Bölüm 97

904 88 264
                                    

Kar'dan

Sabah terasın sıcağına uyandım. Mine ile ter içindeydik. Burada yatmanın saunadan farkı yok. Masalın sonunu öğrenemeden uyuyakaldım yine. Hatta öyle bir uyumuşum ki terastan teras odasına nasıl geldim o yok bende. Küçükken hiç masal anlatanım olmamıştı. Babam, annemi anlatırdı. Onda da tutamazdı gözyaşlarını. Saklamaya çalışırdı, utanırdı. Ağlamak utanılacak bir şey değildi hâlbuki. Gördüğümü bilmesin diye uyumuş numarası yapardım hep. Ben onun ağladığının farkındaydım, o da benim uyumadığımın. Sessizce giderdi odadan. Hiçbir şey olmamış gibi. İkimizin arasında hiç konuşmadığımız bir sırdı bu sadece.

“Günaydın dünyamı güzelleştiren kadın.” Dedi sevdiğim. Gözlerini yavaşça açtı. Mavileri gökyüzüm oldu yine. İmkanım olsa bana olan bakışlarını kalbimde saklardım. Sonsuza dek.

-"Günaydın dünyamı dünya yapan kadın.” Asla altta kalmam.

-"Dünyanı dünya yapan demek.” Gülümseyerek sabah öpücüğümü bıraktı dudaklarıma. “Yalnız.” Dedi düşündü. “Kampçı arkadaşlar hâlâ terasta yatıyorlarsa kömür arkadaşlara dönüşmüş olabilirler.” Güldüm. Kapının yanında minderleri duruyordu. Yani onlar uyanmış aşağıya inmişlerdi bile. Başımla minderleri gösterdim. “Bu sanırım iyi olduklarını gösteriyor.” Fırsattan istifade bir daha öptü. Kalktık yataktan. Bir alt kata indik. Burnumuza gelen güzel kokular sarmıştı tüm evi. Benim bile karnım kazındı. Mine'yi düşünemiyorum. Hızlı bir duş aldık. Giyinip aşağıya indik. Güzel bir kahvaltı sofrasıyla karşıladılar bizi.

-"Günaydın.” Dediler.

-"Günaydın. Kahvaltıyı hazırlamışsınız. Uyandırsaydınız keşke bizi.”

-"Biraz erken kalktık. Keyifti bizim için. Yemek yapmayı seviyoruz.” Masaya oturduk.

Mine’m o sırada pankeklerle tabağımı doldurmakla meşguldü. Yeterli anlamında elini tutup gülümsedim. Yalnız masada yok yok. Üşenmemişler hiç. Üşenmeyen insanlara ayrı saygı duyuyorum.

Kahvaltımızı zevkle yaptıktan sonra ortalığı topladık. Gitme vakitleri geldi. Sırt çantaları vardı kocaman. Kumral olan çantasından bir kutu çıkardı. “Gittiğimiz yerlerden deniz kabukları topladık. Bunlar da bizden size hatıra kalsın isteriz. Düğününüze katılamayacağız ama yolunuz düşerse sizi kendi şehirlerimizde ağırlamaktan keyif alırız.” Sonra nerede oturduklarını tarif ettiler. Mine'm otobüs terminaline kadar bırakmak istese de sırtlarına aldıkları büyük çantaları ile sitenin önüne çıktılar. Biz de uğurlamak için yanlarında bekledik. Dolmuş geldiğinde Mine durdurdu. Son kez sarıldık. Sarışın binerken çantası kapıya takıldı. Gidemiyor ama gitmek için çırpınıyordu.

-“Kaptan hareket etme.” şoföre seslendi Mine'm. Ardından da çantasını kapıdan kurtardı. “Dikkat edin kendinize.” Dedi uyararak. Son kez gülmeleri kaldı bize. El salladık arkalarından.

Mine’m ile evimizin sessizliğine geri döndük. Biz birbirimize yetiyorduk ama böyle misafirimiz olunca da torunları gelmiş nine dede gibi seviniyorduk yani. Hem vedaları sevmiyorum ben. Vedalaştığın insanı bir daha göremeyebilirsin çünkü. Son bakışın, son kelimelerin hep o anda kalıyor. Hayat bir film değil ki, tekrardan başa saramıyorsun. Film bile olsa tekrar izlediğinde aynı sen olmuyorsun. Bu arada bize verdikleri deniz kabukları çok güzeldi. Çıkarıp çıkarıp bakıyorum. Sonraki günler aynı şekilde devam etti. Davetiyelerimizi bastırdık. Mine düğün yerini söylemek zorunda kaldı. Adresin neresi olduğu hakkında fikrim yok. Ama internetten baktım ben gizlice. Mekanı beğendim. Hem mekan kötü olsa ne olurdu? Dünyanın en güzel yeri sevdiğimin yanıydı. Davetiyelerimizi tüm siteye dağıttık. Her girdiğimiz evde ikram bombalandırmasından kaçmaya çalışsak da yediğimiz yemeklerin, içtiğimiz içeceklerin haddi hesabı yoktu. Bir de Mine’yi gören seviyor. Sevdikçe daha çok yedirmeye çalışıyor. Benim minnoşum isyan ediyordu en son. Dediğine göre minnoş midesine bu yaşattıkları çok ağırmış. Karnını tutup bunları söylemesi hoşuma gitti. Karnından öptüm. Böyle olacağını bilsek her gün başka eve giderdik. Vakit de yoktu gerçi. Bir günde 5 kilo almış olabiliriz. Diyetimizi tek bozduğumuz gündü. Şehir dışında olanlara gün içinde teslim edilmesi için bir kargo firması ile anlaştık. Kalan davetiyelerimiz de böylece İzmir'e yola çıktı. Davetiye eline ulaşan arıyordu. Hatta Furkan'ın tepkisi çok iyiydi. “Gerçekten evleniyorsunuz siizzz.” Diye bağırdı kulağımızda. Mine’m de “Oğlum bizi gelinlikle gördün de inanmadın. Davetiye gelince mi ikna oldun?” diye yerinde bir soru sordu. Ama Furkan, Furkan'lığını yapıp bir şekilde üste çıkmayı başardı yine. Seviyorum ben bu oğlanı.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now