Bölüm 75

1.1K 107 250
                                    

Kar'dan

Arabanın klimasını kapattık. Pencereden ılık ılık esen rüzgarın yüzüme çarpmasına izin veriyordum. Gözlerimi kapattım. Evlenecektik biz gerçekten evlenecektik. Ama nerede ve ne zaman? Mine’ye döndüm konuşmak için. Saçlarını tutamıyordu. Bir eliyle düzelttikçe saniyesinde bozuluyordu saçı. Tipe bak ya. Nasıl da sinirleniyor? Pencereyi kapattım.

-"Ohh ya saçlarım helikopter pervanesine döndü. Havalanacaktım az daha.”

-"Bebeğim rahatsız olduğunu deseydin keşke, fark etmedim.”

-"Çok mutluydun görünüyordun, bölmek istemedim. Hem senin mutluluğun benim saçlarımın karışmasından daha önemli.”

-"Kıyaslama yapma. Sen rahatsız olurken benim mutlu olmam imkansız. Tatlı göründüğünü inkar edemeyeceğim ama.”

Elimle düzeltmeye çalıştım sarı saçlarını. Yanağından öptüm ufacık. Yola dikkatle bakıyordu. Anlık bir gülümseme yüzünde belirdi.

-"Tatlı görünüyordum demek. Hımm başka şeyleri tercih ederdim.” Dedi alt dudağını ısırarak. Birileri ateşe odun atmaya çalışıyor. Ee yanalım o zaman. Tuttum çenesinden öptüm dudaklarını.

-"Bebeğim dur kaza yaptırtacaksın bana. Bekleyemiyorsan eve gidelim.” Dedi güneş gözlüğünün üzerinden bakıp göz kırptı. Vuhh havalara bak sen.

-"Hızlı bir pazar yaparız, geri dönmeyelim.” Dedim. Kaşlarını çattı. “Süre kısıtlaması olsun istemiyorum.” Diye açıkladım.

Bir anda gaza yüklendi. Kendimi geriye doğru yaslanırken buldum. Biri fena yükseldi anlaşılan. “Yavaş git sevgilim. Hiç gidemeyeceğiz yoksa.” Dedim. Ama yok beni duymuyor. Kendinden geçmiş. Kafada odakladı şimdi. Neyse ki pazara az kaldı zaten. Varabilirsek.

Zorla bir park yeri bulduktan sonra pazara giriş yaptık. Etrafa göz gezdirdi dik bakışlım. Gözlüğünü çıkarıp saçlarının üzerine taktı. Yapma böyle şeyler, elim ayağım titriyor. Her hareketinden etkileniyorum arkadaş. Bugün zaten çekiciliği bas bas bağırıyor. Derin bir nefes alıp bakışlarımı üzerinden çektim. Sıcak bastı sıcak. Hararet yaptım.

Pazarın üstü yüksek bir tavanla kapalı olduğundan sıcaklık daha az hissediliyordu. Mine varken bu durum değişmiyordu gerçi. Benim güneşim oydu. Karanlık yollarımı aydınlatan, soğuk yanlarımı ısıtan hep oydu. Arada da fazla yaklaşıp alev aldırıyordu her yanımı.

Karşılıklı pazar tezgahlarının arası çok genişti. Bu iyi düşünülmüş işte. Fazla insan teması yok. Bodrum'un yerli halkı kendi ürünlerini satmak için getirirdi. Onlar için tezgahlar diğer tezgahlardan ayrı bir yerde olurdu hep.

İlk önce Mehmet amcanın tezgahından geçecektik. Mehmet amca mevsimine göre kendi yetiştirdiği ürünleri satardı. Esmer, uzun boylu 60 yaş üstü, koca burunlu biriydi. Arada dediklerini ağızında geveler, cümlenin genelinden ne dediğini anlamaya çalışırdınız. Mine'mle ilerleyip tezgahın önünde durduk.

-“Mehmet amca nasılsın?”

-“Oooo kimler gelmiş? Kar kızım beklemiyordum seni. Hangi rüzgar attı da bu mevsimde yolun düştü.”

-"Tatile geldik Mehmet amca.”

-"Baban da geldi mi?”

-"Yok biz geldik. Mine ile.” Nişanlı olduğumuzu söyleyip söylememe konusunda çelişki yaşadım. Kötü tepki vermezdi ama buradaki eğlence amaçlı dedikoduya malzeme olmak istemiyordum. İyi bir insandı da -ki anlamaya çalışırsanız  her insan iyiydi- başkası hakkında konuştuğuna birçok kez şahit olmuştum. Bizi niye konuşmasın? İyimser olmaya gerek yok.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now