Bölüm 45

17.3K 1.1K 142
                                    

Selamlar :) Bu bölüm kısa olduğu için bu hafta içinde iki defa yayınlamak istedim. Hem malum Çiçek'li bölümler çekilmez geliyor size. Hem Çiçek'in olduğu bölümlerin bitmesine az kaldı, hemde gerçeklerin ortaya çıkmasına.

İşaret parmağıma saçlarımın bir parçasını dolarken sandalyede geriye yaslandım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İşaret parmağıma saçlarımın bir parçasını dolarken sandalyede geriye yaslandım. Garson önümüze tatlılarımızı bıraktığında, "Afiyet olsun." Demişti.

"Sağolun." Diye karşılık verdiğinde Karan, dudaklarımı yalayıp saç tutamımı bıraktım. Öne doğru eğilerek tatlı kaşığımı alıp önümdeki profiterole daldırdım. İştahla ağzıma götürürken Karan tuhaf bir şekilde bana bakıyordu.

"Ne bakıyorsun?" Diye sorduğumda kafasını sallayarak tekrar arka masamızdaki adamları kontrol etti. "Madem dikkat çekmemeye çalışıyoruz, normal bir kafeye gelmiş gibi davran." Dedim onu uyararak.

"Gözüm kulağım adamlardayken senin gibi iştahım olmuyor." Diye fısıldadığında sırıttım.

"Ah, hayatım!" Diye seslice söylendiğimde dudağının kenarını dişlemişti. "Birazcık tatlı yesen, hiç problem kalmayacak." Diyerek kaşıkla ağzına yaklaştırdım.

"Zümra." Diye fısıldadığında, "Hadi haşin erkeğim benim." Dediğimde gözleri büyümüştü. İnsanların bize baktığını görürken Karan mecburen ağzını açıp uzattığım tatlıyı ağzına hapsetti. "Heh, şöyle." Diyerek keyifle arkama yaslandığımda, "Deli kadın." Diye söylendi. Keyifim ikiye katlanırken yine arkamızdaki adamları dikizliyordu.

Koca, özellikle Karan'ın duymamasını istediği iki adamla görüşmüştü. Karan, bunu Koca'nın yanındaki muhbirinden duyduktan sonra daha ilgiliydi bu konuya. Onları küçük bir takibe aldıktan sonra bir kafeye geçmiştik. Ben tatlımı neredeyse bitirirken o hâlâ kulak kabartarak onları dinlemeye çalışıyordu.

"Şirketleride teker teker üzerimize almamızı istedi." Dediğini duymuştum adamı. Karan'la göz göze geldiğimde onunda duyduğunu anlamıştım.

"Sanırım adama düşman. Sen görmüş müydün onu daha önce?"

"Hayır. Şanını, lakabını duydum; ama görememiştim."

"Neydi lakabı?"

"Şah. Şah'tı lakabı." Dediğinde kaşlarımı havaya kaldırıp öne doğru eğildim.

"Duydun mu?" Diye fısıldadığımda parmağını dudaklarının üzerine yerleştirerek sus işareti yapmıştı.

"Adam ne yaptı acaba? Ne yanlış yaptı da Koca adama güvenip bıraktığı şirketleri almak istiyor?"

ALTIN VURUŞWhere stories live. Discover now