AĞLA SEVDAM

Od goncabeyza

10.3M 467K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock Viac

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık

110K 5.4K 880
Od goncabeyza

/51/SAHTE PİŞMANLIK/

18 EKİM 🍂🍂

Bugün Ekim'i uğurluyorum ömrümüzden, sensiz ve yalnız... Yetim değilim ya da öksüz... Ama yokluğunda ikiside benim. Anne ve babasının toprağına el süren küçük çocukların hüznü gibi hüznüm... Bir ömür boyu tutacağını düşündüğüm elimle dokunuyorum o toprağa. İçinde kalbimden bir parça var, yüreğim gidişinin ardından misafir etmek zorunda kaldığı sancılar arasında çığlık çığlığa sesleniyor sana. Duymuyorsun canımın yarısı olan kadınım... Ve ben ikinci kez korkuyorum. İlkinde cansız bedenini kucaklamaktan korkuyordum. Şimdi ki ise her an ansızın çekip gidebilecek olman. Elimi tuttun fakat bu bile yanımda olacağının garantisini vermedi. Çünkü sen daha ilk engelimizde elimi bırakıp gittin... Ekim'i uğurluyorum bugün ömrümüzden... Sonbaharın benliğinden ayırdığı günleri tek başıma  kucaklıyorum. Acımı hissediyor mevsimler, aylar. Ve kış acımasızca göz kırpıyor umutlarıma. Bu iyi değil canımın yarısı... Bu hiç iyi değil...'

Gömleğinin ilk iki düğmesini bunaldığı için açan adam göğsünde biriken sıkıntının bir kısmını nefeslerine karıştırarak bedenininden kovdu ama bitecek gibi değildi. Ela gözlüsüne dokunmadan rahat etmeyecekti göğsünü döven kalbi. Şu iki günde öyle çok hırpalamıştı ki kendini, çarpıntılarının sesi duyulmaz olmuştu. Buna rağmen sitem etmeye devam etti. Tutkunu olduğu kalbin sahibinin gözleri gözlerine tebessümle değmeden durmayacaktı. Çaresizliğin esiri olmayacaktı.

Saçlarının arasına daldırdığı elleriyle avuçladığı tutamları canının yandığını hissedene kadar çekti Erkam. Daha sonra yüzüne kaydırdı ellerini ve avuç içleriyle birkaç kez yüzünü sıvazladı. Ne yaparsa yapsın yakasına yapışan öfkesinden ve kendisine sıra gelmesini bekleyen kırgınlığından kurtulamıyordu.

'Ben böyle bir adam mıyım? Karımdan başkasına bakacak, art niyetli, şerefsiz biri miyim?' diyerek kalbini eziyordu öfkesi. Kırgınlığı da bu yüzdendi işte. Kadınının, gidişiyle böyle bir adam olduğunu düşündürtmesindendi. Ama değildi! Böyle bir adam değildi. Evli olsun veya olmasın hiçbir kadına art niyetle bakmazdı. Hatta rahatsız olur  diye gözleri ikinci kez değmezdi aynı kadına. O günde isteyerek bakmamıştı. Bakışları tesadüfen ilişmişti Sevda'nın yüzüne ve karısının kendisine inanmayışı sevgisinin üzerine katran karası geceyi andıran acıyı örtüyordu.

" Sevdiğin için kıskandığını düşüneceğim ama gidişin... Ahh Esila ahh! Ne akıl bıraktın bende ne kalp!"

Çalışma masasının köşesinde duran çerçeveyi eline alan Erkam, şiirinin ela gözlerine derin bir nefes alarak baktı. Ve yine aynı gözlere bakarak verdi sıkıntı dolu nefesini. Özlemi kalbinin her zerresini etkisi altına almış, öfkesine karşı durmuştu ancak yetmiyordu. Özlemek yetmiyordu. Kendi kendine verdiği hiçbir savaş onun söyleyeceği tek bir sözü ya da bir bakışı gibi etkili olmayacaktı. Yalnızca kadını kurtarabilirdi onu öfkesinden... Dokunuşları son verebilirdi kırgınlığına... Kokusu alıp giderdi korkularını... Dudakları alnına değdiği zaman yok olurdu kalbinin hissettiği kimsesizlik.

Ama yoktu... Sesi, nefesi, gülümsemesi yoktu...

" Kızamıyorum sana! Yok kızıyorum ya! Bensiz uyuyabiliyorsun! Sahi ben sabahı zor ederken sen nasıl uyuyorsun Ela'm? Şuramda olmalı başın..." derken sağ elini göğsüne bastıran Erkam, kalbini sarmalayan özlemin etkisiyle titreyen dudaklarını diliyle ıslatarak  devam etti.

