ÇANKIRI DA GEÇEN BİR OLAY 5

1.4K 49 8
                                    

     köylü ile biraz konuştuk, pek bi bilgi sahibi olamasakta artık kendi köyümüze dönmeye karar vermiştik. adamın asılı olduğu odadaki hayvan cesetleri kafamı kurcalamıyor değildi.

aklıma mustafa amca gelmişti, sahi ne olmuştu ona bu arada?
köye dönünce evine uğramayı teklif ettim arkadaşlarıma. bizi satmıştı falan ama bir noktada oda birçok şey hakkında bilgi sahibiydi. fırat biraz karşı çıksada ikna kabiliyetim fena olmadığından ikna etmem çok zor olmamıştı. ismail ise tamamen içine kapanmış sürekli boş noktalara bakıyor kendi kendine başını sallıyor, sadece soru sordukça kısa cevaplar veriyordu artık.

köye indik ve mustafa amcanın evine doğru yürümeye başladık, kapıyı çaldık ama açan hiçkimse olmamıştı, zaten en son hatırladığım onu alıp evlerine doğru götürmüşlerdi o varlıklar.

köy evi olduğu için kapıyı açmamız çok zor olmadı içeriye bakmak istedim. eve girdik bir insan burada nasıl yaşayabilirdi ki? bir tane yer yatağı solunda bir kitaplık bir kaç masanın üzerinde duran su dolu bir sürahi ve birde ekmekten başka birşey yoktu evin içinde. odaları gezmeye başladım ancak pekte ilgi çekici birşey yoktu. ismail tereddütsüz mustafa amcanın yatağından yastığı alıp parçalamaya başladı, napıyosun oğlum adımızı hırsızamı çıkartıcaksın desekte parçaladı elindeki bıçakla yastığı. içerisinden bir üçgen halinde ip ile bağlanmış bir muska çıkarttı. muskayı cebine koyup burada başka birşey yok boşa aramayın diyip kapıdan çıktı.

fırat ile göz göze geldik peşinden bizde dışarıya çıktık. ismailden korkmaya başlıyordum artık. yastığın içinde bir muskanın oldugunu nerden bilebilirdi ki? ilk defa giriyorduk mustafa amcanın evine.

ismail döndü ve biz daha birşey söylemeden büyütmeyin oğlum sadece tahmin yürüttüm dedi. içimi çok ferahlatan bi cevap olmasada muskayı alıp evden uzaklaştık. neler yazdığını anlamamız mümkün değildi. köy hocasına sormayı düşündük yine tekar.

hocanın yanında aldık soluğu bulduğumuz muskayı açıp biraz inceledi ve bunun bir sevgi, aşk büyüsü olduğunu söyledi. ne alaka ki, ulan bu mustafa harbi deliymiş adamı seven kadın varmış gitmiş cinle evlenmiş diye geçiriyordum içimden. hoca bize bunu nereden bulduğumuzu ve Afiya kim diye sordu.

afiya kimdi bilmiyorduk, köyden olmadığı bariz belli idi kimdi bu kadın?

    
bilmiyoruz dedik.
nerden bulduğumuzu tekrar sordu, mustafa amcanın evine girip ordan aldığımızı söyleyemezdik tabiiki. dere kenarında bulduğumuzu çok önemli bişey olmadığını söyleyip muskayı alıp hocanın yanından ayrıldık. perşembe gecesinin gelmesini beklemeye başlamıştık.

arada ufak tefek şeyler başımıza gelsede içeriğe pek girmiyorum.
perşembe günü olmuştu akşam için hazırlık yapmaya başlamıştık gündüz saatlerinde. bu gece bitecekti artık. hava kararmış biz piskolojik olarak kendimizi hazırlamıştık. bu kez korkmuyordum.

     abdestlerimizi alıp gece saat 02:00 civarı yola koyulduk, havada dolunay vardı. türbenin olduğu tepe ise extra bi karanlıktı bu gece. yürümeye devam ettik ve içeriye girdik.

ismaile tam olarak bebeğin üzerine nerede bastığını sorduk ve tam noktayı eliyle işaret etti bize. türbenin içide toprak beyler beton vs. değil bu arada çimenlik gibi bile denilebilir. işaret ettiği yerde kapkara bir kedi belirmişti gözümüzün önünde yaklaşmamıza rağmen kaçmıyor olduğu yerde sabit duruyordu. adamın bize verdiği kağıdı çıkardım ve kedi diğer köşeye doğru yürüdü ve bizi oradan izlemeye başladı.

toprağı kazma işlemine başlıyorduk aynı zamanda birtaraftan dua okumayıda ihmal etmiyorduk. kazarken toprağın içinde birşey olduğunu farkedip durduk. bu oyuncak bir bebekti.

ismail bu o, üzerine bastığım bebek buydu dedi telaşlı bir ses tonuyla.
bebeğe hiç ellemedik hemen yanına gömmemiz gereken kağıdı koyduk ve kapatma işlemine başlıyorduk. deprem olurcasına yer sallanıyor gibiydi ama bu sefer korkmuyorduk bu gece bitecekti bu iş. gömme işlemini tamamladık oturduğumuz yerde dua ediyor ve sadece beklıyorduk.

ismail kendi kendine bomboş bir noktaya odaklanmış şekilde bakıyor birşeyler fısıldıyordu kendi kendine. dua ediyordur belki diye pekte bişey söylemedim. ama bi garipti yine.
fırat kendinden emin bir şekilde, bizlerin size zarar vermek gibi bir niyetimiz yok, çocuğunuzu bilerek öldürmedik. siz bizleri rahat bırakın bizde buraya birdaha gelip sizi rahatsız etmeyeceğiz diye bağırdı.

artık bugün bitsin diye dua ediyordum. köyden istanbula dönmeden bitmeliydi artık.

arkamız girişe dönük olduğundan bir anda ayak sesi ve boynumda bir nefes hissetmiştim.
    
     kafamı çevirdiğimde mustafa amcaydı bu. gözleri simsiyah elinde bir bıçak vardı, kendinde olmadığı belliydi.

ismaile bakarak onlar seni affetti, sonra bize dönüp sizin şahitliğinizi de
kabul ettiler, ancak ben karımı kaybettim, ben sizi affedecek miyim sizce? diye sordu.
birşey söyleyemedim tabiiki o an, ölüm korkusu başka  bir cin sizi
korkutabilir ancak, zaptedilmiş bir insan korkutmaktan ziyade sizi öldürebilir.

kafama takılan o soruyu sordum.
evine girdik ve yastığının altında bu muskayı bulduk bu nedir bize açıklayabilir misin diye.
önce bi durdu sonrasında, bilmiyorum diye yanıtladı.
ayifa kim mustafa amca?
sen kimsin?
senın bu saatte burada ne işin var?

art arda soruları sıralıyordum. sıkılmıştım artık bu soru işaretlerinden ve mustafa amca anlatmaya başladı.
bundan yıllar öncesinde define aramak için burada onlardan yardım alıp, kanla bir sözleşme yapmıştık onlarla. bize definenin yerini göstermeleri karşılığında onlara burada kurbanlar verdik. bir değil bir kaç tane. ancak onlar yetinmedi, her defasında fazlasını istediler. defineyi bulduk ancak bir hoca yardımı ile çıkarmadığımızdan dolayı yanımdaki kişi gömüye dokunduğu anda sol kolu felç oldu. etrafımızdan davul zurna sesleri duymaya başladım etrafımızda gölgeler oynuyordu. bayılmıştım sabah ise kendimi onların evlerinde buldum.

karının ismi afiya mıydı diye sordum,
evet diye cevapladı.
bu büyüyü yastığının altına onlar mı koydu o zaman mustafa amca?
bilmiyorum ama onlara ihanet etmemem için konulmuş olabilir diye yanıtladı.
peki şimdi artık herşeyi öğrendik, ne yapacağız mustafa amca diye sordum.
yapmam gerekeni yapacağım, ben karımı seviyordum, onlar sizi affetti ancak ben affetmiyorum dedi sert bir ses tonuyla.

aniden kafasını ismaile çevirip bir hışımla elindeki bıçağı ismailin bacağına sapladı ve hızla uzaklaşmaya başladı. o yaşta adam nasıl o kadar hızlı hareket edebilir akıl sır erdiremiyorum hala.

    
ismail bağırmaya başlamıştı, mustafa amca çoktan karanlıkta kaybolmuştu. biz dona kalmıştık fıratla. ismailin bıçaklanan bacağı yine o bebeğin üzerine bastığı bacaktı. ismail yerde yatıyor bizse ne yapacağımızı bilmiyorduk. ismail bitmiyor, ne zaman bitecek artık diye bağırıyordu. fıratla birlikte mustafa amcanın peşinden çıktık etrafa bakıyorduk ancak ortalıkta kimse yoktu biraz aradıktan sonra jandarmayı ve ambulansı aramayı düşündüm, içeriye geri döndüğümüzde ise ismail yattığı yerde yoktu. kanım dondu o anda nereye gidebilirdi bu çocuk. ismail diye bağırdık ama ses seda yoktu. fırat ne yapıcaz lan ne yapıcaz diye soruyordu bana.

bilmiyordum artık hiçbirşey bilmiyordum. biraz korku biraz endişeyle köye doğru koşmaya başladık jandarmayı arayıp ihbarda bulunduk. jandarma bölgeyi kolaçan etti ancak kimseler yoktu. ismail kaybolmuştu, yada belkide öldürülmüştü hala bilmiyoruz. sabaha kadar jandarma ile bizde etrafı aradık ancak hiçbir yerde yoktu.

olaylardan sonra fırat piskolojik rahatsızlıklar yaşadığından dolayı bir yıl boyunca, ankara üniversitesi tıp fakültesi ruh sağlığı ve hastalıklarında tedavi gördü. ben ise bir süre psikiyatri tedavisi aldım. atlatmamız zor olmuştu. ismaile ne olduğunu hala bilmiyoruz.

mustafa amcanın bedeni olaylardan yaklaşık 1 yıl sonra ölü olarak çorumun bir ilçesinde bulundu. haber sitelerinde bile yayınlanmıştı o dönem.

yaklaşık 6 yıldır memleketime gitmiyorum artık, orada yaşadıklarım geleceğim için bir tecrübe oldu, destursuz besmelesiz ne olduğu belirsiz yerlere adım bile atmıyorum. hikayenin sonu geldi  dinlediğiniz için teşekkürler.

Türkiye De Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olayları 3 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin