Bölüm 80

1.1K 99 492
                                    

Mine'den

Masalar 4 kişilikti ama bir sandalye ile Furkan'ı sıkıştırdık araya. Çünkü o bu alanda doktora yapmış biri. Güler yüzlü bir hanımefendi karşıladı bizi. Bayılıyorum böyle insanlara. Gününü tek bir içten gülüş güzelleştirmeye yeterdi bazen. Siz de hep gülün bence. Çünkü çok yakışıyor.

-"Hoş geldiniz.” Dedi. Kafenin kapısa doğru döndü. İçeriden birine seslendi. “Mehmet!” bir adam çıkıp geldi.

-"Söyle.”

-"Misafirlerimiz var. Masaları birleştirelim. Rahat otursunlar.” Adam bize doğru gelmeye başladı. Furkan'ın konuşmasıyla anlık duraksadı.

-"Zahmet etmeyin gerçekten. Rahatız böyle.” Dedi Furkan. Biz de başımızla onayladık. Burada en rahatsız konumdaki Furkan olduğu için son söz ona ait.

-"Zahmet mi olur parlak oğlan. Tut bakalım şu masayı. Hallederiz.” Parlak oğlan. Ben bunu kullanırım. Adamın kelimeleri çabuk çıkıyordu ağzından ve arada takılıyordu. Ne çelişki ama. Hızlı konuşmaya çalışırken takılıp kalmak. Yassı bir yüz yapısı ve ince bıyıkları vardı. Saçları seyrekti. Yine de geriye doğru özenle taranmıştı. Bizi karşılayan hanımefendinin ise saçları kısa, sesi çok yumuşacık çıkıyordu. Güler yüzüyle bize fazlasıyla güzel gözüktüğünden ben başka detay göremedim. Anaç kadınlardan olduğu belliydi. Fatoş ablayı aklıma getirdi.

Kalktık ayağa. Furkan ile masaları kafenin küçük oturma alanının tam ortasında birleştirdiler. İçeride oturacak yer var mıydı, bilmiyorum. Çok da incelemedim ama bir bar taburesi gibi bir şey içeride dikkatimi çekti. Belki belirli saatten sonra içki servisi yapıyorlardır. Buranın saati mi olur be? Kahvaltıda bile içen vardır. Az önce de gördük yani. Kar ile ben yan yana otururken Serin, Lena ve Furkan tam karşımıza oturdular masada. Amca “Açelya!” diye bağırdı. Mavi gözlü, kumral, uzun boylu bir kız çıktı kafenin kapısına. Pembe mutfak önlüklerinden takıyordu. “Arkadaşların gelmiş kızım. Senin kafen, al siparişlerini.” Sipariş vereceğiz de ne vereceğiz?

-"Mönüyü verdin mi?”

-"Hayır kızım.”

-"Eee versene baba. Kaç kere diyeceğim sana ya.” O değil de bu ne sinir? Yanında duran, destek olan bir baban var ve davranış şekline bak. Ben bu kızı şu andan itibaren sevmedim. İnsan elindekinin, sahip olduğunun değerini illa kaybedince mi anlamalı?

-"Tamam kızım. Getiriyorum kızım.” Adam içeriye gidip mönüleri getirirken Açelya gözlerini devirerek eliyle saçını oynuyordu. Allah çarpmış işte. Belli oluyor. Umarım yemeği bu yapmıyordur. Yapıyorsa yemem ben.

Mönüler önümüze konuldu. Ortaya tava böreği istedi Kar. Normal kahvaltılık şeyler istedik bir de. Çay, kırmızı bir çaydanlıkla masaya konuldu. Bu hoşuma gitti. Teyze de böreği getirdi. Yüzünde gülümsemesiyle “Afiyet olsun.” deyip içeriye geçti. Açelya tüm bunlar olurken telefonla konuştuğu için onun yapmadığına emin oldum. Yiyebilirim. Benimkinin tabağını hazırladım hemen. Serin öküzü her zamanki gibi önce kendi tabağını doldurdu. Beni görünce, Lena anca aklına geldi de kendi tabağıyla yer değiştirdi. Bir iki lokma yiyip açlığımın binde birini yatıştırdım. Çok açım ama. Börek kokusu da daha çok acıktırıyor. Doymaya geldim ben ama acıkıyorum. Hızlı yememeye çalışıyordum. Sabah Furkan’dan yediğim katil balina hakaretini unutmadım. Balina ne ya balina? İlla bir su ürünü olacaksak Furkan zargana olur. Dilinin uzunluğu yetmiyor ama olsun. Serin de ahtapot. Renkten renge giriyor kız. Lena? Yunus olur. Güzel şarkı söylüyor. Bi'tanecik sevgili yarim ise deniz kızı. Balinayla deniz kızı da kötü oldu gerçi. Neyse.

-"Bebeklerim burada nereyi gezebiliriz?” diye sordu Furkan. Gerçekten bizimkileri gezdirmek iyi fikir. Yalnız biz de gezmedik. Evde oturduk hep. Sadece oturmadık da. Ay kime açıklıyorum ben bu kadar. Bahaneye gezeriz işte.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now