"... kokun yalnızca benim yastığıma karışmalı, benim bedenime sinmeli!"

" Kendi kendine konuşma derecesine geldiğine göre durum vah- Çevreyle mi konuşuyorsun? O zaman düşündüğümden de kötü durumdasın!"

Berfu'nun, masasının önüne ne ara geldiğini anlamayan Erkam çerçeveyi hızla yerine bırakıp,  bakışlarını yüzüne doğrulttu. Ve gördüğü gülümseme yüzünden kaşları çatıldı.

" Ne var?" diye sorarak eğilen Berfu, Esila'nın resmini gördüğünde yüzündeki gülümseme daha da çoğaldı. Öküz olduğunu her fırsatta dile getirdiği ağabeyinin sırılsıklam aşık olduğuna tanıklık etmek keyfini ikiye katladı. Keyfinin asıl sebebi ise Civan'ı günler sonra görmüş olmasıydı. Tabi inkâr etmese olmazdı fakat inkara başvurması kalp atışlarının alt üst olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmezdi.

"Resmi yerine kendisiyle konuşsan abi?"

" İki dakika dursun şu çenen Berfu! Gelir gelmez başladın."

" Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye boşuna de-"

" Berfu!"

" Ayy! Susuyorum, tamam!"

Çantasını çıkarıp, masanın karşısındaki deri koltuğa oturan Berfu kahverenginin yoğun olduğu odanın içinde kaç dakika kalabileceğini hesap etmeye başladı. Ağabeyinin kahverengi takıntısı midesini bulandıracak derecedeydi ve ne zaman yanına gelse beş dakikadan fazla duramıyordu. Ama ağabeyi Kenan'ın yanına gittiğinde vaktin nasıl geçtiğini anlamıyordu çünkü odasındaki mavi ve beyazın birleşimi insanı huzura boğuyordu. İki ağabeyide iş yerinde ve konakta aynı tonları kullanıyordu. Meryem'in fuşya rengi aşkını göz ardı ederse Kenan ağabeyinin yatak odası da iş yerindeki odası gibi iç açıcıydı.

" Kıyafetleri getirdin mi?"

Başını sallamakla yetinemeyen Berfu, ağabeyinin öfkesini göze alıp " Daha kaç gece kapısında nöbet tutacaksın?" diye sordu. Ağabeyi üç gecedir konağa gelmiyor, sabahlara kadar Hatice Hanımın evinin sokağında, arabada bekliyordu. Gün doğar doğmaz yerine birini bırakıp,  günün geri kalanını iş yerinde geçiriyordu ve böyle sürüp gitmesini istemediği için ağabeyi Kenan dan destek istedi. Erkam'ın kendisini dinlemeyeceğini biliyordu genç kız, Kenan'ı da dinlemezdi ama söyledikleri  iyi kötü aklının bir köşesinde yer edinir diye çabalamaktan vazgeçmedi.

" Berfu, şu burnunu her şeye sokmaktan vazgeç."

" Şimdi böyle mi olduk abi? Berfu yüzük alacağım, Berfu mekan ayarlayacağım, karıma açılacağım deyip yardım isteyen kimdi? Sendin! Hiç kusura bakma! O konuya dahil oluyorsam buna hayli hayli olurum abi! "

Pes ettiğini bakışlarıyla belli eden Erkam, Berfu'ya gitmesini söyleyeceği sırada odaya ağabeyi Kenan girdi ve o da Berfu gibi gülümseyerek karşısına oturdu. İkisinin de aynı yüz ifadesine sahip olduklarını görünce yanına bir şeyleri konuşarak geldiklerini anlaması uzun sürmedi.

" Kahve, çay? Ne getirsinler sana?"

" Kadir kıymet bilen insanın hâli bir başka oluyor." diyerek ağabeyi Erkam'a göz ucuyla bakan Berfu gülümseyerek bakışlarını Kenan'a çevirdi ve " Kahve." dedi.

" Erkam?"

" Ben bir şey içmeyeceğim abi."

" Sana da kahve istiyorum."

" Bir şey istemiyorum abi-"

"İstersin istersin.  İçipte kendine gelirsin belki! "

Erkam'ın itirazını umursamayan Kenan, kapı önünde bekleyen yardımcısından üç kahve isteyip önüne döndüğünde Berfu gözleriyle masada duran çerçeveyi işaret etti. Masanın üzerinde gözlerini gezdiren adam neyi görmesini istediğini anlamayınca kız kardeşine dönerek kaş göz işareti yaptı.

Erkam'ın bakışları yüzünden konuşamayan Berfu ağabeyine sahte gülücükler yollayıp, sol elini yere bıraktığı çantasına daldırdı. Ağabeyinden gözlerini ayırmadan eline aldığı telefonunu sert bakışlarını üzerinden çekene kadar kurcalamayan Berfu, Kenan ağabeyine bakmasıyla hızlıca mesaj bölümüne girip masadaki çerçevede Esila'nın fotoğrafının olduğunu, konuyu buradan açabileceğini yazıp gönderdi. Ve ağabeyinin telefonuna bakması için resmen kendisini paraladı çünķü Kenan yüklediği  uygulamaların dışında gelen mesajları okumuyordu.

"Masalara çerçeveler konuluyor ama inat hâlâ aynı."

Ağabeyinin neyi kastettiğini anlayan Erkam, bir şeyler söylemek yerine  sırtını sandalyesine yaslayıp, sağ elinin parmaklarıyla gözlerini ovaladı.  Günlerdir doğru düzgün kapanmayan gözlerinin acısına aldırış etmeyen adam iyi olduğunu gösterebilmek için gövdesini dik durmaya zorladı. Gündüzleri bir saati bulmayan uykuyla günlerini geçirirken uykusuzlukla başa çıkabildiğini düşünüyordu ancak gözlerinin altında oluşan ince mor halkalar haberi olmadan kendisini yalanlıyordu. Yüzü gibi bedeni de çökmüştü ama direnmeye devam etmekte kararlıydı.

" Erkam, konağa gelmek istememeni anlıyorum. Bari gidip otelde falan kal, adam gibi uyu. "

" Gitsem de boşuna. Uyuyamıyorum."

" O zaman bir son ver buna. Ergenler gibi geceleri kapısında beklemek nedir ya? "

" Abi-"

" Kaş göz yapma bana! Madem bir hata yaptın, sonuçlarına katlanmayı bil ama böyle değil."

" Ne hatası ya? Ben bakmadım ona! Neden  kimse beni anlamıyor? Bakmadım diyorum bakmadım!"

" Sorun bakıp bakmaman değil. Sorun karının rahatsız olduğunu bilmene ve hatta bunu dile getirmesine rağmen Sevda ile aynı ortamda bulunmaya devam etmen."

Sessizce iki ağabeyi arasında geçen konuşmaları dinleyen Berfu'nun kurduğu hayaller gerçek olsa şu an bulundukları oda Sevda'nın çığlıklarıyla dolup taşardı. Günahını bile vermeyeceği kızın saçlarını eline doladığını hayal ederken dahi, gerçekleştirebilmek için resmen fırsat kollamaya başlamıştı.

" Bırakıp gitmemi istedi. Nasıl gidecektim?"

" Arkasından teyzesinin evine kadar nasıl gittiysen öyle  gidecektin Erkam. Hiç bahane uydurma, suçlusun."

Ağabeylerinin ses tonlarının yükselmesi ile müdahale etme gereği duyan Berfu gözlerini kapıya dikerek " Biraz daha bağırarak konuşursanız babam gelecek." dedi ve kapıdan ayırdığı bakışlarını ikisi üzerinde gezdirdi. Kenan ağabeyi birkaç cümle ile Erkam'ın öfkesini yatıştırır sanıyordu ancak gidişatı daha beter bir hâl almıştı. Erkam'ın kahverengi gözlerinden kıvılcımlar çıkıyordu ve karşısında oturan ağabeyinde de durum farksızdı.

" Senden istediğim tek şey bir parçada olsa anlayış abi."

Dirseklerini öne eğilerek dizlerinin üzerine yerleştiren Kenan şakaklarını ovalarken yere diktiği gözlerini kapatıp, kendi hayatından örnekler vermeye hazırlandı. Zaten bunu da anlamazsa uğraşmayacak, kardeşini kendi haline bırakıp gidecekti.

Az önce oluşan gerginliğinden kurtulmak için derin bir nefes alıp veren adam " Bugüne kadar Meryem ile kıskançlık yüzünden tartıştığımızı gördün mü hiç?" diye sorarak bakışlarını kardeşine çevirdi. Hatırlamaya çalıştığını yüzündeki ifadeden anlayınca " Sadece bir kere." dedi ve dirseklerini dizilerinden ayırıp, doğrularak devam etti.

" Evliliğimizin ilk aylarında, gittiğimiz bir düğünde kuzenimizden kıskandı beni.  Konağa döndüğümüzde kıyameti kopardı tabi. Öfkesini çıkarmayı bitirdiğinde durdum, düşündüm; madem odayı başıma yıkacak kadar kıskandı, tüm gece sessiz sedasız yanımda nasıl oturdu diye. Farkettim ki içine atmış ve  saatlerce hiç belli etmeden vaktinin gelmesini beklemiş. O günden sonra yanıma bir kadın gelse hemen Meryem'in gözlerine baktım. Rahatsız olduğunu hissettiğim anda da hiçbir şeyi umursamayıp bulunduğum ortamdan  uzaklaştım. Bir süre sonra ona bakmaya gerek duymadan kadınlarla arama mesafe koydum. Çünkü onu kalben sevmiyor olsam bile saygım var. Hem ona hem de gururuna. Yıkar dökeriz bazen birbirimizi ama bu konuda onu incitmeye, kırmaya, kendisini kötü hissetmesini sağlamaya hakkım yok. Seninde yok Erkam. Tamam, diyelim ki bakmadın, Esila yanlış anladı ama senden gitmeni istediğinde gitmeliydin. Çünkü kadınlar bizim gibi değil. Sen yüzeysel bakarsın, o enine boyuna inceler her şeyi. Bizler huzurumuz bozulduğunda düzeltmek için bir iki yol buluruz ama kadınlar kendilerini paralar. Neleri varsa yoksa ortaya koyar ve o huzuru sağlamadan vazgeçmezler. O yüzden haklıyım diye sayıklayıp, çekildiğin  köşende öfkeni besleyeceğine git yanına kızmadan bağırmadan, sakince konuş kendini ifade et. Yoksa aranıza giren mesafeyi kapatmazsın Erkam."

Berfu, aralıksız konuşan ağabeyini alkışlamamak için kendini zor tutarken Erkam konuşmasının sonlarına doğru hissettiği pişmanlıkla baş başa kaldı. Sonuna kadar hak veren kalbinin çırpınışlarına kulak verip, başını haklı olduğunu belirtircesine salladığı sırada ne öfkesinden eser kalmıştı ne de kırgınlığından. Yaptığının huzurlarını daha fazla bozmaktan başka bir işe yaramadığını biliyordu ancak birinin bunu dile getirmesi silkelenmesini sağlamıştı.

" O zaman birazdan karının yanına gidip, gönlünü alıyorsun. Tabi Esila seni dinlerse."

Son sözünü gülümseyerek sarfeden ağabeyine bir kez daha hak veren Erkam, içinden  'Dinlemese bile dokunmama, sarılmama izin versin bari...' diye geçirdi. Varlığına deli gibi ihtiyaç duyuyordu. Bir dinlemese ikincide kendisini dinlemesini sağlayacağına inanıyordu.

Ağabeyinin "Yine değiştirmiş keratalar zil sesimi." demesiyle karısının sarıldığını hayal ettiği bedeninden ayrılan Erkam telefonun ekranına attığı garip bakışları farkedince " Kim arıyor?" diye sordu.

" Emir Bey." diyen ve hemen ardından " Bu adam beni ne için arıyor olabilir?" deyip aramayı cevaplayan ağabeyinin konuşmasına dikkat kesilen Erkam, yüzünün şekilden şekile girdiğini görünce bedenini öne doğru merakla eğdi. Karşı tarafın ne dediğini duymaya çalışan adam, ağabeyinin bir anda ayağa kalkmasıyla canını sıkacak bir şey olduğunu hissederek yerinden kalktı.

" Geliyoruz hemen!"

Duyduklarını hazmetmekte zorlandığı yetmezmiş gibi  yüzüne merakla bakan kardeşlerine önce hangi kötü haberi vereceğini bilemeyen Kenan, " Ne olmuş?" diye sorarak yanına adımlayan  Erkam'a yüzünü dönmeden olanları bir çırpıda anlatmayı seçti.

" Berzan mahkemeye götürülürken firar etmiş ve Mustafa da Esila'yı götürmüş."

Tek bir cümleye sığabilen öfke adamın tüm benliğini esir alırken sıktığı yumrukları gibi sertleşti kalbi. Göğsünde yeni bir yangının zeminin hazırlıkları başladı ve korku köşeye sinmiş gibi gözükse de öfkesi kadar yoğun ve hissedilir biçimdeydi. Yine şiirini  kaybetmekle yüz yüzeydi şair ve  gerçek anlamda kaybederse nefesini kesen herkesin eceli olurdu...

🍂🍂🍂🍂

En çok kime güvenirdi insan ya da bir zamanlar tertemiz olan küçük kalbi ile sevdiği insandan başka kime güvenebilirdi? Korktuğunda kime sığınırdı? Başı derde girdiğinde ilk kimden yardım isterdi küçük bir kız çocuğu? Ya babasından ya da ağabeyinden... Çünkü küçük kız çocuğunun minik  kalbi şiddetle tanışmadan önce  erkeklerin kadınları korumak için var olduğunu düşünürdü.

Ama o küçük kız büyüdükçe anladı ki; küçük yüreği ağabeyini gözünde fazla büyütmüş. Aslında  o yeryüzündeki en güvenilmez insanların başını çekmekteymiş. Para için her şeyi yapabilecek olduğunu anladığı gün ona olan güven kırıntılarını da kaybetti.  Başını derde soktuğunda bir ağabeyim var demiyordu artık. Hoş dediği zamanlarda da bir faydasını görmemişti. Ama belli bir süre içindeki küçük kız çocuğu  her şeye rağmen ağabeyine karşı tırnak ucu kadar da olsa sevgi beslemeye devam etmişti. Şimdi ise bir zamanlar yan yana yürürken aynı adımları atmak için uğraştığı  adamın yanında yürürken tırnak ucu kadar olan sevgisi gökyüzüne ulaşacak büyüklükteki nefretiyle yer değiştirmişti. Canı yansa en çok üzülen o olurdu ama şimdi ölse ve ondan bir yudum su dilense görmemezlikten, duymamazlıktan gelirdi.

Teyzesinin evi ile arsında  birkaç sokak bulunan çocuk parkına geldiklerinde Esila şaşkınlığını gizlemekte zorlandı. Acının yoğun olduğu hatıraları  zihninde canlanmaya başlayınca sertçe  yutkunarak araçtan indi. Daha tenha bir yere götüreceğini düşündüğü ağabeyinin yanına varmasıyla yürümeye başladıklarında gözleri attığı adımlara kaydı. Küçükken olduğu gibi adımlarını ona uydurmak isteyen yanına ateş püskürdü genç kadın. Bu adam hayallerinde yer edinmeyecek kadar aşağılık biriydi artık. Mavi gökyüzünü onun gece karası gözleriyle kirletmemeliydi. Rüzgarına, sesinin iğrenç tınısı karışmamalıydı.

" Hatırlıyor musun? Küçükken ne zaman bu parkın önünden geçsek ' Abi beni bir kere sallar mısın?' diye bacağıma yapışırdın."

Ağabeyinin, verdiği tepkiyi unutmuş gibi sırıtarak söz  ettiği o günleri hatırlayan genç kadın " Hatırlamaz olur muyum?" diye sorarak spor aletlerinin olduğu yere vardıklarında  durdu ve onun da durması ile kaşlarını çatarak yüzüne baktı. Adamın gece karası gözleri ve  gülümseme beliren dudaklarında gözlerini gezdirirken aklı, içinde ne var ne yoksa bir an önce anlatıp çekip gitsin istiyordu. Onun yanında aldığı nefesler bile  zaman kaybıydı.

" Her defasında saçımı çekerek kendinden uzaklaştırışını ve ısrar ettiğim için tekmeleyerek eve götürdüğünü nasıl unutabilirim ki?"

Çatık kaşlarına  rağmen burukça gülümseyen genç kadın dolan gözlerini ağabeyinden ayırıp, parkta oynayan çocuklara çevirdi. O an düzeldi kaşları, gülümsemesindeki burukluk sitem ede ede yerini acıya bıraktı. İçindeki  küçük kız çocuğu, annelerinin göz hapsine aldığı çocukların neşeli yüzlerine gözleri değdiği anda ağlamaya başlamış, ablasının ellerinden tutmasını dilemişti. Esila ise acıyan gözlerine yaş dökmemeleri için yalvarıyordu. Ne olurdu çocukluğunda tadamadığı mutluluğun hasreti zihnine yapışmasaydı?

" Karanlıktan korktuğumu bildiğin halde yattığımız odanın ampülünü söktüğünü, elektrikler kesildiğinde mutfağa mum almaya gönderdiğini ve gitmek istemediğimde dövmekle tehdit ettiğinide unutmadım. Ablam olmadığında okula götürmek zorunda kalıp, sabahın köründe uyandırıldığın için  yol boyunca sayıp, sövdüğünü, itip kakarak kollarımı çimdirdiğini de unutmadım. Birde iki kolumuda üç gün arayla kırdığını hiç unutamıyorum bak! Ne güzel günlerdi değil mi?"

İğrenerek baktığı adamın sessizliği yüzünden öfkesi çoğalan Esila, gözlerinde gördüğü ifadenin sahte olduğuna adı gibi emindi. Pişmanlık? Ağabeyinin bugüne kadar yaptığı hiçbir kötülükten  pişmanlık duyduğuna şahit olmamıştı. Bir ihtimal günahını alma diyecek bir iç sesine bile sahip değildi çünkü onun vurdum duymazlığı herkes tarafından bilinirdi ve tecrübe etmek ablasına ve kendisine kalmıştı.

" İyi bir abi olamadım biliyorum."

" İyi bir abi? Sana abi demeye utanıyorum. Senden utanıyorum."

