Bölüm 28

2.6K 176 48
                                    

Kar'dan

Nefes almaya ihtiyacım vardı. Hastane odasında kalamazdım. Mine'nin yanına gitmeye karar verdim. Biraz görsem iyi gelirdi. Asansöre bindim. Kendimi geri çevirene kadar tüm katları gezmiş olabilirim. Kimse de yardım etmedi ya. Biri şu kız zorlanıyor sandalyesini çevirivereyim demedi. Kendini başkasının yerine koyabileceğin en travmatik yerlerdendi hastane ortamı. Galiba ben öyle düşünmüşüm. Neyse zor da olsa Mine'nin olduğu kata inebildim. Kollarım çok yoruldu. Camın önüne geldim. Mine'nin yüzü gözükmüyordu. Üzerine beyaz bir çarşaf çekmişlerdi. Yanlış mı görüyorum? Uyuyor diye mi çekmişlerdi? Yoksa kendi üşüyüp mü çekmişti çarşafını? Ölenlerin üzerini böyle örterlerdi en azından televizyonda öyleydi. Gerçek hayatta da böyle miydi? İnanmak istemiyordum. İnansam kafayı yerdim. Kendimi bıraktım resmen. Sandalyeden yere istemsiz bir şekilde indim. Camın altındaki duvara sırtımı yasladım. Deli gibi ağlıyordum deli gibi. Tüm bunlar olamazdı. Bizim başımıza gelemezdi. Ben ona bakmaya kıyamıyordum toprağa vermeye nasıl dayanırdım. İnsanı iskelet kas sitemi dik tutar diye öğretmişlerdi. Peki beni neden tutmuyordu? Yığıldım. Hemen orada. Bir ayda girmişti hayatıma ve bir anda çıkmıştı. Artık nefes almıyor olması benim de yaşamam için hiçbir sebep bırakmıyordu. Kalbimi de alıp gitmişti. Ellerimle gözlerimi sıkıca kapattım. Onun gözleri önüme geldi. Son bakışı... Son kez seni seviyorum deyişi... Korktuğum başıma gelmişti işte. Onu buradan sürekli izleyip bırakmamalıydım. Bu kadar kolay bir şeyi bile başaramadım. Peki ben ne yaptım? Yukarıda güldüm, eğlendim, gereksiz tartışmalara girdim. Son anını bile göremedim. Hissedemedi beni. O hayatımdan kayıp giderken tutamadım onu hissedemedim gittiğini. Belki bir sorun olduğunu fark edip haber verirdim. Belki hemen müdahale ederlerdi. Belki belki belki. Belkiler arasında tek bir gerçek vardı. O da çok geç olduğuydu.

-"Kar." Sesi geldi kulağıma, güzel sesi. Melek olup son kez fısıldıyordu belki de ismimi. "Kar!" bir daha aynı şekilde. Belki de aklımı kaçırıyorumdur.

-"Hanımefendi." Bu kim ya farklı bir ses. Ben de mi öldüm acaba. Bu acıyla ölürdüm zaten. Mantıklı. Neyse kolay oldu. "Hanımefendi iyi misiniz, düştünüz mü?" ölmemişim. Hemşire yanıma eğilmiş kolumu tutuyordu. Gözlerimle ona bakarken arkadaki yatak dikkatimi çekti.

Mine yorgun gözlerle ama endişeyle beni izliyordu. Aydınlandı her yerim. Yanına süründüm resmen. Sedyeden destek alarak ulaştım ona. Yüzünü tuttum. Gözlerinin içine baktım. Mavilerine derin derin baktım. Ölmemişti.

-"Sen ölmedin de mi?"

-"Hayır. Benden kolay kolay kurtulamazsın." Dedi. Biraz güldü ama gülmesi acıyla son buldu. Eli karnına gitti.

-"Ee şurada ölen kim?" dedim cama bakarak. Bir şey de yok orada. Hayal mi gördüm ben ya. Odanın kapısı açıldı ve örtülü sedye arkamızda durdu. "İşte bak bu."dedim. En azından hayal değilmiş. Şöyle bakınca da altındaki şey pek insana benzemiyordu aslında.

Hemşireler güldü. Diğer sedyeyi taşıyan müstahdem konuştu.

-"Abla korkma ölü değil bu. Abla uyandı." Dedi Mine'yi göstererek. "Onu odaya alıyoruz da alacağımız ondanın monitörü bozuk. Biz de çaktırmadan bunları sedyeye koyup, üstlerini öreterek oradan oraya götürüyoruz. Sürsen ayrı dert. Tekerlekleri her yere takılıyor. Düşürüp de kovulmaya niyetim yok. Zaten ne kadar maaşım var ondan da olmayayım. Bu yolu bulduk kendi içimizde. Kimseye deme." Ne konuştu be. Hayatımın en gereksiz bilgilerinden birini büyük bir heyecanla dinlemiştim. Tamam mantıklı. Ama benim için de mantıklıydı yani. Bir daha bakınca harbiden insanla ilgisi yoktu ya. Ben nasıl karıştırdıysam.

-"Ama yarın uyanacak dediler." Dedim hemşirelere doğru.

-"Sevgilim yemek yedin mi?" Mine ne diyon ya dur şimdi. Elimi saçlarında gezdirdim.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now