Bölüm 77

1.2K 107 581
                                    

Mine’den

Eve geldiğimizde bir kırmızı bavul karşıladı bizi. Ne Kar'ın ne de benim böyle bir bavulum vardı. Bahçeden gelen sese yöneldim. Biri vardı bahçede. İncire ulaşmaya çalışan bir kız.

-"Heyy!”

Kız ayak parmakları üzerinden topukları üzerine indi. Bize doğru döndü yavaşça. Yok artık. Serin lan Serin gelmiş.

-"SERİİNN!.. Kızım ne işin var burada? Haber verseydin ya geleceğini. Adresi nasıl buldun? Bir de incire o kadar sarılma kaşındırır.” Hem geceleri incir ağacının altında üç harfliler vardır derler. Bu salak çarpılır maazallah akşam akşam hoca aramayalım.

-"Ben de seni çok özledim Mine'cim.” Dudağını umursuzca yana kıvırdı. Kafamda sorular dolaşırken vücudum hareket etmeme izin vermiyordu resmen. Kaldım öyle.

-"Yaa hoş geldin. İyi ki geldin.” Dedi Kar. Birbirlerine doğru yürüyüp sarıldılar. Bu kız beni hep kurtarıyor.

-"Hoş bulduk tatlım.” Sarılması bitince bana çevirdi bakışlarını. “Nişanlını örnek al biraz. Bak kız ne kadar da kibar. Sen hâlâ niye geldin, nasıl geldin? Bana baksana sen bu kollarım neden açık duruyor acaba?” Neden açık duruyor ne bileyim ben? Dengeyi bulmak içindir belki. Neden geldi ki? Bir sorun var sanki. “Kızım sarılsanaa.” Haa tamam. Ulan dalıp gittik yine. “Kızılın geldi. Sana geldi.” Manyak ya. Gülümsetti beni. Sarıldım kocaman. Şu sağa sola sallanıp dengeyi kaybettirecek olanlardan. Ama biz hacıyatmaz gibiydik, devrilmedik. Devrilmeyiz de. Özlemek de özlem gidermek de iki kucak arasındaydı. Sarılınca anladım. Çok özlemişim kızılımı.

-"İyi ki geldin Serin'im.” Dedim. “Özledim.”

-"Yalan söyleme kızım.”

-"Niye yalan söyleyeceğim?”

-"Özleyen arar da sorar da. Sen bir balayına gittin unuttun bizi. Hayırsız.” Koluma vurdu. Haksız olduğunu söyleyemem. İhmal ediyorum sevdiklerimi.

-"Lena nerede?” sevgilimden mantıklı bir soru. Harbi Lena nerede? Olsaydı şimdiye kadar çıkardı ortaya. Cevap beklerken yüzündeki gülümseme solup gitti.

-"Bunu sonra konuşalım.” Dedi kızıl. Ciddileşti. Bu iyi değil. Hiç iyi değil.

-"Kızım korkutma beni.” Dedim. Yere doğru bakmaya başladı. Çardağın altına geçip sedire oturdu. Kar ile birbirimize bakıp kaldık kısa bir süre. Sonra yanına geçtik biz de. “Serin'im.” Dedim.

-"Hııı!” ulan ters bir şey diyeceğim şimdi. Hııı ne? Neyse sakin Mine. Tamam sakinim.

-"Ne olduğunu bilmiyoruz ama sen anlatmaya hazır olana kadar da zorlamayacağız tamam mı? Ne zaman iste...”

-"Lena ile ayrıldık.” Bir saniye ben buna hazır değilim.

-"Ne?”

-"Kızım ne demek ayrıldık? Buraya gelişine mi ayrıldık diyorsun?” Dedim. Ne olduğunu bildiğim halde yanlış anlamak istiyordum.

-"Saçmalama Mine. Düpedüz ayrıldık.” Susup bekledim. Anlatmak isterse devamını getirirdi. Geriye doğru yaslandı. Gökyüzüne konuşuyor gibiydi. “O unutamadığı eski sevgilisiyle tekrar konuşmaya başlamış. Lanet olasıca iki yıldır ortada yoktu ve ben gelince hortladı.” Birden ayağa kalktı. Bakır gözlerindeki ateş alevlendi. “Ya Mine düşünebiliyor musun?” şu an düşünemiyorum valla. Elini havaya kaldırıp indirdi. Yüzünü buruşturdu. İmkanı olsa havayı dövecek gibiydi hareketleri. “Onu terk edip giden biriyle tekrar başladı. Ben ona evlenme teklifi ettim ve kabul etti.” Çardağın altında deli gibi dolaşmaya başladı. Bu hali beni biraz korkuttu ne yalan söyleyeyim. Durdu. Cebinden bir şey çıkardı. Bize doğru uzattı. Yüzüğüydü. “Yüzük taktık. Siz de şahitsiniz. Nasıl mutlu olduğunu gördünüz. Ama o ilk fırsatta eski sevgilisine geri döndü.” Yerdeki taşa bir tane vurdu. Yuvarlanıp gitmesini izledi. “Birinci önceliği değildim. Terk ederken de hiç acımadı. Sözleri o kadar katıydı ki benim bir kalbim olduğunu unuttu. Ben bile unuttum.” Geri oturdu yanımıza. “Gitme, dedim. Yalvardım. Gururum kalmadı... Ben kimseyi bu kadar sevmedim.” Son cümlesinde sesi o kadar acı ve çaresizlikle çıktı ki benim bile kalbim parça parça bir hâl aldı. Onunkini düşünemiyorum. Bir rüzgar esse kum taneleri gibi etrafa savrulmaya hazırdı belli ki. Kalpsiz derlerdi Serin için. Sevgililerini aniden terk eder, en ufak üzüntü belirtisi göstermezdi. Hayatına olduğu yerden devam ederdi. Bu sefer öyle değildi. Derindi yarası. Belki de ilk kez terk edildiğindendi. “Gidecek başka yerim yoktu. Bilmiyorum kaçıp kurtulmak istedim. Ama gittiğim yere kendimi de götürdüğümü unuttum. Yine kendimden kurtulamadım.”

Mine Çiçeği (G×G) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin