Bölüm 72

1.2K 105 327
                                    

Mine'den

Uyandığımda bir çift gözle buluştum. “Günaydın.” Dedi öperken. O öptü ya gerçekten gün aydı.

-"Günaydın.” Günü sevdiğinle  bitirip yeni güne onunla başlamak dünyanın en en en güzel şeyi değil de ne? Şunun gülüşüne bakar mısın? Güneş sanki oradan yükselmiş gibi.

-"Nasılsın?”

-"Hıııı?”

Doğruldu hemen. “Hayatım iyi misin?” gözlerime ciddiyetle bakıyordu.

-"İyiyim. Gülüşüne takılı kaldım. Bir daha güler misin?” kendini geriye atıp elleri ile yüzünü kapattı. Ama ben o gülüşü görmek istiyordum. Saklıyordu benden. Ayıp ayıp. Ellerini çektim yüzünden. Gülünce oluşan o olağanüstü kıvrımından öptüm. İnsan da dayanamıyor ki. Biraz kaçamak yapsak fena olmazdı. Kar anında tişörtünü çıkarıp attı. Bu iş birazdan öteye gidecek. Öpüşmelerimiz yoğun bir hâl alırken kapının çalma sesiyle birbirimizden ayrıldık. Ve eminim içimizden aynı soruyu sorduk. Kim lan bu densiz? Kapı kapalıysa hani balayında bu çift rahatsız etmeyelim olayı yok. Israrla çalmaya devam edince Kar yerdeki tişörtünü alıp hızlı adımlarla aşağıya indi. Kapı kilidini açana kadar ona yetiştim. Suzan teyze çıktı karşımıza. İkimize şöyle baktı.

-"Günaydın. Rahatsız ettim kusura bakmayın.”

“Günaydın.”

Kar'ın yanında yerimi aldım.

-"Güzellikler çok uzatmayacağım. Yarım saat sonra kahveye bekliyorum. Duru da geliyor yalnız bırakmayın kızı.” Giderken durdu. “Kahvaltı yapmamış bir haliniz var. İkram olacak yemeden gelin.” Kahvaltı niyetine sevdiğimi yiyecektim, engel oldun yönetici kadın. Peki, tamam, geliriz gibi ortaya karışık şeyler söyledik.

Giyinmek için yukarıya çıktık.

-"Güne mi gidiyoruz?”

-"Gibi gibi.” Dedi gülerek. Biraz ima vardı. Neyse ya gidelim görelim.

5 dk kala çıktık evden. Ali enişte denk geldi. Yalnız benim araba hâlâ yok.

-"Mona Lisa'nın gününe mi gidiyorsunuz?”

-"Ne?” dedim.

Kar ise “Evet.” Dedi. Bence ‘Ne?’ denilmeli. Soracağım ya.

-"Suzan teyze mi Mona Lisa?”

-"Evet görmüyon mu? Ne güldüğü belli ne ağladığı. Surat hep aynı. Büzüştürmüş ımmh böyle sırf çene.” Yüzünü taklit ediyordu karşımda. Koca adamsın be. Yalnız benzetti. Hakkını yiyemem. “Derya teyzen evde mi acaba.” Islığını çaldı. At çağırıyor sanki.

Derya teyze sekerek kapıya çıktı. “Geldim Ali Bey geldim.” At değil ceylan çağırıyormuş.

Arkasından elleri iki yana açılmış “Neden ben?” yüz ifadesiyle Duru çıktı. Bizi görünce rahatladı. Küçük bir selamlaşmadan sonra eve doğru yürümeye başladık. Ali enişte ile Derya teyze önden giderken adımlarımız olabildiğince yavaştı.

-"Hadi ben zorunluluktan gidiyorum da kuzum sen niye nişanlınla kendini feda ediyorsun?”

-"İyi işte seni yalnız bırakmamış olduk.”

-"Benim için hava hoş. Yazık kıza ama hayattan soğuyacak.” Niye öyle dedi ki.

-"Ne oluyor ki orada hayattan soğutacak kadar?” alt tarafı gün yani. Kötü mü yemek yapıyor? Beceriksiz mi?

-"Yok bebeğim o kadar da değil, merak etme.” Bence de değil. “Küçükken bu ortamlarda az bulunmadık Duru ile. Senin de görmeni istiyorum.”

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now