AĞLA SEVDAM

By goncabeyza

10.3M 468K 72.7K

Kapak Tasarımı: DogaKock More

Bölüm 1☘ Uçurum
Bölüm 2☘ Bir Umut
Bölüm 3☘ Çözüm?
Bölüm 4 ☘ Çare
Bölüm 5 ☘ Sızı
Bölüm 6 ☘ Öksüz
Bölüm ☘7☘ Kimsesiz
Bölüm ☘8☘ Dinmeyen Öfke!
Bölüm ☘9☘ Vicdan
Bölüm ☘ 10☘ Yüzsüz
Bölüm ☘ 11 ☘ Merhamet
Bölüm ☘12☘ Zor Seçim
Bölüm ☘13☘ Korkak!
Bölüm ☘14☘ Bitmeyen Bedel
Bölüm ☘15☘ Günahkâr
Bölüm ☘16☘ Sabrın Son Damlası
Bölüm ☘17☘ İsyan
Bölüm ☘18☘ Pişmanlık
Bölüm ☘ 19☘ Şiirin Başlığı
Bölüm ☘20☘ Aynı Yatakta!
Bölüm ☘21☘ Benim Hayatım!
Bölüm ☘ 22☘ Mabedim...
Bölüm ☘23☘ İnkâr
Bölüm ☘24☘ Sustu Küçük Kız...
Bölüm ☘ 25☘ Gideceksen Gelme!
Bölüm ☘26☘ Veda
Bölüm ☘ 27 ☘ Son Susuşum
Bölüm ☘ 28☘ İlk Yanan
Bölüm ☘ 29 ☘ Can Bulan Şiir
Bölüm ☘ 30 ☘ Kavgam Kalbimle
Bölüm ☘ 31☘ Derdim Sensin
Bölüm ☘32☘ Dokunma...
Bölüm ☘33☘ Mağlup
Bölüm ☘34☘ Tutkun
Bölüm ☘35☘ Bence Seviyor!
Bölüm ☘ 36☘ Vakitsiz Gelen
Bölüm ☘37☘ Kimsesizliğin Mahkumu
Bölüm ☘38☘ Şiir İçin Yolun Sonu?
Bölüm ☘39☘ Senin İçin...
Bölüm ☘ 40☘ Sevilmemenin Acısı
Bölüm ☘ 41☘ Canımın Yarısı
Bölüm ☘ 42☘ Duymak Yetmiyor...
Bölüm ☘43☘ Güzelim!
Bölüm ☘ 44☘ Yerimde Olsan
Bölüm ☘45☘ Seni Seviyorum /part 1/
Bölüm 🍀 45🍀 Seni Seviyorum / part 2
Bölüm ☘46☘ Bizi Bul...
Bölüm ☘47☘ Birlikte Vâr Olduk...
Bölüm ☘48☘ Söz Veriyorum
Bölüm ☘49☘ Bu İnsanlık Değil
Bölüm 🍀50🍀 Sensizliği Sevmiyorum
Bölüm 🍀51🍀Sahte Pişmanlık
Bölüm 🍀52🍀 Küçük Dünyamın En Güzel Parçası
Bölüm ☘53☘ Bekleyiş
Bölüm ☘54☘ Umudun Dirilişi
Bölüm ☘55☘ Kızımız
Bölüm ☘56 ☘ Bakmaya Kıyamadığın Olamadım...
Bölüm ☘57☘ Neredesin Huzurum?
Bölüm ☘58☘ Küçük Annesiyim...
Bölüm ☘59☘ Kalmamı İsteyip Gitme..
Bölüm ☘60☘ Sevmemiş Seni
Bölüm ☘61☘ Benim Yerim Burası Mı?
Bölüm 🍀62🍀Acıtan İtiraf / Part 1
Bölüm 🍀62🍀 Acıtan İtiraf / Part 2
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım/ Part 1/
Bölüm 🍀63🍀 Çok Aşığım /Part 2/
Bölüm 🍀64🍀 Susalım...
Bölüm 🍀65🍀 Yirmi Birinci Gün
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir Misin Şiirim? Part 1
Bölüm 🍀66🍀 Benimle Evlenir misin Şiirim? Part 2
Bölüm 🍀67🍀Seveceksen Ömürlük Sev
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 1
Bölüm 🍀68🍀 Dengesizliğimi Çok Görme/ Part 2
Bölüm 🍀69🍀 Hayal Etme
Bölüm 🍀70🍀Özlemimi Sorgulama
Bölüm 🍀71🍀Dilimin Ucundaki Veda
Bölüm 🍀72🍀 Yangın Yeri
Bölüm 🍀73🍀Kaybettim...
Bölüm 🍀74🍀 Gitti Canım
Bölüm 🍀75🍀Kadersizim
Bölüm 🍀76🍀 Hâline Yan
Bölüm 🍀77🍀 Keşke Sevmemiş Olsaydın Beni
Bölüm 🍀78🍀Kızımı Almadan Gitmeyeceğim
Bölüm 🍀79🍀Ne Yazık Ki Yaşıyorum
Bölüm 🍀80🍀 Acı Gerçeğim
Bölüm 🍀81🍀Adı Hasret
Bölüm 🍀82🍀Soğukluğunu Hissetmeden Isınamıyorum
Bölüm 🍀83🍀Ölüm Kokan Veda
Yeni Bölümler Hakkında ( Okumadan Geçmeyin Lütfen)
Bölüm 🍀84🍀 Gitmelisin Elam
Bölüm 🍀85🍀Babam Onu Sevmiyor
Bölüm 🍀86🍀 Karşına Çıkmam Bir Daha
Bölüm 🍀87🍀 Gitti mi?
Bölüm 🍀88🍀Cümleleri Yok Ancak Gözleri Hiç Susmuyor
Bölüm 🍀89🍀Onsuz Kendimle Yapamıyorum
Bölüm 🍀90🍀 ESKAM
Bölüm 🍀91🍀Kendinden Kurtar Beni
Bölüm 🍀92🍀 Oğlun Bizi Mahvetti
Bölüm 🍀93🍀Sabahı Bekleyecek Sabır Yok Kalbimde
Bölüm 🍀94🍀 Böyle Hayal Etmemiştim 🤍
Bölüm 🍀95🍀Anahtarlığımız Boş Kalmasın
Bölüm 🍀96🍀Kalbim Senden Alacaklı
Bölüm 🍀97🍀 O Öyle Güzel Ki
Bölüm 🍀98🍀Bu Gerçekten İlk
Bölüm 🍀99🍀 Evimiz
Bölüm 🍀100🍀 Ben O Arkadaşa Muhtacım, Aşığım
Bölüm 🍀101🍀 Onun Mutluluğu Yüreğimi Sızlatıyor
Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek
Bölüm 🍀103🍀 Ardımıza Değil Önümüze Bakalım
Bölüm 🍀104🍀 Daha Sonra Yazılmak Üzere Boş Bırakılan Bölümdür
Bölüm 🍀106🍀 Sen Daha Yanmadın
Bölüm 🍀107🍀 Şimdi Özgür Hissediyorum
Bölüm 🍀108🍀 Umudunu Yeşerten Varlığı ile Büyüten Kadın /Part1/
Bölüm 🍀108🍀 Part2 / Umudunu Yeşerten Varlığı İle Büyüten Kadın
Bölüm 🍀109🍀Gün Işığında Yüreğimi Okşayan Gecem
Bölüm 🍀110🍀 Umut ve Özlem
Finalden Önce ( Açıklama- Okumadan Geçmeyin Lütfen)
🍂FİNAL 🍀

Bölüm 105 Sana Gelmeye Çalışıyordum

3.2K 224 20
By goncabeyza


060223 04:17 Kurmak istediğim o kadar çok cümle var ki. O an için onlara  yetişememek, yetememek kahredici. Şu an bile ben yazmakta zorlanırken yaşayanların neler hissettiğini düşündükçe içim daha çok  acıyor.

Başımız sağolsun. 

/105/ SANA GELMEYE ÇALIŞIYORDUM/

5 AY SONRA 🍂🍂

13 AĞUSTOS 🍂🍂

Bazı acıların tekrarı her zaman olmaz belki ama kalan izleri  acıyor. Zaman geçmesine rağmen bir şekilde yüreğimi sızlatarak yaşanmışlığını belli ediyor. Tekrarın endişesi ise zihnimin kuytu köşesinde içimi kemiriyor.

Kalbinin akşam gözlüsüne olan hasretini az da olsa dindirebilmek için kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı Esila'nın. Fakat umduğu şu an olanlar değildi. Hele ki hâlen daha  babasına ilgi duyduğunu düşündüğü komşuları olan Cemre Hanımın kendisine fal bakmak için ısrarda bulunması aklının ucundan dahi geçmeyen bir ihtimaldi. Aslında eskisi gibi değildi. Babasına uzun uzun bakmıyor, çok sık yemek getirmiyor, evine yemeğe davet etmiyordu ama dost olduklarını düşünmek isteyen yanına karşı içindeki küçük kız çocuğunun kıskançlığı iyi yönde düşünmesini engellemeye devam ediyordu. Babasının karşılık vermeyeceğine olan inancı bir ihtimal düşüncesiyle baltalanıyordu.

Dakikalardır  boş bulunup Cemre Hanıma canının sıkkın olduğunu söylemesinin pişmanlığını yaşıyordu Esila. Komşusunun kendisi için birkaç saat içinde hazırladığı ortama bir yanı minnettardı elbette ama o yalnızca bir iki kişi beklerken apartmandaki tüm kadınlar bir telefonuyla evine gelmişti. Ve hiçbirinin eli boş değildi. Kısacık sürede onca şey nasıl hazırlanmıştı aklı almıyordu. Sanki biri çağırsada hemencecik gitsek modundalardı. Apartman koridorlarında karşılaştığı ve yalnızca selam verdiği kadınlarla aynı ortamdaydı şimdi.

Yanlış anlaşılmamak için çevresindeki kadınlara gülümseyerek karşılık vermeye çalışıyor, yemesi için tabağına her bırakılan yiyecekte gülümsemesi saniyelik olarak yerini sıkıntıya bırakıyordu. Kırmamak için tabağına bırakanların hepsini yemişti ve kimin yaptığını bilmediğinden ortaya 'ellerinize sağlık, çok güzel olmuş' deyip durmuştu.  Böylesi bir ortama alışık değildi Esila. Kendisinden yaşca büyük kadınların arasında oturmuş, bilgi alışverişi adı altında hiç tanımadığı insanları çekiştirmelerini dinliyordu. Pınar olmasa çoktan bir bahane bulup gitmişti. Ki denemişti aslında ama Cemre Hanım gitmesine izin vermemişti. Aylardır komşusu olan genç kadının diğerleriyle de arasının iyi olmasını, kaynaşmasını istiyordu.

"Hadi kızım kapat fincanını."

"Ben- ben kapatmasam."

Fincalanrını kapatmış olan kadınlara saygısızlık etmek istemediği için kendisini nasıl açıklayacağını bilemeyen Esila, Cemre Hanımın yüzüne halinden anlamasını rica edercesine baktı ancak masaya koymak üzere olduğu fincanının elinden alınıp, ters çevrilmesiyle bozulan ifadesini belli etmemeye çalıştı.

" Fala inanma falsız da kalma demişler. Maksat vakit geçirmek kızım."

Sürekli görmesine rağmen adını henüz bugün öğrendiği komşusunun konuşmasıyla bakışlarını Cemre Hanımın elindeki fincanından ayırıp, babaannesi yaşındaki kadına bakan Esila, devamında olacaklara gönülsüzce onay verdi.

.......

" Keyifleneyim diye uğraştı sağ olsun ama fal baktırmada gönülsüz olduğumu bile bile bakması hoşuma gitmedi. Üstüne üstlük benimkini en sona bıraktı. Bana gelene kadar tam on bir fal dinledim."

Gülmemek için kendisini sıkan Pınar ve Mert'in aksine Yiğit, Esila'nın anlatıkları karşısında gülümsemesini saklamamış, hatta devam etmesi için ağzına jelibon atarak beklemişti. Emir Bey ise gülmek ve gülmemek arasında gidip geliyordu. Karşısındaki tekli koltukta oturmakta olan kızının kaşlarını çatarak anlatması ve cümlelerini aceleci hareketlerle desteklemesi gözüne sevimli gelmişti. En azından Erkam'ın gidişinden beri takındığı sessizliği yok olmuştu.

Üç gündür kendini birçok şeyden uzak tutan kızının keyifsizliği kendisine de iyi gelmiyordu ve Erkam'ın kızının üstündeki etkisini bir kez daha bu şekilde tecrübe etmek hiç hoşuna gitmemişti. Ayrı kalmaları artık Emir Bey'in de canını sıkıyordu.  Kızı, Erkam'ın yanında olduğunda daha neşeli, daha konuşkan ve bazen de daha alıngan oluyordu. Özellikle tatilden döndüklerinden beri kızının ona olan bağlılığının farklı bir boyuta geçtiğinin farkındaydı Emir Bey. Ikisi de birbirlerinin üzerine daha çok düşüyor,  çoğu şeyi konuşmadan bakışmalarla hallediyorlardı.

Kızının bu hâle geleceğini bildiğinden istemeye istemeye Berfu'nun düğününe gitmesini hatta kendisinin de geleceğini söylemişti ancak Esila kabul etmemişti. Bu da ayrı bir sorundu Emir Bey için çünkü Esila nedenleri sorulduğunda kaçamak cevaplar veriyordu. Elle tutulur bir netlik olmadığından kızının neyi kendine dert ettiğini bilmek istiyordu fakat Esila babasının attığı adımları görmesine rağmen anlatmaktan kaçınıyordu.

" Bu kadar mı?"

" Ne anlatmamı istiyorsun Yiğit? Bolca yedim, içtim. Tanımadığım insanlar hakkında birçok şey öğrendim. Bu arada adını bilmediğim komşularımı tanıdım. Buna gençlik ve doğum anılarını dinlemekte dahil-"

" Onu demiyorum." diyerek Esila'nın hararetle yaptığı konuşmasını bölen Yiğit " Falında ne çıktı? Gelecekten ne haberler var?" diye alayla sorduğunda Pınar yumruk yaptığı sağ elini dudağına bastırdı. Esila'nın fal sırasında irileşen gözleri, çatmamaya uğraştığı kaşları yüzünden kızaran yüzü aklına geldikçe gülesi geliyordu.

"Saçma sapan şeyler söyledi."

Esila'nın yüzünü buruşturup kollarını göğsünde birleştirmesiyle anlatmayacağını düşünen gözler Pınar'ın üstüne yöneldiğinde genç kız güçlükle " Bana bakmayın." dedi. Cümlesinin sonunda boş bulunarak gülümsemesi Yiğit'in ablasını anlatması için  dürtmesine neden olurken Mert'te kaş göz işaretleriyle anlatmasını istiyordu. Emir Bey de kızının tavırlarından dolayı anlatmasından yanaydı ancak kızmasın diye ifadesini sabit tutmaya çalışıyordu.

" Anlat, anlat. Ben olmadığımda konuşacaksınız zaten."

" Nasıl da tanıyor kuzenlerini." diyen Yiğit'e karşılık " Kendi adına konuş Yiğit, ben yapmam." diyen Pınar, Esila'nın gözleriyle onay verdiğini görünce sırtını koltuktan ayırdı.

" Önce bilindik şeyleri söyledi. Kocanın işleri daha iyi olacak ama maddi yönden bir süre sıkıntı çekeceksiniz. Sonrası  bolluk bereket, işte gizli bir düşmanın var dikkatli ol filan dedi. Bombayı sona saklamış."

" Neymiş bomba?"

Yiğit'in sorusuyla bir şeyler mırıldanan kızına bakan Emir Bey, saniyelik olarak kendisine bakıp kaşlarını çatmasıyla konunun kendisiyle ilgili olduğunu tahmin etti ve çok geçmeden Pınar kurduğu cümleler ile tahminini doğruladı.

" Hanenizde orta yaşlarda bir adam var ve sen onun kısmetini kapatıyorsun. Ne yaparsan yap kaderde yazılanın önüne geçemeyeceksin. Boşuna kendini ortalara atıp, ona engel olmaya çalışıyorsun dedi."

Yaklaşık bir saat önce duyduğu cümleleri Pınar'ın da ağzından duyunca siniri benliğini yeniden ele geçiren Esila, sağ ayağının topuğunu yere vurmaya başladığı sırada Emir Bey  ve Mert ne diyeceklerini bilmez şekilde Esila'ya kaçamak bakışlar atarken ortamdaki gergin havayı Yiğit'in kahkası dağıttı. Sesli bir şekilde gülerken eğildiği için paketinkdeki jelibonların bir kısmı yere dökülmüştü. Bir elini karnına sarıp diğer eliyle yerdeki jelibonları toplayıp sehpanın üzerine koyduğunda Esila'nın sinirle kıstığı gözlerinin üzerinde olmasını umursamadı.

" Kadın baya baya boşuna uğraşıyorsun, Emir kaderimde yazılı aradan çekil demiş."

" Komik mi bu ya?"

" Bence biraz. Hem sen biraz da takıntı yapmış gibisin. Amcam böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyledi. Neden hâlâ kuruntu yapıp ruh halinin kötü etkilenmesine izin veriyorsun ki? Üstelik böyle bir şey olsa bile-"

" Devam etme, lütfen. Ne söyleyeceğini biliyorum Yiğit. Duymak düşünmekten daha çok canımı sıkıyor."

" Tamam. İstemiyorsan konuşmam."

Teşekkür edercesine baktığı kuzeninin ardından bakmamaya çalıştığı babasının " Çay demini almıştır." demesiyle ondan önce Pınar ile birlikte oturduğu yerden kalkan Esila, babasının yüzünün düştüğünü gördüğünde  mutfağa doğru ilerlerken bu gece bu konuyu kendi içinde sonlandırmanın sözünü verdi. Son bir kez olanı biteni düşünüp, bir daha açmamak üzere konuyu kapatmaya çalışacak, kıskançlığını sonlandıracaktı.  Yapamasa bile tepkilerini kontrol altına alması, kimseye belli etmemesi gerektiğini düşünüyordu. En çok ta babasının bu konuyu kendi içinde kapatamasa bile kapatmış olduğunu düşünmesini istiyordu.

Akşam gözlüsünün yokluğunda düştüğü sıkıntı gün içinde yaşadıkları yüzünden  ertelenmişti ve sabah uyandığında düşündüklerinden eser kalmamıştı. Erkam ile gidemediğine üzülürken şimdi hepsinin kuruntu dediği hisleriyle başbaşa kalmıştı.

14 AĞUSTOS 🍂🍂

Göğüs kafesinin altında çırpınan kalbinin nefesine yüklediği ağırlıkla gözlerini bir anda araladı. Beyaz tavanda gezinen gözleri aşağıya doğru kayarken ilk olarak ışığıyla göz alan florasanı sonrasında ise duvarda asılı televizyonu gördü. Onun altında ise küçük bir dolap, yanında krem rengi tekli bir koltuk vardı. Gördüklerinin tanıdıklığı yüzünden tedirgin hissederek sırtını yataktan ayırıp, oturur konuma geldiğinde burada ne işi olduğunu soramadan beyaz kapı duvara çarpıp büyük bir gürültü çıkaracak şekilde açıldı.

Esila hastanedeydi. Birçok kez gelmek zorunda kaldığı o hastanedeydi ve tedirginliğini yok etmesi için aradığı yüzün sahibi Erkam iken o, karşısında Mustafa'yı bulmuştu.

Karşısında nefes nefese duran adamın saçı sakalı birbirine karışmış yüzünde gözlerini  kalbini yoklayan korkuyla gezdirirken ' Sonunda.' demesiyle kalp atışlarını köprücük kemiklerinin tam ortasında hissetmeye başladı.

Neden buradaydı? Erkam neredeydi? Mustafa'nın öfkeyle kaynayan gözlerine bakarken bunları düşünüyordu genç kadın.

' Sona geldik küçük kardeşim. Abin Azrail'in olacak!'

Odanın içinde yankılanan cümlenin kulaklarına çarpışı zihnini alarma geçirdiğinde nedenleri ve niçinleri sormayı bırakıp yataktan kalkmak için diğer tarafa yönelen Esila, üzerine düşen  gölge ve hemen ardından  saçlarında hissettiği baskı ile ondan kurtulmaya çalıştı fakat yapamadı. Saçları, başı geriye doğru eğilecek şekilde çekiliyordu ancak acı hissetmiyordu. Her daim üstü başı sigara kokan Mustafa'nın yine sigara içtiğini hissediyordu ama koku alamıyordu. Bunların neden olduğunu sorgulayacaktı ki korkusu rüyada olduğunu anlamasına fırsat vermemişti.

' Bırak!'

Ondan kurtulmak için çırpınırken yeniden Erkam'ın ve babasının sesini duyması umuduyla bağırarak bırakmasını söyledi. Ama olmuyordu. Sesi yalnızca kendisine ulaşıyordu.

