Bölüm 16

31.6K 1.9K 511
                                    

Sevgili okuyucularım; kurgumu sevdiğinizi biliyorum. Yani sevmeseniz elbette okumazsınız. Fakat yeni bölüm istediğiniz kadar keşke birazda yorum yapsanız. Şöyle bir dönemde herkesin bir morale ihtiyacı var. Bende moralimi kurgularla, aldığım yorumlarla düzeltiyorum. Beni anladığınızı düşünüyorum. İyi okumalar.

Gözlerim karşıda, kulağım Karan'daydı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gözlerim karşıda, kulağım Karan'daydı. Dudaklarım aralanarak kendime gelirken Eyşan, bedenini bize doğru çevirerek içki bardağını eline aldı; fakat bulunduğumuz vaziyeti gördüğünde bardak elinden kayıp gitmişti. Çıkan gürültüyle herkes önüne dönüp Eyşan'a bakarken, bacaklarımın üzerindeki eli itekleyerek oturduğum koltukta ondan uzaklaştım. Eyşan dolu gözlerini Karan'dan çektikten sonra dişlerini sıkarak bana bakmıştı.

"İçme artık. Eve gidelim." Diyerek ayakkabısıyla cam parçalarını itekleyip Eyşan'a dönmüştü Candaş.

"Çiçek, sen de geç." Dediğinde İlker, Çiçek başını sallayarak Candaş'la birlikte ayağa kalktı. Gözlerimi hepsinden çektikten sonra önümdeki alkol bardağına baktım. Ardından yanındaki dolu şişeye. Oturduğum yerde sırtımı dikleştirirken şişeyi parmaklarımla kavrayıp birkaç yudum içtim. Geri indirdiğimde İlker bana kaçamak bakışlar atıyordu. İlker'i es geçerek arkasında kalan deske döndü gözlerim. Bar taburesine oturmuş, bir arkadaşıyla sohbet ediyordu.

Herkes öyle sanıyordu. Ama öyle değildi.

Yutkunduktan sonra gözlerim dolu bir şekilde tekrar şişeyi diktim. Kendimi alkole doyurduktan sonra boşalan şişeyi koltukta yanıma bıraktım.

"Beş dakikada ne efkarlandın be?" Diyerek bana söylendiğinde İlker, duymazdan geldim.

"Söyle de bir şişe daha getirsinler." Dediğimde, "Hayır." Demişti Karan. Kaşlarım çatılarak yüzümü ona çevirdim aniden.

"Niye? Ben senin gözbebeğin değil miyim? İstiyorum o şişeyi." Diye yakındığımda İlker öksürük krizine girmişti.

"Sen onun neyisin, neyisin?" Gözlerimi devrirek İlker'e döndüm.

"Gözbebeği. Lakabım Dide'ymiş." Dediğimde dudakları aralanmıştı. Kaşlarıda kalkarken, "O lakabı sonunda sen aldın demek." Diyerek dudaklarını yaladı. "Eyşan duyunca kıyamet kopacak gibi." Derken masaya iki adam gelmişti birden.

"Merhaba." Diyerek ceketlerinin düğmesini açıp karşımıza oturdular. Karan ve İlker rahat olduğuna göre alışveriş yapacaklardı bu müşteriler. İç çekerek tekrar deskin yanındaki adama baktığımda afalladım. Gözleri direkt bana bakıyordu. Oturduğum yerde huzursuzca kıpırdanırken deskin önünden ayrıldığını gördüm. Gözlerim telaşla İlker ve Karan'da gidip gelirken, "Hanımefendiye ne derler?" Demişti oturan adamlardan biri. Onları umursamadan ayağa kalkarak merdivenden indiğimde peşimden, "Züm-!" Diye adımın yarısını bağırdı Karan. O bana seslenene kadar kalabalığın arasına girmiştim. Yıllardır görmediğim adamla mekanın ortasında karşı karşıya geldiğimizde çatılı kaşlarıyla geldiğim yeri yokladı. Daha sonra tekrar bana baktığında kaşları düzelmişti.

ALTIN VURUŞWhere stories live. Discover now