Birçok insanın ağabeyi mükemmel, kusursuz, dört dörtlük değildi elbette ama en şerefsizinin kendi ağabeyi olması zoruna gidiyordu. Önceden zararı bir tek ablası ve kendisineydi ama şimdi başkalarına da zarar veriyordu. Affı mümkün olmayan zararlar.

" Benden nefret ediyorsun değil mi? Et tabi haklısın ama ben gerçekten pişman oldum Esila. "

Ellerine uzanan ellere tiksinerek bakıp, tutmasına bir adım geri giderek izin vermeyen Esila " İnanmıyorum ama yine de soracağım. Ne zamandan beri pişmansın?" diye sordu. Çok geç kalmıştı Mustafa, çünkü aralarındaki mesafe günlerle değil yıllarla ölçülecek derecedeydi. Telafisi mümkün olmayan ve bu saatten sonra hiçbir  şeyi değiştiremeyecek olan bir pişmanlık... Buna alayla gülümseyerek karşılık verilirdi işte. Alaylı ancak altında kanamakta olan yaranın acısı saklı olan bir gülümseme...

" Seni Berzan'ın eline bırakıp gittiğim günden beri..."

Cümlesini başını önüne eğerek tamamlayan adamın oyunculuğunu alkışlamamak için kendisini zor tuttu Esila. Tebrik edilesi bir inandırıcılık vardı bakışlarında ve ses tonunda ama Esila ne yaparsa yapsın inanmazdı. İçini biliyordu onun, para için her adiliği yapan bir insanın pişman olma ihtimali neredeyse yoktu ona göre.

" Peki Berfu'ya yaptıkların için pişman oldun mu?"

" Ben..." deyip duraksayan adamın gözlerini utana sıkıla gözlerine çıkarmasıyla sinirden gülümseyen Esila başını sağa sola sallayarak pişman olmadığını anladığını gösterdi. Duraksamasıyla cevabını almıştı ve şimdi öfkesini kusma vaktiydi.

" Neden olasın ki değil mi? Şerefsiz Berzan'ın alıkoyduğu, az kalsın iki ağabeyinide kaybedecek olan, namusuna dil uzatılan, günlerce bir ölüden farksız hâle gelen ve o günün ceremesini senin yüzünden hâlen daha çekmekte olan kız neden umrunda olsun ki?"

" Ben olmasamda Berzan onu kaçırırdı."

" Yapamazdı! Sen beni bahane edip kandırmasaydın o bunların hiçbirini yaşamazdı!"

Bağırarak konuşmasıyla çevresindeki birkaç gözün üzerilerine çevrildiğini farkeden Esila, umursamayıp Mustafa ile arasındaki mesafeyi öfke ile soluyarak kapattı. İşaret parmağını sertçe göğsüne vurduğu adamın öfkeli bakışları gözlerini bulduğunda pişman olmasını sağlayacak sertlikte karşılık verdi. 

" O kıza ve ailesine  yaşattıklarından sonra insan içine çıkacak yüzü nasıl buluyorsun anlamıyorum?"

" Hareketlerine de söylediklerine de dikkat et Esila. Sakın elalem için yaygara koparayım deme!"

Elini tutup iterek göğsünden uzaklaştıran  adamın yüzüne tükürmesi an meselesi olan genç kadın " Senin o elalem dediğin senden binlerce kat iyi! Sözde adam olarak ortalarda gezinen senden daha yürekli ve cesur!" dedi ve devam edeceği sırada kolunda hissettiği acı yüzünden birkaç saniyeliğine susmak zorunda kaldı.

Koluna yapışan ellere kayan gözleri hissettiği acı yüzünden dolsa da alt dudağını ısırarak diri kalmayı sürdüren öfkesine tutundu. Ne yaparsa yapsın susmayacaktı!

" İşte sen busun! İnsanım diye geçinen fakat nasibini almamış birisin! Para için gözünü bile kırpmadan her tür pisliği yaparsın!"

" O çeneni kapat Esila! Aramız düzelsin diye geldiğime pişman etme beni!"

" Doğruları duyman, omurgasız olduğunu yüzüne vurmam zoruna mı gitti?"

" Seni insan yerine koyup konuşmak isteyende kabahat!" deyip elini  dirseğine kaydıran  Mustafa'nın gece karası gözlerindeki öfkeden zerre etkilenmeyen Esila, kolunu çekmeye çalıştığı sırada Mustafa'nın acı dolu inlemesi bütün gözlerin üzerlerine çevrilmesini sağladı.

Dirseğini  bırakıp elini darbe aldığı sırtına yönlendirdiği ağabeyine ne olduğunu anlamak için bakışlarını arkasına doğrultamadan cüsseli beden saniyeler içerisinde yerle buluştu.

