Bölüm 90

1K 93 391
                                    

Kar'dan

Sabaha bahçede gözlerimi açtım. Mine'm hâlâ uyuyordu. Furkan hamağındaydı. Duru bir sandalye tepesinde masaya kapanmıştı. Ama kafası cips kasesinin içindeydi. Serin ve Lena sedirdeydiler. Lena, Serin'e iyice sokulmasına rağmen bir eli gitarını tutmaya devam ediyordu. Biz ise evin duvarına sırtımızı yaslamış yerde oturur vaziyette kalmıştık. Gece iyi dağıttık anlaşılan. Benimkinin dudaklarından usulca öptüm, gözlerini açtı. Güzel gülümsemesi belirdi birden. “Ne güzel bir günaydın bu böyle.” dedi. Biraz kımıldayınca eli beline gitti. Yüzünü buruşturdu. Tutulmuş beli.

-“Yatağımıza yat.” Dedim elimi belinde gezdirdim. Omzumdan öptü. İçim gıdıklandı biraz nefesinden. Gülümsedim.

-"Sen de yatacak mısın?”

-"Yok hayatım, ben uykumu aldım. Sen uyurken kahvaltı hazırlarım.”

-"Bu olmaz işte. Sen nereye ben oraya. Her işi birlikte yapacağız.” Saçlarımı düzeltti. Kalktık yerden. Her yanım ağrı içindeydi. Bir iki esneme hareketi yaptım. Birkaç çıtırtı geldi. Fena tutulmuşum.

Duru'nun başına geçtim. Omzuna dokunup korkutmamaya çalışarak adını söyledim. Kafasını cips kasesinden kaldırdı.

-"N'oldu?” dedi. Bakıyor mu bakmıyor mu gözlerinin şişliğinden anlaşılmıyordu. “Hadi çabuk söyle.” Elini saçına koydu. Eline gelen cips tanesine bakıp ağzına attı. Sanırım kahvaltıyı da aradan çıkarıyor.

-"Burada yatma içeriye geç. Her yanın tutuldu.”

-"İyi fikir.” Dedi tekrar cips kasesinin içine kafayı koydu. Seviyorsa orayı ne bileyim. Kıvırcık saçları kapladı her yanını. Güldüm bu haline. Diğerleri iyi durumda olduğundan uyandırmadım. Birer ağrı kesici içtik Mine ile. Bahçeyi de ses çıkarmamak adına öylece bıraktık.

Kahvaltılıkları çıkardım. Peynir gibi şeyleri dolaptan en son çıkarmak mantıklıydı. Çünkü sıcakta en çok mikrop üreten şeylerden biri peynirdir. Ben her peyniri de yemem mesela. Süzme peynir yerim. Bir arkadaşımın dediğine göre süzme peynir hariç diğer peynirlerin içine olgunlaşması için bir madde koyuyorlarmış. Bu da insan sağlığı için zararlıymış. Tabii yediğimiz onca şeyden sonra hangi birine dikkat edeceğiz, o da ayrı konu. En basit örneği akşamki cipsler, içkiler ya da diğer şeyler. Bunlara dikkat etmezken de peynire laf etmem de saçma oldu. Zararlı olan şeylerin bu kadar güzel olması da ayrıca kötü. Sağlıklı şeyler bu kadar güzel olsa ya. Mine'min yaptığı marsmallow aklıma geldi. Kaç tane yedim ben ondan ya. Sözde tatlı sevmiyorum.

Kahvaltı masası hazırlama planımı erteleyeceğim sanırım. Sevgilim tezgaha dayanmış uyanık kalma mücadelesi içerisindeydi. Benim de her yanım ağrıyor. Elinden tuttum. Kapattığı gözlerini gülümsemeyle aştı. Peşimden yukarıya sürekledim. Biraz daha sarılarak uyuduk. Sarılmak mucizevi bir şey. İyi eden bir şey. Aşkla en çok onun bağlantısı var. Sevdiğimin kollarında, boynundaki bana ayrılan yerinde bir ömür kalmak istiyorum. Çok mu be?

-"Minee, Karr... Minee!”

-"Hıı n'oldu?” gözümüzü açtık. Serin karşımızdaydı.

-"Kahvaltı hazır hadi gelin.”

-"Tamam geliriz.” Dedi Mine'm biraz daha sarıldı bana. Bugün dost elinden yiyecektik. Üzerimizi değiştirip indik. Akşamdan kalma halleri yoktu. Aksine enerjikti hepsi. Şakalaşıyorlardı her fırsatta.

-"Kaç gündür başınızdaydık.” Diye giriş yaptı Lena. Başınızdaydık oldu mu Lena ya? Dost ne önünde, ne arkanda, ne başındadır. Dost yanındadır. Ola ki ayağın takıldı düşmene engel olandır dost.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin