Bölüm 116

1K 76 179
                                    

Mine'den

Kapı duvara çarptı sertçe. Serin ortada  öylece bize bakıyordu. Ulan kapı da kilitliydi. Tekmeyle mi açtı bunu? Yuh be.

-"Rahatsız ettim, özür dilerim.” Başını kaşıdı. İşaret parmağı ile kapıyı gösterdi. “Ya bu kilitli miydi?”

-"Sana bir daha öküz dediğimde ses etme hakkın elinden alındı tatlım.” Furkan da girdi içeriye. Kapıya baktı. “Çüş iki kilidi de kırmışsın hem de. Hayvansal becerilerine artı puan eklendi. Tebrikler.” Eldeki tabakları makyaj masasının üzerine bıraktı. Yarım güldü. Yemek getirmiş yemek. Harikasın sen Furkan.

-"Ya valla kilitler çok dandikmiş. Kapının kilitli olduğunu düşünemedim. Kapı koluna bastığım gibi gireceğim derken biraz zorlamış olabilirim. Ama hızımı alamadığımdan istemsizce oldu.”

-"Açıklama yapıyor bir de densiz dengesiz. Kar bebeğim derhal polisi ara.” Dedi Furkan. İçeri mi attıracak kızı ne yapacak? Mekan sahibi olsa neyse de. Parasını öderdik kapının. Ben gardaşımı mapus damlarında bırakmam. Nezarethaneye girse güzel olurdu aslında. Neyse düğün günü de olmaz. Başka sefere inşallah. “Gelsinler alsınlar şunu. Koç başı olarak falan kullanırlar. İki omuz atar kapıları açar. Bir işe yarasın.” Güldüm baya. “Ha bir de kapıyı tıklatmadan girersen böyle olursun işte. Kafa da basmıyor. Alışmış her yere dalmaya. Kapalı kapı görmesin dalar içeriye. Artık kırıyor da yediboğan.”

-"Off fırsat buldun göm tabii. Neyse seninle uğraşamayacağım Furkan. Ben bozulan makyajları yapmaya geldim. Gördüğün gibi durum ortada.” Lan olay bize döndü.

-"Eşimi öpemeyecek miyim?” nikah cüzdanım nerede? Onu sallayacağım da o da yok. “Nikahlı karım o benim.” böyle deyince de içim bir hoş oldu. Biraz da kaba buldum kendimi. “Tapu gibi belgem var.” Ama nerede bilmiyorum.

-"Öp Mine’m öp. Makyaj malzemelerimiz çok. Sen öp ben düzeltirim tatlım hiç sorun değil.” Ah Serin. Böyle denilir mi? Kaşlarımı çattım biraz.

-"Önce karınlarını doyursunlar da öyle düzelt makyajlarını. Ben şurada oturuyorum. Ayaklarım ağrımış.” Furkan iki kişilik koltuğa oturdu bacak bacak üstüne attı önce. “Ayy rahatmış uzanayım.” Deyince hepimizde bir tebessüm oluştu. Yalnız o nasıl uzanışsa zannedersin gözde haseki sultan. 7 tane de şehzade doğurmuş havası var. Harbi bir de eline üzüm salkımı ver. Yesin şöyle tepeden. Biz de büyük kuş tüylerinden alır, serinletiriz onu.

Lena da elinde tabaklarla girdi. Off pasta getirmiş.

-"Sen mükemmelsin Lena.” Dedim. Güldü bana doğru.

-"Tabii mükemmel. Kimin hatunu?” Serin sarıldı Lena’ya. Öptü yanağından. Nazik olsa bari kızın kemiklerini de kırar. Yalnız o nasıl güçtü kapıyı kırıp geçti. Ben hâlâ şaşırıyorum. Elinin ayarı yok kızın.

-"Senin.” Dedi Lena ama böyle bir tık nazlıydı sesi. Ya sevgi öyle bir şey ki sese, bakışa, gülüşe yansıyor. Bunu da bana sevdiğim öğretti. Konuşurken o kadar güzel geliyor ki sesi sanki direkt kalbime doluyor. Nefes aldığında havanın ciğerlere dolması gibi. Rahatlatıcı ve o kadar hayati işte. Uzaktaysa ve sesini duyamıyorsam nefessiz kalıyor gibi hissedişim de ondan. Herkeste olmuyor bu. Sadece o karşı oluyor. Normal mi bu, ben mi tuhafım biliyorum. Sesine bile aşığım işte. Ama diyemem. Ne öyle psikopat gibi. Ama öyle hissediyorum. Sorun bende sanırım. Sorulmaz da bu. Ne diyeceğim, konuşurken benim sesim kalbini sarıyor mu? Senin sesin sarıyor da... Kız nikah defterini yırtar kafama atar valla. Zararın neresinden dönersek kâr der. Neyse açlık iyi gelmiyor bana. Normalde gayet aklı başında bir insanım. Hep açlıktan böyle.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें