Bölüm 65

1.4K 115 240
                                    

Kar'dan

-"Kaza mı yaptın?”

-"Iıııı şey.” Ne diyeceğim? Arabanın hali komikti de böyle sorunca da bir ciddi oldu ortam.

-"Sana bir şey oldu mu?” off üşüdüm sanki ya. Başımı olumsuz anlamda sallayıp başımı eğdim. Niye suçlu hissettim şimdi? Çenemden tutup başımı kaldırdı. Gözlerimin içine baktı. “Bir daha sakın başını eğme. Sana bir şey olmamış ya önemli olan bu.” Dudağımdan hafifçe öptü. “Kendini tehlikeye atmanı istemiyorum. Özellikle benim yaptığım bir hata yüzünden. Sana bir şey olsaydı yaşayamazdım.”

-"Sen gerçekten gitseydin bana bir şey olmasına gerek yoktu. Asıl o zaman olan olurdu. Bir daha sakın beni bırakma.” Dedim göğsüne başımı yasladım. Kalbi çok hızlı atıyordu. Göğsünü delip çıkacak gibi. Dinledim dinledim sakinleşmedi. “Şimdi buradasın ya önemli olan o.” Bir arabanın gelmesiyle ayrıldık. “Evde konuşalım bunları olur mu?” gözlerini yumuşakça kapatıp onayladı.

Cebimden anahtarı çıkardım. “Ben süreyim mi?” dedim gülerek.

-"Yooo hayır hanımefendi. Trafik bu saatte yoğun.” Uzanıp aldı anahtarı.

-"Aşk olsun ama. Buraya kadar getirdim.” Arabaya geçtik. Ben sürmeyecektim. Sürmek de istemem fakat işin tatlı tarafı bu.

-"Bebeğim, benim yetenek abidem. Tabii ki sen mükemmel sürersin de biz seninle biraz daha çalışalım öyle gece çık. Hem dolmuşla neden gelmedin ki?”

-"Eee dolmuş yavaş olur.”

-"Taksi?” doğru taksi.

-"Düşünemedim.” Gülmeye başladı. Aynaları düzeltti. Şu an ne seksi duruyor be. Ciddi ama gülüyor. İkisi bir arada. Güzel karışım. Tek içim. Biraz sert. Biraz yumuşak. Ortası yok. "Ya gülme.” Bana bakıp elinin dışını yanağımda gezdirdi.

-"Sen de gül. Aydınlansın bu şehir. Güneşim doğsun... Yüreğime...” gözlerimi kapattım. Sözleri içime işlerken dudaklarımda dudaklarını hissettim. Aşkla öptü. Yüreğim yine ona koştu.

Otopark ücreti ödeyip oradan çıktık. Yarım saatte de evimize vardık. Duşa girmemiz gerekliydi. Beraber mi girecektik, hayır.

-"Sevgilim sen duşa gir. Sonra ben girerim.” Dedim. Yüzünde hayal kırıklığı oluştu. Nedenini sormadı. Sorsa da söylemezdim zaten. Onaylayıp istemeye istemeye dediğimi yaptı.

Cep telefonum odadaki masanın üzerinde duruyordu. Tabii aşağıda Mine'nin telefonu olunca karıştı. Kafa da kalmadı ki hangi telefon benim diye kontrol edeyim. Hep bizim telefonla da pek işimiz yoktu şimdi. Fotoğraf çekilmek ve aramak dışında elimizi bile sürmüyorduk. Açıp baktım. 94 cevapsız arama. Oha. 7 tane mesaj. Cevapsızların çoğu bilmediğim numaralardandı. Bunlar Mine sanırım. 4 kere babam, 3 kere de Fatoş abla aramış. Ekrem amcaya deyince haliyle onlar da haberdar oldu. Geri aramam lazım. Arama tuşuna basıp açmasını bekledim.

-"Kızım ne yapıyorsunuz siz Allah aşkına.” Oo sert yaptı.

-"Baba...”

-"Baba deme bana. Kaç gün oldu daha gideli karakola düştünüz. Sabrımı mı sınıyorsunuz benim? Saatten haberin var mı senin?”

Saate baktım. “22.52”

-"Bir de söylüyor. Aferin.”

-"Biz Furkan'a...”

-"Ne Furkan'ı. Baban Furkan mı?” haklı. Sustum. Sustu. Nefesi sinirli geliyordu. “İyi misin peki, Mine iyi mi?”

-"İyiyiz baba.” Merak etmeyin desem şimdi bir azar da oradan yiyeceğim.

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang