Bölüm 47

2K 115 259
                                    

Kamp kısmı benim hatamdan dolayı tekrar yazılmıştır. Okuyan arkadaşlar isterseniz oraya bir göz atın. Değişiklik vardır.

Kar'dan

Biraz daha denize girip sahilde yürüdük. Bulunduğumuz noktadan baya uzaklaştık. Güneş sıcaklığını hissettirirken bir ağacın gölgesine sığındık. Kökleri kumlardan çıkmıştı dışarıya. Mine oturdu önce sırtını verdi koca gövdeli ağaca. Beni çekip kendine yasladı. Benim ağacım daha sağlamdı. Yanımdan ayrılmayan bir ağaç. Hep böyle göğsünde mi dinlenecektim? Kollarıyla sardı beni. Ellerim belki de ondan unuttu soğukluğunu. O geldi diye. Sadece o ısıtmayı başarmıştı. Boynuna gömdüm yüzümü. Denizi izliyordu. Bilmiyordu ki sevdiği tüm mavilerden en güzel maviyi yanında taşıdığını. Hiç aynada bakmamış mıydı mavilerine? Dalıp gitmemiş miydi içine? Ah benim dik bakışlım. Bir bakışına eridiğim, yanıp kül olduğum. Yorgunluk, Mine’nin kokusu, dudaklarıma değen teni, parmaklarının saçlarımın arasında gezişi kısa sürede uyutmaya yetti beni. Yastığım demiştim ona. Dünyanın en rahat yastığı. Yine haklıyım.

Uyandığımda biraz daha farklı konumdaydık. Mine’nin kolları arasında değildim ama gölgesi üzerimi örtüyordu. Güneşle benim aramda kendisini siper etmişti.

-"Sevgilim.” Dedim uyandığımı belli ederken.

-"Benim güzelim uyandın mı?” deyip bir öpücük bıraktı. Şimdi uyandım asıl. Ayırmadı yüzünü. Çıkardığı tişörtü başımı altındaydı. Gölgesiyle hala koruyordu beni.

-"Geçen bir şey okudum. Saye gölge demekmiş.”

-"Hımm. İlginçmiş.” Halâ çok yakındı. Konuşmak, daha doğrusu dikkatimi toparlayıp düzgün bir şeyler söylemek zordu. Yine de devam ettim.

-"Ve şunu diyordu, senin sayende mutlu olmak istiyorum.” Gözlerinin içine fısıldadım. “Ben senin sayende bir ömür geçirmek istiyorum sevgilim.”

Dudakları kıvrıldı bir an ama ciddi bir şekilde gözlerime bakmayı sürdürdü. “Bu mümkün değil sevgilim."

-"Nedenmiş o?”

-"Çünkü senin güneşin benim gözlerimi kamaştırıyor.” Ava giderken avlanmak. Bknz: Mine Dinç. Bu işin üstadı, piri ve en önemlisi yüreğimin tek sahibi.

-"Yaa.” Ellerimle yüzümü kapatıp gülmeme engel olamadım. Böyle şeyler söylediğinde çok mutlu olsam da halâ utanıyordu bir yanım. Ellerimi öptü. Sonra parmaklarımdan tutup araladığı yüzüme baktı. Gülüyordu o da. Saçlarımı yana çekti.

-"Utandın mı?”

-"Evet.”

-"İnsan nişanlısından utanır mı hiç?”

-"Nişanlısı bu kadar çekici olursa utanır tabii.”

-"Diyorsun. Acaba Kar hanım benim aklımı alıp götüren güzelliğinize aynada bir baktınız mı? Ama haklısınız tabii. Hangi ayna dayanır buna çatlamadan. Bakamamışsınızdır.”

-"Ben senin bakışlarında görüyorum zaten kendimi. Sence aynaya gerek var mı?” narsist olmadım umarım.

-"Keşke nergis alsaydım nişan çiçeği olarak.” Olmuşum.

-"Çok konuşuyorsun.” Dedim. Ne gerek var konuşmaya. Şaşkınlıkla baktı yüzüme. Boynundan tutup çektim üzerime. Dudaklarına kavuştum. Biz değil onlar konuşacaktı artık.

Önceden sayardım öpüşmelerimizi. Hoşuma giderdi sayısını tutmak. Artık sayamayacağım kadar çoktu. Hal böyleyken bile dudaklarını arzulamam çok sürmüyordu. Her zaman öpüşme bahsini dile getiren o olsa bile bunun için can attığımın farkındaydı belki de. Şişmiş dudaklarını benden ayırırken ileriye doğru baktı. Gelen seslere kulak kabarttım.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now