' Bırakacağım! Seni bıraktığımda o kahpe bana gelecek! Biz ölsek gelmez, ama sen ölünce gelecek! Senin ölünü görmek için tıpış tıpış ayağıma geldiğinde onu da senin yanına göndereceğim. Merak etme, kavuşmanız yakın!'

Şaçlarını, bedenini yataktan kaldıracak kadar sıkı kavrayan Mustafa'nın ellerinden kurtulmaya çalışıyordu ama ayaklarının yere bastığından bile emin olamıyordu Esila. Onun dokunuşunu hissediyordu ancak ne ona dokunabiliyordu ne acı hissediyordu. Yalnızca bedeninde bir ağırlık vardı; kurtulamayacağını, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını hissettiren bir ağırlık.

' Babam ölmüşken siz ikiniz sağ kalacağınızı mı sandınız?'

Duyduğu cümleye karşın bir tepki veremeden açılan pencereden bedeninin sarkıtılmasıyla Erkam'ın adını çığlık atarcasına sarfettiğinde gelmesini istediği bedeni hemen karşısında buldu. Erkam bahçenin ortasında birinin boğazına sarılmıştı ve diğerinin eli de Erkam'ın boğazına sarılıydı.

'Erkam! Yardım et-'

Cümlesini tamamlayamadan belli belirsiz gördüğü suretin netleşmesiyle bu kez sesi fısıltı şeklinde çıkmış, ' Baba?' derken kalbinin hızlanan atışlarıyla korkusu yarışmaya başlamıştı. Daha dün ikisi telefonda gayet keyifli bir şekilde konuşurken neden şimdi birbirlerinin boğazına yapıştıklarını anlayamıyordu. Nedenleri yeniden zihninde oradan oraya kaçışarak dile gelirken bedeninin biraz daha öne doğru itilmesiyle kendine gelerek bu kez var gücüyle babasına seslendi ancak ikisinin de nefret ve öfkeye bulanan gözleri birbirirlerinden başka kimseyi görmüyordu. Sesini duyuramıyordu Esila. Uğurlarında her şeyi göze alacak kadar değer verdiği iki adam kendisini görmüyor, sesini duymuyordu. Vazgeçmeyip tekrar tekrar ikisine de seslendi. Fakat olmadı. Çırpınışları fayda etmedi.

' Senin farkında bile değiller! Kimse olmayacak! Kimse seni sevmeyecek anla artık! Bana teşekkür etmelisin. Sayemde artık kimseden sevgi dilenmeyeceksin! Babam kendisini en çok senin sevdiğini söyler, Elif ile benim sevgimi küçümserdi. Ama buna rağmen en çok beni sevdi. Babamın sevgisine layık olacağım Esila! Seni de o Elif'i de toprağın altına zevkle koyacağım. Hadi şimdi git, birazda öbür tarafta babamdan sevgi dilen!'

' Erkam, buradayım. Baba buradayım, görün beni n'olur. Görün beni! '

Babası ve Erkam'a sesini duyurmaya çalışmaktan Mustafa'nın kurduğu cümleleri duysa bile anlayamayan Esila, ayaklarının yerden kesildiğini hissettiği an göğüs kafesindeki kemiklerin bir bir kırıldığını hissetti.  Bedeni önce ağır bir baskıya maruz kalmış, sonrasında ise boşlukta savrulmuştu.

" Yapma!"

Daha önce yaşadıklarına benzemeyen düşme hissiyle uyanan Esila, bir elini sanki kalbini sakinleştirebilecekmiş gibi  göğsünün üzerine koyup, diğer eli ile uzanarak gece lambasının ışığını yakmaya çalıştı. Işık odayı aydınlatmadan önce geçen  süre içersinde rüya gördüğünü idrak edemediği için Mustafa'yı karşısında bulacak olmanın korkusunu yaşıyordu. Halbuki etrafındaki seslere dikkat kesilse Toprak'ın onun haykırışından korkarak havlamasın seslerini duyabilirdi.

Odanın aydınlanmasıyla dolan gözlerini etrafında gezdiren Esila, yatak odalarında olduğunu farkedince derin bir nefes alarak kendine gelmeye çalıştı. Bir rüya idi ancak etinden bir parça koparılmışcasına benliğini acıtmıştı. Düşüncelerini yavaş yavaş toparlayabildiğinde duyduğu havlama sesleriyle hızla bedenini yatakta kaydırıp, çarşafa patilerini geçirerek  kendisine ulaşmaya çalışan Toprak'ı kucağına aldı.

" Bebeğim. Korkuttum seni, özür dilerim. Özür dilerim."

Sırtını yatak başlığına yaslayan Esila,  Toprak'a sarılarak hem onu hem de kendini sakinleştirmeye çalıştı. Ama bunu geçen dakikalara rağmen tam olarak yapamadı çünkü her an odasının kapısı açılacak, Mustafa içeri girecekmiş gibi hissediyordu. Babasının yan odada olduğunu bilmesine rağmen rahat edemediği gibi yatağının sağ  tarafındaki boşluğa da bakmak istemiyordu.

Erkam yanında yoktu ve varlığını hissedememek korkusunun uzuvlarında hüküm sürmeye devam etmesine olanak sağlıyordu.

Etrafına korka korka bakarak kucağındaki köpeği biraz daha saran Esila, babasının yanına gitmek istedi fakat karanlık koridordan geçmeyi göze alamadı. Erkam'ı aramak, sesini duymak istiyordu ama Mustafa'nın sesini duymaktan korktuğu için yapamıyordu.

" O rüyaydı. Evet, o rüyaydı. Şimdi değil. Şimdi rüya değil. O yok. O yok."

Toprak'ın sözlerine destek verircesine inlemesiyle dudaklarını alnına bastıran Esila " Uyu bebeğim." diyerek başını okşamaya başladı. Gerçeklik algısı korkusu yüzünden gelgitler yaşıyor, ağladı ağlayacak bir şekilde kapıya bakıp duruyordu. Sıkıca sarılıp, başını okşadığı Toprak olmasa içi çıkana kadar ağlayacak, Rabbine yalvaracaktı. Ağlayamadı ama içinden rüya içinde bulunmamak için dualar etti.

Böyle böyle ara ara yoklayan uykusuna direnerek sabahı bekledi Esila. Güneş ışıkları odasına sızdığı an kucağında uyuyan Toprak'ı rahatsız etmemeye çalışarak yastığının altındaki telefonunu aldı. Rüya içinde olmadığını  sabahın aydınlığına bağlıyor olsa da korkusunu yatıştıran şey Toprak'ın kokusu olmuştu.

Son aramalardan kocasının adının üzerine dokunarak aramanın gerçekleşmesini beklediği sırada yüzüne ufacık bir tebessümün bulaşmasını sağlayan 'Erkoo' yazısı oldu. İsmini bu şekilde kaydettiği günü hatırladığında tebessümü dudaklarının iki yana kıvrılmasını sağladı. Yurtdışına onlarla birlikte gelemeyen Berfu, ağabeyinin en sinir olduğu şeyi koz olarak Esila'ya vermişti. Erkam isminin değiştirilerek söylenmesinden nefret ediyordu. Fakat bunu Esila'ya söylemeyip arada bu şekilde seslenmesine bir şey dememişti. Tabi memnuniyetsizliğini ara ara yüz ifadesiyle belli ediyordu.

