Bölüm 63

1.6K 110 334
                                    

Kar'dan

Karakoldan çok uzaklaşmamıştık ki Mine durdu birden.

-"Aa! Ben poşetleri unuttum.”

-"Ne poşeti?”

-"Bir şeyler aldım ya onlar. Dur burada alıp geleyim hemen.” Başımla onaylasam da ben de onunla gittim ama içeriye girmedim. Hava güzeldi, merkeze gelmişken biraz dolaşsak fena olmazdı aslında. En azından şu ortamı dağıtalım istedim. Üst başımız da iyi değildi de ne giydiğimizi dert edemeyeceğim şimdi. Fazla geçmeden Mine döndü.

-"Dolaşalım mı biraz?” Diye sordum. Yorgun olma ihtimali var çünkü. Ben de yorgunum ama bedenen değil. Zihnim cidden ağırlaşmıştı.

-"İyi olur.”

Elini sıkıca tuttum. “Gidelim.” deyip gülümsedim. Dudağıma takılıp kaldı bakışları. Öpmek istiyordu. Her hali çok tatlıydı be. Keşke şu an görünmez olabilseydik. Yanımızdan geçen insanlar vardı. Yine de tutamadım kendimi dudağı ve yanağı arasını elimi dışarıya paravan yaparak kısacık öptüm. Etkilenip yere bakmaya başladı. Mine hanım buna bile dayanamıyorsunuz, ne gitmesinden bahsediyorsunuz siz? Yürümeye başladık. Bodrum sokaklarında kaybolacaktık. Kaybolmak diyorum çünkü girdisi çıktısı çoktur buranın. Evler dip dibedir, bembeyazdır. Sokakları dardır. Çoğu yerde meyhane tarzı alanlara çıkarsınız. Kimse kimseyi rahatsız etmez. Tekilacılar Sokağı, Barlar Sokağı gibi değişik sokak adları vardır. Butik oteller, küçük kafeler, kapı önüne taburesini atmış esnaf... Hatta şöyle diyelim günü birlik geldiniz. Kalacak yeriniz yok. Bazı ev sahipleri evlerinin odalarını kiraya verdiklerini bile görebilirsiniz. Ama ne kadar hijyenik ve güvenilirdir bilmem. Yasal olduğunu da sanmıyorum. Ben olsam tutmam yani. Tehlikeli ya kimse tutmasın.

Hiç konuşmadan devam ediyorduk. Bakışlarını yakalıyordum sık sık. Susmuyorduk aslında. İçinden şu an için şükrettiğine adım gibi eminim. Çünkü ben öyle yapıyorum. Evlerdeki boncuk mavisi tonuna burada Bodrum mavisi derler. Aynı begonvile Bodrum çiçeği dedikleri gibi. Yakışıyor da. Mine'min mavi delisi olduğunu bildiğimden bu ortama bayıldığını düşünüyordum ki etrafa hayran hayran bakıyordu. Bayılmış.

-"Burada her sokak denize çıkıyor.” dedi sokağın sonundaki denize bakarken. Dediği gibi Bodrum'da her sokak denize çıkardı. Aslında benim de her sokağım denize çıkıyordu. Mine'nin mavilerindeki derin denizlere. Meltemi üşütmezdi dik bakışlımın. Tatlı tatlı eserdi, gıdıklanırdı içim. Ben buradayım derdi. Kalbimi yine ona bırakırdım. Tek sığınağım oydu.

Sağımızda ve solumuzda yan yana sıralanmış beyaz evler vardı. Evlerin üzerlerine tırmanmış ve bir şekilde tutunabilmeyi başarmış pembe begonviller selamlıyordu bizi her yerden. Hayat biraz mavi, biraz beyaz, biraz da pembeydi burada. Şu anki halimiz ise toz pembe. Kir tutmayanından. Yerdeki taşlar bile güzel geldi gözüme. Böyle kilit taş değil de ne diyeyim kırılarak yapılan kayrak taşların küçüğü olur ya onlardan döşenmişti. Biz tam ortada duruyorduk. Hemen orada bir fotoğrafımızı çektim. Kontrol ettim, istediğim kadar geniş bir açı yakalayamamıştım. Önümüzden geçen birini durdurup rica ettim. Kırmadı. Mine hızlıca poşetleri kenara bıraktı. Yakınlaştık iyice birkaç poz değiştirip çokça teşekkür ettik. Bir sürü anımız olsun istiyordum. Fotoğraf albümü yapalım. Yaşlanınca da karıştıralım onu, gülelim, bak sen burada karakola düşmüştün kalpazanlıktan diyeyim. Kalpazan sevgilim benim. Kimlerle nişanlıyım ben ya. Çok tehlikeli uff. Ama çok da çekici be. Bakmaya doyamıyorum. Seyrettiğim en güzel manzaram benim... Biraz daha kalabalığa karıştık.

-"Acıktın mı?”

-"Hayır.” Dedi başını olumsuz anlamda sallarken. Gözümün içine bakıp duraksadı. “Sen acıktın mı?”

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now