Bölüm 110

881 84 204
                                    

Kar'dan

Arabada uyuyanlara her ne kadar kıyamasak da eve vardığımızda uyandırmak zorunda kaldık. Babam Furkan'ı yanında götürdü. Duş sırası beklemeyeceğini söyleyince Furkan tav oldu zaten. Biz de kızlara öncelik verdik duşta.

Yatağımıza uzandık, "Ne gündü!” dedi Mine’m. Gerçekten ne gündü. Kollarının arasında yorgunluğumu atmaya çalışıyordum. Biraz sustuktan sonra “Bir şey soracağım da.” Dedi belirli belirsiz.

-"Sor bebeğim.” Parmakları nemli saçlarımın arasında gezdi.

-"Mehmar gerçek mi?”

-"Değil güzelim.” Dedim gülerek.

-"Ama Dudu teyze yaşamış bunu. Kapı, pencere sallıyor diyor.” Masumca soruşuna bir daha aşık oldum. Konuşurken her bir ayrıntısını izlemek, ezberlemek dünyanın en güzel şeyiydi benim için. Kirpiklerinin hareketi bile. Sarışın olduğundan dolayı belirli belirsizdi ama gün ışığı vurunca gözlerinin ucuna altın zerreleri serpilmiş gibi parlardı kirpikleri. Gözlerini açıp kapattıkça büyüleyici bir hâl alıyordu açıkçası. Mine gibi dalıp gittim ya. Ne diyordum? Mehmar. Tamam.

-"Hikaye anlatıldığında küçüktük bebeğim. Bir bakıma bizim geç vakitte dışarı çıkmamızı ya da yatarken kapıyı açık bırakmamızı engellemek için yapılan bir şeydi. ‘Bu saatte dışarı çıkamazsın’dan ‘Dışarıda Mehmar dolaşıyor’ daha caydırıcı bir sebep. Çok da işe yaradı doğrusu.” Duru korkudan tuvalete bile gitmiyordu o ayrı. Bir de Derya teyze bunu gerçek sanmıştı. Aslını bildiği hâlde inanmıştı kadın ya. Babam da Derya teyze inandırıcı olsun diye böyle davranıyor sanınca bir gece Mehmar geldi diye koşmuştu sokakta. Derya teyzeyi evinde baygın bulduk. İyi bir şey olmadı ona. Telefon bir yerde kendi bir yerde yatıyordu öyle. Ev telefonuyla yardım çağırmaya çalışmış ama başaramamış. Polis gelse ne derdik, bilmem.

-"Ben hiç bu yönden düşünmemiştim. Dudu teyze bildiğin mitolojik hikayelerdeki gibi alttan mesaj vermiş. Çok mantıklı.” Mine'min hobileri arasındaydı mitoloji. Elinde telefonu nadir görürdüm. Ama olduğunda da mitolojik bir şeyler araştırırdı. Çok entrikalı bunlar deyip, gülerdi hep. “Ama yine de...” burnumun ucundan öptü, bu gülümsememe neden oldu. “Mehmar gelirse, ben onu döverim.”

-"Döversin.”

-"Böyle sımsıkı sarılırım sana.” Diğer kolunu üzerime atarak döndü. Biraz daha kendine bastırdı. “Korurum seni, korkmana izin vermem.” Alnımdan öptü. Çenesini saçlarımın üzerine yerleştirdi. Nefesim boğazına vururken bir kere yutkunduğunu hissettim. Ne olur hiç değişme kadın? Yüzün, gülüşün, saçların bunlar değişebilir. Ne olursa olsun kalbin hep aynı kalsın. Benimle kalsın.

-"Senin kollarındayken hiç korkmam ki.” Dudaklarımı tenine yasladım. Sıcaktı teni.

-"Seni seviyorum. Çok seviyorum.” Son cümlesini söylerken uykuya daldı. Onun yanımda olmasının rahatlığı ile kendimi uykuya teslim ettim.

“Seni seviyorum. Rüyama gel sevgilim.” Dedim sessizce. Belki dediğimi yapar.

Sabah olunca Dudu teyzeye geçtik direkt. Furkan kahvaltı masasının başında uyuyordu. Yerini mi yadırgadı desem, her yerde uyuyabilme kapasitesine sahip biri için bu imkansız. Hâliyle endişelendik. Mine’m yanına gitti. Elini omzuna koydu. Sıçrayarak uyandı Furkan.

-"Korkma, benim.” Mine'me doğru bir gözü açık baktı. Yüzü gerçekten yorgun duruyordu. “Bir şey mi oldu?”

-"Sonra anlatayım.” Dedi. Sevgilim başına salladı. Gitmeden Furkan'ın havalanmış saçını eliyle düzeltti. Hafif gülümsedi. Umarım kötü bir şey değildir. Aklıma ayrılık geliyor ama babamın horlamasından da uyuyamamış olabilir. Mine’m anlamaz hâlde geldi yanıma. Serin ile bakıştılar. Onların da yüzleri düştü hemen. Çünkü kuruyorsun yani. Belirsizlik en sevmediğim şeylerden birisi. İnsanın aklına hep kötü hep en kötü şeyler geliyor. Mümkün olduğu kadar hızlı bir kahvaltının ardından Furkan'ı bizim eve götürdük. Etrafına oturduk.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now