Bölüm 64

1.5K 109 295
                                    

Kar'dan

Kumbahçe tarafına doğru yürümeye başladık. Mine ara ara gülse de keyfi yerinde değildi işte. Üzgündü. Normalde öpmek için o fırsat kollardı. Şimdi ise bana bakınca yıkılıyordu içinde bir şeyler. Pişmanlık. Bu duyguyu ondan nasıl çekip alırdım bilmiyorum ama yaşadıklarımız değil de onun böyle hissetmesi daha çok rahatsız ediyordu beni. Kulağıma müzik sesi geldi. İleride bir kalabalık vardı. Oraya yürümeye başladık. Güzel tınılarda kendi şarkılarını yapan sokak müzisyenleri. Onların ritmine kendini kaptırmış bir kalabalık. Hoş gerçekten. Dansta iyi değilim biliyorum. Ama şu an kendimi o kadar bırakasım var ki.

Kalabalığa karıştık sevdiğimle. Ritme ayak uydurmaya çalışarak elimi boynunda gezdirdim. Ve yine o bakış. Büyülenmiş gibiydi. Elimi tutup öptü. Dansıma karşılık vermeye başladı. Belimden tutup kendine yaklaştırırken nefesini hemen ardından da dudaklarını boynumda hissetim. Kendimden geçeceğim sanırım. Bu hareketine başımı geri attım. Tüm vücudumun onun olmasını istedim.  Tüm benliğimi onda kaybetmek. Gözlerimi gözlerine kilitledim. Bakışları. Off. Beni döndürüp yine kendine sardı. Kaçamak öpüşleri ile yaktı her yanımı. Uçuşan küllerimi tek tek toparlayıp kalbine çekti. Ellerim beli ile kalçaları arasında gidip geliyordu. Her tarafına her bir zerresine dokunmak istiyordum. Beni çağırıyordu. Bedenim bedenine uyum sağladı. Tüm kıvrımlarımız oturdu birbirine. Aynı şarkı kaç kere çaldı bilmiyorum ama ezberleyip dudaklarımıza fısıldamaya başlamıştık bile.

-"Sallanıyor bu dünya, tutunmuş deli saçlarında.” saçlarında ellerimi gezdirdim.

Bir yol bulsam, yeniden başlasam vücudunda.” sıra vücudundaydı.

Ben, ben gibi değilim; kayboldum rüzgârlarında.” kulağıma yaklaşıp üfledi. Uff.

Aklım dursun, herkes bir sussun bir dakika.” bunu aynı anda söyledik işte ve devamını da.

Kafamda kentsel dönüşümler
İçimde bir yerde bir gülüşünden
Sana deliyim ama gizledim her gidişinden gidişinden.” Burayı Mine çok güzel söylüyordu ya. Elini başına götürüp sonra dudağımın kenarını sevmesi. İçimi ısıtıyordu her hareketi.

"Seni gördüm, oysa yeni sönmüştüm yağmurlarında
Kendimi bıraktım, elime bir baktım, yaşıyorum hâlâ
Dedi: ‘Her şey satılıyor, herkes alışıyor, aşk var mı hâlâ?’” burada gülüp kalplerimizi tuttuk. Aşk var hâlâ.

Sana, bana acımıyor; hepimize hacılıyor, pavyon bu dünya.” bağırarak söyledik bu kısmı. Harikaydı. (Şarkıyı bölüm sonuna ekledim. Dinlemeni tavsiye ederim.)

Şarkının bitmesi ile durduk. Gözlerimizi ayıramadık birbirimizden. Yüzümüz gülüyordu. Mine kendine çekip kocaman sarıldı. Gözlerimi kapattım. Huzur değil de ne bu? Alkışla kendimize geldik. Müzisyen arkadaşları alkışlamak için ayrıldım ama çevremizde kimse yoktu ve biz ortadaydık. Kalabalık bizi izliyordu. Şaka gibi. Utandım. Mine dudaklarını ısırmış bana bakıyordu. Suç işlemiş yaramaz çocuk psikolojisi kapladı birden. Biraz ileri gitmiş olabiliriz. Ve biz bunu fark etmedik. İnsanların ifadelerini gözden geçirdim. Mutlu görünüyorlardı. Tamam sorun yok. Sanırım yok. Mine elimden tuttu. Koşacak gibiydi ki yerde bir şeyler aradı. Poşetleri alıp hızlıca çıkardı beni oradan. Gülerek koşar adımlarla uzaklaştık nereye gittiğimiz fark etmeksizin. Biraz da koştuk.

Ara sokaklara daldı Mine. Önce bir yokuş çıkıp sol tarafa döndü. Bilmeden de olsa Zeki Müren'in evinin olduğu yere çıkmıştık. Kimse yoktu yolda. İki büklüm soluklanırken doğruldu ve bir anda duvara dayadı beni. Elindeki poşetleri yeri attı. Tam yakınlaştı ki durdu. Niye ya? Devam edelim bebeğim. Yere eğilip hasır şapkayı çıkardı. Hemen sağımda duvardan inen yeşil sarmaşığın arasındaydım ama solum boştu. Bir elini duvara başımın hemen çaprazına koyup iyice yaklaştı. Şapka ile solu kapattı. Kovboy öpüşü mü geliyor? Aynen öyle. Yavaşça dudaklarını dudaklarıma bastırıp geri çekildi. Aşk tadı aldım. Bir daha öptü yaktı. Ateşi git gide arttı. Hararet içinde nefeslerimiz yetmiyordu. Şu an hiçbir şey yetmiyordu. Öptüm öptükçe kendime geldim. Öptükçe ona karıştım. “Seni istiyorum.” dedim. Hemen orada onun olmaya hazırdım. Daha fena bir hal aldı durumumuz. Köz olacak seviyede durduk. Uzun nefesleri, göğsüne sığamayan kalbi, şişip kızaran dudaklarıyla o seksi gülüşü, tahrik dolu dik bakışları... Bir motor sesiyle kendine gelip uzaklaştı. Dağılan saçını düzeltti. Motorlu geçene gözünü üzerinden ayrılmadı. Telekinetik yetenekleri olsa çoktan düşürmüştü adamı. Bana geri döndüğünde bir yere takılı kalıp baktı. İki adım yanına yürüdüm. Zeki Müren heykeline bakıyordu.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now