aralarındaki huzursuzluğun  bir türlü sonlanmama nedenini anlayamıyordu. Esila'ya attığı her adım, bir bıçak darbesi olarak geri dönüyordu, en kötüsü ise aldığı darbeler acısından dolayı aralarına mesafe koymaya itiyordu onu. Bunu yapmamak için derin derin nefesler alıp verdi. Endişesinden ve öfkesinden dolayı ağlama isteğiyle dolduğunda gözlerini istemeye istemeye açtı.

Konuşmasa da kendisini bir bakışıyla anlayan halası onu yine şaşırtmayarak sessiz dile getirdiği sözlerini gözleriyle onayladı.

"Aklın kalmasın, yanında duracağım ben. Bir şey olursa haber ederim sana. Sen de git. Dediklerimi iyice düşündükten sonra gel."

Bakışlarını odasının kapısına çeviren Erkam " Sana emanet hala." dedikten sonra başını hafifçe önüne eğerek halasının yanından ayrıldı. Yüreğinde yarası, aklında geleceğinin kaygısı ve şimdi ki zamanın dertleri ile adım adım uzaklaştı karısından. Onsuz duramıyordu ama yanında da olmuyordu. Bir anda kaybetmişti rotasını ve yolunu bulmasını sağlayacak olan tek kişi karısı iken elini eteğini ondan çekmiş, karanlık bir sokakta onu tek başına bırakmıştı. Işığı yoktu... Ve kaybetme korkusu, onun tarafından sevilmeme korkusunu bir kez daha alt etmişti.

31 EKİM 🍂🍂

' Gözlerinin rengi toprağa benzeyen adamın yüzüne eskisi gibi bakamıyorum anne. Yanından geçerken bir şey söylemedikçe başımı kaldırıp, gözlerimizi buluşturmuyorum. Doğru düzgün ' Günaydın' bile diyemiyoruz artık birbirimize. Sadece ben değil o da aramıza mesafeler koyuyor. Bunu hissedebiliyorum. Üzülmüyor muyum? Üzülüyorum ve üzüldükçe elimi ayağımı daha fazla çekmek istiyorum ondan.   Ama ne zaman ki eli karnımın üzerinde geziniyor, yüreğim ' Bebeğinin hatrına boşver. Aranıza mesafe koymaktan vazgeç.' diyor.  ' Onu sevse yeter. Ona babalık yapsın yeter...' Benim duymadığımı, uyuduğumu zannedip bebeğimizle konuştuklarını dinlerken eziliyor içim. Nefesim, saç telimden de ince iplere asılıyor. O an gözlerime baksa ruhum bedenimden kaçacakmış gibi geliyor. Bu arada şu an ruhumu bedenime bağlayan tek şey kırık kalbimin umudu ve bebeğim... Anne... Ben yanı başımdaki adamı çok özlüyorum...'

Koyu kahverengi gözlerin sahibinin varlığını hissetmedikçe sesi soluğu kesik bir şekilde çarpan kalbini teselli etmekten vazgeçen genç kadın, önündeki tatlıdan bir çatal alıp kendini kandırmaya kaldığı yerden devam etti. Dört gündür kendisini hapsettiği mutfakta, odasından daha çok zaman geçirir olmuştu. Gün doğar doğmaz soluğu burada alıyor, konaktaki odaların ışıkları bir bir sönene kadar odasına gitmiyordu. Çünkü kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı ve bunu yapabileceği tek yer mutfaktı.

Kalbini diri diri gömdüğü günün ertesi önce annesinin mezarına gitmiş, göz yaşlarını içinde tutarak derdinin bir kısmını anlatmıştı. Soğuk mezar taşına her dokunduğunda yüreğindeki yangın kül olmaya meylediyordu ancak bu öyle kolay değildi. Azrail yakasına yapışmadan unutamayacaktı. Yüreği soğumayacaktı.

Daha sonra annesinin mezarından yüreği buruk bir şekilde ayrılıp, bir diğer dert ortağı olan Fırat nehrine gitti. İşte burada ağlayabilirdi. Öyle de yaptı. Yaşlı gözlerini nehre dikip içini döktü. Arabada kendisini bekleyen Civan ve Berfu'nun varlıklarını unutup, anlattıda anlattı tüm gece içinde tuttuklarını. Çünkü  bu kez yatakta sırtını dönerek yattığı  adam yoktu arkasında. Hıçkırıkları duyulmasın diye elini ısırmak zorunda değildi. Göz yaşları karanlığa bakarak yastığını değil, yalnızca  yanaklarını ıslatıyordu.

Sonra  sağ tarafına kayan gözleri  bir zamanlar derdini başını omuzuna yaslayarak anlattığı adamı aradı. Ferit, yanında olsa ne derdi diye merak etti. Yıllardır kendisine tavsiyeler veren, hüznünü teselli eden adam, Erkam'ın kardeşi olmasaydı ve yaşadığı acıda onun değil de kardeşi olarak bir başkasının payı olsaydı neler söylerdi? Nasıl avuturdu onu? Umut dolu cümleleri nasıl kurardı? Hayatının mahvoluşunda payı olan adamın dostluğunu, ağabeyiliğini özlemişti. Ve Fırat nehrinin kıyısından ayrılmadan önce öyle bir keşke dedi ki gözbebekleri gibi titredi nehrin suyu.

' Keşke seninle başka bir yerde başka bir şekilde karşılaşsaydık. Ben yine sevseydim seni. Sen sevmesen bile sevseydim. Yeter ki yüreğinde küçük annem olmasaydı.'

İkinci gün hiç istemese de halasının yüzünü görmek zorunda kalmıştı Esila. Ferit, istediği parayı Civan'ın hesabına göndermişti ve Berfu ile parayı vermek için gittiklerinde boğazına yapışıp, canını almamak için kendisine zor hâkim olmuştu. Aynı şekilde Berfu da sakin kalabilmek için büyük çaba harcamıştı. Bu iki günün arta kalanında ve diğer günlerde vaktini  sabahtan akşama kadar yemek ve tatlılar yaparak tüketmişti. Bildiği yemeklerden sonra bilmediklerinede girişmişti Esila. Dikkatini çeken ya da zor olacağını düşündüğü her tarifi denemişti. Ve hakkını  yiyemezdi. Yemeklere dalıp gittiğinde yüreğini ve Erkam'ı unutuyordu. Birkaç dakikalık unutkanlık yetiyordu nefes almasına. Ama bugün huzur bildiği adam nefesini sekteye uğratacak hamleyi yapmaya hazırlanıyordu. Çünkü bu hâli Erkam'ın sabrını artık tüketmişti.

" Birkaç gün önce açlıktan yan giderken şimdi tır olmaya aday geziyorsun kız. Valla doğuma kadar yüz kiloyu geçersin sen. Tabi bizde."

Yüzünde ki sinir  bozucu sırıtışı ağzına götürdüğü tatlı sayesinde bozan Meryem'e kaşlarını çatmamak için cebelleşen Esila, Berfu'nun bacağını dürtmesiyle yüzünü ona çevirdi. Bir ona bir telefona bakan genç kızın ekrandaki ismi çenesiyle işaret edip, mırıldanarak " Cevap vermeyecek misin?" diye sormasıyla yüzü asıldı. Günlerdir durmadan hem kendisini hem Berfu'yu arayan teyzesine cevap vermekten bir kez daha kaçınmıştı Esila. İyi olmadığı  için konuşmaya hazır hissetmiyordu. Bu yüzden  bir süreliğine yakını olanlardan uzak durmayı seçmişti. Buna Ferit aracılığı ile kendisine ulaşmaya çalışan  ablası da dahildi. Günlerdir hem ablası hem teyzesi konuşabilmek için durmadan arıyorlardı ve Esila ikisinide göz ardı ederek " Hayır." deyip önüne döndü. Yangının yakıcılığı ve verdiği acı azalmadan kimse ile konuşmamakta kararlıydı.

" Ne kaş göz yapıyorsun Berfu? Kim arıyor?"