Kulağına dayadığı telefondan gelen mırıldanmalar ile göğsündeki ağırlığın kalktığını hisseden Esila, Erkam'ın sorarcasına "Güzelim?" demesiyle acıyan gözlerini sıkıca kapatıp, sesini duyuyor olduğuna şükretti. Korktuğu gibi olmamış, Mustafa'nın sesini duymamıştı.

"Esila neden konuşmuyorsun? Bir şey mi oldu? Esila?"

" Bir şey yok-" deyip duraksayan Esila, telefonu hızla kulağından çekip saate baktı. Çok erken bir vakitte aradığını yeni yeni idrak ediyordu. Bu yüzden  sağlam bir neden bulması gerekiyordu. Bir an kötü bir rüya gördüğünü söylemek istedi. İçinin nasıl daralıp, zar zor nefes aldığından, korkusu yüzünden  uyuyamayışından bahsetmek istedi ama onu daha fazla tedirgin etmemek için boğazını temizleyip ses tonuna neşeyi eklemeye çalışarak " Günaydın!" dedi.

" Günaydın?"

" Sorgular gibi konuşmaya devam etmesen. Uyandırmak istemezdim ama dayanamadım n'apayım. Sesini duymak istedim."

" Kötü bir şey yok değil mi?"

"Yok." demeden önce alt dudağını ısıran Esila, karşı taraftan gelen yakınma dolu " Kalkacak mıyız amca? "  sorusu ile sesin sahibini hemen tanıyarak " Yasin ile mi uyudun?" diye sordu. Erkam'ın yeğenine uyumasını söyleyip uykulu sesiyle " Evet. Arda ve Enes'te var. Üçü de benimle uyumak isteyince yer yatağı yaptık." demesiyle aradığına pişman oldu. Hem Erkam'ı hem de çocukları uykusundan etmişti.

" Benim yüzümden uyanmasınlar. Sonra konuşuruz."

" Konuşalım. Salona geçerim ben."

" Hayır, hayır. Sen de uyu. Yoğun bir gün olacak, uykunu al."

Erkam'ın itiraz edeceğini bildiğinden " İtiraz kabul etmiyorum. Uyu hadi. Seni seviyorum Erkoo Bey." diye devam ettiğinde   kulağına  gelen kıkırdama sesiyle gülümsemesi bu kez içinden şükürler ederek yayıldı yüzüne.

" Uyuyamazsam ararım. Ben de seni seviyorum şiirim."

Az önce tedirgince ısırdığı alt dudağını bu kez duyduğu cümlenin kalbine olan etkisiyle ısıran Esila, kulağından ayırdığı telefonunun ekranına birkaç saniye baktıktan sonra aramayı sonlandırdı. Telefonunu yastığının altına geri koyup, Toprak uyanmasın diye ağır ağır kayarak yatağa uzandığında daha iyi hissediyordu. Nefesleri düzene girmiş, korkusu tamamiyle kaybolmuştu. Kulağında kalan cümle ve kıkırdama sesiyle ağrıyan gözlerini kapattığında uykuya dalması uzun sürmedi.

🍂🍂🍂

Bu mutlu günümüzde sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız...

" Berfu, Civan Özadlı.' diye mırıldanarak elinde tuttuğu davetiyeyi incelemeye devam eden Esila, içinde yeşeren korkusunun sebebi olan tarihe bakmak istemiyordu. Şu an geçmişinin yakın tarihindeki o ayın içersindeydi aslında ama Ağustos ayını bulunduğu şehir ile doğduğu şehir içinde yaşamak çok farklı hissettiriyordu. Belki Temmuz ya da Eylül de gitse içinin bu denli ezilmeyeceğini düşünse de bir yanı kendisini kandırdığını dile getirmekten bıkmamıştı. Esila, Berfu'nun düğününe gitmeme bahanesi olarak kendisine Ağustos ayını göstermişti. Bu ayın etkisi büyüktü elbette. Düğün öncesi yaşananlar, gelinliği giyişi, Özadlı konağına gitmemek için yaptığı yakarışlar, çırpınışları, döktüğü göz yaşları ve sonrası...

Aylarca aklına getirmemek için uğraştığı anılar son birkaç haftadır zihnini rahat bırakmıyordu.

Kaçmak bir işe yaramayınca en sonunda kabullenmeyi seçti Esila. Elindeki davetiyeyi önündeki sehpaya bırakıp, yanında oturan babasına göz ucuyla bakarak çay bardağını eline aldı.   Bir yudum aldığı çayın soğuk olduğunu farketsede aldırış etmeyip içmeye devam etti. Uyandığında uzun bir süre uyuduğunu sanmıştı fakat bir saat kadar uyumuştu. Toprak'ın kucağında hareketlenmesiyle uyandığında bir süre uzanmaya devam etse de uyumamıştı. Kahvaltı hazırladığı ve yedikleri süre boyunca aklına gelmeyen rüyası balkona çıktıkları andan itibaren yakasına yapışmıştı. O ağırlığı savuşturan ise başka bir ağırlık olmuş, balkondaki sehpanın üzerindeki davetiye düşüncelerinin seyrini değiştirmişti.

" Bu hâlin canımı çok sıkıyor kızım."

Babasının konuşmasıyla başını sağ tarafına çeviren Esila, bakışlarının balkon demirine bağladıkları saksılarda olduğunu görünce asık suratını düzeltmek için zaman kazandığını düşünerek gülümsemeye çalıştı. Ama olmuyordu. İçinden gülmek bir yana tebessüm etmek dahi gelmiyordu. Hepsini Erkam'ın gidişi yüzünden moralsiz olduğuna inandırdığını sanıyordu. Fakat babası tek sebebin bu olmadığını bilir gibi bir ifade taşıyordu kendisine doğru çevirdiği gözlerinde.

Yakalanmıştı. Ve bunun daha ilk günlerden farkındaydı. Buna rağmen babasının konuşma isteklerinden ve laf arası sorgulamalarından kaçmıştı. Şimdi ise onunla konuşmak, kabullendiği durumu paylaşmak istiyordu.

" Bugün Berfu'nun kına gecesi var. Yarın ise düğünü olacak. Ben yanında olamadığım için kötü hissediyorum."

Benliğini rahatsız eden asıl duyguyu direkt olarak söyleyememiş olsa da az önce sarfettiği cümlelerin altında yalan yoktu. Her durumda yanında olan genç kızın düğününe korkaklığı yüzünden gidememişti. Onun mutluluğunu paylaşmayı, düğün hazırlıklarına yardımcı olmayı çok istemesine rağmen gidememiş olmak canını Erkam'ın yokluğu kadar çok yakıyordu. İkisini de yüzüstü bırakmış olduğu hissinden kurtulamıyor, bunun için kendine kızıp duruyordu.

" Neden gidemediğimi Berfu'ya söylemedim ama o anladı baba. Neden orada olmak istemediğimi anladı. Hatta bunu öncesinde tahmin edip, düğün tarihini farklı bir güne belirlemişti. Ama olmadı."

Ağustos ayını gözünde karartan bir tek Esila değildi. Berfu da düğününün bu ay içerisinde yapılmasını istememişti ancak Civan'ın annesi sanki yarasının hangi noktada olduğunu bilircesine üzerine basmış, istediği tarihi kocasına ve Hasan Özadlı ya kabul ettirmişti. Normalde olsa genç kadını kimse umursamaz, tarihe Hasan Özadlı karar verirdi  ancak Civan'ın annesi ' Oğlum, Berfu istiyor diye gurbet ellere gidecek, ses etmiyorum. Ben de anasıyım, bir söz hakkım olmayacak mı? ' benzeri cümleler  kura kura isteğini kabul ettirmişti.

Babasının sol elini uzatmasıyla sağ elini uzatarak avucunun içine bırakan Esila, anladığını belirtircesine gözlerini açıp kapatmasıyla mırıldanarak " Korktum. Ağustos ayında orada bulunmaktan korktum." dedi. Sonunda günlerdir kalbini ağrıtan asıl sebebi dile getirebilmişti.

" Bilmiyorum, anlamsız gelebilir. Gözümde çok büyüttüğümü düşünebilirsin. Bir tarihten korkmamı saçma bulabilirsin baba. Ama ben aklıma yaşananlar gelince gitmeye korktum. Kafam çok karışık baba. Sorun yalnızca o tarihte mi yoksa başlı başına o şehre gitmeye mi korkuyorum, bilmiyorum. Belki de tarihi bahane ediyorum."

" İkisi de olabilir. Hangisi olursa olsun, sebep ne olursa olsun saçma ya da anlamsız değil, kızım."

Kızının avuç içindeki elini desteğini hissettirecek ve devam etmesini istercesine sıkan Emir Bey, sorular sormak yerine yalnızca dinlemeyi seçti. Çünkü doğru soruları soramaz ise ne asıl cevabı alabilirdi ne de aynı konuda kalabilirlerdi. Bu yüzden kendisini rahat hissederek devam etmesini istiyordu. Olur da konuşmak istemezse üzerine gitmeyecek, onu rahatlatacak birkaç cümle kurmaktan  ötesine geçmeyecekti.

" Bazen çok iyi hissediyorum baba. Sen yanımdayken Erkam yanımdayken geçmişim pek uğramıyor hatrıma, canımı sıkamıyor. 'Tamam' diyorum çoğu zaman. 'Unutamıyorum, unutmak mümkün değil elbette ama atlatıyorum.' İçimde her sorun ya da kaygı  ile başedebileceğim bir güç hissediyorum. Sonra yaptığım bir şey yada gördüğüm   bir rüya, duyduğum bir kelime beni o anlara götürüyor. Geçmediğini farkediyorum. Bazı acıların tekrarı her zaman olmaz belki ama kalan izleri  acıyor. Zaman geçmesine rağmen bir şekilde yüreğimi sızlatarak yaşanmışlığını belli ediyor. Tekrarın endişesi ise zihnimin kuytu köşesinde durmuş,  içimi kemiriyor."

Konuştukça gözleri doluyor, sesi titriyor olsa bile bir yandan da rahatlamış hissediyordu Esila. İçinde tutmanın, paylaşmamanın kendisine bir faydası olmadığını bir kez daha anlamıştı. Kendince başedebileceğini düşündüğü ağırlığı konuştukça üzerinden atıyordu.

" Anlıyorum, kızım. İnan seni çok iyi anlıyorum. Yarana iyi geleceğini düşündüğün  merhemi bulup sür, geçeceğini düşün ama bazı yaralar geçmez. O merhem sana çok iyi gelir, o anlık acını unutursun ama yaran geçmiş gibi gösterip  öylece bir köşeye geçip, kanamaya sızlamaya devam edecek. Peki sen ne yapacaksın biliyor musun?"

Babasının sorusunu başını olumsuz anlamda sallayarak cevaplayan Esila, gözünden akan yaşı görmesin diye başını hafifçe önüne eğdi. Kurduğu cümlelerin altında yatan sebebi bilmek burnunun direğini sızlatıp, kalbinin ağrımasını sağlamıştı. Bahsettiği yara annesiydi. Kanamaya, sızlamaya devam ettiğini söylediği yaranın sahibi annesiydi. Aynı yaraya sahipti Esila ve merhem olarak kimi düşünürse  düşünsün o yarayı kapatmaya gücü yetmiyordu. Babası da yıllar geçmesine rağmen o yarayı kapatamamıştı.

"Böyle yaşamayı öğreneceksin. Önüne bakacaksın ama aynı zamanda anın değerini bilerek yaşayacaksın. Geçmişi değil, geleceği düşünerek  Allah'tan hep iyiyi, hayırlı olanı isteyeceksin. İnancımı yitirdiğim vakitlerde ölmeyi çok istedim ben, kızım. Annemi son kez görüp, hayattan vazgeçmeyi düşündüğüm çok zaman oldu. Yıllarca umut yok dedim ama tamamen vazgeçtiğim anda seni, bana verdi. On dokuz yıl sonra dermanımı verdi. Bitti dediğim yerde seninle devam ettim, kızım. Hasret'im kanamaya devam eden yaram ama ben, onu hayallerimde ve seninle yaşatıyorum. Sen mutlu olduğunda hayalimde annenin yüzü gülümsüyor ve ben bir an için geçmişi unutuyorum. Zor, gerçekten çok zor ama insan bir şekilde yaşamaya devam edebiliyor. Yeter ki önüne bakmayı iste."

Yüreğinin kararan noktalarına dokunan cümleler ile " Yapabilirim." diye fısıldayıp, içinden tekrar ede ede kendine bunu kabul ettirmeye çalışarak   babasının elini kendisine doğru çeken Esila, burnunu çekerek dudaklarını bileğine bastırdı. Alnını eline bastırıp gözyaşı dinene kadar ağlamak istiyordu ama onu daha çok üzmek istemediğinden geri çekilirken gözlerini hızlıca sildi. Doğruluğunda gördüğü gülümseme onunda gülümsemesini sağlarken babasının kurduğu cümleler gülümsemesinin büyümesini sağladığı gibi garip bir şekilde yeniden güçlü hissetmesini sağlamıştı.

" Babaannen düğüne gitmemeni Erkam'ın ailesine bağlıyordu. Biliyorum ben insanlar ne der ne düşünür diye gitmek istemiyor Ayışığım. Keşke gitseydik, birtaneme yan gözle bakan herkesi bakışlarımla yerdim dedi.  Berfu'nun onlara yolladığı davetiyeyi gözünün önünden ayırmadığı gibi her bakışında ' Gitmeliydik.' diye söyleniyormuş. O naifliği düğün bitene kadar sert mizacıyla yer değiştirecek. Bir ara gitmemenin benim suçum olduğunu bile söyledi."

" İnsanların ne düşüneceğini pek umursamadım ki, seninle de bir ilgisi yok."

" Bunu babaannene söylemen gerek. Bu arada  birazdan buraya gelebilir, senin fikrini değiştirebileceğini düşünüyor. Babaannen her şeyi bir yana bırakıp Berfu ve Erkam için düğüne gitmenden yana, tabi bizimle birlikte. Kendince senin yalnız olmadığını arkanda bir ailen olduğunu hepsine göstermek istiyor. Çünkü-"

Emir Bey'in duraksamasıyla devamının nasıl geleceğini bilen Esila, babasının cümlesini " Bu duyguyu sen yaşadın. Benim yaşamamı istemiyor." diyerek tamamladı. Konu birebir aynı değildi fakat amaç aynıydı. Babaannesi yıllar önce oğlunun yanında olamamıştı ama şimdi kendisinin yanında olmak istiyordu. Bu isteği geri çevirmek istemiyordu Esila ama gördüğü rüya aklına yeniden geldiğinde yüzüne takındığı gülümsemesi bir anda bozuldu. Babası ve Erkam'ın birbirlerinin boğazına yapıştıkları an bir anda aklına gelince donup kaldı. Birkaç saniyeden fazla süren sabitliği içindeki küçük kız çocuğunun haykırışıyla bozulduğunda başını olumsuz anlamda sallayarak bakışlarını saksılara çevirdi.

Babası ve Erkam gayet iyi anlaşıyordu. Ortada rüyasının gerçekleşmesini sağlayacak bir sorun yoktu. Hem her rüya gerçekleşecek diye bir kural da yoktu. Bunları içinden geçirerek babasına belli etmeden kendini rahatlatmaya çalışan Esila, sonrasında neden sadece bu noktaya takıldığını düşündü. Mustafa rüyasında babasının öldüğünü söylemişti ve düşününce Esila buna hiç takılmamıştı. Kendisini pencereden atışına takılmadığı gibi. Cevap belli olduğundan bunu çok düşünmesine de gerek kalmamıştı. O adama ne olursa olsun zerre kadar üzülmeyeceğini biliyordu. Mustafa'nın zarar vermeyi bırak babasının ve Erkam'ın korkusundan bulunduğu şehre gelemeyeceğini de biliyordu. Bir yanı ise onun adi bir insan olduğunu, para için her şeyi yapabileceğini hatırlattığında kaşları çatıldı. Aklını daha fazla onlarla meşgul etmek istemediğinden babasının ve kendisinin bardağını doldurmak için ayağa kalkacağı sırada babasının omuzunu tutup " Çay içmeyeceğim kızım. Hatta sen otur, ben içeri geçeyim. Biraz yalnız kalıp ne yapacağına karar ver." demesiyle başını aşağı yukarı salladı.

Babasının içeriye girişiyle bakışlarını önce saksılarda sonrasında ise gökyüzünde gezdirdi genç kadın. Konuşmak rahatlattığından artık korku hissetmiyordu. Aksine yapabileceğine dair olan inancı artmıştı. Bunu sözlü olarak dile getirdiğinde daha iyi hissedeceğini düşünerek " Yapabilirim." deyip gökyüzüne kendisine inanmasını istercesine baktı.

Bir süre daha öylece dışarıya bakarak düşündükten sonra  babasının yanına kararını vermiş bir şekilde gitti.

Yaşanmışlıklar sırtını kamburlaştırıp, boynunu bükmeye devam edebilirdi. Onca acı umudunu elinden alamadıktan sonra devam edecek gücü önünde sonunda elbet bulabilirdi.

🍂🍂🍂

Soğuk duvarlarına çarpan cümlelerin zaman geçtikçe artışına şahit olan Özadlı konağı saatler sonra avlusunda büyüyen genç kızın belki de en mutlu ve en hüzünlü anlarından birine tanık olmayı bekliyordu. Misafirlerin yavaş yavaş doldurduğu avlunun ortasında oradan oraya koşuşturan çocukların seslerine kimisi  gülerek karşılık verirken kimisi de ya  baş ağrısı tuttuğu için yada konuşmaları bölündüğü için  yamacına gelen çocukları kovalıyordu. Hiçbir etken çocukların  coşkusunu bozamaya yetmiyordu. Onların kahkahaları ve gülüşlerinin çıkardığı tını bastırıyordu ev halkı hakkında gizli saklı konuşulanları.

Çocuklara  hem tebessümle hem de yüreğindeki buruklukla bakan biri vardı ve o kişiye konağın soğuk duvarları bile üzülecek gibiydi. Kahverengi gözlerindeki tebessümün ardına baktığında hüznünü görebiliyordu. Zaman zaman gülümsemeye evrilen tebessümün altında yatan anlamı anlayan Kenan, merdivenlerin kenarında durmuş, çocukları izleyen Erkam'ın  koluna dokunarak kendisine bakmasını sağladığı gibi Berfu'nun odasını işaret etti. Birlikte kardeşlerini gördükten sonra konaktan ayrılıp büyüklerinin toplandığı eve gidecekler, kına gecesi bittiğinde geri döneceklerdi.

" Anam 'gitmediniz mi daha' diye söylenmeden Berfu'yu görüp, gidelim."

Ağabeyini onaylayan Erkam, onun adımlarını takip ederek arkasından ilerlerken yüreğindeki burukluğun diğer sebebi olan şiiri düştü aklına. Berfu ve Esila olmasa konağın üzerine üzerine geliyor olan hissinden kurtulamayacaktı. Duvarların ardından sızan hatıralar ruhunun üzerine yıkılıyor, yaz mevsiminde bedeni bir soğuğa tutulup üşüyordu. Şimdi yanında şiiri olsa kalbi bu denli boğulmayacak, bedeni üşümeyecekti. Onun her daim soğuk olan elleri bile ısıtırdı tenini.

Geldiği günden beridir Esila dan zerre hazetmemesine rağmen düğüne  gelmesi gerektiğini, milletin ağzına laf verdiğini söyleyip durmuş, elalemin edeceği dedikoduları bile kendisine olan özleminin önüne koymuştu annesi.  Bir araya geldikleri her dakika bununla ilgili benzer cümleler kurmasından bunalmış, ortamdan uzaklaşmak için   telefonun zil sesiyle uğraşarak biri arıyormuş gibi yapmıştı. Kalbini kırmamak için susması bile yeterli gelmemeye başlamıştı artık. 'Gelseydi iyi olurdu' başlığı altında cümleler kurarken  ağzından Esila için kötü bir kelime çıkmıyordu ama bakışları bile aslında  içinden hoş şeyler geçirmediğinin kanıtıydı.  Annesi öyle baktıkça, konuştukça sıkıntısı büyümüştü ve sabretmeye çalıştıkça başındaki ağrı yerini değiştirip bedenine yayılır olmuştu. İşte böyle anlarda ya Esila'yı arıyordu yada onu düşünüyordu. Yanında değildi ancak kaçış ve kurtuluş yolu yine o idi.