" Civan?"

Ağabeyini öldürecekmiş gibi bakan Civan ile gözleri çok kısa bir anlığına çakıştı ve şaşkınlığına Mustafa'nın iniltileri eşlik etti. O saniyeden sonra kırmızı görmüş boğa gibi ağabeyinin üstüne atılan Civan'ın karnına ve baldırlarına ard arda tekmeler savuruşunu izledi.

Gözünü kırpmadan izlediği süre içersinde Civan bir şeyler söylemişti ancak Esila, Mustafa'nın inlemelerinden başka bir şey duyamıyor, çevrelerini saran insanların dediklerini anlayamıyordu.

" Sahibin kaçınca çıkmışsın ininden!"

Nefes nefese Mustafa'nın yakasına yapışıp yüzüne yumraklar atan Civan kollarına yapışan ellerin sahiplerine küfürle karışık itirazlar ederken Esila, içindeki küçük kız çocuğunun içinde bulunduğu odanın duvarlarına tırnaklarını sürterek mırıldandığı sözlere kulak verdi.

' Vurmayın abime!'

Bu sözle yüreğini yakan anlardan biri zihninde canlanınca içindeki küçük kız çocuğuna ' Bunu bize yapma...' dedi. Ama o duymadı. Bir gün bakkala ekmek almaya giderken üç kişilik grup tarafından sopalarla dayak yediği anları hatırlamasını sağladı. Ağabeyi onu sevmiyordu ama bedenine aldığı sopa darbelerinin acısını küçücük bedeninde hissetmişti Esila. Engel olmak için yanlarına koşar adımlarla ilerlerken ayağından fırlamıştı terlikleri. Çıplak ayaklarına batan taşların acısını umursayacak halde değildi çünkü ağabeyinin çırpınışları canını, taşlardan ve sevgisizliğinden daha çok yakıyordu.

' Bırakın abimi!  Çekilin,  vurmayın!'

Baş edemeyeceğini bile bile aralarına girip, küçük bedenini  ağabeyinin yüzüne siper etmişti. Şimdi ise olduğu yerde öylece onu izliyordu. İçinde bir yerlerin eskisi gibi acımamasındandı engel olmayışı. Hatta içindeki küçük kız çocuğunun vicdanına inat ' Hak etti!' dedi. Hak etmişti bunu Mustafa! Bunun bedelini vurularak ve daha önce dayak yiyerek ödemişti belki ama bedelini ödetmesi gereken biri daha varsa o da Civan dı. Çünkü onun sevdiği kadını tehlikeye atmakla kalmamış, ruhunun ve bedeninin günlerce acı çekmesine neden olmuştu.

Üç kişinin Civan'ı kollarından ve belinden tutup geriye çekmesiyle ağabeyi ile göz göze geldi. Kanlar içinde kalan yüzünü soğukkanlılıkla izlerken, etrafını saran kadınlar ve çocuklar bir ona bir Mustafa'ya bakıyordu. O ise sadece kanlı yüze odaklanmıştı. Kimin ne dediği ne düşündüğü umurunda değildi.

" Tamam! Bırakın!"

Kendisini tutanlardan kurtulduğu anda Mustafa'ya doğru bir adım atan Civan, baktığı yöne bakışlarını çevirdiğinde öfkesinin yangını küçülmeye başladı.

Esila...

Mustafa'yı gördüğü anda nükseden öfkesi yüzünden bir anlığına  Esila'nın varlığını unutmuştu genç adam. Ve şimdi onun ağabeyine olan bakışları yüzünden yumruklarını pişmanlıkla sıktı. Pişmanlığı sevdiği kadının canını yakan adama vurduğu için değildi elbette bunu kardeşinin gözleri önünde yaptığı içindi. Engelleyenler olmasa onu öldürebilirdi ama şimdi Esila yüzünden  engel oldukları için teşekkür edebilirdi.

" Yenge... Ben..."

Telaşla aralarındaki mesafeyi kapatan adamın önüne geçmesiyle ağabeyi ile  bakışması sona eren Esila başını kaldırıp, Civan'ın gözlerine baktı. Adam içini parçalayacak bir bakış beklerken karşılaştığı donuk ifade şaşırmasına neden oldu. Birkaç metre ötesinde iken Esila'nın bakışları içini acıtmıştı, şimdi ise vurduğu elleri gözlerinin  soğukluğundan dolayı titriyordu.

" Bir şey söylemene gerek yok. Hak etmişti."

