Bölüm 58

15.7K 1.4K 472
                                    

Önce yıldıza basalım...

Bastık mı?

Güzel.

İyi okumalar.

💙

Bölüm şarkısı;Cem Adrian & Mark Eliyahu - Kül✨Gelecek yeni bölümlerden kesitler okumak için hesaplarımı takip edebilirsiniz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm şarkısı;
Cem Adrian & Mark Eliyahu - Kül

Gelecek yeni bölümlerden kesitler okumak için hesaplarımı takip edebilirsiniz.
Instagram: _mavinintonuu7
Twitter: mavinintonuu7_

Duyduklarım kulağımda yeniden ve yeniden yankılanmıştı. Ağır ağır bakışlarımı Candaş'a çevirdiğimde çatılı kaşlarla arkama bakıyordu. Yutkunarak bir elimle sandalyeye tutunurken bedenimi arkama çevirdim. Karşılıklı oturan iki adama diktim gözlerimi.

"Siz..." dedim sandalyenin tepesini iyice sıkarken, "Siz ne diyorsunuz?" Dediğimde adamlar onlara söylediklerimi anlamıştı. İkiside bakışlarını bana çevirirken gözlerim yanıyordu. Sanki ilk defa yürüyen bir bebek gibi zor atmıştım küçük iki adımı. "Yaşıyor mu, dediniz." Diye fısıldadığımda arkamdan belime doğru kolunu yerleştirmişti Candaş.

"Çıkıyoruz." Diyerek bana talimat verdiğinde kafamı olumsuzca salladım.

"Hayır..." dedim çaresizce. "Duymadın mı dediklerini?"

"Duydum." Derken o da şaşkındı. "Ama hadi çıkmalıyız buradan." Dedi tehlike yuvasını gözleriyle işaret ederek. Ardından cevabı beklemeden beni merdivenlere doğru yönlendirdi. İnene kadar gözlerimi o iki adamdan ayırmamıştım. Basık mekandan çıktıktan sonra soğuk havanın beni kendime getireceğini düşünmüştüm; ama içimde yanmaya başlayan cayır cayır ateş beni daha çok yakıyordu.

"Yaşıyor, dedi." Dedim ellerimin arasına kafamı alırken. "Şah yaşıyor, dedi." Diyerek arka arkaya kafamı salladım. "Candaş, bu adamlar ne diyor?" Diye bağırdım sonunda içimde bastırdığım sesi özgür bırakarak.

"Bilmiyorum, Zümra. Bende bilmiyorum!" Derken koluma sarılmıştı. "Hadi arabaya binelim. Başka yerde konuşalım bu meseleyi." Dediğinde gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı artık. Kolumu ondan kurtarırken, "Anlamıyor musun sen?" Diye bağırdım. "Yaşıyor! Benim kendi ellerimle öldürdüğüm adam yaşıyor!" Diyerek ellerimi kaportaya yasladım. Gözyaşlarım sicim sicim akarken Candaş'ta yanıma yaklaşmıştı. "Ben tekrar gitmiştim oraya! Yoktu! Ama sonra Kenan'dan kalbi durduğunu öğrenmiştiniz!" Dedim hıçkırıklarım çoğalırken. "Beş yıl geçti üzerinden! Yaşasaydı gelmez miydi? Hesap sormaz mıydı?" Derken kaportanın önünde diz çöktüm. Daha fazla konuşmak istiyordum; fakat hıçkırıklarım bunu engelliyordu. Duyduklarımı henüz idrak edemiyordum. O'nun yaşadığına inanamıyordum.

ALTIN VURUŞWhere stories live. Discover now