Bölüm 51

16K 1.3K 548
                                    

Selam! Keyifler nasıl?

Keyifiniz iyi olsun diye size yeni bir bölüm getirdim.

Sizde, 'Yazarıma bir incelik yapayım.' diyorsanız, benim keyfimi yerine getirmek için o çoook güzel yorumlarınızdan yapabilir ve parmağınızın ucuyla yıldız butonuna basabilirsiniz.

Diğer bölüm için kesit okumak isterseniz, şu an İnstagram sayfasında yayında!

İnstagram: _mavinintonuu7

Ayrıca iki çift laf edelim diyorsanız da İnstagram biosundaki Telegram linkine tıklayıp sohbet grubuna katılabilirsiniz.

Ayrıca iki çift laf edelim diyorsanız da İnstagram biosundaki Telegram linkine tıklayıp sohbet grubuna katılabilirsiniz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Günlüğün sonraki sayfalarını tekrar ve tekrar okudum çaresizce. İçimdeki boşluk dolsun istiyordum; ama daha çok bitiyor gibiydim. Gözlerim dolarken arabadan İstanbul manzarasını seyrettim. Burnumu çekerek elime telefonu alıp bakıcının numarasını tuşladım. Bir günde Türk bir bakıcı bulabilmiştim şansıma. O telefonu açarken günlüğün kapağını kapattım.

"Alo? Zümra Hanım."

"Alo." dedim ismini hatırlamaya çalışarak. Ama bakıcının ismini hatırlayacak kadar akıl kalmamıştı bende. "Annem nasıl? Ben gittikten sonra daha iyi, değil mi?"

"Yemeğini şimdi yedi. Ama..." dedi çekinerek. "...hâlâ ağlıyor." Dediğinde dişlerimi sıktım. Koca yoktu ya! Onun için ağlıyordu kesin. Öfkemi kontrol edemeyip günlüğü yan koltuğa atarken sayfalar açıldığında memnuniyetsiz bir bakış attım.

"Kötü bir şey olursa bana haber verirsin." dedim soğuk bir sesle. "Zaten birkaç gün içinde tamamen dönmüş olurum Danimarka'ya."

"Tamam, Zümra Hanım. Merak etmeyin." dediğinde aramayı sonlandırdım. Henüz bir gündür tanıdığım kadına annemi emanet etmiştim; ama ne yazık ki yapacak bir şey yoktu. Türkiye'de yapmam gereken çok şey vardı. Hesaplaşmam gereken çok insan.

Alt dudağımı sabırla dişlerken telefonumu günlüğün yanına bıraktım. Önüme döndükten birkaç saniye sonra tekrar yan koltuğuma baktım. Tek kaşım havaya kalkarken günlüğü kucağıma bırakıp sayfadaki yazılara baktım.

"Babamın yazısı..." diye mırıldanırken parmaklarım yazılı satırlarda gezindi. Yutkunarak defterin kapağını kontrol edip sayfaya döndüm. Günlüğün ters tarafından yazılmaya başlanmıştı.

'Ben tarih koymayacağım Leyla'nın günlüğü...
Sadece karımı anlamak için satırlar dolduracağım.'

Bu cümlelerle başlamıştı yazmaya.

'Bugün yaramaz bir çocuk gibi sakladım günlüğünü. Saatlerce onu aradığını bile bile bilmiyormuş gibi davrandım. Sanırım ben senden Koca'yı almak istedim. Yazdığın on sayfalık günlüğü kaybettiğin için o kadar üzüldün ki; doğru düzgün bir şey yemedin bugün. Yüzünü güldürmeye çalıştım, tebessüm ettin. Ama hepsini zorla yaptığını biliyordum.

ALTIN VURUŞWhere stories live. Discover now