Bölüm 1

79.7K 2.4K 478
                                    

Nefes nefese yumruklarımı savurduğum kırmızı kum torbasını yutkunarak bıraktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nefes nefese yumruklarımı savurduğum kırmızı kum torbasını yutkunarak bıraktım. Sağa ve sola sallanarak dengesini bulmaya çalıştığında sandalyenin üzerinden havlumu alıp ensemde gezdirdim. Diğer elimde cam şişeyi kavrayıp içindeki suyu dibini görene kadar içtim. Nefesim düzene girmeye başlarken dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirip koca pencereye yaklaştım. Koskoca İstanbul manzarası karşımda bana sergileniyordu. Büyük bir gösterişti. Dışarıdan bakıldığı zaman nasıl dört dörtlük görünüyordu kim bilir hayatımız.

Alt dudağımı keyifsizce dişlerimin arasına alırken sandalyenin üzerindeki telefonum çalmaya başladı. Bedenimi o tarafa çevirdikten sonra yalın ayak yürüyüp elime aldım. Derin bir nefes alıp alarmı kapattıktan hemen sonra kapı çalınmıştı. Havluyla bedenimi kurularken, "Gir." diye mırıldandım. Kapı ardına kadar açıldıktan sonra yardımcımız kafasını uzattı.

"Zümra Hanım, annenizin yemeği ve ilaçları hazır." dediğinde ağır ağır kafamı salladım.

"Geliyorum." derken havluyu yere bıraktım. Yardımcı kapıdan uzaklaşırken ben de odadan çıkıp merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Koltukta uzanmış annemi gördüğümde dudaklarım kıvrılmıştı. Tüm yorgunluğum uçup gittiğinde, "Annem..." diye seslendim. Kollarımı boynuna sardıktan sonra yanağına sulu bir öpücük bırakıp geri çekildim. "Şimdi daha iyisin değil mi?" diye sordum merakla. Sadece gözleri kıpırdıyordu. Ne konuşabiliyordu, ne de hareket ediyordu. Yıllar önce geçirdiğimiz kazada babam ellerimin arasından gitmişti. Geriye annem kalmıştı. Beş yıldır felçti. Beş yıldır bana kızım deyişini duyamıyordum. Sesli bir nefes verip beyaz saçlarını itekledim. Buna da razıydım. En azından yanımdaydı. Sığınacak bir annem vardı.  Dudaklarımı ıslatırken elimi geri çekip yanındaki boşluğa oturdum. Tepsisini kucağıma aldıktan sonra gözlerimi büyüterek çorbaya baktım.

"Yalnız çorba enfes görünüyor! Baksana tadına." diyerek kaşığı daldırdım. Anneme vermeden önce sıcaklığını kontrol ettim. Daha sonra dudaklarının arasından geçirerek ilk kaşığı vermeyi başardım. "Çorban bitsin, ilaçlarımızı da içelim, olur mu?" dedim, gülümseyerek. "Güçlenmeliyiz." diyerek çorbasını vermeye devam ediyordum.

Bir süre sonra biten çorbasının ardından peçeteyi dudaklarına götürüp temizledim. Ardından ilaçlarını verdim zar zor. Bunuda başarabildiğimizde tekrar elimi saçına götürdüm.

"Çok güzel görünüyorsun annem..." diye fısıldadım. "En güzel anne sensin." derken cansız bir elini kaldırıp öpücük bıraktım. Eline yanağımı yaslarken gözlerimi kapattım. Ne kadar paran olursa olsun, sağlığın yoksa huzurun da yoktu. Mutluluğu parayla satın alamıyordun mesela. En çok da sitemim buydu belki de.

Annemin iniltisi kulaklarımı doldurduğunda gözlerimi tekrar açtım. Yanağımı elinden çekerken gözlerime minnetle bakan gözlerine baktım. Elimin tersiyle yanağını okşarken evin zili çalmıştı. Dudaklarımı tatsız bir şekilde yalayıp, "Yine kim geldi acaba?" diye mırıldandım.

ALTIN VURUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin