Bölüm 85

998 99 325
                                    

Kar'dan

Aşağıdan gelen tıkırtılara gözümü açtım. Önce önemsemedim. Uyumaya devam edecektim ki sesler arttı. Mine'yi uyandırmaya çalıştım. “Bebeğimiz mi tıkırdıyor? Bebeğimiz düşüyor mu?” Diye tuhaf şeyler söylüyordu. Sonra kendine geldi.

-"Hırsız mı?” Yatakta doğrulduk. Sesleri dinliyorduk. Fısıltı ile konuştu. “Gerçekten biri var Kar. Sen 155’i tuşla ve aramaya hazır olarak bekle.” Yataktan çıktı.

-"Hey saçmalama nereye gidiyorsun?” pijamasından tutup çektim, gidemeden geri oturdu. “Birlikte gidelim.”

Eliyle alnını tuttu. “Ahh nasıl düşünemedik Furkan'dır o. Uyanmış eve girmenin yollarını arıyordur.” Haklıydı fakat diğer ihtimali de mutlaka düşünmeliydik.

-"Sevgilim mantıklı ama emin olmalıyız.”

-“Nasıl emin olacağız?”

-"Ya kızların odasına girip pencereden bakacağız Furkan'a ya da terasa çıkacağız.”

-"Teras.” Dedi. Bence de teras. Kalktık. Masanın üzerinden bir deodorant şişesini kaptı. Beni arkasına aldı. Temkinli bir şekilde parmak uçlarımızda tabiriyle sessizce yürüyorduk. Merdiven boşluğuna geldik, durduk biraz. Her çıtırtıda sıçrıyorduk. Korktuğumuzu birbirimize mümkün olduğunca belli etmemeye çalışıyorduk. Aşağıdan biri koşarak gelse korkudan bayılmazsam eğer suratının ortasına bir tane çakabilirim aslında. Etkisiz hâle gelirdi, ne diye korkuyorsam. Geçerken kızların odasına baktım. Birbirine sarılmış halde uyuyorlardı. Uyandırsak mı acaba? Yok şimdi boş yere kızları uykusundan etmeyelim. Merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladık, tam ortada durdu Mine. Bana döndü.

-"Ya buradan gelirse?” gece gece bu kadar adrenalin yeter. Kalbim çıkacak şimdi. Bin tane şey kuruyorum zaten. Bence odamıza dönüp kapıyı kilitleyelim. Önüne de bir şeyler koyalım. Gelen kişi de hırsızsa eğer sabaha kadar evi falan götürür. İş hallolur.

Deodorantı bir silah gibi önünde tuttu. Ben bir elim pijamasında diğer elim telefonumda aramaya hazır olarak bekliyordum. Ki hırsız çıksa karşımıza ben arayana kadar telefonu da alır giderdi. Yani umarım gider.

Teras odasına çıktık. Kapının kenarına duvara yapıştı. Perdeyi hafifçe açarak dışarıyı iyice izledi. “Temiz. Gel.” Dedi iki parmağı ile işaret ederek. Birileri polisiye çok izlemiş sanırım. Gülmemem gerekirdi ama kendimi tutamadım.

Kapıyı açıp terasa çıktık. Bu durumlarda tam tersi ses çıkarmamız gerekmez miydi? Hırsız varsa duymasın diye uğraşıyorduk resmen. Duysa kaçar. Kaçmazsa bizi vurur. Bu kadar basit bir denklem. Ya A ya B. Yüzde elli ne gelirse artık. Terasta kimse yoktu. Furkan'ın olduğu tarafa baktık.

-"Eee o orada yatıyor.” Dedi Mine’m.

-"Acaba uyanıp geri mi yattı.” Yüzünü aydınlatan ay ışığından endişesini görebiliyordum.

-"Olabilir. Tekrar sesleri dinleyelim.” Korka korka bir alt kata indik. Merdiven boşluğundan kafamızı uzattık. Dikkat kesildik. Birden bir el sırtımıza dokundu. Çığlık atarak sıçradık. Mine elindeki deodorantı her yere sıktı. Gözümü açamaz hâle geldim. Düşmemek için bir elimle merdivenlere tutundum. Başım dönüyordu. Yere oturdum. Öksürmeye başladım.

-"Geri zekalı ne yapıyorsun?” dedi Serin öksürüğünün arasında.

-"Ne oluyor?” Lena da geldi sesten anladığım kadarıyla.

-"Yaa Serin özür dilerim. Kızım hırsız sandım.”

-"Ne hırsızı kör oldum, gözüm yanıyor gözümmm.”

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon