Bölüm 46

19.7K 1.1K 334
                                    

Instagram: _mavinintonuu7Twitter: mavinintonuu7_

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Instagram: _mavinintonuu7
Twitter: mavinintonuu7_

Yeni bölüm kesitlerinden haberdar olmak için instagram ve twitterdan takip edebilirsiniz. Bu uzun bölümüde okumadan önce voteleyip daha sonra yorumlarsanız çoook sevinirim.💙

"Evet... Evet!" Dedi yattığı yerden sesini yükselterek. Serumlu elini ona doğru uzattığında, Oğuz yüzüğü parmağına taktı. Tebessüm edip ona bakmaya çalışırken kolumdan sertçe tutulmamla Candaş'la göz göze geldim.

"Sen benimle gelsene bi'." Diyerek apar topar odadan çıkarttığında dişlerimi sıkarak kolumu ondan çektim.

"Yavaş ol."

"Sen ne yapmaya çalışıyorsun?" Diyerek üstüme yürüdüğünde Karan ve İlker'de odadan çıkmıştı. Karan, Candaş'la beni o halde gördükten sonra kaşlarını çatarak aramıza girdi. Candaş'ı göğüsünden ittirmişti.

"İkile."

"Ben seninle muhattap olmuyorum. Zümra'yla muhattabım." Derken kafasını sola doğru eğip beni daha iyi gördü. "Ne diye bu dallamayı getiriyorsun? Bir de orospu çocuğu yüzüğü almış, gelmiş evlenme teklifi ediyor."

"Böyle yapmasını ben söyledim." Dediğimde alayla kaşları havaya kalkmıştı.

"Sen söyledin?" Diyerek Karan'ı iteklemeye çalıştı; ama Karan buna izin vermedi. "Sen kafayı mı yedin kızım? Bu adam Çiçek'i terk ettiği gün sende oradaydın! Ne halde olduğunu en önce sen gördün."

"Şimdide ne halde olduğunu görüyorum, Candaş! Sen sağır olabilirsin; ama kız iki saat önce Oğuz diye sayıklıyordu. Çok merak ediyorum ya!" Diyerek elimi salladım. "Bunada mı göz yumacaktın? Çiçek acısından iki büklüm olurken o çocuğun adını söylediğinde sadece izleyecek miydin?"

"Başka çarem yok!" Diye bağırdığında kaşlarımı çattım. Arkasında kalan kapıyı elimle işaret ederken, "Var!" Diye bağırdım. "Bak işte çözümü ayağınıza getirdim."

"Arkadaşlar, bakın Çiçek duyacak." Diyerek bizden daha alçak konuşmuştu İlker. Ama Candaş umursamamıştı.

"Ben kardeşimi o itle evlendirmem!" Dediğinde Karan'ı aramızdan itekledim.

"Zaten o da istemiyor." Dedim kısık sesle. "Seviyorum diyip durdu ama bir bok yapabildiği yok."

"Lan, o zaman ne diye kardeşimin yanına getirtiyorsun?"

"Kör müsün Candaş?" Dedim pes ederek. "Çiçek, ölüyor ve sen görmüyor musun?"

"Artık görüyorum. Ama ölecek olsa bile o adamla evlenemez." Dediğinde cinler yeniden tepeme çıkmıştı.

"Zaten yaşayacağı zaman kısıtlı! Acı mı çeksin istiyorsun? Ya sen hiç mi utanmıyorsun? Oğuz onu üzdü diye kızıyorsun peki sen ne halt ettin?" DiYe sordum nefretle. "Kızı o kadar iyi anlamamışsın ki senden hastalığını gizlemiş! Belki ona iyi bir abi olabilseydin bunlar olmayacaktı Candaş!" Diye tısladım. Söylediklerimle dudaklarını birbirlerine bastırırken geri geri gidip duvara yaslandı. Az önce gürleyen adam sessizliğe büründüğünde Karan ve İlker'e baktım. "Gerçek bir nikah olmasın. Çiçek imza atsın, evlendiğini düşünsün. Bakın hiçbir şey eksik olmamalı. Hastane odasında olsa bile ne istiyorsa onu yapmalıyız." Dedim. İlker başını beni anlayarak sallarken Karan gözlerini kıstı.

ALTIN VURUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin