Bölüm 56

1.4K 112 234
                                    

Mine'den

Kahvaltı masasına yerleştik. Çaylarımızı getirdi Kar. Huzurlu bir gün istiyordum. Kalanı huzurla geçsin. Duru da kafamı karıştırdı. Nereden çıktıysa. Kuruntu yapmamalıyım. Sevdiğime odaklandım. Poğaça! Aa onu n’apcam? Yere döksem yanlışlıkla. Günah ama ya.

-"Bebeğim poğaçada margarin falan çok var yemeyelim. Çok kalorili. Dikkat edelim iyice kilo aldık.” Hah burası güzel oldu.

-"Ya çok mu kilo aldım?” telefonunu alıp ön kameradan yüzüne bakmaya başladı. Üzgün bir şekilde geri bıraktı. Olanları dehşetle izliyordum. Dehşet çünkü bir kadının diyete girmesi özellikle de formu gayet iyi ise mutsuzluğun başlangıcıdır. Çünkü zayıf olduğundan kilo vermesi yavaş olacaktır. İki kat işkence. Balayında diyet. Ne güzel. “Ben sadece çay içeyim.” Al işte. Gerizekalısın Mine sen.

-"Hayır güzelim sen almadın ben aldım. Sadece sağlıksız. Poğaça yemeyelim. Diğerlerinden yiyelim.”

-"Yok yemeyeceğim.” Hayda.

-"Bak halsiz kalırsın yüzeceğiz daha.”

-"Hayır hayır istemiyorum.”

-"Bu yaptığın sağlıksız.”

-"Olabilir.”

-"Ya tamam Begüm'ün yaptığını yemeni istemediğimden öyle dedim.”

-"Biliyorum.” Dedi gülmeye başladı. “Kıyamazsın sen bana. İtiraf etmeni bekledim. Ama kilo aldık haklısın sevgilim.” Gülüşü değişti birden. Bana doğru yanaştı. İfadesi çok çekiciydi. “Geceler uzun.” Dedi sessizce. Dişlerini alt dudağına geçirdi. Uzun demek. Uzun değil ki. Ağustos ayındayız. Gündüzler uzun, geceler kısa. Coğrafyası da kötü. Bir saniye be. Demek geceler uzun. “Güzel mi bari?” ne güzel mi?

-"Hayallerim mi?” dedim imayla. Büyülendim ben bu kadına. Nasıl baktıysam artık?

-"Hayır.” Dedi gülmesini bastırmaya çalışarak. “Elindeki poğaça.” Dudaklarını birbirine sımsıkı yapıştırdı. Elime baktım Begüm’ün poğaçası, yarısını da yemişim. Lan harbi büyü yapmış içine bu. Ne ara aldım ben bunu? Ne biçim bir insanım ben ya, ne yediğimi de bilmiyorum.

-"Afiyet olsun.” Dedi gülüşünü serbest bıraktı. Ben de yemeğe devam ettim. Güzel yapmış, yumuşak. Aman. Bir tane de ona uzattım. Gülerek eşlik etti bana. Kahvaltımızı yapıp bulaşıkları makinaya yerleştirdik. Güneş tepedeydi. Bu saatte denize gitsek gece uyuyamayacağımız kesindi. Bahçeyi gezdirdi bana. Çardağın altında demir divanlar vardı. Üzerine minder koydu. Biraz da serindi orası. Elinde bir kitapla geldi. Yanıma oturdu.

-"Hep bunu yapmak istedim.” Dedi. Çardak altında kitap okumak? Hımm. Sırtını geriye yasladı. Beni çekip göğsüne yatmamı sağladı. Bacaklarımız birbirine karıştı. Uzunca yanağımdan öptükten sonra başım başının hemen yanında ona temas ediyordu. Nefesi yanağımı sıyırıp geçiyor ufak bir gıdıklanmayla beraber içimde bir ürpertiye neden oluyordu. Kollarını iki yanımdan  dolayıp dirsekleri ile benden de destek alarak kitabın ilk sayfasını önümde açtı. Bacağımı çekerek dayanak yapmaya çalıştım. Birlikte okuyacaktık. Onun nefesi üzerimdeyken nasıl odaklanacağım o da ayrı mesele. Öyle olmadı, yanıldım. Birlikte aynı rüyaya dalmış gibi kitaba odaklandık. Kolları yorulduğunda, hafif titremesini hissettim ve kitabı devraldım. Karnımda dinlendirdi ellerini. Sayfayı okuduğumu onun koluna ufak bir öpücük kondurarak belirtirken o da okuduğunu yanağıma sabitlediği dudaklarını kıpırdatarak belli ediyordu. Öpüyordu bir bakıma. Ilık hava, ılık esen rüzgar, harika bir kitap ile kendimden geçtim resmen. Dünyanın en güzel yerindeydim. Sevdiğimin kollarında.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now