Cin Kavgası 7

1.2K 33 3
                                    

          biz namazı bitirdiğimizde ihtiyar adam hala namazdaydı. çok uzun süre geçemedi ki, allahu ekber kebirayı okumaya başladı. yaklaşık 11 tekrar yaptıktan sonra selamınaleyküm diye sohbete girdi hoca. faezeh ile görüştünüz mü dedi ihtiyar bizim hocalara, faezeh ifrit cinlerin kabilesinden bizim eve giren sözcüymüş. evet dediler. yüzünüzü gösterdiniz mi dedi, bizimkiler yine evet dedi. anlaşmaya yanaşmadılar mı dedi. bizimkiler anlaşmayı dinlemedi bile, beni göstererek ya onu alırız ya hepinizi dedi, dedi.

ben dayanamayarak hocam allah razı olsun bizi kurtarmak için ezanı erken okudunuz dedim. ben okumadım dedi. ben köyün 4 günlük misafiriyim dedi, size yardım eden hoca köyün geri kalanı ile tepenin arkasına yürüdüler saklanmak için dedi. vazifem bitmeden bu köyü terk edemem dedi. vazifesini sorunca rab bilir, kader yazar biz uyarız dedi.

bu gece bu köyden iki ölü çıkacak, ben onları yıkayıp gömeceğim. benim görevim bu dedi.

     hocanın iki kişi ölecek bende yıkayıp gömeceğim demesi ile bizim birbirimize bakmamız bir oldu. o an herkes kendi canının derdine düştü. beni kurtarmak artık konu dışıydı. asıl önemli olan kendini kurtarmaktı. iki hocanında giriştiği bu olaydan ne kadar piişman olduğu yüzlerinden okunuyordu.

ben o gece beni öldüreceklerine emindim. çünkü benim için geliyorlardı ve ben ölene kadar bitmeyecekti. hocaya sorduk, hocam bir yolu yordamı yok mu diye. hoca yukarı bakıp, o yazdıysa biz bozamayız dedi. bir ara çıkıp koşup kaçmayı düşündüm. ama o insanların benim için yaptıklarından sonra bu düşünce, sadece düşünce olmaktan öteye gidemedi.

hoca bizi bir eve soktu, gusüllerinizi tazeleyin, abdestinizi alıp tövbe namazınızı kılın dedi. davudu çağırın o da alsın abdestini dedi.

hoca uzun boylu ve uzun cübbeliydi, kalburluydu. yüzünde ifade yoktu, ne korku veriyor ne de huzur ve cesaret verebiliyordu. sadece bilgi vermek için orada gibiydi.

     davud köydeki hiçbir eve sığamadığı için hep beraber bahçede oturduk. davud cebinden 6 tane hurma çıkardı. hurmalar yumruk büyüklüğündeydi. o kadar açtım ki, bir ara yerdeki nanelere kopartıp yemiştim. ama davudun verdiği hurmayı yiyemedim. hurmanın üzeri davudun derisi gibi çatlaklaşmıştır. yanımda dursun açlığa dayanamayınca yerim diye cebime soktum.

aradan bir süre geçince, hocanın bacağı kopan kan ağlayan kargası gezmeye başladı etrafta. bir süre kafamızın üzerinde turladıktan sonra yanımıza yanaştı. belliki davuddan çekiniyordu. hoca el edince hemen kondu yanımıza. sol kanadındaki tüyler yolunmuş kanadının altına keskin birşey ile yazı gibi bir farsça şekil kazınmıştı.

ben görünce şekli şok oldum, bu benim ilk ifritle karşılaştığım askeriyenin mutfağındaki yazılardan biri ile aynıydı. hoca o an bana bunun şeytanı öven bir kelime olduğunu söyledi. biz nasıl darda kalınca ya rab! diyorsak karganın kanadına ya iblis! yazılıydı. cinler kargayı yakalayıp tırnakları ile hayvana acı çektirerek yazmışlar.

gerçi hayvan diyemem. o an hoca bize birşey itiraf etti. bu karga kafası koparılan al karısının hayatta kalan oğullarından birisiymiş. al karısını anlattığım yazımda dediğim gibi al karısının oğlu hayvan kılığında gezer. bu karga hoca için değil annesi için geliyormuş. annesini katlettiklerinde oğlunu da yakalayıp işkence yaparlarken okunan ezan kurtarmış onuda.

       yukarı bakmak Allah'a olan saygıdandır. Aleyna sıfatı ile bakılır, aleyna üzerimizde demektir. Allah'ı yukarıda aramaktan ziyade rabbin gücü hepimizi aşar manası çıkarılmalıdır.he Allah ı gökyüzünde arayanda var ama her neyse, ben konuyu dağıtmadan döneceğim.

öğle vakti gelirken cübbeli dede minareye çıkmaya başladı. boş köye ezan okumak için hazırlanıyordu. önce anlam veremedik. zamanı gelince ezanı okudu, nasıl bu kadar sakin olduğunu anlamak güç. bu gece burada iki kişinin öleceğini nereden bildiğini asla anlayamadım. hoca minareden inerken yanına yaklaşıp, hocam kurban olayım günlerdir çekmediğim kalmadı diye sızlanıp durdum. bir yolu yordamı yokmu diye ağladım. cidden birkaç gün içinde o kadar kilo vermiştim ki, vucudum allak bullak olmuştu. ayakta duracak takatim yoktu. cümle bile kurmakta zorluk çekiyordum.

bana sana ulaşamadıkları her gün yenileri ölecek dedi. ifritin nefreti yavru kancık gibidir. hızlı büyür. ifrit cinlerin nefreti ateş ile yoğrulmuştur. ifrit cinlerin kabileleri en sapkın cin kabilesidir. şeytana tapıp, Allah'ı red ederler. diğer tüm alemler ile husumetleri vardır. insan ırkını sevmezler, insan ırkına çaresiz hastalık, şifasız dert ve vesvese verirler. al karıları ve tohumlarını avlarlar. ifrit cinlerin kabilelerinde sapkınlık vardır. kendi aralarında bile savaş halindedirler. ifrit cinler bizim dünyamızın yahudileri gibidir. sürekli fitne fesat ile düşmanlık yayıp kaos ortamlarında büyürler. ifrit cinlerin en rahat ettikleri yerler pis ve hiçbir canlının yaşayamayacağı kadar alçak alanlardır. özellikle sıçanların kafalarını koparıp evlerine asarlar. ölülerini asla gömmezler. ifrit cinler kendi ölülerini yiyebilir. ifrit kabilesinden biri bir insan tarafından rahatsız edilirse, tüm kabile onu düşman beller. ifritler kurbanlarını hemen öldürmez, ifrit cinin çarpması çok ağır olur. kemikler birbiri ile kaynar yüz ve surat şekilsiz bir hal alır. insan ucubeye döner. sonra bu haldeki insanları kabilenin yaşadığı yerde orta yere atıp sürekli rahatsız ederler. belki aylarca hatta yıllarca acı çektirirler. ifrit cinlerin kabilesi çok büyüktür. binlercesi bir arada yaşar. ifrit cin sizi çarpıp kabilenin yaşadığı yere zütürdüğünde, iki omuz aranızı üç günlük yol gibi hissedersiniz. öyledirki her hücreniz acıyı ayrı bir tadar. her gün farklı bir cin tarafından rahatsız edilirsiniz. ölmeyi dileseniz de sizi öldürmezler. çarpılan insan vücudunu kontrol edip kaçamaz. öyle ucube bir beden ile her gün cinlerin vesvesesine maruz kalırsınız.

     hoca ben ona yalvarırken namaza durdu. kafasını son secdeye koyduğunda ikindi ezanına kadar kaldırmadı. bu arada dışarı çıktığımda davud ortalıkta yoktu. köyün arkasında tepeler vardı. davut cinlerin köyü basacağı yere doğru gidip nöbete durmuştu. bir ara köyden kaçıp saklanmak istedik, ama köy bizim için en güvenli yerdi. hoca köyden ayrılan ifritin kucağına düşer dedi. ne yapacağımızı ne edeceğimizi bilmiyorduk. köyde yaklaşık 20 hane vardı. tuvaletler, barakalar, ahırlar vs işin içine katınca 35 e yakında içinde saklanacağımız yer vardı. hoca ikindi ezanını okuduktan sonra yanımıza geldi.

kargayı salın al karısı bulup saçlarını getirsin buraya dedi. hoca kargayı saldı. al karısı saçını düğüm düğüm edip köyün girişindeki ağaçlara asacaktık. hoca davuda bir yer gösterip buraya işemesini istedi. benim koluma bir çizik atıp davudun işeğini yere damlattı. çok zaman geçmeden karga ağzında bir tutam saç ile döndü. cübbeli hoca karganın gözlerine bakıp hayvanı terk et dedi. içindeki al karısının oğluna seslenmişti. karga önce huysuzlanıp sonra uçarak uzaklaştı. aradan bir dakika geçmedi ki, 17 - 18 yaşlarında sol tarafı felçli bir çocuk belirdi. suratı orantısızdı. bir gözü diğerinden büyük, ağzında dişleri yoktu. sol tarafı felçti.

hoca beni yanına aldı, diğer iki hocanın camide kalmasını istedi. hocalar ikindiyi kıldıktan sonra okumaya başladılar. cübbeli hoca, sabah ezanını duymadan yer bile yarılsa okumayı kesmeyin dedi.

al karısının oğlu ile davudtan çatılara çıkmasını istedi. al karısının oğlunun boyun benden kısaydı. felçli haline aldırmadan çok hızlı hareket ediyordu. davud ise daha önce sölediğim gibi benden çok daha uzun ve iriydi.

biz hocayla caminin arkasındaki ahırın kapısına geldik. hoca eline avuç avuç at pisliği alıp benim diz kapaklarımdan aşağısına sürmeye başladı. sonra yerden bir avuç toprak alıp toprağa bişeyler söleyip üfledikten sonra başımdan aşağı döktü. bu binanın etrafında 7 tur at ve öğreteceğim kelimeleri söyle dedi. bu kelimeleri söyleyemeyeceğim, yanlış telaffuz ile başınız derde girmesin.

hocanın dediklerini yaptım. o ara hava kararmaya başladı. korkudan başım dönmeye başladı. hocaya naapacağımızı sordum. yedi emini çağıracağız dedi.

Türkiye De Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olayları 3 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin