Bölüm 20

3.5K 189 93
                                    

Kar'dan

İkimizin de uykusu kaçmış birbirimizi seyrediyorduk.

-"Uyumayacak mısın?" diye sordu Mine.

-"Hayır." Dedim bu kadar uyku yeterliydi.

Saatine baktı.

-"Gün doğumuna yetişiriz ne dersin?"

-"Ne mi derim? Harika."

Kalktık yataktan. Mine bir saniye düşündü.

-"Sen hazırlan. Ben arabayı alıp geliyorum." Bir anda çıkıp, gitti.
Hazırlanmaya başladım. Biraz sahilde oturmak istiyordum. Üzerine uzanabileceğimiz bir örtü aldım. Çizdiğim resmi de yanıma aldım. Fatoş ablaya verecektim. Kısa bir şort giydim. Altına da sandaletlerimi geçirdim. Hazırdım.

Telefonum çaldı. Mine'ydi arayan.

-"Efendim sevgilim." Diyerek açtım.

-"Ben geldim, aşağıdayım da bir hatta iki sorunumuz var."

-"Aaa noldu?"

-"Gelince görürsün hayatım."

Kapıyı kilitleyip aşağı indiğimde Furkan ve Serin arabanın içinden el sallıyorlardı. Mine arabanın önüne yaslanmış bir şekilde beni bekliyordu. Az önce ayrılmamıza rağmen özlemle kucaklaşmıştık. Elimdeki tabloyu aldı. Kapımı açıp oturmamı bekledi.

-"Merhaba." Dedim arka tarafa doğru gülerek.

-"Merhaba kavgacı kız." Dedi Furkan sırıtarak.

-"Şey biz de geldik." Dedi Serin çekinerek.

-"Çok da iyi yapmışsınız." Dedim samimiyetle. Seviyordum onları.

Mine Furkan'ın oturduğu tarafın kapısını açtı. Tabloyu eline tutuşturdu.

-"Al bunu dikkatli tut, bir işe yara." Dedi mimiksiz bir ifade ile.

-"Aa ver bakayım neymiş bu?" dedi Furkan aldığı resmi incelerken. Serin de aynı şekilde incelemeye başlamıştı.
Mine o sırada sürücü koltuğuna geçti, arabayı çalıştırdı ve yolculuğumuz başladı.

-"Birinci sorum bu güzel şeyi nerden buldun? İkinci sorum neden yanımızda götürüyoruz?" Furkan dayanamamış yine sıralamıştı sorularını.

Mine ciddiyetle yola bakıyordu. Çok geçmeden dikiz aynasından Furkan'a doğru konuşmaya başladı.

-"Birinci sorum bu saatte neden uyanıksınız? İkinci sorum neden bizimle geliyorsunuz?" gelmeleri benim için sorun değildi tabi ki de Mine biraz rahatsız olmuştu anlaşılan.

-"Tamam be susuyorum cevaplama." Dedi Furkan sitemle.
Benzin almak için durduğumuzda bir poşet dolusu abur cuburla geri dönmüştü Mine. Aslında gerek yoktu. Fatoş ablanın yerinde yiyebileceğimiz bir sürü şey vardı. Hem sağlıklı hem de lezzetli.
Furkan'ın bu kadar sessiz kalmasını beklemiyordum ki çok geçmeden "İçim sıkıldı müzik aç kız." Diyerek beni dürttü.

Herhangi bir radyo kanalını açtım. Arka taraf çalan şarkıya eşlik ederken Mine'yi izliyordum. Yola dikkati, vites geçişleri, canını sıkan bir durumda kaşlarını hafif çatışı, arada bana attığı bakışlarda yüzünde oluşan gülüşü... Her ayrıntısı mükemmeldi.

Sonunda vardık. Arabadan eşyalarımızı aldık. Kumlara serdiğim örtüye Mine ile oturduk. Serin ve Furkan bizden biraz daha uzağa beton duvarın olduğu yere doğru gidip oturdular. Hala konuşuyorlar seslerini işitebiliyorduk. Gün doğmaya başlamıştı. Denizin duruluğu, havanın renk cümbüşüyle birleşince mükemmel bir görüntü önümüzdeydi. Mine'ye döndüğümde beni izliyordu. "Kaçıracaksın." Dedim. "Güneşin doğuşu senin gözlerinde." Dedi. Bakışları sevgi doluydu. Ufak bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Bilmiyordu, güneşin doğuşu gözlerimde değil birleşen dudaklarımızdaydı.
Biraz üşümüştüm. Ellerimi kollarıma birleştirdim. Üzerindeki ceketi çıkarıp bana sardı. Ben de diğer yarısını Mine'nin sırtına doğru uzattım. Biraz daha sokulduk birbirimize. Ellerimiz kenetli, başım boynunda öyle izledik manzarayı. Bir süre sonra uzandık yan yana. Gökyüzüne baktık ilk önce. Daha tam aydınlanmamıştı. Sonra birbirimize bakmaya başladık. Yüzümüzü inceliyor, gözlerimizde buluşuyorduk. Mine bana doğru omzunun üzerinde döndü. Ben de aynı şekilde ona doğru döndüm. Aramızdaki mesafe kayboldu. Saçlarında, yüzünde elimi gezdiriyordum ki biri boğazını temizledi.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now