Bölüm 107

892 81 249
                                    

Mine’den

Kenan baba nereye gidiyorsa takip ediyordum. Yolda iki yere uğradık. Biz arabadan çıkmadık ama birinde Kenan baba indi, diğerinde Fatoş abla ile Derya teyze. Gelmemize gerek olmadığı belirttiler. Çok uzun sürmedi geri dönmeleri. Aldıklarını bizim arabanın bagajına koyduk. Tekrar hareket ettik.

-"Yanında şeker olan var mı?” diye sordum bizimkilere.

-"Olması lazım.” dedi Lena. Çantasını karıştırdı. “Hah buldum. Al Mine.” Uzattığı şekeri alıp, Kar’a verdim.

-"Teşekkürler Lena.”

-"Rica ederim.” Deyip, gülümsedi.

Kar şekeri açtı, yemem için ağzımın önünde tutuyordu. Kar'a baktım anlık. “Bebeğim ben değil sen yiyeceksin.”

-"Ben acıkmadım hayatım. Senin için açtım.”

-"Valla burada Mine haklı Kar. Kahvaltı yapmadın bayılırsın falan. Elindekini yiyorsun. Sonra şekeri bize yolluyorsun tatlım. Sıraya girdik bekliyoruz.” Aferin lan Furkan.

-"Tamam bunu Mine yesin. Kendime yenisi açarım.”

-“Kız yelloz ye çabuk şunu.” Yelloz da olduk. Hadi hayırlısı. Şekeri aldıktan sonra öptüm elinden sevdiğimin. Elini yüzümde gezdirdi. Kendine de bir tane aldı, arkaya yolladı şekeri.

Virajlı ama manzarası güzel yerlerden gidiyorduk. Mavi ve yeşilin harika uyumu. Keşke tüm yollar böyle olsa ya. Denizsiz bir şehirde yaşayamam ben. Samsun'da yaşadığım dönem okul çıkışı Serin ile deniz kenarına kaçardık hep. Orası bu taraflara göre daha küçük tabii. Hâliyle herkes akraba birbiriyle. Mahalle aralarında akşamı ederdik. Yemek kültürü de farklı buraya göre. Ben midesiz olduğumdan her kültüre uyum sağlıyorum gerçi. Ama bazı yemeklerini arıyorum yine de. Bafra pidesi özellikle. Burada yapan da yok. En çok onu özledim. Serin'in ailesi ile sorunu olmadığından sağ olsunlar arada kargoyla yolluyorlar. Kutunun üzerinde de Mine Dinç yazıyor. Serin üvey evlat çünkü. Bunu çaktırmıyoruz. Haberi yok. Üzülmesin boşuna. Tirit var bir de tirit. Samsun'da tirit evlerine çok rastlanır. Bir gün basıp gitsek mi be Samsun'a. Sevdiğim kadına doğup büyüdüğüm yerleri gösteririm. Yediğim yemekleri yediririm. Serin ve Lena da gelir. Furkan geri kalmaz tabii. Mina'mı da alırız belki. Süper olur bu ya. Burnumda tütüyor valla. Düğünü atlatalım. Ben bu konuyu dile getireyim.

-"İçim sıkıldı.” Vır vır arkada susmayan Furkan beyimiz 2 dakika sessiz kalınca sıkıldı. Çok bile dayandın.

-"Ne yapayım oğlum sıkıldıysan? Kenara mı çekeyim?”

-"O kadar zahmet etme. Radyoyu açabilirsin tatlım.” Mantıklı.

Kar radyoyu açtı. Kanalları gezdikten sonra “Burası dursun.” Diyen paşazademizin elleri ritimle dans etmeye başladı. Nereden görüyorum? Dikiz aynasınaa yansıyor. Assolist olmak da zor zanaat. Benimki de arka tarafı izliyordu gülerek. Yeni başlayan şarkıyla keyfim daha da yerine geldi. Tavandaki camı açtım. Arka taraf yukarıya çıktı bile. Sesi yükselttim. Bu şarkıyı seviyorum.

“Ah, gözlerinle mahvettin
Kapılarınla hapsettin
Seninim al tamam” burayı ben söyledim. Güneş gözlüğümü indirip benimkine göz kırptım. Donup kaldı. Mesaj gitmiştir. Gözlüğü geri takmak yerine saçımın üzerine yerleştirdim. Göz teması önemli.

-"Şeytanın ahı tutmuş
Şarkılar aşka gelmiş
Durumum el yaman.” Kar devamını getirdi. O da yeşillerini gösterdi. Güzel.

“Gözlerinle mahvettin
Kapılarınla hapsettin
Seninim al tamam” burayı yine ben söyledim ve direksiyona vurdum elimle.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now