Bölüm 91

983 96 290
                                    

Mine'den

Terasta açtım gözlerimi. Furkan’ın nasıl ahını aldıysam 2 gündür sırtımız yatak görmedi. Ben mühim değilim de bu kollarımdaki meleğe bir şey olmasın. Saçımı alıp burnunda gezdirdim. Gıdıklandı. Bir daha aynısını yaptım. Elini götürdü burnuna bu sefer. Dayanamadım burnunun ucundan öptüm. Gülümsedi. Gözlerini açmadı. Bir daha öptüm. Gülüşü büyüdü. Çok tatlı lan. Öperken zarar veririm diye o kadar korkuyorum ki. Ama dayanamıyorum.

-"Uyandın numaracı. Aç gözünü.”

-"Yeteri kadar öpmeden açmam.”

-"Öyle mi küçük hanım? Ben kalkıyorum. Size iyi uykular.” Deyip kalkıyor gibi yaptım. Yine de yanından ayrılmadım. Gözlerini açtı hemen. Gözleri gözlerimde kaldı.

-"Yaaa. Kandırdın beni.”

Dudaklarına doğru yaklaştım. “Bu kandırılmış halinse...” bir kere öptüm. “çok tatlı” bir daha öptüm. “Benden başkasına kanma sakın. Bozuşuruz.” Omzumdan bastırıp geriye doğru yatırdı beni.

-"Saf mı sandın sen beni?” öpme sırası ondaydı. Dudakları ve gözleri arasında gidip geliyordum. “Seni öpmeden uyanamıyorum.”

-"Uyanamıyorsun demek.”

-"Evet.” Dedi gülümsemesi yine büyüdü. Bu anlarda daha fena oluyorum. Sarılmak da kesmiyor ki. Keşke daha çok sarsılabilsem.

-"Uyandıysan gidiyorum, görevimi tamamladım.” Dedim kalkmaya çalışarak.

-"Yaa gitme.” Göğsüme başını koydu. “Uyuyorum ben.”

-"Uyuyor musun?”

-"Evet.”

-"Bu konuşan kim peki?”

-"Ben.”

-"Öyle mi? Nişanlı kandırılmaz ayıp. Bunun cezasını keserim.” Kıkırdadı.

-"Nasıl bir ceza?” başını kaldırdı. Bir hamleyle onu altıma aldım.

-"Üstte ben olurum.” Başı sağ elimin altındaydı. Saçları her yana dağılmıştı. O kadar yakın olunca istemsizce yutkundu.

-"Sen böyle cezalar vereceksen... ben daha çok kandırırım seni.” Dedi zorla. Dudaklarında kaldı gözüm. Göz hakkı diye bir şey var ya şimdi onu alacaktım. Gözlerinin yangını kalbimi eritip geçti yine. Dudaklarının esareti altındaki tenim ona yanmaya hazırdı. Kibrit çakmasına gerek yoktu. Bir öpücüğü tutuşturuyordu zaten. İkiyken bir olduk yine. Birbirimizin olduk. İki vücut tek ruh, iki kalp tek aşk. Azalmadık daha çoğaldık. Sevgi; sevdikçe, sevildikçe çoğalan bir şeydi.

Gün doğumu başlamak üzereydi artık. Aşağıda üzerimizi değiştirdik. Sularımızı da alıp sahil boyunca yavaş tempoda koştuk. Gün doğumunun güzel olduğu yerde kumlara oturduk. Her zamanki gibi yarimin gözlerinden izledim güneşin yükselişini. Arka fonda orman yeşili olunca baktığı her yer güzel oluyordu. Sırnaştı yanıma iyice. Terlemişti biraz. Elimde sildim ama kum oldu alnı. Ben de öptüm. Benim için sorun değildi bu durum. Onu her koşulda ne olursa olsun severdim, seviyorum ve seveceğim.

Denize girip çıktık. Üzerimizdekiler kuruyunca dönüş yolunu el ele, hızlı tempoda yürüdük. Koşunca el ele tutulmuyormuş. Koşmak romantik değil.

Evimize döndük. Karnım çok aç ya. Aşırı aç. Dile gelecek. Ne yaptın sen bana diyecek? Kar ile mutfağa girdik. Diyet olayının ne kadar sıkıcı olduğunu biliyorum. Yağsız, tuzsuz ve az yiyorsun. Tamam alışılıyor da ilk 3 gün çok zor. Midemizin küçülmesini bekleyeceğiz. Kelepçe mi taktırsam acaba? Benim midem de inek midesi gibi. Dolmuyor. Neyse kelepçe olmaz. Tehlikeli o.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now