Yeni bölümlerden gelecek kesitleri görmek için instagram hesabını takip edin! :)
İnstagram: _mavinintonuu7Candaş başını ellerin arasında alarak oturuyordu. Gözleri kapalıydı. Aklından ne türlü senaryolar geçirdiğini en iyi ben anlardım. Bir hafta önce aynı halde bende vardım.
"Ne olacak şimdi?" Diye bitkince sordu Eyşan. "Ya Çiçek'e zarar verirse." Dediğinde Candaş gözlerini açmıştı. Şimdi hüzünle karşısına bakıyordu. Boğazımı temizlediğimde bakışları bana çevrilmemişti; ama ben yine de susmadım.
"Tilki ona zarar vermeden bulacağız. Ben inanıyorum." Dedim güven verircesine.
"Ama bilemeyiz değil mi? Kapının önüne cesetini koyupta bizden intikam alabilir." Diye yakındığında Candaş, dudaklarımı birbirine bastırdım. Arka arkaya içeri giren İlker ve Karan'ı izledim. İkiside sağ ve sol yanıma oturmuşlardı.
"Bir haber var mı?" Diye sordu Eyşan. Karan sabırla alnını ovalamıştı.
"Bir haber olsa niye söylemeyelim?" Diyerek terslediğinde, Eyşan derin bir nefes aldı. Bakışlarını kucağına indirdi. Herkes gergindi. Bu oda da bir şey söylemek her fitilin ucunu ateşlendirecekti. Sabırla onların öfkesinin dinmesini beklerken cebimde telefonum titredi. Ben telefonumu çıkarırken Karan ayağa kalkmıştı. "Ben odama geçiyorum." Diyerek yanımızdan uzaklaşırken ondan gözümü çekip ekrana baktım. Kaşlarım çatılmıştı. Oturduğum koltukta sırtımı dikleştirdim.
"Hadi, bana gel. Sadece sen. Polissiz ve bir başkasız. Yoksa Çiçek... :)"
Kaydedilmemiş numaradan gelen mesaj, yüzümün rengini attırırken yanağımın içini kemirmeye başladım. Gelen mesajı yazan kişi Tilki'den başkası değildi. Mesajın hemen altında olan konumla bakıştıktan sonra göz ucuyla odadakileri kolaçan ettim. Geçen her saniye Çiçek'in aleyhine işliyordu. Mesajı defalarca kez okuduktan sonra ayağa kalktım. Çiçek'i kurtaracaktım.
•
"Hedefe ulaştınız!" Navigasyondan gelen sesle karşımdaki yere daha dikkatli baktım. Karşımda büyük bir ev vardı. Şüpheyle araçtan inerken telefonumuda yanıma alıp kapıyı kapattım. Sakince ilerlemeye başladım. Her adımda bir sağımı ve solumu kontrol ediyordum. Bu sessizlik beni ürkütürken duraksadım. Olduğum yerde bir tur döndüm. Daha sonra tekrar eve doğru adımladım.
"Neredesin Tilki?" Diye mırıldanırken üç basamaklı merdiveni çıktım. Evin ziline doğru parmağımı götürdüğümde arkamda adım sesi duydum. Sırtımı dikleştirirken elimi zilden çekip derin bir nefes aldım. Tam dönecekken emniyet kilidinin sesini duyduğumda dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Tilki seni bekliyor." Dedi tanımadığım ses. Sırtıma doğru baskı uygulandığında namlunun değdiğini anladım. "Şimdi sesini kesip sadece ilerleyeceksin." Dediğinde bir şey demedim. "Duydun mu?" Diye bağırdığında dişlerimi gıcırdatıp kafamı salladım. İşin ucu Çiçek'e ulaşmak olmasaydı seni bir güzel benzetirdim.
YOU ARE READING
ALTIN VURUŞ
General FictionYetişkin İçerik. "Sen uyuşturucu gibisin. En kalitelisisin. En kafa yapanı. En zevk vereni." dedi nefesinin arasında. "Seni daha çok içmek istiyorum. Daha daha çok. Ama her şeyinle beni öldürüyorsun. Bu yüzden benim için altın vuruş sensin, sen."