Bölüm 92

916 88 274
                                    

Mine'den

Duru sıkıntılı bir şekilde bir şeyler demeye çalışıyordu. Yalnız kek çok güzel be. Diğer tabağı Derya teyzenin önüne koyduk. “Çocuklar ben çok yedim, yiyemem.” Dedi gülümseyerek. Bir yandan Duru'ya baktı. “Duru'cum söyle artık yavrum.” Sigarasından bir nefes daha çekti. Ölüm nefesi. Limonatasını içmeye başladı.

-"Damadın var anneanne.” Kadın ağzındakileri püskürttü. Derya teyze oldu EjDerya. Bu kadar başarılı bir püskürtmeyi ben hayatımda görmedim. Her yana eşit dağıttı. Takdir edilesi bir performans. İçtiği şarap olsaydı keşke. Tam o anda bir çakmak çakardık efsane olurdu. Gerçek bir EjDerya. Yalnız bu durumda biz yanıyoruz. Hazır EjDeryamız varken ben prensesi kurtarmaya gelen şövalye olurum da prenses de yandı. Olmadı bu iş. Güzelim kekler de gitti. Sadece iki çatal yedim. Hain Duru. Böyle pat diye söylenmez ki. Düşüncesizlik.

Öksürükleri kesilmiyordu Derya teyzenin. Duru kalkıp sırtına vurdu. Elimde çatalla kaldım öyle. Kar çenemden tutup yüzümü ona doğru döndürdü. Hafif gülüyordu. Ne güzel gülüyor lan. Öpsem mi? Masadan peçete aldı. Kaşımın üzerinden aşağıya doğru sildi. Kafam da limonata olmuş.

-"Kim bu damat Duru? Adı ne?” Dedi Derya teyze sertçe. Niye sert davranıyor ki anlamıyorum?

-"Nelson.”

-"Bula bula yabancı mı buldun?”

-"Tabii anneanne orada Türk kaynıyordu zaten. Ben de bula bula yabancı buldum.” Tek bildiğim Nelson, Mandela’ydı. O da öldü.

-"Cevap verme bana.” Parmağını salladı. Sinirden önündeki kek dilimini olduğu gibi ağzına attı. “Fotoğrafını göster çabuk.” Dedi boğuk bir sesle. Limonatadan boğulmadı, kekten boğulacak kadın.

Duru telefonunu aldı eline. Derya teyzeye çevirdi. Derya teyzenin gözleri büyüdü. “Ayy başıma gelenler benim. Bu kız beni öldürecek.” Elini kalbinin üzerine koydu.

-"Anneanne yalnız kalbin solda. Tuttuğun yer sağ.” Biraz bozularak toparlandı Derya teyze.

-"Cevap verme bana. Akıl mı bıraktın?”

-"Siz de bakın minik kuşuma.” Diyerek telefonun ekranını bize doğru döndürdü. Kar ile ağzımız açık kaldık. Bir şey de diyemiyorum. Minik kuş dediği tarih öncesinden kalma dinozor. Duru'nun babası yaşında lan.

-"Duru seni öldürürüm. Bacaklarını kırarım senin. Hemen o adamdan ayrılıyorsun.” Duru gülmeye başladı. “GÜLME! Gülme sinirimi bozuyorsun, gülme!” Dedi dişlerini kısarak. Duru telefonunu karıştırdı tekrar.

-"Korkma tontonum.” Ekranı Derya teyzeye tuttu. “O Nelson değildi. Şaka yapmak istedim.” Ama şu durumda da şaka yapılmaz ki. Konu zaten hassas. İyi kafana patlatmadı kadın. Derya teyze biraz da olsa sertliğini kaybetti. Sonra telefonu bize döndürdü. Yakışıklı bir oğlanla kol kolaydılar. Ben şahsen zenci beklemiştim, Nelson olunca ismi. Melez bebekleri çok tatlı olurdu. Kar ile bizim bebeğimiz de çok tatlı olurdu be. Ya yeşil gözlü olurdu ya da mavi. Düşünsenize ikimizin ortak bir parçası. Kar'ın sinirini benim geri zekalılığımı alırsa pek hoş bir şey ortaya çıkmazdı gerçi. Neyse belki o kombinasyon olmaz. Kar'ın zekasını, gözlerini benim de... Benim neyimi alsın lan? Bilemedim.

-"Duru bu sefer annene sen açıklarsın. Yabancı damat istemediğini net söyledi. Ben karışmam.” Geriye doğru yaslandı Derya teyze.

-"Ama kaymaklı lokumum...”

-"Denemeye bile kalkma Duru. Geçen sefer, ölüyorum aşkımdan evleniyorum diye getirdiğin adamı annene kabul ettirdim. Ertesi gün ayrıldın. Hiç uğraşamam beni karıştırma.”

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now