Babası ile sadece bir kere aynı ortamda bulunmuştu Erkam. Onda da bir araya gelmelerini isteyen Said Bey olmuş, onun evinde karşılıklı oturmak zorunda kalmıştı. Neyse ki aynı çatı altında bir araya gelmeleri için ısrarda bulunsa da elini öpüp, barışmalarını istememişti. Sadece ileri geri konuşanların ağzını kapatmak için yapılmış bir şeydi bu. Diğerlerinden  önce Said Bey'in evine geldikleri için kimse babasının elini öpüp öpmediğini bilmiyordu. Erkam konaktan ve  şehirden ayrıldığı günden beridir Zahide Hanım  ve Kenan ile bile doğru düzgün konuşmayan Hasan Ağa ise ayrılmış olmalarına rağmen çocukları ile arasında hiçbir sorun yokmuş gibi göstermek için işlerinin iyi gidişinden bahsetmişti. Sözde Kenan buradaki işleri Erkam ise İstanbul da ki işlerin başına geçmişti. Böylece artık  oğlu için iç güveyi gitti dedikodularının sonlanacağını düşünmüştü.  Ama konu dönüp dolaşıp Ferit'e geldiğinde üçünün de boğazında bir yumru oluşmuş, yüreklerinin bir parçasını esir alan kor parçası kendisini belli etmekte gecikmemişti. Erkam ve Kenan güçte olsa yüz ifadelerini bozmamaya çalışırken Hasan Ağa en başında söylediği yalanı içi yana yana yeniden söylemişti. Ferit yurtdışında kendine bir kafe açmıştı. Aylar önce avludaki intihar girişimini de psikolojisinin bozulduğuna bağladıkları için şimdilik üzerine gitmediklerini, ne isterse yapmasına izin verdiklerini söylemişti. Bu cümlelerden sonra Erkam, bir kez daha karısının gelmek istemeyişine hak vermişti çünkü anılarla boğuşmak yaşandığı yerde gerçekten çok zordu. Unutulmayacağını bile bile aşmaya çalışmanın burada olmak ile başka bir yerde olmak arasındaki farkı tecrübe etmiş, etmeye de devam ediyordu.

" Ayy siz daha gitmediniz mi? Kınayı sen yakacaksın herhalde Kenan. Sen de avcuna altın koyacaksın Erkam?"

Meryem'in söylenmesine karşın " Kardeşimi görüp gideceğiz. Az sabır." diyen Kenan, aynanın önünde oturmuş olan kardeşine doğru ilerledi. Altın sarısı işlemelerin bulunduğu kabarık kırmızı elbise yüzünden miydi yoksa hissettikleri yüzünden mi bilinmez kardeşinin yanakları kızarmıştı. Sabahki canlı hâlinden eser kalmadığını bir bakışıyla anlayan Kenan, moralini yerine getirmek için yanaklarının kızarmış olmasına atıfta bulunacaktı ki Meryem " Kurduğum cümleler annenin kuracağı cümlelerdi canım. Gelip söylenecek şimdi. Sonra millet merakından başımıza toplanacak. Zaten zar zor çıkardım milleti odadan. Hiç gelin görmediler sanki. Giren çıkan belli değildi ya." diyerek konuşmasına engel oldu. Normalde bu kadar yükselmezdi Meryem ancak aldığı telefon yüzünden böyle davranıyordu. Erkam ve Kenan'ın konaktan olmasa bile Berfu'nun odasından bir an önce çıkmaları gerekiyordu. Bu yüzden cümleleri rastgele kuruyordu.

" Yenge daha zaman var."

" Oyalıyorsunuz bizi Erkam. Daha bir dunya-"

Berfu'nun makyaj malzemelerinin arasındaki telefonunun titremesiyle üçününde bakışlarının oraya döndüğünü görünce cümlesinin devamını getiremeyen Meryem, telefonunu almak için eğildiği sırada Kenan ondan önce davranarak aldı.

" Esila arıyor."

Bu kez bakışlar kendisinin üzerine dönünce " Merak ediyor işte. Ver açayım." diyen Meryem, kocasının elinden telefonu aldığı gibi geriye doğru birkaç adım attı fakat cevap veremeden arama sonlandı. Merak ve sorgulayan bakışlarla baş başa kaldığında işin aslını saklayarak  yalan olmayan sebeplerini sunmak zorunda kaldı.

" Yine yenge Erkam çok yemesin demek için aramıştır. Sabahtan beri arıyor sen yediğine içtiğine dikkat et diye. Tatlı yemesin şekeri çıkar. Et yemesin kolesterolü  fırlar falan. "

" Bana da söyledi. Dikkat ederim dedim ama demek  güvenmediği için seni arıyor."

Berfu'nun kırgın çıkan sesiyle  " Bugün beni hiç aramadı. " deyip dikkatleri üzerine çekmesi sayesinde  rahat bir nefes alan Meryem, Esila'ya mesaj atmak için yönünü hafifçe  genç kızın yatağına doğru çevirdi. Fakat aceleyle yazdığı mesajı göndermesiyle bir kapısı açılan odanın girişinde attığı mesajın sahibini gördü.

" Aramadım, çünkü sana gelmeye çalışıyordum."

" Esila!"

Ayağa kalkmasıyla kabarıklığı daha belirgin hâle gelen elbisesiyle yürümekte zorluk çekse bile ağlamamak için kendini sıkarak Esila'ya doğru ilerlerken, Esila genç kızı hayranlıkla süzmüş, onun gibi ağlamamak için dolan gözlerini kırpıştırarak kendine hakim olmaya çalışmıştı. Kendisine doğru geldiği anda yüreğini kavuran hatıraları, avludaki kadınların bakışlarının hissettirdiği tatsızlığı ardında bırakarak sarıldı Berfu'ya. Daha bu sabah balkonundan dışarıya bakarak ne yapacağına karar vermeye çalışırken şimdi buradaydı. Kalbinde en güzel yerlerden birine sahip olan kardeş, dost, arkadaş bildiği genç kızın kollarının arasındaydı.

Berfu'nun alnını omuzuna bastırıp ağlamaklı çıkan sesiyle " Teşekkür ederim." demesi tüm benliğini titrettiğinde yanağını genç kızın başına yaslayarak gözlerini kapattı.

Odada bulunan herkes için bu ay aynı kedere sahipti. Ancak her şeyi öncesinde bildiklerinden ikisi için biraz daha ağır ve sancılıydı. Bunun bilincinde oldukları için bu mutlu gün gülümsemelerinde ve göz yaşlarında o günün hatıralarından izler taşıyordu.

Şimdi soğuk duvarları bir nebze de olsa ısınmıştı Özadlı konağının. Kederi susmuş, avlusunda koşuşturan çocukların seslerini daha net duyar olmuştu. 

Hatalarım olduysa affola.

Düşüncelerinizi esirgemeyin lütfen.

Continue Reading

You'll Also Like

326 72 7
Serpil hanım çantasından çıkardığı kutuyu kendisine uzattı. Firuze Kutuyu açtığında hediye kolyenin ışıltısı karşısında gözleri kamaşmıştı. - Bu bana...
289 65 21
"Hayatının arka planında çalan şarkının ne olduğunu biliyor musun?" Böyle bir soruya hiç denk gelmemişti Melodi. Cevabın ne olduğunu bilmiyordu. Elin...
229K 9.8K 29
GERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte taraft...
712 57 3
"Maral indir o silahı!" Babama döndüm. Yaşadığım en üzücü an olabilirdi. Hayatım boyunca bana hiç kızmayan babam, öz babam, hakkımı savunduğum için b...