İçindeki küçük kız çocuğuda dahil herkese sağır oldu kulakları... Duymadı. Duymak istemedi konuşulanları. Yönünü parkın çıkışına çevirip, ağır adımlarla yürüdü. Kurduğu küçük dünyasının kapılarına ağabeyinin inlemeleri çarparken, o gözlerini gökyüzüne doğrultup derin nefesler alıp verdi. Değmez dedi kendi kendine. Ağabeyi iğne ucu kadar da olsa üzülmeye değmezdi. Bu yüzden ne duydu ne umursadı onu ancak arkasından geldiğini konuştuğu zaman farkettiği adamın yakasından düşmeye niyeti yoktu.

" İyi bir abi değilim ama bu benim suçum değil!"

Az önce yediği dayağa rağmen yılmayan adamın varlığına lanetler eden Esila, sabır dileyerek arkasını döndü. Patlayan kaşından süzülen kan göz kapağının üzerinde birikmişti ve her kırpışında kirpikleri kana bulanıyordu. Önceden olsa bu görüntü karşısında yüreği dağlanırdı ama hak ettiğini düşününce içinde bir yerler soğuyordu.

" Hepsi o tapacak derecede sevdiğin kahpenin yüzünden!"

Civan dan önce hışımla yanına vardığı Mustafa'nın göğsüne sertçe vurarak geriye doğru sendelemesini sağlayan Esila sinirle dişlerinin arasına aldığı dudağını özgür bırakıp  " Düzgün konuş!" dedi ve ağzını açmasına fırsat vermeyip bir kez daha göğsüne vurdu. Canını acıtan birçok şeyi yutardı, ki zamanında yutmak zorunda kalmışlığı vardı fakat kimsenin ablası hakkında bu denli kötü konuşmasına izin vermez ve yutmazdı.

" Az geldi galiba!"

" Bunun hesabını sonra soracağım sana şimdi abi kardeş arasına girme. Ha gireceğim dersen önce bir üçüncü kişilere ne düştüğünü hatırla derim."

" Ulan!"

Yakasını tuttuğu adamın sırıtmasıyla cinnetin kıyılarında gezinmeye başlayan  Civan ard arda iki kez kafa atıp, iğrendiği bedeni yere fırlattı. Ama Mustafa çektiği acıya rağmen ne sırıtmaktan ne de konuşmaktan vazgeçmedi. Ağzına dolan kanı başını sağa yatırarak tükürdükten sonra nefesini düzene koyar koymaz kendisine bir süre iğrenerek bakan ve yeniden arkasına dönüp giden Esila'yı can evinden vurabilmek için  " Çocukluğunu o  mahvetti! Yaşadığın  kötü her şeyin sebebi o. İnanmıyorsan teyzeciğine sor. Yüreği yeterse anlatır sana yediği naneleri." dedi ve ağrıyan başını soğuk zemine koydu.

" İnansanda inanmasanda gerçek bu! Bencilliği yüzünden yaşadın her şeyi ve bak şimdi yok! Pezevengin birini sana tercih- Ahh!"

Mustafa ğöğsüne yediği tekme yüzünden susmak zorunda kalırken Esila, yalan söylediğini tekrar ede ede uzaklaştı ondan. Bilerek yaptığını düşünen yanına sığınıp tam tersini dile getiren yanından kaçtı. Anne yarısı olarak gördüğü kadın onu benciliğinin kurbanı etmezdi. Bunu yapmazdı ancak  Mustafa'nın kulaklarını terk etmeyen sözleri, gidişiyle oluşan boşluğa şüphe tohumları fırlattı. Ve hayatında ilk kez doğruyu söylediğinden habersiz olduğu adama göz ucuyla bakıp beddualar mırıldanırken içindeki küçük kız çocuğu ablasının hayaline sıkıca sarılıp, duyduklarını unutmaya çalıştı...

Hatalarım olduysa affola...

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen..

Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

Allı Gelin Od cummlemuhendisi

Všeobecná beletria

2.5M 7.5K 2
Bu hikaye 4 Ocak 2017 yılında yayınlanmaya başlamış olup 4 Temmuz 2017 yılında nihayete ermiştir. Çeşitli sebeplerden dolayı kaldırılsa da yazarın ya...
Leyla Od Jutenya_

Všeobecná beletria

1.3M 76K 37
İhanet kategorisinde 1. Sırada Adam dehşetler içerisinde karısını izliyordu. Karısı kırdığı aynanın sivri bir parçasını almış. Boğazında tutuyordu...
3.6M 222K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
ISIRIK SERİSİ ||EMANET|| Od KAIRA

Tínedžerská beletria

5.5K 318 30
Asım Kale'nin isteklerine karşı gelmek olanaksızdı. Biricik kızı bilinmezlikler içinde geçmişin silik bir anısına giderken etraflarını çevreleyen ka...