" Kimse aramıyor yenge."

Berfu ile kendisine inanmadığını belli edercesine bakan Meryem'e içinden  sabır çekerek bakan Esila ruhunu ısıtan yeni meşgalesine zaman ayırmayı seçip, telefonunu eline aldı. Bunu kafa dağıtmaktan çok gerçekten içinden gelerek yapacaktı. Nasıl yapmasın ki? Bebeği için bir şeyler örmenin hayali bile yetiyordu yüzünü gülümsetmeye.

" Yeni modeller mi buldun?"

" Evet." diyerek açtığı sayfayı görmesi için telefonunu Berfu ile arasına koyan Esila seçtiği bebek yeleği örneklerini gösterirken asık suratı yerini tatlı gülümsemelere bıraktı. Her modelde yapma isteği artan genç kadın bir an önce gidip rengarenk iplerden almak, bebeği için bir şeyler örmek istiyordu. Sabırsızlığı gözlerine kadar ulaşırken gülümsemesi mutfağa giren adamın kalbini mest etti. Kaç gün olmuştu karısını böyle mutlu ve gözlerine kadar ulaşan gülümseme ile görmeyeli? Gülümsediğini gördüğü an ayaklarını olduğu yere çiviledi. Nefes alış verişlerinin sesini kesti. Çünkü varlığını hissedip gülümsemesini güzel yüzünden silmesinden korkuyordu.

Kapının girişinde beklemeyi seçip, karısını izlemeye devam ederken Esila'nın gözleri bulunduğu yere doğru kaydığında ne yapacağını şaşırdı. Farketmesin diye  kestiği nefesinin sesleri yerine karısına ulaşanın kokusu olduğunu bilmiyordu. Erkam şaşkın bakışlarını ela gözlerde usulca gezdirirken, Esila sızlayan burnunun ucuna işaret parmağını kaçak göcek bastırdı. İnkâr edemeyeceği derece de sızlıyordu içi. Çünkü tabiri caiz ise köpek gibi seviyordu onu. Onun sevmediğini bilse bile seviyordu işte. Huzur dediği adamın aynı şekilde kendisini sevdiğini bilmeden seviyordu...

Esila, onun varlığıyla canlanan kalbine sitem ederek önüne döndüğünde Erkam, gitmek ile kalmak arasında bir seçim yapmaya çalıştı ve kalbine uyup Esila'nın  karşısına oturmayı seçti. Yanına oturduğu Meryem, imalı bir şekilde ikisine bakarken Berfu elini alnına dayayıp, Esila'nın kalkıp gitmemesi için dua etmeye başladı. Her şeyini anlatan genç  kadının bir an da kapalı kutu hâline bürünmesi ağabeyinden sonra en çok onun canını acıtıyordu. Neyi olduğunu bilse çözüm bulmak için  elinden gelen her şeyi yapardı ancak bilmediğinden eli kolu bağlıydı.

" Tatlı getireyim mi sana da Erkam?"

" İstemiyorum yenge. Sağ ol." derken karısının yüzüne kaçamak bakışlar atan Erkam, kendisine bakmadığını farkedince dikkatini çekebilmek için önündeki tabağı kendisine doğru çekti. Ve istediği oldu. Önünden çekilen tabağı takip eden ela gözler kahverengi gözleri ile buluştu. Tabi bununla da kalmadı. Esila bir şeyler mırıldanarak  tabağını yeniden önüne çekti.

" Abi ben sana getiririm."

"  İstemiyorum dedim Berfu."

Bu kez uzanıp  Esila'nın çatalını alan Erkam, gözlerini güzel yüzünden ayırmadan tatlıdan bir dilim aldı. Birbirine bastırılan dudaklar, çatılan kaşlar ve ifadesi sertleşen bakışlar tatlıdan daha çok tat vermişti adama çünkü günler sonra karısı ilk kez anlamlı bir şekilde bakmıştı yüzüne. İfadesiz, boş bakışları yerine öfke kusarak bakması bile mutluluk sebebi olabilrdi.

" Abi! Bekle getireyim sana."

" Gerek yo-"

" Bence de. Yemek isteyen kalkıp kendisi  doldursun. Sonuçta eli ayağı tutuyor." diyerek Erkam'ın sözünü kesen Esila tabağının kenarına bıraktığı çatalını alıp, kahverengi gözlerin içine baka baka peçete ile sildikten sonra tabağını masanın ucuna kadar çekti. Çatalını bilerek silmişti ve diğerlerinin dikkatini  çekmiş olmasa da Erkam bu yaptığının ne demek olduğunu çok iyi anlamıştı. Bu adam için senden tiksiniyorum demekti.

Günler sonra ilk kez adamın gözleri kırgınlıkla, genç  kadının gözleri ise acımasızlıkla dolup taştı. Esila'nın bir yanı Erkam'a kıyamazken o diğer yanına uyup yandığı gibi yakmak istedi. Bu yaptığı en büyük zararı kendisine verse de bakışlarındaki ifadeyi geri çekmedi. Kendi kalbi ile birlikte karşısında oturan adamın kalbini ezdiğinden habersiz yüzüne bakmaya devam etti. Tam daha fazla yüzüne kırgın bakmasına dayanamayıp, vazgeçecekti ki mutfağa giren Dilan'ın halasının geldiğini söylemesiyle kaşları çatıldı. O an kapıldığı öfkeyi daha fazla göstermemeye çalışarak göz ucuyla yanında oturan Berfu'ya baktı.

" Eee.. Gelsin mi buraya yoksa yanına mı gideceksin?"

Berfu'nun son kelimeyi sarfederken ses tonunun değişmesiyle kendisini toparlayan Esila " Yanına gideyim." diyerek ayağa kalktı. Yüzü gibi sesindeki tınıyı esir alan gerginlik Meryem gibi Erkam'ın da dikkatinden kaçmamıştı. Az önce kendisine meydan okuyan ela gözlerde yer alan endişenin hissettirdikleri kırgınlığını yok saymasını sağlayacak derecede yoğundu.

Elbisesinin kenarlarına avuç içlerini sürterek mutfaktan çıkan karısının ardından ayaklanan Erkam, Esila'nın arkasından ensesini tutarak bakmaya devam eden kardeşinin tavrından şüphelenince " Halası gittiğinde yanıma gel Berfu." dedi ve cevap vermesini beklemeden mutfaktan ayrıldı.

Konağın dışında kendisini bekleyen halasının yanına gidene kadar içinden beddualar eden Esila, yüzünü gördüğü an Rabbinden sabır dilendi. İnsanların can almasına karşı iken söz konusu halası olduğunda merhametine ters düşecek şeyler düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.

" Ne istiyorsun?"

Kat ettiği mesafe süresince öfkesine daha sıkı tutunan Esila, pis pis sırıtarak kendisine doğru bir adım atan kadının yüzüne iğrenerek baktı. Onunla aynı kanı taşıdığı için kendinden bile nefret ediyordu.

" Bence dile getirmeme gerek yok Esila. Senin yüzünü  bundan sonra ne için görmek isteyeceğimi anlamış olman lâzım."

Bıkkın nefesinin dudakları arasından firar etmesiyle boynunu sağa sola yatırarak kıtlatan Esila, göz göze geldiklerinde " İki gün önce verdim ya! Daha neyi istiyorsun?" dedi ve yumruklarını sıkarak bakışlarını etrafında gezdirdi. Konağın kapısından uzakta idi ancak sesinin korumalar tarafından duyulup duyulmadığından emin olmak istiyordu. Korumaların bakışlarının kendilerine dönmediğini görünce bu kez aralarındaki mesafeyi bir adımla kapatan kendisi oldu.

" Celallenme hemen bu sefer de verirsen uzun bir süre yüzümü görmeyeceksin söz."

" Kesin öyle olur! İstendiğini alıp iki gün sonra yeniden kapıma dayanacağına eminim! "

Sırıtışı genişleyen kadının yüzüne tırnaklarını geçirmemek için tüm öfkesini avuç içlerinden çıkarmaya başlayan Esila, dişleri arasına aldığı alt dudağından kan tadını alınca başını sağa sola saklayarak dudağını özgür bıraktı.

" Bak. Bir yer buldum, çarşının girişinde. İğne iplik, toka eşarp satan bir dükkan. Sen biraz daha verirsen orayı alırı-"

"Yok artık ya! Allah rızası için  ben aklımı kaybetmeden git şuradan! "

" Ayy! Hepi topu bir elli bin vereceksin! Canını istemişim gibi çemkirme!"

Halasının istediği yeni miktarı duyduğunda şaşkınlıkla aralanan dudaklarını sabır çekerek kapayan Esila, birkaç saniye eliyle alnını ovaladı. Şu an hamile olmasa ya ölmeyi dilerdi ya da günahını boşverip öfkesini harlayan kadını öldürebilirdi. Son kez Rabbinden sabır dilenen Esila  " Peynir ekmek parası alıyormuş gibi konuşma o zaman!" dedi ve kulağına ilişen ses yüzünden devam edemedi.

" Şimdi neredeler? Tamam, sen biraz daha oyala."

Erkam'ın sesini duyduğu anda bakışlarını konağın kapısına çeviren Esila, halasına gitmesini söylemek üzere iken kulağına fısıldanan cümleler donup kalmasına neden oldu. Köşeye sıkıştığını zannediyordu ancak asıl zorluk sarfettiği isimle daha yeni başladığını gösteriyordu.

" Bugün bankalar kapanmadan elli bin lirayı getirmez isen kozumu Meryem'e satarım Esila. Eminim o bana istediğimi verir."

Öylece kalakalan bedenini Erkam ile göz göze geldiğinde halasından tarafa çevirmeyi başarabilen Esila " Bunu yapamazsın." diye mırıldandı ama para için her şeyi yapabileceğini gülüşüyle belli eden kadın son darbesinden   aldığı zevki gözlerine de yansıtmaktan kaçınmadı.

" Yine gel emi güzel kızım. Babanı merakta koyma."

Tutulup kaldığı kadının gülümsemesinin değişmesi ve kolunu ovalayarak konuşmasının ardından sağ tarafına göz ucuyla bakmasıyla o yöne bakan Esila, Erkam'ın kendilerine doğru geldiğini gördü. Kalbi bu kez özleminden değil korkusundan çırpınır olmuştu. Öyle çok yorulmuştu ki mağlubiyetlerinden hiç istemese de ölümü arzular olmuştu. Çünkü tüm bunlar ruhu, bedenini terk etmeden sonlanmayacak gibi geliyordu.

Kolunu bir kez daha ovalayan halasının  " Allah'a emanet ol kızım." demesi ile gözlerini Erkam'ın attığı adımlarından ayıran Esila bir şey anlamaması  için başını olumlu anlamda salladı. Bunu yaparken duygu karmaşası yüzünden nasıl bir ifadeye bürüneceğini şaşıran yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi.

" Beş dakikaya orada olurum Civan."

Halasının diğer sokağa sapmasıyla ardından bakmaya son veren Esila, içinden kendisine  sakinleşmesi gerektiğini söyleyerek arkasında varlığını hissettiği adama doğru döndü. Yüreği ' Yeter, bitsin artık!' diye bağırırken ela gözleri kahverengi gözler ile buluşurken gülümsemeye devam etmeye çalıştı.

" Ne için gelmiş halan?"

"  Geçen gün için... gönlümü almaya gelmiş."

' Akşamı göremezsin inşallah hala! Ettiğim ahh ciğerlerini parçalara bölsün! Ne bu dünya da ne de ahirette gün yüzü görmeyesin!'

Erkam'ın  " Bu kadar mı?" diye sorması ile içinden ettiği beddualara ara veren Esila, kaşlarını kaldırdığını görünce hızla başını sağa sola  sallayarak sorusunu cevapladı.

" Yok. Eve gel falan da dedi ama istemedim."

Titreyen ellerini arkasında birleştiren Esila, yalan söylediğini anlamaması için  gözlerini kahverengi gözlerde daha fazla tutamayacağı için  başını hafifçe önüne eğdi ve " Sen nereye gidiyorsun?" diye sorarak konuyu değiştirdi. Konuşmak istemediği adamı şimdi kendisi konuşturuyor, vereceği cevabı sahte bir merakla bekliyordu. Halbuki halası gelmeden önce aynı ortamda bulunmak dahi istememişti.

" Ankara dan gelen birkaç müşteri var. Onlarla buluşacağım."

Gözlerini yüzünden bir an olsun ayırmayan Erkam'ın ses tonundaki imânın son bulmasıyla kendisine inandığını düşünen Esila, ela gözleriyle onayladığı adamın yanından ayrılması ile derin bir nefes aldı. Erkam'ın gidiyor oluşu derdinin dahi az da olsa soluklanmasanı neden olmuştu çünkü etrafında olursa ne yapacağını bilemezdi. Şu anda da bildiği söylenemezdi ancak varlığının yarattığı baskı olmadan doğru düzgün düşünebilirdi.

" Bu sefer ne yapacaksın Esila?"

Erkam'ın arkasından bakma ihtimalini hesaba katarak konağın kapısına kadar ağır adımlarla ilerleyen Esila, içeri girdiği anda adımlarını hızlandırdı. Bir an önce Berfu ve Ferit ile konuşmalı, uçurumun kenarına itilen bedenini oradan uzaklaştırmanın bir yolunu bulmalıydı.

DÖRT SAAT SONRA 🍂🍂

Sağ ayağının topuğunu yere vuran genç kadının gözleri konağın kapısı ve merdivenlerin son basamağı arasında mekik dokumaya devam etti. Dakikalardır aynı yerde oturuyor, korku ile Meryem'in gideceği anı bekliyordu. Tek umutları olan Ferit, haber verdikleri gibi yollara düşmüştü ancak yetişip, yetişmeyeceğinin sebep olduğu belirsizlik Esila'nın kalan direncini azar azar yok etmeye devam ediyordu.

" Ben artık olanların hızına yetişemiyorum Berfu. Tükendim. Ama  bitmiyor da..."

Yanında oturan Berfu'nun da kendisinden bir farkı yoktu. İkisi de Ferit'ten gelecek haberi dört gözle bekler olmuştu. Tabi tek bir fark ile çünkü Berfu, Esila'ya teyzesi ile konuştuğunu henüz söylememişti. Emine Hanımın, Esila'yı Meryem'e söylemekle tehdit ettiğini duyduğu anda ilk işi ağabeyini haberdar etmek olmuştu ancak Hatice Hanımı aramadan da edememişti. Yaptığının bedelini ödeyecek olanın yalnızca Elif ve Ferit olmadığını, onlardan daha çok Esila'nın zarar gördüğünü söylemek istemişti. Ve sinirden deliye dönmüş bir halde olanı biteni anlattığı Hatice Hanımın halasına  hiçbir şey söylemediğini duyduğu anda aklı tamamen karışmıştı. Şimdi gözleri merdivenlerin başında dolanırken Emine Hanımın bunu nereden öğrenmiş olabileceğini düşünüyordu. Birde Esila'ya şimdi söyleyip, söylememesi gerektiğini.

" Offf! Bazen kıyamet bir an önce kopsun istiyorum. Ciddi ciddi bunu istiyorum artık! Eminim dünya da güzelliğinin içine eden insanlardan kurtulmak istiyordur. Nasıl istemesin ki..."

Masanın üzerinde birleştirdiği kollarına alnını dayayan Berfu bu günü sağ salim atlattıkları  anda hayır dağıtmayı planlarken omuzunu kavrayan parmakların sertliği yüzünden kısıkça inledi. Esila'nın canını yakacak derecede tutuşunun nedenini öğrenmek için kafasını kaldırdığında merdivenlere doğru irileşmiş gözlerle baktığını gördü. Bu bakışın nedenini biliyordu ve aynı korku onun gözlerine de hakimdi.

" Gidiyor."

Ayağa kalkmak için hareketlenen Esila'nın bacağına elini koyan Berfu " Sakin ol. Bir sorun olduğunu anlarsa kalmaya ikna edemeyiz." diye mırıldandı. Bir bahane bulup Meryem'in konaktan çıkmamasını sağlamalıydı ve eğer Esila tedirginliğini böyle alenen göstermeye devam ederse Meryem daha bir hevesle çıkıp giderdi. Bu yüzden sıkıntılarının boğazında oluşturduğu yumruyu yutkunup gözlerini oturdukları yere yaklaşan kadına dikti.

" Nereye böyle yenge?"

Baştan ayağı süzdüğü Meryem'in, Esila'ya baktığını farkeden Berfu dikkatini çekebilmek için adını sorarcasına sarfetti. Bakışlarını zar zor üzerinden çekip, Berfu'ya çeviren genç kadının düğüne gider gibi giyinmesine anlam veremeyen Esila "Çarşıda birkaç işim var." derken göz ucuyla kendisine bakmasıyla bakışlarını Berfu'ya çevirdi. Kalp atışları göğsünü acıtacak seviyeye ulaştığında nefesi boğazında düğümlendi.

" Ahh! Çok iyi bizde gelelim!"

" Olmaz!"

Yerinden kalkan Berfu " Niye ki?" dediğinde Meryem alnını kaşıyarak bir şeyler mırıldandı ve farkedilen telaşını saniyeler içinde yerle bir ederek " Birde soruyor musun Berfu? Berzan'ın nereden çıkacağı belli olmazken Esila'nın çarşıda dolanması ne kadar doğru? Hem Erkam da izin vermez." dedi ve çantasının saplarını sıkıca kavrayarak cevap vermesine fırsat vermeden kapıya yöneldi.

" Ben geleyim o zaman!"

"Başına ne düştü bilmiyorum ama seni peşime takamam Berfu çünkü işim bitince anamlara uğrayacağım!"

Vazgeçmeyip Meryem'in peşine takılan Berfu hemen ardından kapıdan çıkacağı sırada Esila'nın adını inleyerek sarfettiğini duydu. Koşar adımlarla giden yengesinin ardından " Kahretsin!" diyerek arkasını döndüğünde çatılan kaşları endişe ile havalandı çünkü Esila elleri kasıklarında iki büklüm olmuştu.

"Esila!"

Oturduğundan beri ara sıra sızılar saplanan kasıklarına ayağa kalktığı anda belini bükecek derecede sancılar saplanan Esila, belinden ve kolundan tutan Berfu sayesinde dizleri üzerine düşmekten kurtulmuştu ancak ayakları bedenini taşıyacak durumda değildi. Kalktığı sandalyeye yeniden otururken şiddeti artan sancısı yüzünden dudaklarından firar eden inleme avluda yankılandı.

" Berfu- yardım et...  Aahh! İyi değilim!"

" Korkma! Tamam mı? Hastaneye götüreceğim seni şimdi! Hala! Dilan!"

Önünde diz çöktüğü Esila'nın yüzünü elleri arasına alan Berfu, titreyen parmakları ile göz yaşlarını silerken bir yandan da halasına ve Dilan'a seslenmeye devam etti. Çok geçmeden basamaklardan telaşla inen Dilan soluğu yanlarında aldığında Berfu, " Dilan, babanı çağır hemen! Esila'yı hastaneye götürmemiz gerek!" dedi ve beti benzi atan yengesinin öne eğdiği başını omuzuna yaslamasını sağladı.

" Az daha dayan Esila. Gideceğiz şimdi! Biraz daha lütfen!"

Acı dolu inlemeleri alnını yasladığı genç kızın  bedeninde asılı kalırken,    ağrısından çok bebeğini kaybetme korkusundan ağladı Esila. Her sancıda bir damla yaş yanaklarından süzülüp çenesine ulaşıyordu ve  o an her şeyinden vazgeçmeye hazırdı. Hayatından bile... Yeter ki umudunu kaybetmesin...

......

' İyi ol güzelim.. Lütfen iyi ol... Bir şey olmasın Allah'ım... Canlarıma bir şey olmasın, yalvarırım sana...'

Esmer teni, yüreğine demir atan korkusu yüzünden iyice kararan adam kadınına ve bebeğine giden yolda her adımını Allah'a yalvararak atıyordu. Kardeşi arayıp haber verdiği andan beri gözleri dolu doluydu. Koca adam küçük bir çocuk gibi ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Ve biliyordu. Ela gözlüsünü gördüğü anda kalbi, yaşlarının firarı için ısrar edecekti.

' Az önce geldik. Doktoru muayene ediyor şu an. Bir an önce gelsen iyi olur abi. Durumu hiç iyi değil. '

Hastaneye girdiği andan itibaren yumruklarını sıkarak  yürüyen  Erkam, Berfu'nun aradığında sarfettiği sözlerin acısını içinden kazıyıp atabilmek için hızını arttırdı. Bir an önce karısını görmeli, bedenini sarmalayıp kokusunu kalbine ulaştırmalıydı yoksa yanına  varamadan tükenecekti nefesi.

" Erkam'ım!"

Döndüğü son koridorun sol tarafında bulunan kapının önünde bekleyen halasının yanına doğru ilerlerken sıktığı yumruklarını gevşeten Erkam yaşlı kadının yüzüne iyi bir şeyler duymayı ümit ederek baktı. Ama çevresi kırışmış gözlerden geçen birkaç saniyelik ifade yüreğine korlar düşmesine yetti. Bu bakışlar iyiye işaret değildi.

" Hala... Nasıl? Esila nasıl?"

Oturduğu yerden kalkan yaşlı kadının kollarına tutunan Erkam'ın kalbi telaşla alıp verdiği nefesler yüzünden göğsünde sıkışıp kalırken, yaşları gözlerinin kıyısındaki yerini aldı. Bir damla düştü düşecek iken Zeynep Hanım'ın " İyi şu an ama dokturu düşük yapma riski var dedi oğlum." demesiyle yerin ayaklarının altından kaydığını hissetti. Dikkatle dinlediği sırada aldığı son nefes ile birlikte ciğerlerine köz parçaları gelip yerleşti. Yanıyordu içi... Her zerresi alev alevdi.

Elleri iki yanına düşürken, bir adım geriledi adam. Esila'yı görmeden önce acısıyla boğuşan yüreğini sakinleştirmeli, bedenini saran titremeyi gözle görülür hâle gelmeden kontrol altına almalıydı fakat bunun için vakti yoktu. Zaten yapacak gücü de yoktu. Vakit kaybetmeden adımlarını aralık olan kapıya doğru attı. Ela gözlüsü ve onun küçük  bedeninde hayata tutunan bebeği ile aynı havayı soluyarak ciğerlerindeki yangını söndürebilirdi ancak açtığı kapının ardındaki manzara cehenem ateşinden bir parçayı alıp  ruhuna bulaştırdı.

Ferit, karısının bedenini sarmıştı ve aynı şekilde kadını kollarını onun beline dolamıştı. Bunu her gören yanlış anlamazdı ya da en kötüsünü düşünürdü. Ki Erkam lanet ettiği şüphelerine rağmen yanlış düşünmekten kaçınmaya çalıştı. Ta ki kardeşi, karısının saçlarına yanağını yaslayıp " Geçti güzelim. Korkma artık. Bitti." diyene kadar.

Hatalarım olduysa affola..

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen...

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 62.1K 86
Sahi; kaç yıl, kaç ay, kaç saat, kaç dakika, kaç saniyesi vardı nefes alması için? İlk yayınlanma tarihi: 01.03.2016
229K 9.8K 29
GERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte taraft...
513K 28.7K 37
Güneş yükseldi. Küçük şehrin ışıkları söndü. Şarap bitti. Son sigarasından son bir nefes doldurdu ciğerlerini. Ayağa kalktı sanki hiç içmemiş gibi...
940K 51.9K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...